Bize Abd b. Humeyd, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka'b b. Mâlik) şöyle demiştir:
"Bedir savaşı hariç Tebük savaşına kadar, Rasulullah'ın (sav) yaptığı hiçbir savaştan geri kalmadım. Rasulullah (sav), Bedir savaşından geri kalan hiç kimseyi kınamamıştır. Çünkü Bedir için yola çıktığında asıl hedefi kervandı. Kureyş de kendi kervanlarına destek için çıkmıştı. Böylece Allah’ın buyurduğu üzere Enfâl, 8/42 önceden belirlenmiş bir buluşma olmadan, karşı karşıya geldiler. Vallahi, Rasulullah’ın insanlar içindeki en şerefli şahitliklerinden biri Bedir’dir. Buna rağmen ben, İslâm üzerine sözleştiğimiz Akabe gecesindeki biatte bulunmayı, Bedir’de bulunmaya tercih ederim. Daha sonra, Rasulullah’ın (sav) çıktığı son gazve olan Tebûk Gazvesi’ne kadar, hiçbir gazveden geri kalmadım. Rasulullah (sav) insanlara sefere çıkacaklarını haber verdi..."
Ka'b hadisi uzun uzadıya anlattı ve şöyle dedi: "Peygamber'e (sav) gittim ve onu, etrafında Müslümanlar olduğu halde, mescitte otururken buldum. İnsanlar arasında ayın ışıltısı gibi ışık saçıyordu. Zaten bir işe sevindiği zaman yüzü ay gibi aydınlık olurdu. Geldim önüne oturdum, bana 'Ey Ka’b! Annenin seni doğurduğu günden beri üzerine gelen en hayırlı güne sevin, müjdeler olsun sana' dedi. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Bu müjdeli haber sizden mi, yoksa Allah’tan mı geldi?' dedim. 'Allah tarafındandır' buyurdu ve 'Peygamberin ve güçlük ânında ona uyan Muhacir ve Ensarın tevbelerini Allah kabul etti. O güçlük ânında onlardan bir kısmının kalpleri yılgınlığa düşmek üzereydi; fakat Allah onlara tevbe nasip etti. Şüphesiz ki Allah onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.' Tevbe, 9/117 ayetini okudu. Ka'b der ki: 'Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.' Tevbe, 9/119 ayeti de bizim hakkımızda indi. Ka'b der ki: Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Tevbemin gereği olarak bundan sonra sadece doğruyu söyleceğim ve tüm mal varlığımı Allah ve Rasûlü yolunda bağışlayacağım' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Malının bir kısmını kendine ayır, bu senin için hayırlıdır' buyurdu. Ben de 'Hayber’deki hissemi alıkoyacağım' dedim. Ka'b der ki: Ben ve iki arkadaşımın, Peygamber'e (sav) doğruyu söylemesi, İslam nimetinden sonra, Allah'ın bana verdiği en büyük nimettir. Biz yalan söylemedik. Söyleseydik, yalan söyleyenler gibi biz de helak olurduk. İçtenlikle dilerim ki, Allah, beni imtihan ettiği gibi, kimsyi böyle doğrulukla imtihan etmesin. Bu olaydan sonra bilerek hiçbir yalan söylemedim. Ömrümün geri kalan kısmında da Allah’tan beni korumasını içtenlikle isterim."
Tirmizî der kli: Bu hadis Zührî’den, bu senedden farklı bir senedle rivayet edilmiştir ki bu senedde Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik, amcası Ubeydullah’tan, o da Ka’b’ten rivayet ettiği söylenmiş ve bunun dışında başka bir sened de zikredilmiştir. Yunus b. Yezîd'e bu hadisi Zührî, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka’b b. Malik) rivayet etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18590, T003102
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ: لَمْ أَتَخَلَّفْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى غَزْوَةٍ غَزَاهَا حَتَّى كَانَتْ غَزْوَةُ تَبُوكَ إِلاَّ بَدْرًا وَلَمْ يُعَاتِبِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَحَدًا تَخَلَّفَ عَنْ بَدْرٍ إِنَّمَا خَرَجَ يُرِيدُ الْعِيرَ فَخَرَجَتْ قُرَيْشٌ مُغْوِثِينَ لِعِيرِهِمْ فَالْتَقَوْا عَنْ غَيْرِ مَوْعِدٍ كَمَا قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ وَلَعَمْرِى إِنَّ أَشْرَفَ مَشَاهِدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى النَّاسِ لَبَدْرٌ وَمَا أُحِبُّ أَنِّى كُنْتُ شَهِدْتُهَا مَكَانَ بَيْعَتِى لَيْلَةَ الْعَقَبَةِ حَيْثُ تَوَاثَقْنَا عَلَى الإِسْلاَمِ ثُمَّ لَمْ أَتَخَلَّفْ بَعْدُ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حَتَّى كَانَتْ غَزْوَةُ تَبُوكَ وَهِىَ آخِرُ غَزْوَةٍ غَزَاهَا وَآذَنَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِالرَّحِيلِ . فَذَكَرَ الْحَدِيثَ بِطُولِهِ قَالَ فَانْطَلَقْتُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هُوَ جَالِسٌ فِى الْمَسْجِدِ وَحَوْلَهُ الْمُسْلِمُونَ وَهُوَ يَسْتَنِيرُ كَاسْتِنَارَةِ الْقَمَرِ وَكَانَ إِذَا سُرَّ بِالأَمْرِ اسْتَنَارَ فَجِئْتُ فَجَلَسْتُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ « أَبْشِرْ يَا كَعْبُ بْنَ مَالِكٍ بِخَيْرِ يَوْمٍ أَتَى عَلَيْكَ مُنْذُ وَلَدَتْكَ أُمُّكَ » . فَقُلْتُ: يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَمِنْ عِنْدِ اللَّهِ أَمْ مِنْ عِنْدِكَ؟ قَالَ « بَلْ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ » . ثُمَّ تَلاَ هَؤُلاَءِ الآيَاتِ ( لَقَدْ تَابَ اللَّهُ عَلَى النَّبِىِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالأَنْصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِى سَاعَةِ الْعُسْرَةِ ) حَتَّى بَلَغَ ( إِنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ) قَالَ وَفِينَا أُنْزِلَتْ أَيْضًا ( اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ ) قَالَ قُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنَّ مِنْ تَوْبَتِى أَنْ لاَ أُحَدِّثَ إِلاَّ صِدْقًا وَأَنْ أَنْخَلِعَ مِنْ مَالِى كُلِّهِ صَدَقَةً إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَمْسِكْ عَلَيْكَ بَعْضَ مَالِكَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ » . فَقُلْتُ : فَإِنِّى أُمْسِكُ سَهْمِى الَّذِى بِخَيْبَرَ قَالَ: فَمَا أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَىَّ نِعْمَةً بَعْدَ الإِسْلاَمِ أَعْظَمَ فِى نَفْسِى مِنْ صِدْقِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ صَدَقْتُهُ أَنَا وَصَاحِبَاىَ لاَ نَكُونُ كَذَبْنَا فَهَلَكْنَا كَمَا هَلَكُوا وَإِنِّى لأَرْجُو أَنْ لاَ يَكُونَ اللَّهُ أَبْلَى أَحَدًا فِى الصِّدْقِ مِثْلَ الَّذِى أَبْلاَنِى مَا تَعَمَّدْتُ لِكَذِبَةٍ بَعْدُ وَإِنِّى لأَرْجُو أَنْ يَحْفَظَنِى اللَّهُ فِيمَا بَقِىَ . قَالَ وَقَدْ رُوِىَ عَنِ الزُّهْرِىِّ هَذَا الْحَدِيثُ بِخِلاَفِ هَذَا الإِسْنَادِ وَقَدْ قِيلَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ عَمِّهِ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ كَعْبٍ وَقَدْ قِيلَ غَيْرُ هَذَا وَرَوَى يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ هَذَا الْحَدِيثَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ أَبَاهُ حَدَّثَهُ عَنْ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka'b b. Mâlik) şöyle demiştir:
"Bedir savaşı hariç Tebük savaşına kadar, Rasulullah'ın (sav) yaptığı hiçbir savaştan geri kalmadım. Rasulullah (sav), Bedir savaşından geri kalan hiç kimseyi kınamamıştır. Çünkü Bedir için yola çıktığında asıl hedefi kervandı. Kureyş de kendi kervanlarına destek için çıkmıştı. Böylece Allah’ın buyurduğu üzere Enfâl, 8/42 önceden belirlenmiş bir buluşma olmadan, karşı karşıya geldiler. Vallahi, Rasulullah’ın insanlar içindeki en şerefli şahitliklerinden biri Bedir’dir. Buna rağmen ben, İslâm üzerine sözleştiğimiz Akabe gecesindeki biatte bulunmayı, Bedir’de bulunmaya tercih ederim. Daha sonra, Rasulullah’ın (sav) çıktığı son gazve olan Tebûk Gazvesi’ne kadar, hiçbir gazveden geri kalmadım. Rasulullah (sav) insanlara sefere çıkacaklarını haber verdi..."
Ka'b hadisi uzun uzadıya anlattı ve şöyle dedi: "Peygamber'e (sav) gittim ve onu, etrafında Müslümanlar olduğu halde, mescitte otururken buldum. İnsanlar arasında ayın ışıltısı gibi ışık saçıyordu. Zaten bir işe sevindiği zaman yüzü ay gibi aydınlık olurdu. Geldim önüne oturdum, bana 'Ey Ka’b! Annenin seni doğurduğu günden beri üzerine gelen en hayırlı güne sevin, müjdeler olsun sana' dedi. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Bu müjdeli haber sizden mi, yoksa Allah’tan mı geldi?' dedim. 'Allah tarafındandır' buyurdu ve 'Peygamberin ve güçlük ânında ona uyan Muhacir ve Ensarın tevbelerini Allah kabul etti. O güçlük ânında onlardan bir kısmının kalpleri yılgınlığa düşmek üzereydi; fakat Allah onlara tevbe nasip etti. Şüphesiz ki Allah onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.' Tevbe, 9/117 ayetini okudu. Ka'b der ki: 'Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.' Tevbe, 9/119 ayeti de bizim hakkımızda indi. Ka'b der ki: Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Tevbemin gereği olarak bundan sonra sadece doğruyu söyleceğim ve tüm mal varlığımı Allah ve Rasûlü yolunda bağışlayacağım' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Malının bir kısmını kendine ayır, bu senin için hayırlıdır' buyurdu. Ben de 'Hayber’deki hissemi alıkoyacağım' dedim. Ka'b der ki: Ben ve iki arkadaşımın, Peygamber'e (sav) doğruyu söylemesi, İslam nimetinden sonra, Allah'ın bana verdiği en büyük nimettir. Biz yalan söylemedik. Söyleseydik, yalan söyleyenler gibi biz de helak olurduk. İçtenlikle dilerim ki, Allah, beni imtihan ettiği gibi, kimsyi böyle doğrulukla imtihan etmesin. Bu olaydan sonra bilerek hiçbir yalan söylemedim. Ömrümün geri kalan kısmında da Allah’tan beni korumasını içtenlikle isterim."
Tirmizî der kli: Bu hadis Zührî’den, bu senedden farklı bir senedle rivayet edilmiştir ki bu senedde Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik, amcası Ubeydullah’tan, o da Ka’b’ten rivayet ettiği söylenmiş ve bunun dışında başka bir sened de zikredilmiştir. Yunus b. Yezîd'e bu hadisi Zührî, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka’b b. Malik) rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 9, 5/281
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Savaş, Savaştan kaçmak
Siyer, Tebük gazvesi
Tevbe, istiğfar, bağışlanma dilemek