11699 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, Hennâd b. Serî, Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, Ahmed b. Menî, Mahmud b. Ğaylan, Ebu Ammar Huseyin b Hureys, onlara Vekî [b. Cerrah, ona A’meş Süleyman b. Mihran, ona Habib b. Ebu Sabit, ona Urve b. Zübeyr, ona da Aişe şöyle rivayet etti: "'Rasulullah (sav) bazı hanımlarını öper ve abdest almadan namaza çıkardı.' Urve der ki: 'Aişe’ye O hanım sende başkası değildir, dedim, o da güldü.'"
Ebu İsa Tirmizî der ki: 'sahabe ve tabiundan bir çok alimden benzer rivayetler gelmiştir. Süfyan es-Sevrî ve Küfeliler kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerekmeyeceği görüşündedirler. Malik b. Enes, Evzâî, Şâfiî, Ahmed ve İshak, kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerektiğini söylemişlerdir. sahabe ve tabiundan bir çok alimin görüşü de bu doğrultudadır. bizim arkadaşlarımız Malik ve diğerleri senedindeki bir kusurdan dolayı sahih kabul etmedikleri için Hz. Aişe’nin Rasulullah’tan (sav) rivayet ettiği bu hadisi terk etmişlerdir. Bana Ebu Bekir Attar el-Basrî, ona da Ali b. Medînî şöyle demiştir: 'Yahya b. Said el-Kattân bu hadisi zayıf bulmuş ve hiç hükmünde olduğunu söylemiştir.' Muhammed b. İsmail Buhârî bu hadisi çok zayıf görmüş ve 'Habib b. Ebu Sabit, Urve’den bir şey işitmemiştir' demiştir. İbrahim Teymî, Aişe’den, Rasulullah’ın (sav) kendisini öptüğünü ve abdest almadığını, nakletmiştir. Bu hadis de sahih değildir. Çünkü İbrahim Teymî’nin Ayşe’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bu konuda Rasulullah’tan (sav) sahih bir hadis rivayet edilmemiştir.
________________________________________
Açıklama: Tabakat kaynakları Habib b. Ebu Sabit'in Urve b. Zubeyr'den hadis işitmediğini ve bu hadisi Urve b. el-Müzenî'den rivayet etmiş olabileceğini ifade etmişlerdir. (Mizzî, Tehzîbu'l-Kemâl, Beyrut, 1400/1980, 20:41)
Bize Hennad (b. Seri et-Temimî) Ebu Ahvas (Sellâm b. Süleym), ona Asım b. Ebu Necud, ona da Zir b. Hubeyş, Safvan b. Assâl'in şöyle anlattığını rivayet etti:
"Rasulullah (sav) yolculuk yaptığımızda, cünüplük hariç, küçük ve büyük tuvalet yapmaktan ve uykudan dolayı üç gün boyunca mestlerimizi çıkarmamamızı bize emretti."
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Hakem b. Uteybe ve Hammâd bu hadisi İbrahim Nehâi, ona Ebu Abdullah el Cedelî, ona da Huzeyme b. Sabit vasıtasıyla rivayet etmişlerdir; ancak bu rivayet sahih değildir.
Ali el Medinî, ona da Yahya b. Saîd, Şu’be'nin: 'İbrahim en-Neha'î mest hadisini Ebu Abdillah el Cedelî’den işitmemiştir' dediğini söylemiştir. Zaide'nin söylediğine göre Mansur şöyle demiştir: 'İbrahim et Teymî’nin odasında idik. İbrahim en-Neha'î de bizimle beraberdi. İbrahim et Teymî mesh hadisini bize; Amr b. Meymun’dan, ona Ebu Abdullah el Cedelî, ona da Huzeyme b. Sabit isnadıyla rivayet etti.
Muhammed b. İsmail (Buharî): Bu konudaki hadislerin en güzelinin, Saffan b. Assâl el Muradî’nin rivayeti olduğunu söylemiştir.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Peygamber’in (sav) ashabının, tabiunun ve onlardan sonra gelen âlimlerin çoğunun görüşü bu doğrultudadır. Süfyan es Sevrî, İbn’ül-Mübarek, Şâfiî, Ahmed ve İshâk bu görüşte olanlara örnek verilebilir. Bunlar yolcu olmayan (yaşadığı yerde bulunan) kimsenin bir gün bir gece, yolcunun ise üç gün üç gece mestler üzerine mesh edebileceğini savunmaktadır.
Ebu İsa (Tirmizî): 'Bazı âlimleri, mestler üzerine mesh için, belirli bir süre tayin etmek gerekmediği görüşünde oldukları nakledilir. Bu, Mâlik b. Enes'in de görüşüdür.' demiştir.
Ebu İsa (Tirmizî): '(Mesh için belirli) Bir sürenin tayin edilmesi daha doğrudur.' demiştir.
Bu hadis, Âsım’ın rivayeti dışında, Safvân b. Assâl’dan da nakledilmiştir.
Bize Ebu Velid Dımeşkî, ona Velid b. Müslim, ona Sevr b. Yezid, ona Reca b. Hayve, ona da Muğire’nin kâtibi (Ebu Said Verrâd es-Sakafî), Muğire b. Şu’be’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) mestin hem üstünü hem de altını mesh etmiştir."
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Peygamber’in (sav) ashabının, tabiunun ve onlardan sonra gelen fıkıh alimlerinin çoğunun görüşü bu doğrultudadır. Malik, Şafiî ve İshâk da böyle görüş beyan etmişlerdir.
Bu, illetli (gizli kusuru olan) bir hadistir. Hadisi Velid b. Müslim’den başka hiç kimse Sevr b. Yezîd’den rivayet etmemiştir.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Zür’a'ya ve Muhammed b. İsmail’e (Buharî) bu hadisin durumunu sordum. Bana 'Sahih değildir' dediler. Çünkü İbn’ül Mübarek bu hadisi Sevr'den, Reca b. Hayve vasıtasıyla nakletmiştir. Reca ise: 'Muğîre’nin katibinden bana rivayet edildi' diyerek, (sahabe olan) Muğire b. Şu'be'nin adını zikretmeden, mürsel olarak (direk Hz. Peygamber'den) nakilde bulunmuştur.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer (r.anhumâ) şöyle rivayet etmiştir:
Bir adam: 'Ey Allah’ın Elçisi, ihramlı bir kişi elbise olarak ne giyebilir?' diye sordu. Rasulullah (sav):
“Gömlek, sarık, şalvar, bornoz ve mest giyemez. Ancak nalın (terlik, ayakkabı) bulamayacak olursa mest giysin; (ama) topuklarının altında kalacak şekilde (mestin konçlarını) kessin. Safran yahut vers (ala çehre çiçeği, Yemen safranı) ile boyanmış elbise de giymeyin.” diye cevap verdi.
Bize Ali b. Hucr, ona Abdurrahman b. Ebu Zinad, ona babası (Abdullah b. Zekvan), ona da Urve b. Zübeyr, Muğira b. Şu’be’nin şöyle dediğini rivayet etti:
“Rasulullah’ı (sav) mestlerinin üst yüzüne mesh ederken gördüm.”
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Muğîre’nin bu hadisi hasendir. Bu hadis, Abdurrahman b. Ebu Zinad, ona babası (Abdullah b. Zekvan), ona Urve, ona da Muğîre isnadıyla rivayet edilmiştir. Hadisi Urve vasıtasıyla Muğîre’den rivayet eden raviler arasında, 'Mestlerinin üst yüzüne' lafzını Abdurrahman’dan başka aktaranı başka bir kimse bilmiyoruz.
Bir çok alimin görüşü bu hadis doğrultusundadır. Süfyan es-Sevrî ve Ahmed’in görüşü de böyledir. Muhammed (Buharî): 'Mâlik b. Enes, Abdurrahman b. Ebu Zinad’ın zayıf olduğuna dikkat çekerdi' demiştir.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Vehb b. Cerir, ona babası, ona Yunus el-Eylî, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas (ra) şöyle söylemiştir:
Üsame, Arafat'tan Müzdelife'ye kadar Hz. Peygamber'in (sav) bineğinin arkasında oturdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) Müzdelife'den Mina'ya kadar da Fadl'ı bineğinin arkasına bindirdi. Bunların her ikisi de, "Hz. Peygamber (sav), Akabe cemresini taşlayıncaya kadar telbiye getirmeye devam etti" demişlerdir.