11698 Kayıt Bulundu.
Bize Ali, ona da Yahya (Abdullah ibn Ebu Şeybe hadisini) rivayet etti ve şu eklemeyi yaptı:
Âişe der ki: Hz. Peygamber (sav) yarı baygın bir şekilde hasta iken ona ilaç içirmeye yeltendik, O da bize kendisine ilaç vermememizi işaret buyurdu. Ancak biz, bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Hz. Peygamber ayılınca "bana ilaç içirmemenizi size emretmedim mi?" dedi. Biz yine bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Bana ilaç verirken burada olmayan Abbas hariç hane halkının hepsi benim gözümün önünde bu ilaçtan içecek" buyurdu.
Bu hadisi İbn Ebu Zinâd, Hişâm'dan, o da babası Urve'den, o da Âişe'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) habelü'l-habele satışını (yani gebe devenin dişi doğacak yavrusundan doğacak yavruları satmayı) yasakladı. Câhiliye döneminde insanlar bir deveyi, dişi doğacak yavrusunun doğurmasına bağlı olarak satma işlemini yapıyorlardı.
Açıklama: Açıklama için bk. D003380 nolu hadisin izahı.
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Ebu Üsâme, ona Hişâm b. Urve, ona da Fatıma, Esma bt. Ebu Bekir'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Nebî (sav) döneminde kapalı bir günde iftar yapmıştık. Bir süre sonra (bulutların ardından) güneş ortaya çıkıverdi."
Hişâm'a 'Peki onlara oruçlarını kaza etmeleri emredildi mi?' diye sorulduğunda, 'Tabi ki de kaza etmeleri gerekir' cevabını vermiştir.
Ma'mer de Hişâm'ın şöyle dediğini aktarmıştır: 'Kaza ettiler mi etmediler mi tam emin değilim.'
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd ona da Ebu Saîd Hudrî (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah (sav) munâbeze alışverişini yasakladı. Munâbeze; kişinin satacağı kumaşı, alıcıya atarak, alıcının o kumaşı evirip çevirerek incelemesine fırsat vermeden satmasıdır. Yine Hz. Peygamber (sav) mülâmese alışverişini de yasakladı. Mülâmese; alıcının kumaşı incelemeden sadece eliyle dokunarak işaret edip almasıdır.
Zuhrî der ki: Bana Ebu Seleme, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Bekir dışarıya çıktı ve o sırada insanlarla bir şeyler konuşan, Ömer'e "otur ey Ömer" dedi, ancak Ömer oturmaktan kaçındı. Bu arada insanlar Hz. Ömer'i bırakıp Ebu Bekir'e yöneldiler. Ebu Bekir de onlara hitap ederek şöyle dedi:
Bundan sonra biliniz ki sizden her kim Muhammed'e tapıyorsa, Muhammed ölmüştür. Her kim de Allah'a tapıyorsa, bilsin ki, Allah hiç ölmeyecek olan diridir. Yüce Allah "Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür, yahut öldürülürse ökçelerinizin üstünde geriye mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde geriye dönerse, elbette Allah 'a hiçbir şeyle zarar vermiş olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir" buyurmuştur. (Âli İmran, 144)
İbn Abbas der ki: Vallahi Ebu Bekir bu ayeti okuyana kadar, insanlar sanki Allah'ın bu ayeti indirdiğini bilmiyorlarmış gibi Ebu Bekir'den yeniden öğrenmişti. Artık işittiğim her bir insan bu ayeti okuyordu.
(Zuhrî der ki:) Bana Saîd b. Museyyeb'in verdiği habere göre Ömer o günkü halini şöyle anlatmıştır: Vallahi Ebu Bekir'in okuduğu bu ayeti duyuncaya kadar ben Hz. Peygamber'in (sav) öldüğüne kanaat getirmemiştim. Ebu Bekir Hz. Peygamber'in vefat ettiğini bildiren ayeti okuyunca bütün umutlarım tükendi, öyle ki ayaklarım beni taşımaz oldu, şaşkınlık içinde bir yere çöküverdim.
Bize Ebu Nuaym, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.