11698 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Ali, ona Ebu Âsım, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona Ebu Abbas eş-Şâir, ona da Abdullah b. Amr (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Benim daima oruç tutup geceleyin namaz kıldığım Hz. Peygamber'e (sav) haber verilmişti. Hz. Peygamber ya bana birini göndermiş, ya da onunla ben karşılaşmıştım, bana;
"- Senin her gün oruç tuttuğun, geceleri de uyumayıp namaz kıldığın bana haber verildi. Bazen oruç tut, ama bazen tutma! Geceleri de bir müddet kalkıp namaz kıl, ama aynı zamanda uykunu da al. Çünkü gözlerinin sende hakkı vardır. Nefsinin ve âilenin sende hakkı vardır" buyurdu. Ben ise,
"- Ben bundan daha fazlasını yapabilirim" dedim. Hz. Peygamber (sav),
"- O zaman Davud aleyhisselamın orucunu tut" buyurdu.
"- Onun orucu nasıldı?" diye sorunca,
"- O bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında da kaçmazdı" buyurmuş.
"- Bunları bana kim verebilir, ey Allah'ın eçisi?" dedim.
Râvilerden Atâ, "Sürekli oruç, ifadesini nasıl zikretti bilemiyorum" diyerek Hz. Peygamber'in (sav) iki kere "Sürekli oruç tutan (hiç) oruç tutmamıştır" buyurduğu bilgisini zikretmiştir.
Açıklama: Esasında ''Ya bana (birini) gönderdi ya da onunla ben karşılaştım'' ifadesindeki şüphe, İbn Hacer'e göre sahabî Abdullah'a değil, râvilerden birine aittir (İbn Hacer, Fethü'l-Bârî, IV, 225). Ancak tercümede, orijinal metne sadık kalınmıştır
Bize İshak, ona Harun b. İsmail, ona Ali, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Abdullah b. Amr b. el-Âs (ra) şöyle demiştir:
"Rasûlullah (sav) benim yanıma girdi ve içinde, 'Misafirlerinin sende hakkı vardır, eşinin de sende hakkı vardır...' sözleri bulunan hadisi zikretti. (Sonunda bana Davud orucu tutmamı tavsiye edince de) ben, "Davud Peygamberin orucu nedir?" diye sordum. Rasûlullah da (sav), "Yılın yarısıdır" buyurdu.
Bize İbn Mukâtil, ona Abdullah, ona el-Evzâî, ona Yahya b. Ebî Kesîr, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Abdullah b. Amr b. el-Âs (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasûlullah (sav) bana, 'Ya Abdullah! Bana bildirildiğine göre sen, gündüzleri oruç tutuyor, geceleyin de (hep) namaz kılıyormuşsun' buyurdu. Ben, 'Evet ey Allah'ın rasûlü! (doğrudur)' dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Böyle yapma! Bazen oruç tut, bazen tutma. (Geceleri biraz) namaz kıl, ama uykunu da al! Zira bedeninin sende hakkı vardır. Hanımının sende hakkı vardır. Misafirinin sende hakkı vardır. Her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Her iyilik senin için on katı ile mükâfatlandırılır. Bu da, yılın tamamını oruçlu geçirmişsin demektir."
Ben daha çok yapmak için ısrar ettim, bunun üzerine bana daha çok külfet yüklendi. "Ey Allah'ın Rasûlü, ben güçlüyüm" dedim. "Öyleyse Allah'ın elçisi Davud aleyhisselamın orucu gibi oruç tut, daha fazla tutma!" buyurdu. "Allah'ın elçisi Davud aleyhisselamın orucu nasıldı?" diye sorunca, "Senenin yarısında (gün aşırı) oruç tutmaktır" buyurdu.
Abdullah yaşlandığında, "Keşke Hz. Peygamber'in (sav) ruhsatını kabul etseydim" diye hayıflanırdı.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Abdullah b. Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir:
'Yaşadığım süre içerisinde gündüzleri oruç tutacağım, geceleri namaz kılacağım' dediğim Hz. Peygamber'e (sav) haber verilmiş. Hz. Peygamber bunu sorduğunda, 'Anam babam sana feda olsun! bunu ben söyledim' dedim. Bunun üzerine "buna gücün yetmez. Bazen oruç tut, bazen tutma. Her ay üç gün oruç tut, her iyilik on misliyle karşılık bulduğu için ömrün boyunca oruç tutmuş gibi olursun" dedi. Ben de 'bundan daha fazlasına gücüm yeter' deyince, bir gün oruç tut, iki gün tutma buyurdu. 'Bundan da daha fazlasına gücüm yeter' deyince, o zaman "bir gün tut, bir gün tutma, bu Davud'un (as) orucudur ve en faziletli oruçtur" dedi. 'Bundan daha fazlasına gücüm yeter' deyince Hz. Peygamber (sav) de "bundan daha faziletlisi olmaz" buyurdu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Muğîre, ona Mücâhid, ona da Abdullah b. Amr (ra), Hz. Peygamber'in (sav) kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Har aydan üç gün oruç tut." Abdullah, "Benim bundan fazlasına gücüm yeter" deyince, Hz. Peygamber (sav), "Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma!" buyurana kadar Abdullah, ısrara devam etti. Yine Rasûlullah (sav) ona, "Kur'ân'ı bir ayda hatmet!" buyurdu. Abdullah ise, "Ben daha çok hatim okuyabilirim" demişti. Neticede Hz. Peygamber (sav), "Üç günde bir hatmet!" buyurana kadar, Abdullah ısrara devam etti.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Muhammed b. Cafer, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle söylemiştir:
"Hz. Peygamber (sav) her hangi bir ay oruç tutmazdı. Biz de O'nu o ayın hiçbir gününde artık oruç tutmayacak zannederdik. Hz. Peygamber (sav) herhangi bir ay o kadar oruç tutardı ki, biz O'nun o ayın tamamını oruçlu geçireceğini zannederdik. Yine Hz. Peygamber'i (sav)gece namazı kılarken görmek istemezsin ama onu muhakkak namaz kılarken görürsün. Uyurken görmek istemezsin fakat onun uyuduğunu görürsün."
Süleyman, Humeyd'den onun Enes'e (ra) oruç hakkında soru sorduğunu nakletmiştir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir, ona da Hz. Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav) yanıma girdi. Ben de ona (Berîre'yi azat ederken sahiplerinin bana velâyetin kendilerinde kalmasını şart koştuklarını) anlattım. Rasûlullah (sav) bana "Sen Berîre'yi onlardan satın al ve hürriyete kavuştur. Şüphesiz velâyet hakkı köleyi hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu. Hz. Peygamber (sav) akşam vakti ayağa kalktı ve Allah'a, ona layık sıfatlarla, hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Bir takım insanlara ne oluyor ki Allah'ın Kitabı'nda bulunmayan bir takım şartlar ileri sürüyorlar. Kim Allah'ın Kitabında bulunmayan bir şeyi şart koşarsa o şart boştur, velev ki yüz tane şart koşsun. Allah'ın şartı uyulmaya en layık ve en sağlam şarttır."
Bize Hassân b. Ebu Abbâd, ona Hemmâm, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Âişe (r.anhuma), Berîre'yi satın almak için sahipleriyle pazarlığa girişti. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) namaza gitti. Namazdan gelince Âişe "Berîre'yi ancak velâyet hakkının kendilerinin kalması şartıyla satıyorlar" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Velâyet hakkı, ancak satın alıp özgürlüğe kavuşturana aittir" buyurdu.
(Hemmâm der ki): Nâfi'ye, "Berîre'nin kocası hür mü yoksa köle miydi?" diye sordum. Nâfi, "Bunu nereden bileyim?" cevabını verdi.