11698 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona da İbn Ezher'in mevlâsı olan Ebu Ubeyd şöyle rivayet etmiştir:
"Ömer b. Hattâb (ra) ile beraber bayram namazında hazır bulundum. Ömer, insanlara şöyle seslendi: 'Şu iki gün, Rasulullah'ın oruç tutmayı yasakladığı günlerdir: Oruçlarınızı tamamlayıp iftar ettiğiniz ramazan bayramı günü ve diğeri de kurbanlarınızın etlerinden yediğiniz (kurban bayramı) günleridir.'"
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Amr b. Yahya, ona babası (Yahya b. Umâre), ona da Ebu Said (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Nebî (sav) ramazan ve kurban bayramı günlerinde oruç tutmayı, kişinin tek bir elbise giyip içinde başka bir şey yok iken avret mahalli gözükecek şekilde elbisesinin bir tarafını kaldırıp omuzlarına koymasını (es-sammâ) ve yine kişinin üzerinde tek bir elbise varken dizlerini dikip oturmasını yasaklamıştır."
Açıklama: الصَّمَّاءِ kelimesinin anlamı için bk. Kastallânî, İrşâdü's-sârî, III, 417. Hadisteki son iki yasak, setr-i avret içindir.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dînâr, ona da Atâ b. Mînâ, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Şu iki oruç ile iki alışveriş şekli yasaklanmıştır: Ramazan ve kurban bayramı günlerini oruçlu geçirmek. Mala dokunmak suretiyle gerçekleşen (mülâmese) ile tarafların bir malı incelemeden birbirlerine atmaları suretiyle gerçekleştirdikleri (münâbeze) satışları."
Açıklama: 'Mülâmese' ve 'münâbeze', cahiliye döneminde yaygın olarak kullanılan, malların incelenmeksizin satıldığı için aldanma ihtimalinin yüksek olduğu iki alışveriş türüdür.
Bize Sadaka b. Fadl, ona İsmail b. Uleyye, ona Yahya b. Ebu İshak, ona Abdurrahman b. Ebu Bekre ona da Ebu Bekre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Altını altınla, ancak birebir aynı olursa satın. Gümüşü de gümüşle, ancak birebir aynı olursa satın. Altını gümüş ile, gümüşü de altın ile nasıl isterseniz öyle satın."
Bize Übeydullah b. Sa'd, ona Amcası (Yakub b. İbrahim), ona Zührî'nin kardeşinin oğlu (Muhammed b. Abdullah), ona Amcası (İbn Şihâb ez-Zuhrî), ona Salim b. Abdullah, ona Abdullah b. Ömer (r.anhuma), ona da Ebu Saîd el-Hudrî bu hadisin benzerini Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Abdullah b. Ömer Ebu Saîd el-Hudrî ile karşılaşmış ve ona "ey Ebu Saîd, senin Hz. Peygamber'den rivayet ettiğin bu hadis nedir?" diye sormuş, Ebu Saîd de sarraflık konusunda Hz. Peygamber'den şu hadisi işittiğini söylemiştir:
"Altın altınla, ancak birebir misliyle, Gümüş de gümüşle, ancak birebir misliyle (alınır, satılır)."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Altını altınla, ancak birebir aynı olursa satın. Gümüşü de gümüşle, ancak birebir aynı olursa satın. Birini diğerinden fazla yapmayın. Bunlardan birini peşin diğerini veresiye olarak satmayınız."
Bize Ali b. Abdullah, ona Dahhâk b. Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dînâr, ona da Ebu Salih Zeyyât, şöyle demiştir:
Ebu Saîd el-Hudrî "dinar (altın para) dinar ile, dirhem (gümüş para da) dirhem ile (ancak eşit değerde olmak şartı ile değiştirilebilir)" dedi. Bunun üzerine ben "İbn Abbâs böyle (fazlalık faizdir) demiyor, o faizi sadece veresiye olmakla sınırlıyor" dedim. Ebu Saîd de bana şöyle dedi: "Ben İbn Abbâs'a 'faizin veresiye ile sınırlı olduğunu Hz. Peygamber'den (sav) mi işittin, yoksa bu hükmü Allah'ın Kitabında mı buldun?' dedim, o da bana 'bunların hiç birini (yani ne Hz. Peygamber'den işittim, ne de Allah'ın kitabında buldum) diyemem. Sizler Hz. Peygamber'i benden daha iyi tanıyorsunuz. Ancak Peygamber'in (sav) 'faiz ancak veresiye durumunda geçerlidir' buyurduğunu bana Üsâme söyledi' dedi."
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah, ona da Ebu Hureyre (ra) ve Zeyd b. Hâlid (ra) şöyle rivayet etmişlerdir:
Hz. Peygamber'e (sav) bekar bir cariyenin zina etmesinin hükmü soruldu, o da şöyle cevap verdi: "Cariye zina ederse, onu kamçılayın. Yine zina ederse, yine kamçılayın. Sonra yine zina ederse, artık onu bir kıl örgüsü karşılığında olsa bile satın"
İbn Şihâb der ki: Hz. Peygamber (sav) "Onu satın" ifadesini üçüncü defada mı yoksa dördüncü defada mı söyledi bilemiyorum.
Bize İsmail, ona Malik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle demiştir:
Ebu Talha Medine'de Ensâr arasında en fazla hurmalığa sahip olan kimseydi. Malları içinde en çok sevdiği, mescidin karşısında bulunan "Beyruhâ" (isimli bahçe) idi. Rasulullah (sav) da Beyruhâ'ya girer ve içindeki güzel sudan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz" (Alu İmrân, 92) ayeti indirilince, Ebu Talha kalktı ve "ey Allah'ın Rasulü, Allah "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz" buyuruyor. Mallarımın bana en sevimli olanı Beyruhâ'dır. Orası artık Allah için sadakadır. Ben bu sadakanın hayrını ve Allah katında bunun ahiret azığı olmasını umarım. Ey Allah'ın Rasulü, bu bahçemi Allah'ın Sana gösterdiği uygun bir yere sarf et" dedi. Allah Rasulü (sav) de "ne güzel, ne kadar hoş! Beyruhâ sahibine kazanç getiren bir maldır, Beyruhâ kazanç getiren bir maldır. Ben senin dediğini işittim. Ben bu bahçeyi hısımların arasında bölüştürmeni ve onlara vermeni uygun görüyorum" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talha "Ben de böyle yaparım ey Allah'ın Rasulü" dedi ve ardından o bahçeyi akraba ve hısımlarına pay etti.
Abdullah b. Yusuf ve Ravh b. Ubâde "ذَلِكَ مَالٌ رَابِحٌ" şeklinde ifade etmişler, Yahya b. Yahya ise "ben Mâlik'in huzurunda "مَالٌ رَايِحٌ" şeklinde okudum" demiştir.