Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katade, ona Yahya b. Ya'mer, ona Süleyman b. Surad el-Huzâ'î, ona da Übey b. Ka'b (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ya Übey! Bana Kur'an okutuldu ve bir harf üzere mi yoksa iki harf üzere mi? (okumak istediğim) soruldu? Benimle birlikte olan melek: İki harf üzere diye söyle! dedi. Ben de: İki harf üzere dedim. Bu sefer: İki harf üzere mi yoksa üç harf üzere mi? denildi. Yanımdaki melek yine; Üç harf üzere de! diye söyledi. Ben de Üç harf üzere dedim. Bu hâl, yedi harfe ulaşıncaya kadar devam etti. Rasulullah (sav) sonra şöyle buyurdu: Bunların her biri kâfî ve şâfîdir. Bir azap ayetini rahmet ayetine yahut rahmet ayetini azap ayetine çevirmedikçe, Âzîz ve hhakîmdir yerine Semî ve Alîmdir desen de olur."
Açıklama: "Yedi harf" konusunda farklı görüşler vardır. Bunların en meşhur olanı, Kur'an-ı Kerim’in yedi lehçe ile nazil olduğudur. Bunlar da Kureyş, Hevâzin, Sakîf, Tay, Yemen, Hüzeyl ve Temim lehçeleridir.
Bu konuda iki hususa özellikle işaret etmek gerekir. Birincisi, Kur'an'ın bütün kelimelerinde yedi ayrı okunuş vâki değildir. Bu husus, ancak bazı kelimeler için vâriddir. Her kelimenin mutlaka yedi vecihde okunması da şart değildir. İki, üç veya dört olabilir.
İkinci husus da kelimelerin farklı telaffuzu asla mana farklılığına yol açmamalı, müspeti menfiye, rahmeti azaba çevirmemelidir. Lafızlar; “helümme-teâl; kuûd-culûs” gibi müterâdif olmalıdır. Sonra bu lafız değişikliği de asla keyfi olmamalı, mutlaka Hz. Peygamber ve ashabından duyulmuş olmalıdır. Bu durumda bu mesele, Rasulullah'ın (sav) vefatı ile kapanmış demektir.
Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olmasının en önemli faydası da kolaylıktır. Çünkü İslâm, cahil, okuma-yazma bilmeyen bir kavme gönderilmiştir. Çeşitli kabile fertlerinin, kendi lehçelerinden başka bir lügatle Kur'an öğrenmeleri hayli zordu. İşte bu zorluğu izâle etmek ve ümmete kolaylık göstermek için yedi harf meşru kılınmıştır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10321, D001477
Hadis:
- حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا هَمَّامُ بْنُ يَحْيَى عَنْ قَتَادَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمُرَ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ صُرَدٍ الْخُزَاعِىِّ عَنْ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "يَا أُبَىُّ إِنِّى أُقْرِئْتُ الْقُرْآنَ فَقِيلَ لِى عَلَى حَرْفٍ أَوْ حَرْفَيْنِ فَقَالَ الْمَلَكُ الَّذِى مَعِى قُلْ عَلَى حَرْفَيْنِ . قُلْتُ عَلَى حَرْفَيْنِ . فَقِيلَ لِى عَلَى حَرْفَيْنِ أَوْ ثَلاَثَةٍ . فَقَالَ الْمَلَكُ الَّذِى مَعِى قُلْ عَلَى ثَلاَثَةٍ . قُلْتُ عَلَى ثَلاَثَةٍ . حَتَّى بَلَغَ سَبْعَةَ أَحْرُفٍ ثُمَّ قَالَ لَيْسَ مِنْهَا إِلاَّ شَافٍ كَافٍ إِنْ قُلْتَ سَمِيعًا عَلِيمًا عَزِيزًا حَكِيمًا مَا لَمْ تَخْتِمْ آيَةَ عَذَابٍ بِرَحْمَةٍ أَوْ آيَةَ رَحْمَةٍ بِعَذَابٍ."
Tercemesi:
Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katade, ona Yahya b. Ya'mer, ona Süleyman b. Surad el-Huzâ'î, ona da Übey b. Ka'b (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ya Übey! Bana Kur'an okutuldu ve bir harf üzere mi yoksa iki harf üzere mi? (okumak istediğim) soruldu? Benimle birlikte olan melek: İki harf üzere diye söyle! dedi. Ben de: İki harf üzere dedim. Bu sefer: İki harf üzere mi yoksa üç harf üzere mi? denildi. Yanımdaki melek yine; Üç harf üzere de! diye söyledi. Ben de Üç harf üzere dedim. Bu hâl, yedi harfe ulaşıncaya kadar devam etti. Rasulullah (sav) sonra şöyle buyurdu: Bunların her biri kâfî ve şâfîdir. Bir azap ayetini rahmet ayetine yahut rahmet ayetini azap ayetine çevirmedikçe, Âzîz ve hhakîmdir yerine Semî ve Alîmdir desen de olur."
Açıklama:
"Yedi harf" konusunda farklı görüşler vardır. Bunların en meşhur olanı, Kur'an-ı Kerim’in yedi lehçe ile nazil olduğudur. Bunlar da Kureyş, Hevâzin, Sakîf, Tay, Yemen, Hüzeyl ve Temim lehçeleridir.
Bu konuda iki hususa özellikle işaret etmek gerekir. Birincisi, Kur'an'ın bütün kelimelerinde yedi ayrı okunuş vâki değildir. Bu husus, ancak bazı kelimeler için vâriddir. Her kelimenin mutlaka yedi vecihde okunması da şart değildir. İki, üç veya dört olabilir.
İkinci husus da kelimelerin farklı telaffuzu asla mana farklılığına yol açmamalı, müspeti menfiye, rahmeti azaba çevirmemelidir. Lafızlar; “helümme-teâl; kuûd-culûs” gibi müterâdif olmalıdır. Sonra bu lafız değişikliği de asla keyfi olmamalı, mutlaka Hz. Peygamber ve ashabından duyulmuş olmalıdır. Bu durumda bu mesele, Rasulullah'ın (sav) vefatı ile kapanmış demektir.
Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olmasının en önemli faydası da kolaylıktır. Çünkü İslâm, cahil, okuma-yazma bilmeyen bir kavme gönderilmiştir. Çeşitli kabile fertlerinin, kendi lehçelerinden başka bir lügatle Kur'an öğrenmeleri hayli zordu. İşte bu zorluğu izâle etmek ve ümmete kolaylık göstermek için yedi harf meşru kılınmıştır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 358, /347
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. Ebu Mutarrif Süleyman b. Surad el-Huzâ'î (Süleyman b. Surad b. Cevm b. Ebu Cevn b. Münkız)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
6. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Kur'an, yedi harf üzere inmesi