Öneri Formu
Hadis Id, No:
7552, M006362
Hadis:
وَحَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنُ عَرْعَرَةَ السَّامِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمٍ - وَتَقَارَبَا فِى سِيَاقِ الْحَدِيثِ وَاللَّفْظُ لاِبْنِ حَاتِمٍ - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا الْمُثَنَّى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ أَبِى جَمْرَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمَّا بَلَغَ أَبَا ذَرٍّ مَبْعَثُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمَكَّةَ قَالَ لأَخِيهِ ارْكَبْ إِلَى هَذَا الْوَادِى فَاعْلَمْ لِى عِلْمَ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ يَأْتِيهِ الْخَبَرُ مِنَ السَّمَاءِ فَاسْمَعْ مِنْ قَوْلِهِ ثُمَّ ائْتِنِى. فَانْطَلَقَ الآخَرُ حَتَّى قَدِمَ مَكَّةَ وَسَمِعَ مِنْ قَوْلِهِ ثُمَّ رَجَعَ إِلَى أَبِى ذَرٍّ فَقَالَ رَأَيْتُهُ يَأْمُرُ بِمَكَارِمِ الأَخْلاَقِ وَكَلاَمًا مَا هُوَ بِالشِّعْرِ. فَقَالَ مَا شَفَيْتَنِى فِيمَا أَرَدْتُ. فَتَزَوَّدَ وَحَمَلَ شَنَّةً لَهُ فِيهَا مَاءٌ حَتَّى قَدِمَ مَكَّةَ فَأَتَى الْمَسْجِدَ فَالْتَمَسَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَلاَ يَعْرِفُهُ وَكَرِهَ أَنْ يَسْأَلَ عَنْهُ حَتَّى أَدْرَكَهُ - يَعْنِى اللَّيْلَ - فَاضْطَجَعَ فَرَآهُ عَلِىٌّ فَعَرَفَ أَنَّهُ غَرِيبٌ فَلَمَّا رَآهُ تَبِعَهُ فَلَمْ يَسْأَلْ وَاحِدٌ مِنْهُمَا صَاحِبَهُ عَنْ شَىْءٍ حَتَّى أَصْبَحَ ثُمَّ احْتَمَلَ قُرَيْبَتَهُ وَزَادَهُ إِلَى الْمَسْجِدِ فَظَلَّ ذَلِكَ الْيَوْمَ وَلاَ يَرَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَمْسَى فَعَادَ إِلَى مَضْجَعِهِ فَمَرَّ بِهِ عَلِىٌّ فَقَالَ مَا أَنَى لِلرَّجُلِ أَنْ يَعْلَمَ مَنْزِلَهُ فَأَقَامَهُ فَذَهَبَ بِهِ مَعَهُ وَلاَ يَسْأَلُ وَاحِدٌ مِنْهُمَا صَاحِبَهُ عَنْ شَىْءٍ حَتَّى إِذَا كَانَ يَوْمُ الثَّالِثِ فَعَلَ مِثْلَ ذَلِكَ فَأَقَامَهُ عَلِىٌّ مَعَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُ أَلاَ تُحَدِّثُنِى مَا الَّذِى أَقْدَمَكَ هَذَا الْبَلَدَ قَالَ إِنْ أَعْطَيْتَنِى عَهْدًا وَمِيثَاقًا لَتُرْشِدَنِّى فَعَلْتُ. فَفَعَلَ فَأَخْبَرَهُ فَقَالَ فَإِنَّهُ حَقٌّ وَهُوَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا أَصْبَحْتَ فَاتَّبِعْنِى فَإِنِّى إِنْ رَأَيْتُ شَيْئًا أَخَافُ عَلَيْكَ قُمْتُ كَأَنِّى أُرِيقُ الْمَاءَ فَإِنْ مَضَيْتُ فَاتَّبِعْنِى حَتَّى تَدْخُلَ مَدْخَلِى. فَفَعَلَ فَانْطَلَقَ يَقْفُوهُ حَتَّى دَخَلَ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَدَخَلَ مَعَهُ فَسَمِعَ مِنْ قَوْلِهِ وَأَسْلَمَ مَكَانَهُ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "ارْجِعْ إِلَى قَوْمِكَ فَأَخْبِرْهُمْ حَتَّى يَأْتِيَكَ أَمْرِى." فَقَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لأَصْرُخَنَّ بِهَا بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ. فَخَرَجَ حَتَّى أَتَى الْمَسْجِدَ فَنَادَى بِأَعْلَى صَوْتِهِ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ. وَثَارَ الْقَوْمُ فَضَرَبُوهُ حَتَّى أَضْجَعُوهُ فَأَتَى الْعَبَّاسُ فَأَكَبَّ عَلَيْهِ فَقَالَ وَيْلَكُمْ أَلَسْتُمْ تَعْلَمُونَ أَنَّهُ مِنْ غِفَارٍ وَأَنَّ طَرِيقَ تُجَّارِكُمْ إِلَى الشَّامِ عَلَيْهِمْ. فَأَنْقَذَهُ مِنْهُمْ ثُمَّ عَادَ مِنَ الْغَدِ بِمِثْلِهَا وَثَارُوا إِلَيْهِ فَضَرَبُوهُ فَأَكَبَّ عَلَيْهِ الْعَبَّاسُ فَأَنْقَذَهُ.
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara es-Sâmî ve Muhammed b. Hatim, o ikisine Abdurrahman b. Mehdi, ona Müsenna b. Said, ona Ebu Cemre, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etti: Mekke'de Peygamber'in (sav) bi'seti Ebu Zer'in kulağına gelince kardeşine; hayvanına bin, şu vadiye git ve kendisine semâdan haber getirdiğini söyleyen şu adam hakkında bana bilgi topla. Konuştuğunu dinle, sonra tana getir demiş. Kardeşi yola koyulmuş ve Mekke'ye gelmiş. Rasulullah'ın (sav) söylediklerini dinlemiş, sonra Ebu Zer'e dönerek; onu, iyi ahlâkı emrederken ve öyle bir söz söylerken gördüm ki söz şiir değildir demiş. Ebu Zer; muradım hususunda tana şifâ bahş olamadın demiş. Hemen azığım almış ve içinde su bulunan bir tulumunu yüklenerek Mekke'ye gelmiş. Mescid'e vararak Peygamber'i (sav) aramış. Kendisini tammıyormuş. Onu sormaktan da çekinmiş. Nihayet akşamı bulmuş ve yatmış. Derken onu Ali görmüş ve bir yabancı olduğunu anlamış. Onu görünce peşine düşmüş ama birbirlerine hiçbir şey sormamışlar. Tâ ki, sabah olmuş. Sonra (Ebu Zer) tulum ağzını ve azığı yüklenerek mescide çekilmiş. O gün de öyle devam etmiş. Peygamber (sav) göremiyormuş. Nihayet akşam olmuş. O yine yattığı yere dönmüş. Derken yanına Ali uğramış ve bu adama konağım bilme zamanı gelmedi mi diyerek onu kaldırmış. Ve beraberinde götürmüş. Birbirlerine hiç bir şey sormuyorlarmış. Üçüncü gün gelince aynı şekilde hareket etmiş. Ali yine onu kaldırarak beraberinde götürmüş. Sonra ona; bana anlatmayacak mısın? Seni bu beldeye getiren nedir demiş. Ebu Zer; beni irşâd edeceğine ahd-ü misak verirsen (dediğini) yaparım demiş. O da söz verme işini yapmış. Bunun üzerine Ebu Zer ona (niçin geldiğini) haber vermiş. Ali; gerçekten o haktır. Rasulullah (sav) odur. Sabahladığın vakit beni takip et! Ben senin için korkulacak bir şey görürsem su dökermişim gibi yapacağım; geçip gidersem arkamdan gel ve benim girdiğim yere gir demiş. Ebu Zer de öyle yapmış ve Ali'yi takip ederek yola düşmüş. Nihayet Ali, Peygamber'in (sav) kanına girmiş. Onunla Ebu Zer de girmiş. Artık onun söylediğini dinlemiş ve oracıkta müslüman olmuş. Bunun üzerine Peygamber (sav) ona; "kavmine dön de emrim sana gelince onlara haber ver" buyurdu. Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, onların arasında bunu haykıracağım demiş ve çıkarak mescide gelmiş. Müteakiben var sesiyle; şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Ve Muhammed Allah'ın Rasulüdür diye bağırmış. Müşrikler ayaklanmışlar ve onu döşeğe düşürünceye kadar dövmüşler. Derken Abbas gelerek üzerine kapanmış ve yazıklar olsun size! Bunun Gıfâr kabilesinden olduğunu ve tacirlerinizin Şam'a giden yolu bunlardan geçtiğini bilmez miydiniz diyerek kendisini onlardan kurtarmış. Ertesi gün yine bunun gibi yapmış. Küffâr ayaklanarak yanına gelmişler ve kendisini dövmüşler. Yine Abbas üzerine kapanmış ve onu kurtarmış.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6362, /1032
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir ve şairler
Sahabe, çektikleri sıkıntılar