1715 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerir, ona Muhammed b. Şeybe, ona Alkame b. Mersed, ona İbn Büreyde, ona babasının rivayet ettiğine göre;
"Nebi (sav) sabah namazını kıldırdıktan sonra bir bedevi geldi ve kafasını mescidin kapısından içeri uzatarak..." deyip, hadisi önceki ikisinin hadisi gibi aktardı.
Müslim dedi ki: O Ebu Neâme Şeybe b. Neâme’dir. Ona Misar, Huşeym, Cerir ve diğer Kufeliler rivayet nakletmiştir.
Bize Muhammed b. Seleme el-Muradî, ona Vehb, ona Üsame b. Zeyd el-Leysî, ona da İbn Şihab şöyle rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz minberde oturuyordu, ikindi namazını biraz geciktirmişti. Urve b. Zübeyr, ona Dikkat edin, Cebrâil (as), Mahammed'e (sav) namaz vakitlerini bildirmiştir dedi. Bunun üzerine Ömer, ona ne dediğini bil de konuş dedi. Urve de ona bana Beşîr b. Ebu Mesud, ona da Ebu Mesud, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Cebrail (as) geldi ve bana namaz vakitlerini bildirdi; benimle öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. (Bu esnada) Hz. Peygamber, parmakları ile beş vakit namazı sayıyordu. Ben (Ebu Mesud el-Ensarî), Hz. Peygamber'i, öğle namazını güneş batıya meylederken -ki belki de sıcağın şiddetinden dolayı namazı geciktirmişti-; ikindi namazını, güneş tepede, ışıklarını saçıp sarılığın nüfuz etmesinden önce -öyle ki, birisi, ikindi namazını kılıp güneş batmadan Zü'l-huleyfe'ye gelebilirdi-; akşam namazını güneş batarken; yatsı namazını ufuk kararırken - belki de insanların toplanabilmesi için geciktirdi-; sabah namazını ise bir defasında ortalık karanlık iken, bir defasında da ortalık aydınlık iken kıldığını gördüm. Sonraları ise sabah namazını vefatına kadar alaca karanlıkta kılar, günün aydınlanmasına kadar geciktirmedi."
Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Zührî'den Ma'mer, Mâlik, İbn Uyeyne, Şuayb b. Ebu Hamza, Leys b. Sa'd ve başkaları rivayet ettiler. Ancak ne Hz. Peygamber'in namaz kıldığı vakitleri zikrettiler ne de tefsir ettiler.
Aynı şekilde bu hadisi, Hişam b. Urve ve Habîb b. Ebu Merzûk Urve'den; Mamer ve ashabının rivayetine benzer şekilde rivayet ettiler. Bunlardan sadece Habib, Beşir'i zikretmedi.
Bu hadisi Vehb b. Keysân, Cabir b. Abdullah'dan, o da Hz. Peygamber'den akşam namazının vakti hakkında, Sonra Cebrâil -ertesi gün-, güneş battığında akşam namazı için Hz. Peygamber'e geldi ve aynı vakitte (namazı, onunla kıldı.) şeklinde rivayet etti.
Ebu Davud dedi ki: Aynı şekilde Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den ertesi gün (Cebrail), akşam namazını aynı vakitte benimle beraber kıldı şeklinde rivayet etti.
Bu hadis aynı şekilde, Hassan b. Atiyye'den, o Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o Amr'ın dedesi Abdullah b. Amr b. Âs'dan, o da Hz. Peygamber'den naklen rivayet edilmiştir.
Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebu Halef, ona Zekeriya b. Adî, ona Ubeydullah, ona Zeyd, ona da Ebu Ömer Yahya Nehai şöyle rivayet etti:
"Bir topluluk İbn Abbas'a şarap alıp satmanın ve ticaretini yapmanın hükmünü sordular. İbn Abbas onlara; siz Müslüman mısınız diye sordu. Evet dediler. Bunun üzerine öyle ise o sizin için alıp satmaya ve ticaret yapmaya uygun değildir dedi. Bu sefer kendisine nebizi sordular. O da şu cevabı verdi: Rasulullah (sav) bir sefere çıktı. Döndüğünde sahabeden bazıları küplere, fıçılara ve kabaklara nebiz kurmuşlardı. O emir verdi, bunlar döküldü. Sonra emretti, bir tulum içine kuru üzüm ve su kondu ve bir gece sabaha kadar bekledi. Ardından ondan, o gün ve gece, ertesi gün akşama kadar içti ve içirdi. Sabah olunca emretti, kalanı döküldü."
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası Muaz b. Muaz, ona Şube, ona Katade, ona Ebu Eyyüb, ona da Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Öğle namazının vakti, ikindi vaktine kadardır. İkindi namazının vakti, güneş sararıncaya kadardır. Akşam namazının vakti, güneşin kırmızılığı bitene kadardır. Yatsı namazının vakti, gece yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise, güneş doğana kadardır."
Bize Muhammed b. Yahya b. Faris, ona Ebu Ma'mer, ona Abdulvâris, ona Ümmü Yunus bt. Şeddâd, ona da kayınvalidesi Ümmü Cahder el-Amiriyye'nin haber verdiğine göre o, Hz. Aişe'ye hayızlı kadının elbisesine kan bulaşmasını sordu. Hz. Aişe şöyle dedi: Üzerimizde şiltemiz olduğu halde Rasulullah (sav) ile beraberdik. Şiltenin üstünü bir başka elbiseyle örtmüştük. Sabah olunca Hz. Peygamber elbiseyi alıp giydi ve çıktı. Sabah namazını kıldırdı ve oturdu. Bir adam Ya Rasulullah! Bu bir kan lekesi değil mi? dedi. Rasulullah lekeli kısmın kenarını katlayıp bir çocukla bana gönderdi ve "Bunu yıka, kurut ve bana gönder" buyurdu. Çanağımı getirtip onu yıkadım, kuruttum ve Rasulullah'a gönderdim. Rasulullah öğleye doğru o elbise üzerindeyken geldi.
Bize Müslim b. İbrahim, ona Şube, ona Sa'd b. İbrahim, ona da Muhammed b. Amr -o, İbn Hasan b. Ali b. Ebu Tâlib'dir- şöyle rivayet etti:
"Cabir'e, Hz. Peygamber'in namaz kıldığı vakitleri sorduk. Dedi ki, öğle namazını, havanın en sıcak olduğu anda; ikindi namazını, güneşin sıcaklığı hissedilirken; akşam namazını, güneş battığında; yatsı namazını, cemaat toplandı ise ilk vaktinde, aksi halde geciktirerek; sabah namazını ise alaca karanlıkta kılardı."
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Fülân b. Ebu Rebî'a -Ebu Davud: O, Abdurrahman b. Haris b. Ayyaş b. Ebu Rebî'a'dır-, ona Hakîm b. Hakîm, ona Nafi' b. Cübeyr b. Mut'im, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Cebrâîl aleyhisselam, bana Ka'be'de iki kere imamlık yaptı. Benimle, öğle namazını güneş batıya eğilip gölgesi ayakkabının (nal') üzerindeki kayışı kadar olduğunda; ikindi namazını, her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda; akşam namazını, oruçlu iftar yaptığında; yatsı namazını, şafak kaybolduğunda; sabah namazını ise oruçluya yeme ve içmenin yasak olduğu vakitte kıldı. Ertesi gün ise, benimle, öğle namazını her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda; ikindi namazını, her şeyin gölgesi iki katı kadar olduğunda; akşam namazını, oruçlu iftar yaptığında; yatsı namazını, gecenin üçte birine doğru; sabah namazını da ortalık ağarınca kıldı. Sonra bana döndü ve Ya Muhammed, bu vakit, senden önceki peygamberlerin namaz kıldığı vakittir; bu iki vakit arası namazın vaktidir, buyurdu."
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Bedr b. Osman, ona Ebu Bekir b. Ebu Musa, ona da Ebu Musa el-Eş'arî şöyle rivayet etti:
"Birisi Hz. Peygamber'e (namaz vakitleri hakkında) sordu, o ise cevap vermeyerek Bilal'e ezan okumasını emretti ve fecir doğduğu zaman sabah namazını kıldı. Öyle ki bu esnada kişi, arkadaşının yüzünü tanıyamıyor ya da yanında saf tutanı bilemiyordu. Sonra Hz. Peygamber, Bilal'e ezan okumasını emretti ve öğle namazını güneş batıya meylettiği zaman kıldı. Öyle ki (cemaatin) en bilgilisi, gündüzün ortasında (mı kılıyor)! dedi. Daha sonra Hz. Peygamber, Bilal'e ezan okumasını emretti ve güneş ışınları beyaz ve kendisi de yüksekte iken ikindi namazını kıldı. Daha sonra, Bilal'e ezan okumasını emretti ve güneş battığında akşam namazını kıldı. Daha sonra Bilal'e ezan okumasını emretti ve şafak kaybolduğunda yatsı namazını kıldı. Ertesi gün olunca sabah namazını kıldı ve (mescitten) ayrıldı; öyle ki biz güneş doğdu! dedik. Sonra öğle namazını, ikindi vaktinden hemen önce kıldı. İkindi namazını, güneş sarardığında -ya da batarken- kıldı. Akşam namazını, şafak kaybolmadan önce kıldı. Yatsı namazını ise gecenin üçte birine doğru kıldı. Daha sonra: 'Namaz vakitleri hakkında soran nerededir?' diye sordu. Ardından da 'Namaz vakti, bu iki vakit arasındadır' buyurdu."
Ebu Davud şöyle dedi: Süleyman b. Musa, Ata'dan, o Cabir'den, o da Hz. Peygamber'den, akşam namazının vakti hakkında yukarıdaki hadise benzer bir hadis rivayet etti ve dedi ki: Sonra yatsı namazını kıldı. Bazıları, gecenin üçte birine doğru; bazıları, gece yarısına doğru dediler. Aynı şekilde bunu, İbn Büreyde, babası Büreyde b. Husayb'dan, o da Hz. Peygamber'den rivayet etmiştir.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube, ona Ebu Minhal, ona da Ebu Berze'den şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) öğle namazını güneş meylettiği zaman kılardı. İkindi namazını kıldığında birimiz Medine'nin en uzak noktasına gidip döndüğü halde güneş hala canlı olurdu. Akşam namazını hangi vakitte kıldığını unuttum. Yatsı namazını gecenin üçte birine –veya yarısına- kadar ertelemekte bir beis görmezdi. Ancak yatsıdan önce uyumaktan ve namazı kıldıktan sonra da sohbetten hoşlanmazdı. Sabah namazını kıldığında ancak birimiz yanında oturan kişiyi tanıyacak kadar hava aydınlanmış olurdu. Namazda altmış ile yüz kadar ayet okurdu."