Giriş

Bize Mücâhid b. Musa, Ebû Bekir b. Nadr b. Ebu'n-Nadr ve Harun b. Abdullah, Ebu'n-Nadr'dan, ona Ebu Bekir, ona Ebu'n-Nadr -Hâşim b. Kâsım-, ona Süleyman b. el-Müğîre, ona Sâbit, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığı vakit, Medine'nin hizmetçileri içi su dolu kaplarla (O'nun yanına) gelirlerdi. Her hangi bir kap getirildiğinde elini içine daldırırdı. Ona çok defalar sabahın soğuğunda getirdiklerinde de yine elini o kaplara daldırırdı.


Açıklama: Medineli sahâbe Resulullah'ın (sav) mübarek elinin dokunduğu su ile teberrük etmek maksadıyla O'na sabahları su dolu kaplarını gönderirler, Hz. Peygamber de onları kırmaz, hava soğuk da olsa isteklerini geri çevirmezdi. Bu hadisin olduğu bâba "Nebî'nin (sav) İnsanlara Yakın Olması ve O'nunla Teberrükte Bulunmaları" başlığının seçilmesi de bu manaya işaret etmektedir.

    Öneri Formu
6969 M006042 Müslim, Fadâil, 74

Bize Amr b. Muhammed en-Nâkıd, İshak b. İbrahim el-Hanzalî, Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. Ebu Ömer el-Mekkî, onlara İbn Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir:

İbn Abbâs’a “Nevf el-Bikâlî, Hızır (as) ile arkadaşlık yapan Musa’nın İsrailoğullarına gönderilen peygamber Hz. Musa olmadığını söylüyor” dedim. İbn Abbâs “Allah düşmanı yalan söylemiş. Übey b. Ka’b’dan duyduğuma göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Hz. Musa (as) hutbe okumak için İsrailoğullarının arasında ayağa kalktı. Ona “insanların en bilgilisi kimdir?” diye sordular. O da “benim” dedi. Bunun üzerine Allah onu kınadı. Çünkü ilmi Allah’a havale etmemişti. Allah ona “iki denizin birleştiği yerde bulunan kullarımdan biri senden daha bilgilidir” buyurdu. Hz. Musa “ey Rabbim, onu nasıl bulabilirim?” diye sordu. Kendisine “ey Musa, bir sepetin için bir balık koy ve bunu sırtına al. Bu balığı nerede kaybedersen o zat oradadır” denildi. Hz. Musa yola çıktı. Yanında Yuşa b. Nûn adındaki hizmetçisi de vardı. Sonunda kayaya geldiler. Musa (as) ve hizmetçisi uyuyakaldılar. Sepetteki balık hareketlenip sepetten çıktı ve denize düştü. Allah o suyun akıntısını kesti ve su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Musa ve hizmetçisi şaşıp kalmıştı. Sonra yollarına gece gündüz devam ettiler. Hz. Musa’nın hizmetçisi ona haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa hizmetçisine “yemeğimizi getir, yolculuktan yorulduk” dedi. Emredildiği yere geçene kadar yorulmamıştı. Hizmetçi “gördün mü, kayaya geldiğimizde balığı unuttum. Ama onu bana ancak şeytan unutturdu. Denizde şaşılacak bir şekilde yol alıp gitti” dedi. Hemen izlerini takip edip geriye döndüler. Kendi izlerini takip ediyorlardı. Sonunda konakladıkları kayanın yanına geldiler. Musa orada üzeri örtülü bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır (as) ona “senin bu diyarda selam ne gezer” dedi. Hz. Musa ona “ben Musa’yım” deyince Hızır (as) “İsrailoğullarının Musa’sı mı?” diye sordu. Hz. Musa “evet” dedi. Hızır (as) ona “sen, benim bilmediğim, Allah’ın sana öğrettiği bir şey biliyorsun. Ben de senin bilmediğin Allah’ın bana bildirdiği bir şey biliyorum” dedi. Hz. Musa (as) “seni takip etsem sana öğretilenden bana öğretir misin?” diye sordu. Hızır (as) “sen benimle sabredemezsin. Bilgin olmadığın konuda nasıl sabredeceksin?” dedi. Hz. Musa (as) “Allah’ın izniyle benim sabredip senin emrine karşı çıkmadığımı göreceksin” dedi. Hızır (as) “öyleyse sana açıklayana kadar bana hiçbir şey sorma” dedi. Hz. Musa (as) “tamam sormam” buyurdu. Hızır ve Musa sahilde yürümeye devam ettiler. Yanlarına bir gemi uğradı. Gemidekilere o ikisini götürmelerini söylediler. Gemidekiler Hızır’ı (as) tanıdıklarından o ikisini ücretsiz olarak taşımayı kabul ettiler. Hızır (as) geminin tahtalarından birine yönelip onu söktü. Hz. Musa (as) ona “bizi karşılıksız olarak gemilerinde taşıyan insanlar boğulsunlar diye mi gemilerini batırdın. Gerçekten çok çirkin bir iş yaptın” dedi. Hızır (as) “ben sana, benimle beraber sabredemezsin dememiş miydim” dedi. Hz. Musa “unuttuğum için beni kınama ve gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma” dedi. Sonra gemiden indiler. Sahilde yürürlerken çocuklarla oynayan bir oğlan gördüler. Hızır (as) çocuğun kafasından tutup kopardı ve onu öldürdü. Bunun üzerine Hz. Musa (as) “masum bir canı kısas hakkı olmadan haksız yere öldürdün mü? Gerçekten kınanacak bir şey yaptın” dedi. Hızır (as) “ben sana, benimle birlikte sabredemezsin dememiş miydim?” dedi. Hz. Musa (as) “bu imtihan birincisinden daha ağırdı” buyurdu ve “eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana eşlik etme. Artık özrün de sınırına vardım” dedi. Yollarına devam ettiler. Bir köye varıp köylülerden yiyecek istediler. Köylüler onları misafir etmekten kaçındılar. Bu sefer köyde yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır (as) o duvarı düzeltti. Hızır (av) eliyle kontrol ediyor ve “eğrilmiş” diyordu. Sonunda onu tamamen düzeltti. Hz. Musa (as) ona “kendilerine geldiğimizde bizi misafir etmeyen ve bizi doyurmayan bu topluluktan, istesen bu yaptığın iş için ücret alabilirdin” dedi. Hızır (as) “artık ayrılma vaktimiz geldi. Sabredemediğin şeyleri sana açıklayacağım” dedi."

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, Musa’ya rahmet eylesin. Dilerdim ki sabredip Hızır’la birlikte gördüklerini bize de anlatsaydı." Ravi şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Birincisi Musa’nın unutması idi. Bir serçe gelip geminin kenarına kondu. Sonra denize gaga vurunca Hızır ona “benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine göre şu serçenin denizden azalttığı su kadar azdır” dedi." Said b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Abbas şu ayeti okurdu: "Önlerinde bir hükümdar vardı ki, geminin hepsini gasp edip alacaktı." Şu âyeti de okurdu: "Çocuğa gelince o kafirdi."


    Öneri Formu
7233 M006163 Müslim, Fadâil, 170

Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsame, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah'a (sav) soğuk bir sabah vaktinde vahiy indirilirdi de alnından ter boşanırdı".


    Öneri Formu
6994 M006058 Müslim, Fadâil, 86

Bize Kuteybe, ona Muğire b. Abdurrahman, ona Ebu Zinad, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:

Peygamber (sav) son rükûdan başını kaldırdığı zaman şöyle dua demiştir:
"Allah'ım! Ayyaş b. Ebu Rebîa'yı kurtar. Allah'ım! Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım! Velid b. Velid'i kurtar. Allah'ım! Güçsüz ve zayıf olan müminleri kurtar! Allah'ım! Mudar (kafirleri) üstüne baskını daha da arttır. Allah'ım! Bu yılları onlar için Yusuf Peygamber'in yılları gibi kıtlık yılları yap!" Sonra da Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ğıfâr kabilesine gelince Allah onlara mağfiret etsin. Eslem kabilesine Allah selamet versin."

İbn Ebu Zinâd, babası Ebu Zinâd'dan rivayetle 'bu duanın hepsi sabah namazındaydı' demiştir.


    Öneri Formu
7180 B001006 Buhari, İstiska, 2


    Öneri Formu
7354 M006241 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 46

Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Hayseme, ona Simak b. Harb şöyle demiştir: Cabir b. Semüre'ye "Sen Rasulullah (sav) ile beraber oturur muydun (O'nunla aynı mecliste bulunur muydun)?" diye sordum. Cabir "Evet, bu çok olurdu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığı yerden, güneş doğana kadar kalkmaz, güneş doğduğunda kalkardı. Bazen (sahâbe) konuşurlar, cahiliye döneminden bahseder ve gülerler, Rasulullah (sav) da tebessüm ederdi" dedi.


    Öneri Formu
6962 M006035 Müslim, Fadâil, 69


    Öneri Formu
7121 M002570 Müslim, Sıyâm, 59


    Öneri Formu
7353 M006240 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 45


    Öneri Formu
7213 B001038 Buhari, İstiska, 28


    Öneri Formu
7243 M006168 Müslim, Fadâil, 174