Bize Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, ona Abdullah b. Yezid el-Mukrî, ona Abdurrahman b. Ziyâd, ona da Ebu Ğutayf el-Hüzelî şöyle demiştir: "Mescitteki meclisinde Abdullah b. Ömer b. Hattab'ı dinliyordum. Abdullah namaz vakti girdiğinde kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Sonra meclisine geri döndü. İkindi namazı vakti girdiğinde tekrar kalktı, yine abdest alıp namaz kıldı ve meclisine geri döndü. Akşam namazı vakti girdiğinde yine kalktı, tekrar abdest alıp namaz kıldı ve meclisine geri döndü. Ben kendisine 'Allah seni salih bir kul eylesin, her namaz için abdest almak farz mı yoksa sünnet mi?' diye sordum. O da bana 'Benim yaptıklarımı fark mı ettin?' dedi. Ben de 'Evet' dedim. Bunun üzerine "Hayır! Eğer sabah namazı için bir abdest almış olsam, abdestimi bozmadığım sürece bütün namazlarımı o abdestle kılabilirdim. Ancak ben Rasulullah'ı (sav) 'Kim abdestli olduğu halde yeniden abdest alırsa ona on sevap vardır' derken işitmiştim. İşte bu sevapları elde etmek istedim' dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9878, İM000512
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ زِيَادٍ عَنْ أَبِى غُطَيْفٍ الْهُذَلِىِّ قَالَ: "سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فِى مَجْلِسِهِ فِى الْمَسْجِدِ فَلَمَّا حَضَرَتِ الصَّلاَةُ قَامَ فَتَوَضَّأَ وَصَلَّى ثُمَّ عَادَ إِلَى مَجْلِسِهِ فَلَمَّا حَضَرَتِ الْعَصْرُ قَامَ فَتَوَضَّأَ وَصَلَّى ثُمَّ عَادَ إِلَى مَجْلِسِهِ فَلَمَّا حَضَرَتِ الْمَغْرِبُ قَامَ فَتَوَضَّأَ وَصَلَّى ثُمَّ عَادَ إِلَى مَجْلِسِهِ فَقُلْتُ: 'أَصْلَحَكَ اللَّهُ أَفَرِيضَةٌ أَمْ سُنَّةٌ الْوُضُوءُ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ؟' قَالَ: 'أَوَ فَطِنْتَ إِلَىَّ وَإِلَى هَذَا مِنِّى؟' فَقُلْتُ: 'نَعَمْ .' فَقَالَ: 'لاَ لَوْ تَوَضَّأْتُ لِصَلاَةِ الصُّبْحِ لَصَلَّيْتُ بِهِ الصَّلَوَاتِ كُلَّهَا مَا لَمْ أُحْدِثْ وَلَكِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ 'مَنْ تَوَضَّأَ عَلَى كُلِّ طُهْرٍ فَلَهُ عَشْرُ حَسَنَاتٍ .' 'وَإِنَّمَا رَغِبْتُ فِى الْحَسَنَاتِ' ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, ona Abdullah b. Yezid el-Mukrî, ona Abdurrahman b. Ziyâd, ona da Ebu Ğutayf el-Hüzelî şöyle demiştir: "Mescitteki meclisinde Abdullah b. Ömer b. Hattab'ı dinliyordum. Abdullah namaz vakti girdiğinde kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Sonra meclisine geri döndü. İkindi namazı vakti girdiğinde tekrar kalktı, yine abdest alıp namaz kıldı ve meclisine geri döndü. Akşam namazı vakti girdiğinde yine kalktı, tekrar abdest alıp namaz kıldı ve meclisine geri döndü. Ben kendisine 'Allah seni salih bir kul eylesin, her namaz için abdest almak farz mı yoksa sünnet mi?' diye sordum. O da bana 'Benim yaptıklarımı fark mı ettin?' dedi. Ben de 'Evet' dedim. Bunun üzerine "Hayır! Eğer sabah namazı için bir abdest almış olsam, abdestimi bozmadığım sürece bütün namazlarımı o abdestle kılabilirdim. Ancak ben Rasulullah'ı (sav) 'Kim abdestli olduğu halde yeniden abdest alırsa ona on sevap vardır' derken işitmiştim. İşte bu sevapları elde etmek istedim' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Tahâret ve sünenüha 73, /90
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ğutayf el-Hüzeli (Ğutayf)
3. Abdurrahman b. Ziyad el-İfriki (Abdurrahman b. Ziyad b. Enam)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Yezid el-Adevî (Abdullah b. Yezid)
5. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Abdest, abdestli iken takrar alınıp alınmaması
Abdest, her namaz için
KTB, ABDEST
Namaz, Abdest, tek abdestle bütün vakit namazlarını kılmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9909, D001440
Hadis:
حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ أُمَيَّةَ حَدَّثَنَا مُعَاذٌ - يَعْنِى ابْنَ هِشَامٍ - حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ قَالَ "وَاللَّهِ لأُقَرِّبَنَّ بِكُمْ صَلاَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم." الَ فَكَانَ أَبُو هُرَيْرَةَ يَقْنُتُ فِى الرَّكْعَةِ الآخِرَةِ مِنْ صَلاَةِ الظُّهْرِ وَصَلاَةِ الْعِشَاءِ الآخِرَةِ وَصَلاَةِ الصُّبْحِ فَيَدْعُو لِلْمُؤْمِنِينَ وَيَلْعَنُ الْكَافِرِينَ.
Tercemesi:
Bize Davud b. Ümeyye, ona Muaz b. Hişam, ona babası, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Vallahi size Hz. Peygamber'in (sav) namazı gibi namaz kıldıracağım dedi (ve kıldırdı)." Ebu Seleme dedi ki: Ebu Hureyre (ra) öğle, yatsı ve sabah namazlarının son rekâtında kunut yapar, mü'minler için dua, kâfirlere de lanet ederdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /340
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Abdullah Muaz b. Hişam ed-Destevâî (Muaz b. Hişam b. Senber)
6. Davud b. Ümeyye el-Ezdî (Davud b. Ümeyye)
Konular:
Lanet, Lanetlemek,
Namaz, kunut duası namazlarda
Bize Abdullah b. Muaviye el-Cümehî, ona Sabit b. Yezid, ona Hilâl b. Habbab, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bir ay boyunca öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında, her namazın sonunda sonuncu rekâtında "semiallahu limen hamideh" deyince kunut yaptı. Bu kunutta, Benû Süleym kabilesinin Ri'l, Zekvân ve Usayye'ye beddua eder, arkasındakiler de amin derlerdi.
Açıklama: Bu rivayet, hicrî dördüncü yılda vuku bulan Bi'r-i Maûne olayı ile ilgilidir. Hz. Peygamber bu kabilelerin talebi ve hayat garantisi vermeleri üzerine en seçkin ashabından yetmiş kişiyi kendilerine öğretmen olarak göndermişti. Ancak kabileden bazıları, bunları pusuya düşürerek hepsini öldürmüşlerdi. Bu, Hz. Peygamber'in hayatında en çok üzüldüğü olaydır. Nitekim bunun üzerine bir ay boyunca, bu cinayeti işleyen kabilelere kunut yaparak beddua etmişti.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9912, D001443
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاوِيَةَ الْجُمَحِىُّ حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ هِلاَلِ بْنِ خَبَّابٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَنَتَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَهْرًا مُتَتَابِعًا فِى الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ وَالْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ وَصَلاَةِ الصُّبْحِ فِى دُبُرِ كُلِّ صَلاَةٍ إِذَا قَالَ "سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ." مِنَ الرَّكْعَةِ الآخِرَةِ يَدْعُو عَلَى أَحْيَاءٍ مِنْ بَنِى سُلَيْمٍ عَلَى رِعْلٍ وَذَكْوَانَ وَعُصَيَّةَ وَيُؤَمِّنُ مَنْ خَلْفَهُ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muaviye el-Cümehî, ona Sabit b. Yezid, ona Hilâl b. Habbab, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bir ay boyunca öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında, her namazın sonunda sonuncu rekâtında "semiallahu limen hamideh" deyince kunut yaptı. Bu kunutta, Benû Süleym kabilesinin Ri'l, Zekvân ve Usayye'ye beddua eder, arkasındakiler de amin derlerdi.
Açıklama:
Bu rivayet, hicrî dördüncü yılda vuku bulan Bi'r-i Maûne olayı ile ilgilidir. Hz. Peygamber bu kabilelerin talebi ve hayat garantisi vermeleri üzerine en seçkin ashabından yetmiş kişiyi kendilerine öğretmen olarak göndermişti. Ancak kabileden bazıları, bunları pusuya düşürerek hepsini öldürmüşlerdi. Bu, Hz. Peygamber'in hayatında en çok üzüldüğü olaydır. Nitekim bunun üzerine bir ay boyunca, bu cinayeti işleyen kabilelere kunut yaparak beddua etmişti.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /341
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Hilal b. Habbab el-Abdi (Hilal b. Habbab)
4. Ebu Zeyd Sabit b. Yezid el-Ahvel (Sabit b. Yezid)
5. Ebu Cafer Abdullah b. Muaviye el-Cümehî (Abdullah b. Muaviye b. Musa b. Neşît b. Mesud b. Ümeyye b. Halef)
Konular:
Hz. Peygamber, beddua ettiği kimseler
Namaz, kunut duası namazlarda
Bize Musa b. İsmail, ona Cerir b. Hazım, ona Ebu Recâ, ona da Semure b. Cündeb şöyle demiştir:
Peygamber (sav) sabah namazım kılınca yüzünü bize döner ve: "Bu gece sizden kim bir rüya gördü?" diye sorardı. Eğer birisi rüya gördüyse onu Peygamber'e anlatırdı. Peygamber de o şahsın rüyası hakkında Allah'ın dilediği şeyleri söylerdi. Yine bir gün bize böyle sordu ve: "Sizden rüya gören var mıdır?" buyurdu. Biz de: Hayır, dedik. Peygamber (sav) dedi ki: "Fakat bu gece ben şöyle bir rüya gördüm: Bana iki adam geldi, bunlar elimi tuttular ve beni Mukaddes Arz'a çıkardılar. Orada bir adam oturuyordu. Diğer bir adam da ayakta duruyor, elinde de demirden çatal bir kanca vardı. -Musa b. İsmail'den rivayet eden bazı arkadaşlarımız şöyle dedi:- Ayaktaki adam bu çatal kancayı oturanın ağzının sağ tarafına, kafasına kadar sokuyor ve ağzın bu kısmını parçalıyordu. Sonra bu adam onun ağzının diğer tarafını da bu şekilde yapıyor ve bu tarafı da parçalanıyordu. Bu sırada ağzın sağ tarafı iyileşiyordu. Bu defa da buraya dönüyor, yine kancayı sokup parçalıyordu. Ben, yanımdakilere: Bu adam kimdir ve bu hal de nedir? dedim. Onlar bana: yürü, dediler. Birlikte ileri gittik. Nihayet sırt üstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda da bir adam dikilmiş, elinde yumruk büyüklüğünde bir taş var. Bu taşla yatan adamın kafasını kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda, taş yuvarlanıp gidiyordu. O adam da arkasından taşı almak için koşuyordu. O dönüp gelmeden bunun kırılmış olan başı düzeliyor ve tekrar eski haline dönüyordu. Öteki adam dönüp gelince, yine başına vurup eziyordu. Ben yanımdakilere: Bu adam kimdir? diye sordum. Onlar: yürü, dediler. Birlikte ileriye gittik. Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe ulaştık. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hatta delikten çıkacak gibi oluyorlardı. Ateşin alevi sakinleşince de aşağı dönüyorlardı. Bunun içinde çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Ben yanımdakilere: Bunlar kimdir? diye sordum. Onlar da: Yürü, dediler. Beraber yürüdük. Nihayet kandan bir nehrin yanına geldik. O nehrin içinde orta tarafta ayakta bir adam duruyordu. Bu nehrin kıyısında da bir adam duruyordu. Önünde de bir takım taşlar vardı. Nehrin içindeki adam yüzerek kenara doğru gelip dışarı çıkmak isteyince, kıyıdaki adam onun ağzının içine bir taş atıyor ve onu geriye eski yerine döndürüyordu. Çıkmak için sahile her gelişinde, kıyıdaki hemen ağzına bir taş fırlatıyor ve onu eski yerine döndürüyor.
Ben yine yanımdakilere: Bu nedir? diye sordum. Onlar da: yürü, dediler. Beraberce yürüdük. Nihayet yeşil bir bahçeye vardık. Bu bahçede büyük bir ağaç vardı. Bu ağacın dibinde de yaşlı bir adamla bir grup çocuk bulunuyordu. Bu ağaca yakın bir yerde de bir adam vardı ve önündeki ateşi yakmaktaydı. Benim yanımdakiler, benimle beraber ağaca çıktılar. Ve beni bir eve soktular ki, ben bundan güzel bir ev görmedim. Burada yaşlı erkekler,gençler, kadınlar ve çocuklar vardı. Sonra yanımdaki iki adam beni buradan dışarıya çıkardı. Benimle birlikte ağaca yukarı çıktılar. Ve beni öncekinden daha güzel ve daha kıymetli bir eve götürdüler. Burada da yaşlılar ve gençler vardı. Ben, yanımdakilere: Sizler beni bu gece gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri haber verip, bildiriniz, dedim. Onlar: Evet dediler: Şu ağzının parçalandığını gördüğün kimseye gelince, o bir yalancı idi; o dünyada devamlı yalan söylerdi. Bunun yaydığı yalan her yere ulaşırdı. İşte bu yalancı, kıyamet gününe kadar bu şekilde azab görecektir.
Başı ezilen kimseye gelince, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o da bütün gece uyumuş, gündüz de Kur'ân ile amel etmemişti. İşte o kimse kıyamet gününe kadar bu suretle azab olunacaktır. O delik içinde gördüğün çıplak kimselere gelince, onlar da zina edenlerdi. Nehir içinde gördüğün kimse ise, faiz yiyenlerdir. Ağacın dibindeki yaşlı kimse İbrahim Peygamber'dir. İbrahim'in etrafındaki çocuklar ise, insanoğludur. O ateş yakan kimse, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Girdiğin birinci ev, bütün müminlerin ortak evidir. İkinci gördüğün o muhteşem saray da, şehitlerin sarayıdır. Ben Cibril'im, bu da Mikail'dir. (Ey Muhammed!) Sen başını yukarı kaldır, dedi. Başımı kaldırdım, bir de gördüm ki, üst tarafımda beyaz bulut gibi bir şey! Melekler: işte burası senin makamındır, dediler. Ben: Beni bırakınız da şu makamıma gireyim, dedim. Melekler: Hayır. Senin daha kalan bir ömrün var. Onu ne vakit tamamlarsan, o zaman makamına girersin, dediler."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10166, B001386
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدَبٍ قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا صَلَّى صَلاَةً أَقْبَلَ عَلَيْنَا بِوَجْهِهِ فَقَالَ « مَنْ رَأَى مِنْكُمُ اللَّيْلَةَ رُؤْيَا » . قَالَ فَإِنْ رَأَى أَحَدٌ قَصَّهَا ، فَيَقُولُ مَا شَاءَ اللَّهُ ، فَسَأَلَنَا يَوْمًا ، فَقَالَ « هَلْ رَأَى أَحَدٌ مِنْكُمْ رُؤْيَا » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « لَكِنِّى رَأَيْتُ اللَّيْلَةَ رَجُلَيْنِ أَتَيَانِى فَأَخَذَا بِيَدِى ، فَأَخْرَجَانِى إِلَى الأَرْضِ الْمُقَدَّسَةِ ، فَإِذَا رَجُلٌ جَالِسٌ ، وَرَجُلٌ قَائِمٌ بِيَدِهِ كَلُّوبٌ مِنْ حَدِيدٍ - قَالَ بَعْضُ أَصْحَابِنَا عَنْ مُوسَى إِنَّهُ - يُدْخِلُ ذَلِكَ الْكَلُّوبَ فِى شِدْقِهِ ، حَتَّى يَبْلُغَ قَفَاهُ ، ثُمَّ يَفْعَلُ بِشِدْقِهِ الآخَرِ مِثْلَ ذَلِكَ ، وَيَلْتَئِمُ شِدْقُهُ هَذَا ، فَيَعُودُ فَيَصْنَعُ مِثْلَهُ . قُلْتُ مَا هَذَا قَالاَ انْطَلِقْ . فَانْطَلَقْنَا حَتَّى أَتَيْنَا عَلَى رَجُلٍ مُضْطَجِعٍ عَلَى قَفَاهُ ، وَرَجُلٌ قَائِمٌ عَلَى رَأْسِهِ بِفِهْرٍ أَوْ صَخْرَةٍ ، فَيَشْدَخُ بِهِ رَأْسَهُ ، فَإِذَا ضَرَبَهُ تَدَهْدَهَ الْحَجَرُ ، فَانْطَلَقَ إِلَيْهِ لِيَأْخُذَهُ ، فَلاَ يَرْجِعُ إِلَى هَذَا حَتَّى يَلْتَئِمَ رَأْسُهُ ، وَعَادَ رَأْسُهُ كَمَا هُوَ ، فَعَادَ إِلَيْهِ فَضَرَبَهُ ، قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالاَ انْطَلِقْ . فَانْطَلَقْنَا إِلَى ثَقْبٍ مِثْلِ التَّنُّورِ ، أَعْلاَهُ ضَيِّقٌ وَأَسْفَلُهُ وَاسِعٌ ، يَتَوَقَّدُ تَحْتَهُ نَارًا ، فَإِذَا اقْتَرَبَ ارْتَفَعُوا حَتَّى كَادَ أَنْ يَخْرُجُوا ، فَإِذَا خَمَدَتْ رَجَعُوا فِيهَا ، وَفِيهَا رِجَالٌ وَنِسَاءٌ عُرَاةٌ . فَقُلْتُ مَنْ هَذَا قَالاَ انْطَلِقْ . فَانْطَلَقْنَا حَتَّى أَتَيْنَا عَلَى نَهَرٍ مِنْ دَمٍ ، فِيهِ رَجُلٌ قَائِمٌ عَلَى وَسَطِ النَّهَرِ رَجُلٌ بَيْنَ يَدَيْهِ حِجَارَةٌ ، فَأَقْبَلَ الرَّجُلُ الَّذِى فِى النَّهَرِ ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْرُجَ رَمَى الرَّجُلُ بِحَجَرٍ فِى فِيهِ ، فَرَدَّهُ حَيْثُ كَانَ ، فَجَعَلَ كُلَّمَا جَاءَ لِيَخْرُجَ رَمَى فِى فِيهِ بِحَجَرٍ ، فَيَرْجِعُ كَمَا كَانَ . فَقُلْتُ مَا هَذَا قَالاَ انْطَلِقْ . فَانْطَلَقْنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى رَوْضَةٍ خَضْرَاءَ ، فِيهَا شَجَرَةٌ عَظِيمَةٌ ، وَفِى أَصْلِهَا شَيْخٌ وَصِبْيَانٌ ، وَإِذَا رَجُلٌ قَرِيبٌ مِنَ الشَّجَرَةِ بَيْنَ يَدَيْهِ نَارٌ يُوقِدُهَا ، فَصَعِدَا بِى فِى الشَّجَرَةِ ، وَأَدْخَلاَنِى دَارًا لَمْ أَرَ قَطُّ أَحْسَنَ مِنْهَا ، فِيهَا رِجَالٌ شُيُوخٌ وَشَبَابٌ ، وَنِسَاءٌ وَصِبْيَانٌ ، ثُمَّ أَخْرَجَانِى مِنْهَا فَصَعِدَا بِى الشَّجَرَةَ فَأَدْخَلاَنِى دَارًا هِىَ أَحْسَنُ وَأَفْضَلُ ، فِيهَا شُيُوخٌ وَشَبَابٌ . قُلْتُ طَوَّفْتُمَانِى اللَّيْلَةَ ، فَأَخْبِرَانِى عَمَّا رَأَيْتُ . قَالاَ نَعَمْ ، أَمَّا الَّذِى رَأَيْتَهُ يُشَقُّ شِدْقُهُ فَكَذَّابٌ يُحَدِّثُ بِالْكَذْبَةِ ، فَتُحْمَلُ عَنْهُ حَتَّى تَبْلُغَ الآفَاقَ ، فَيُصْنَعُ بِهِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ . وَالَّذِى رَأَيْتَهُ يُشْدَخُ رَأْسُهُ فَرَجُلٌ عَلَّمَهُ اللَّهُ الْقُرْآنَ ، فَنَامَ عَنْهُ بِاللَّيْلِ ، وَلَمْ يَعْمَلْ فِيهِ بِالنَّهَارِ ، يُفْعَلُ بِهِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ . وَالَّذِى رَأَيْتَهُ فِى الثَّقْبِ فَهُمُ الزُّنَاةُ . وَالَّذِى رَأَيْتَهُ فِى النَّهَرِ آكِلُو الرِّبَا . وَالشَّيْخُ فِى أَصْلِ الشَّجَرَةِ إِبْرَاهِيمُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - وَالصِّبْيَانُ حَوْلَهُ فَأَوْلاَدُ النَّاسِ ، وَالَّذِى يُوقِدُ النَّارَ مَالِكٌ خَازِنُ النَّارِ . وَالدَّارُ الأُولَى الَّتِى دَخَلْتَ دَارُ عَامَّةِ الْمُؤْمِنِينَ ، وَأَمَّا هَذِهِ الدَّارُ فَدَارُ الشُّهَدَاءِ ، وَأَنَا جِبْرِيلُ ، وَهَذَا مِيكَائِيلُ ، فَارْفَعْ رَأْسَكَ ، فَرَفَعْتُ رَأْسِى فَإِذَا فَوْقِى مِثْلُ السَّحَابِ . قَالاَ ذَاكَ مَنْزِلُكَ . قُلْتُ دَعَانِى أَدْخُلْ مَنْزِلِى . قَالاَ إِنَّهُ بَقِىَ لَكَ عُمْرٌ لَمْ تَسْتَكْمِلْهُ ، فَلَوِ اسْتَكْمَلْتَ أَتَيْتَ مَنْزِلَكَ » .
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Cerir b. Hazım, ona Ebu Recâ, ona da Semure b. Cündeb şöyle demiştir:
Peygamber (sav) sabah namazım kılınca yüzünü bize döner ve: "Bu gece sizden kim bir rüya gördü?" diye sorardı. Eğer birisi rüya gördüyse onu Peygamber'e anlatırdı. Peygamber de o şahsın rüyası hakkında Allah'ın dilediği şeyleri söylerdi. Yine bir gün bize böyle sordu ve: "Sizden rüya gören var mıdır?" buyurdu. Biz de: Hayır, dedik. Peygamber (sav) dedi ki: "Fakat bu gece ben şöyle bir rüya gördüm: Bana iki adam geldi, bunlar elimi tuttular ve beni Mukaddes Arz'a çıkardılar. Orada bir adam oturuyordu. Diğer bir adam da ayakta duruyor, elinde de demirden çatal bir kanca vardı. -Musa b. İsmail'den rivayet eden bazı arkadaşlarımız şöyle dedi:- Ayaktaki adam bu çatal kancayı oturanın ağzının sağ tarafına, kafasına kadar sokuyor ve ağzın bu kısmını parçalıyordu. Sonra bu adam onun ağzının diğer tarafını da bu şekilde yapıyor ve bu tarafı da parçalanıyordu. Bu sırada ağzın sağ tarafı iyileşiyordu. Bu defa da buraya dönüyor, yine kancayı sokup parçalıyordu. Ben, yanımdakilere: Bu adam kimdir ve bu hal de nedir? dedim. Onlar bana: yürü, dediler. Birlikte ileri gittik. Nihayet sırt üstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda da bir adam dikilmiş, elinde yumruk büyüklüğünde bir taş var. Bu taşla yatan adamın kafasını kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda, taş yuvarlanıp gidiyordu. O adam da arkasından taşı almak için koşuyordu. O dönüp gelmeden bunun kırılmış olan başı düzeliyor ve tekrar eski haline dönüyordu. Öteki adam dönüp gelince, yine başına vurup eziyordu. Ben yanımdakilere: Bu adam kimdir? diye sordum. Onlar: yürü, dediler. Birlikte ileriye gittik. Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe ulaştık. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hatta delikten çıkacak gibi oluyorlardı. Ateşin alevi sakinleşince de aşağı dönüyorlardı. Bunun içinde çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Ben yanımdakilere: Bunlar kimdir? diye sordum. Onlar da: Yürü, dediler. Beraber yürüdük. Nihayet kandan bir nehrin yanına geldik. O nehrin içinde orta tarafta ayakta bir adam duruyordu. Bu nehrin kıyısında da bir adam duruyordu. Önünde de bir takım taşlar vardı. Nehrin içindeki adam yüzerek kenara doğru gelip dışarı çıkmak isteyince, kıyıdaki adam onun ağzının içine bir taş atıyor ve onu geriye eski yerine döndürüyordu. Çıkmak için sahile her gelişinde, kıyıdaki hemen ağzına bir taş fırlatıyor ve onu eski yerine döndürüyor.
Ben yine yanımdakilere: Bu nedir? diye sordum. Onlar da: yürü, dediler. Beraberce yürüdük. Nihayet yeşil bir bahçeye vardık. Bu bahçede büyük bir ağaç vardı. Bu ağacın dibinde de yaşlı bir adamla bir grup çocuk bulunuyordu. Bu ağaca yakın bir yerde de bir adam vardı ve önündeki ateşi yakmaktaydı. Benim yanımdakiler, benimle beraber ağaca çıktılar. Ve beni bir eve soktular ki, ben bundan güzel bir ev görmedim. Burada yaşlı erkekler,gençler, kadınlar ve çocuklar vardı. Sonra yanımdaki iki adam beni buradan dışarıya çıkardı. Benimle birlikte ağaca yukarı çıktılar. Ve beni öncekinden daha güzel ve daha kıymetli bir eve götürdüler. Burada da yaşlılar ve gençler vardı. Ben, yanımdakilere: Sizler beni bu gece gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri haber verip, bildiriniz, dedim. Onlar: Evet dediler: Şu ağzının parçalandığını gördüğün kimseye gelince, o bir yalancı idi; o dünyada devamlı yalan söylerdi. Bunun yaydığı yalan her yere ulaşırdı. İşte bu yalancı, kıyamet gününe kadar bu şekilde azab görecektir.
Başı ezilen kimseye gelince, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o da bütün gece uyumuş, gündüz de Kur'ân ile amel etmemişti. İşte o kimse kıyamet gününe kadar bu suretle azab olunacaktır. O delik içinde gördüğün çıplak kimselere gelince, onlar da zina edenlerdi. Nehir içinde gördüğün kimse ise, faiz yiyenlerdir. Ağacın dibindeki yaşlı kimse İbrahim Peygamber'dir. İbrahim'in etrafındaki çocuklar ise, insanoğludur. O ateş yakan kimse, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Girdiğin birinci ev, bütün müminlerin ortak evidir. İkinci gördüğün o muhteşem saray da, şehitlerin sarayıdır. Ben Cibril'im, bu da Mikail'dir. (Ey Muhammed!) Sen başını yukarı kaldır, dedi. Başımı kaldırdım, bir de gördüm ki, üst tarafımda beyaz bulut gibi bir şey! Melekler: işte burası senin makamındır, dediler. Ben: Beni bırakınız da şu makamıma gireyim, dedim. Melekler: Hayır. Senin daha kalan bir ömrün var. Onu ne vakit tamamlarsan, o zaman makamına girersin, dediler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cenâiz 93, 1/560
Senetler:
1. Ebu Saîd Semüra b. Cündüb el-Fezârî (Semüra b. Cündüb b. Hilal b. Haric b. Mürre b. Hazn)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Nadr Cerîr b. Hazım el-Ezdî (Cerir b. Hâzim b. Zeyd b. Abdullah b. Şucâ')
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Rüya, rüyanın tabiri
Yalan, yaygınlaşması
Açıklama: Müsedded (bi-yesîrin) ifadesinde, sabah namazından sonra yapılan kunutu Hz. Peygamber'in bir müddet (bir ay) yaptığını sonra terk ettiğini kastetmiştir. (Avnu'l-Ma'bûd)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9913, D001444
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُسَدَّدٌ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ "أَنَّهُ سُئِلَ هَلْ قَنَتَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى صَلاَةِ الصُّبْحِ فَقَالَ نَعَمْ. فَقِيلَ لَهُ قَبْلَ الرُّكُوعِ أَوْ بَعْدَ الرُّكُوعِ قَالَ بَعْدَ الرُّكُوعِ. قَالَ مُسَدَّدٌ بِيَسِيرٍ."
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb ve Müsedded (b. Müserhed), o ikisine Hammad (b. Zeyd), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona da Muhammed (b. Sirin) şöyle haber vermiştir. "Enes b. Malik'e Hz. Peygamber, sabah namazında kunut yapar mıydı? diye soruldu. Enes de evet dedi. Ona rükudan önce mi sonra mı diye sorulunca, rükudan sonra dedi. Ayrıca Müsedded, kısa bir zaman süresince yaptığını ekledi."
Açıklama:
Müsedded (bi-yesîrin) ifadesinde, sabah namazından sonra yapılan kunutu Hz. Peygamber'in bir müddet (bir ay) yaptığını sonra terk ettiğini kastetmiştir. (Avnu'l-Ma'bûd)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /341
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Namaz, Kunut, yapılış şekli
Vitir Namazı, vitir namazında kunut duasını okumak
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَنَتَ شَهْرًا ثُمَّ تَرَكَهُ."
Açıklama: Hz. Peygamber'in (sav), bir ay kunut yapıp sonra bırakması, ya bir kavme özel bedduada bulunduğu kunutu bırakması, ya da o kavim için beddua ettiği kunutu sabah namazı hariç diğer namazlarda bırakması anlamındadır. (Avnu'l-Ma'bûd)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9914, D001445
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَنَتَ شَهْرًا ثُمَّ تَرَكَهُ."
Tercemesi:
Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî (Hişam b. Abdülmelik), ona Hammad b. Seleme, ona Enes b. Sirin, ona da Enes b. Malik, "Hz. Peygamber'in (sav) bir ay kunut yaptığını sonra da bunu bıraktığını nakletmiştir."
Açıklama:
Hz. Peygamber'in (sav), bir ay kunut yapıp sonra bırakması, ya bir kavme özel bedduada bulunduğu kunutu bırakması, ya da o kavim için beddua ettiği kunutu sabah namazı hariç diğer namazlarda bırakması anlamındadır. (Avnu'l-Ma'bûd)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /341
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hamza Enes b. Sirin el-Ensarî (Enes b. Sirin)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Namaz, kunut duası namazlarda
Namaz, Kunut, yapılış şekli
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9910, D001441
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ وَمُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَحَفْصُ بْنُ عُمَرَ ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ مُعَاذٍ حَدَّثَنِى أَبِى قَالُوا كُلُّهُمْ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنِ الْبَرَاءِ "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقْنُتُ فِى صَلاَةِ الصُّبْحِ." زَادَ ابْنُ مُعَاذٍ وَصَلاَةِ الْمَغْرِبِ.
Tercemesi:
Bize Ebu Velid ve Müslim b. İbrahim ve Hafs b. Ömer; (T)
Bize (Ubeydullah) b. Muaz, ona babası (Muaz b. Muaz), (Hişam, Müslim, Hafs ve Muaz'ın) hepsine birden Şube (b. Haccâc), ona Amr b. Mürre, ona (Abdurrahman) b. Ebu Leyla, ona da Bera b. Azib; "Hz. Peygamber'in (sav) sabah namazında kunut yaptığını haber vermiştir." (Ubeydullah) b. Muaz, akşam namazında da kunut yaptığını ilave etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /340
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Müsenna Muaz b. Muaz el-Anberî (Muaz b. Muaz b. Nasr b. Hassan b. Hur b. Malik)
6. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Namaz, kunut duası namazlarda
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9911, D001442
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنِى أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَنَتَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى صَلاَةِ الْعَتَمَةِ شَهْرًا يَقُولُ فِى قُنُوتِهِ "اللَّهُمَّ نَجِّ الْوَلِيدَ بْنَ الْوَلِيدِ اللَّهُمَّ نَجِّ سَلَمَةَ بْنَ هِشَامٍ اللَّهُمَّ نَجِّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اللَّهُمَّ اشْدُدْ وَطْأَتَكَ عَلَى مُضَرَ اللَّهُمَّ اجْعَلْهَا عَلَيْهِمْ سِنِينَ كَسِنِى يُوسُفَ."
قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَأَصْبَحَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَاتَ يَوْمٍ فَلَمْ يَدْعُ لَهُمْ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ "وَمَا تَرَاهُمْ قَدْ قَدِمُوا."
Tercemesi:
Bize Abdurrahman b. İbrahim, ona el-Velid, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre’2nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) bir ay boyunca yatsı namazında kunut okudu. Kunut duasında şöyle derdi: "Allah’ım, el-Velid b. Hişam'ı kurtar, Allah’ım, Seleme b. Hişam'ı kurtar, Allah'ım, mustazaf müminleri kurtar. Allah'ım, Mudarlılar üzerindeki baskının şiddetini arttır. Allah'ım, sen bu yıllarını, Yusuf'un kıtlık yılları gibi yap."
Ebu Hureyre dedi ki: Bir gün, Rasulullah (sav) sabah olunca onlara (bed)dua etmeyince, ben de ona bunu hatırlattım. O: "Onların geldiklerini görmedin mi?" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /340
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
6. Ebu Said Dühaym el-Kuraşî (Abdurrahman b. İbrahim b. Amr b. Meymun)
Konular:
Dua, Kunut, duası ve üzüntü sebebiyle olması
Dua, vitir namazında dua
KTB, DUA
KTB, NAMAZ,
Namaz, kunut duası namazlarda
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُفَضَّلٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ عُبَيْدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ قَالَ "حَدَّثَنِى مَنْ صَلَّى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم صَلاَةَ الْغَدَاةِ فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ قَامَ هُنَيَّةً."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9915, D001446
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُفَضَّلٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ عُبَيْدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ قَالَ "حَدَّثَنِى مَنْ صَلَّى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم صَلاَةَ الْغَدَاةِ فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ قَامَ هُنَيَّةً."
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Bişr b. Mufaddal, ona Yunus b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sirin, "sabah namazını Hz. Peygamberle (sav) birlikte kılan bir kişiden, Hz. Peygamber'in ikinci rekâtta rükûdan doğrulunca bir miktar beklediğini haber vermiştir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Vitr 346, /341
Senetler:
1. Men Sallâ Ma'a'n-Nebî (Men Sallâ Ma'a'n-Nebî)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Abdullah Yunus b. Ubeyd el-Abdî (Yunus b. Ubeyd b. Dinar)
4. Ebu İsmail Bişr b. Mufaddal er-Rakâşi (Bişr b. Mufaddal b. Lahik)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Namaz, kunut duası namazlarda
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10158, B001379
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ أَحَدَكُمْ إِذَا مَاتَ عُرِضَ عَلَيْهِ مَقْعَدُهُ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ ، إِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَمِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ ، وَإِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ فَمِنْ أَهْلِ النَّارِ ، فَيُقَالُ هَذَا مَقْعَدُكَ حَتَّى يَبْعَثَكَ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ » .
Tercemesi:
Bize İsmail, ona Malik, ona Nafi', ona da abdullah b. Ömer'in (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz öldüğünde, sabah akşam ona gideceği yeri gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise cennetteki; cehennem ehlinden ise cehennemdeki yeri gösterilir. Sonra da ona: 'İşte senin yerin burasıdır, sonunda kıyamet günü Allah seni buraya gönderecek' denilir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cenâiz 89, 1/459
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Kabir Hayatı, Kabir Azabı