1716 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Mamer, ona Abdülvaris, ona Eyyüb, ona da Nafi' şöyle rivayet etmiştir:
"İbn Ömer (r.anhümâ) Zü'l-Huleyfe'de sabah namazını kıldığı zaman bineğinin hazırlanmasını emrederdi. Deveye semeri bağlandığında ona biner, devesi (ayağa kalkıp) onu düz hale getirdiğinde de kıbleye yönelirdi. Sonra Harem'e ulaşıncaya kadar telbiye getirirdi. Harem'e girdikten sonra telbiyeyi keserdi. Nihayet Zü Tuvâ'ya geldiğinde burada gecelerdi. Sabah namazını kılınca da yıkanırdı. İbn Ömer, Rasulullah'ın (sav) da böyle yaptığını söylerdi."
Bu hadisi Eyyüb'dan İsmail de rivayet ederek gusül abdesti alma konusunda Abdulvaris'e mütâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdullah b. Ömer arasında inkita vardır. Bab başlığında kaydedilen bir hadis olduğundan, ravileri girilmeyip ravi onayı verilmiştir.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) rivayet ettiğine göre; bir adam, birinin İhlâs suresini tekrar tekrar okuduğunu duymuş, sabah olunca Rasulullah'a (sav) gelip adamın bu sureyi sürekli okuyuşunu azımsayarak durumu anlatmıştı.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.);
"Hayatım elinde olan Allah adına yemin ederim ki, o sure Kur'an-ı Kerîm'in üçte birine denktir" buyurdu.
Açıklama: İhlâs suresinin, neden dolayı Kur'an'ın üçte birine eşit olduğu konusu iki şekilde izaha çalışılmıştır. Birincisi, okuyana verilecek olan sevap itibariyle Kur'an'ın üçte birine denk olduğudur. Buna göre İhlâs suresini okuyan, Kur'an'ın üçte birini okumuş gibi sevap kazanır. Ancak surenin hangi özelliğinden dolayı bu kadar sevap kazanılacağı açık değildir. Yüce Mevlâ’nın, bazı zahmetsiz ibadetlere, zahmetli ibadetlerden daha çok sevap vermesine mani bir şey olmamakla birlikte yine de bu husus izaha muhtaçtır. Diğer bir görüşe göre de bu sûrenin fazileti, mana ve muhtevâsında aranmalıdır. Buna göre Kur’ân, ahkâm, ahbâr ve tevhîd olmak üzere üç ana konuyu ihtivâ etmektedir. İhlâs suresi de bunlardan Tevhîd’i özet olarak içine almaktadır, dolayısıyla bu da Kur'an'ın üçte biri demektir. Özellikle de Allah'ın eşi olmadığını ifade eden “Ehad” ismi ile, herkesin daima kendisine muhtaç olduğunu, üstünlüklerin son noktası ve isteklerin tek mercii olduğunu ifade eden “Samed” ismine ve bu iki ismin bir arada zikredilen tek sure olduğuna dikkat çekilir.
Bize Yezid b. Halid b. Mevheb er-Remlî, ona el-Leys, ona İbn Ebu Müleyke, ona Ya'la b. Memlek rivayet etmiştir:
"Ümmü Seleme'ye (r.anha) Rasulullah'ın (sav) kırâatını ve (gece) namazını sordum. Dedi ki:
Onun namazından size ne? O namaz kılar, sonra namaz kıldığı süre kadar uyur, sonra uyuduğu süre kadar namaz kılar, sonra yine namaz kıldığı süre kadar uyurdu. Bu hal sabah oluncaya kadar böyle devam ederdi. Sonra Ümmü Seleme Rasulullah'ın (sav) kırâatını da şöyle tarif etti: O'nun okuyuşunu tane tane idi."
Bize Ahmed b. Amr b. es-Serh, ona İbn Vehb, ona Muaviye, ona el-Ala b. el-Haris, ona Muaviye'nin azadlısı el-Kasım, ona da Ukbe b. Âmir (ra) rivayet etmiştir:
Bir yolculuk sırasında ben Rasulullah'ın (sav) bindiği deveyi sevk ediyordum. Bana "Ya Ukbe! Sana okunan iki hayırlı sureyi öğreteyim mi?" buyurdu ve bana Felak ve Nâs surelerini öğretti. Ama benim pek fazla sevinmediğimi de gördü. Sabah namazı için konaklayınca cemaate namazı o iki sure ile kıldırdı. Namazı bitirince bana dönüp "nasıl buldun, ya Ukbe?" dedi.