حَدَّثَنَا مَطَرُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَوْنٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه - قَالَ كَانَ ابْنٌ لأَبِى طَلْحَةَ يَشْتَكِى ، فَخَرَجَ أَبُو طَلْحَةَ ، فَقُبِضَ الصَّبِىُّ فَلَمَّا رَجَعَ أَبُو طَلْحَةَ قَالَ مَا فَعَلَ ابْنِى قَالَتْ أُمُّ سُلَيْمٍ هُوَ أَسْكَنُ مَا كَانَ . فَقَرَّبَتْ إِلَيْهِ الْعَشَاءَ فَتَعَشَّى ، ثُمَّ أَصَابَ مِنْهَا ، فَلَمَّا فَرَغَ قَالَتْ وَارِ الصَّبِىَّ . فَلَمَّا أَصْبَحَ أَبُو طَلْحَةَ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَهُ فَقَالَ « أَعْرَسْتُمُ اللَّيْلَةَ » . قَالَ نَعَمْ . قَالَ « اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمَا » . فَوَلَدَتْ غُلاَمًا قَالَ لِى أَبُو طَلْحَةَ احْفَظْهُ حَتَّى تَأْتِىَ بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَتَى بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَأَرْسَلَتْ مَعَهُ بِتَمَرَاتٍ ، فَأَخَذَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « أَمَعَهُ شَىْءٌ » . قَالُوا نَعَمْ تَمَرَاتٌ . فَأَخَذَهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَمَضَغَهَا ، ثُمَّ أَخَذَ مِنْ فِيهِ فَجَعَلَهَا فِى فِى الصَّبِىِّ ، وَحَنَّكَهُ بِهِ ، وَسَمَّاهُ عَبْدَ اللَّهِ .حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَنَسٍ وَسَاقَ الْحَدِيثَ .
Bize Matar b. Fadl, ona Yezid b. Harun, ona Abdullah b. Avn, ona Enes b. Sirin, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir:
Ebu Talha'nın bir çocuğu hastalandı. Ebu Talha gittikten sonra da çocuk vefat etti. Ebu Talha eve döndü ve "oğlum nasıl" diye sordu. (Hanımı) Ümmü Süleym "Eskisinden çok daha iyi" dedi. Ümmü Süleym ona akşam yemeği hazırladı ve Ebu Talha yemeği yedi. Sonrasında Ümmü Süleym ile cinsî münasebette bulundu. Münasebetleri bitince Ümmü Süleym: "Haydi çocuğu defnet" dedi. Sabah olunca Ebu Talha doğrudan Rasulullah'a (sav) geldi ve durumu O'na anlattı. Hz. Peygamber (sav) "Gece münasebette bulundunuz mu?" dedi. O "evet" deyince, "Ey Allah'ım (bu gecelerini) onlara bereketli kıl." diye dua etti. Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebu Talha bana "Onu dikkatli bir şekilde Rasulullah'a (sav) götür" dedi. (Enes b. Mâlik) çocuğu Hz. Peygamber'e (sav) götürdü. Ümmü Süleym onunla birlikte biraz da hurma göndermişti. Rasulullah (sav) bebeği aldı ve "beraberinde bir şey var mı?" dedi. Oradakiler "evet hurma var" dediler. Rasulullah (sav) hurmaları aldı ve onları ağzında biraz çiğnedi. Sonra ağzından çıkardı ve bebeğin ağzına koydu. Ona tahnik yaptı ve ismini Abdullah koydu.
Bize bu hadisi ayrıca Muhammed b. Müsennâ, ona İbn Ebu Âdiyy, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona da Enes b. Malik nakletti.
Açıklama: Tahnik: “ağızda yumuşatılan hurmanın veya bal gibi tatlı bir maddenin yeni doğmuş ve henüz süt emmeye başlamamış bebeğin damağına sürülmesi” demektir. Tahnîk uygulamasıyla çocuğun ruh ve beden açısından sağlıklı olması hedeflenmekte, duasından bereket umulan sâlih bir kul tarafından karakter eğitiminin ilk adımı atılan çocuğun midesine de ilk defa helâl ve tatlı bir besinin girmesi arzulanmaktadır. Tahnîk yapan kimse erkek veya kadın olabilir, ancak onun sâlih ve nezih bir kişi olmasına ve hastalıklı bulunmamasına dikkat edilmelidir. (Zekeriya Güler, "Tahnik" DİA İstanbul 2010;39:416)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17037, B005470
Hadis:
حَدَّثَنَا مَطَرُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَوْنٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه - قَالَ كَانَ ابْنٌ لأَبِى طَلْحَةَ يَشْتَكِى ، فَخَرَجَ أَبُو طَلْحَةَ ، فَقُبِضَ الصَّبِىُّ فَلَمَّا رَجَعَ أَبُو طَلْحَةَ قَالَ مَا فَعَلَ ابْنِى قَالَتْ أُمُّ سُلَيْمٍ هُوَ أَسْكَنُ مَا كَانَ . فَقَرَّبَتْ إِلَيْهِ الْعَشَاءَ فَتَعَشَّى ، ثُمَّ أَصَابَ مِنْهَا ، فَلَمَّا فَرَغَ قَالَتْ وَارِ الصَّبِىَّ . فَلَمَّا أَصْبَحَ أَبُو طَلْحَةَ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَهُ فَقَالَ « أَعْرَسْتُمُ اللَّيْلَةَ » . قَالَ نَعَمْ . قَالَ « اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمَا » . فَوَلَدَتْ غُلاَمًا قَالَ لِى أَبُو طَلْحَةَ احْفَظْهُ حَتَّى تَأْتِىَ بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَتَى بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَأَرْسَلَتْ مَعَهُ بِتَمَرَاتٍ ، فَأَخَذَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « أَمَعَهُ شَىْءٌ » . قَالُوا نَعَمْ تَمَرَاتٌ . فَأَخَذَهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَمَضَغَهَا ، ثُمَّ أَخَذَ مِنْ فِيهِ فَجَعَلَهَا فِى فِى الصَّبِىِّ ، وَحَنَّكَهُ بِهِ ، وَسَمَّاهُ عَبْدَ اللَّهِ .حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَنَسٍ وَسَاقَ الْحَدِيثَ .
Tercemesi:
Bize Matar b. Fadl, ona Yezid b. Harun, ona Abdullah b. Avn, ona Enes b. Sirin, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir:
Ebu Talha'nın bir çocuğu hastalandı. Ebu Talha gittikten sonra da çocuk vefat etti. Ebu Talha eve döndü ve "oğlum nasıl" diye sordu. (Hanımı) Ümmü Süleym "Eskisinden çok daha iyi" dedi. Ümmü Süleym ona akşam yemeği hazırladı ve Ebu Talha yemeği yedi. Sonrasında Ümmü Süleym ile cinsî münasebette bulundu. Münasebetleri bitince Ümmü Süleym: "Haydi çocuğu defnet" dedi. Sabah olunca Ebu Talha doğrudan Rasulullah'a (sav) geldi ve durumu O'na anlattı. Hz. Peygamber (sav) "Gece münasebette bulundunuz mu?" dedi. O "evet" deyince, "Ey Allah'ım (bu gecelerini) onlara bereketli kıl." diye dua etti. Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebu Talha bana "Onu dikkatli bir şekilde Rasulullah'a (sav) götür" dedi. (Enes b. Mâlik) çocuğu Hz. Peygamber'e (sav) götürdü. Ümmü Süleym onunla birlikte biraz da hurma göndermişti. Rasulullah (sav) bebeği aldı ve "beraberinde bir şey var mı?" dedi. Oradakiler "evet hurma var" dediler. Rasulullah (sav) hurmaları aldı ve onları ağzında biraz çiğnedi. Sonra ağzından çıkardı ve bebeğin ağzına koydu. Ona tahnik yaptı ve ismini Abdullah koydu.
Bize bu hadisi ayrıca Muhammed b. Müsennâ, ona İbn Ebu Âdiyy, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona da Enes b. Malik nakletti.
Açıklama:
Tahnik: “ağızda yumuşatılan hurmanın veya bal gibi tatlı bir maddenin yeni doğmuş ve henüz süt emmeye başlamamış bebeğin damağına sürülmesi” demektir. Tahnîk uygulamasıyla çocuğun ruh ve beden açısından sağlıklı olması hedeflenmekte, duasından bereket umulan sâlih bir kul tarafından karakter eğitiminin ilk adımı atılan çocuğun midesine de ilk defa helâl ve tatlı bir besinin girmesi arzulanmaktadır. Tahnîk yapan kimse erkek veya kadın olabilir, ancak onun sâlih ve nezih bir kişi olmasına ve hastalıklı bulunmamasına dikkat edilmelidir. (Zekeriya Güler, "Tahnik" DİA İstanbul 2010;39:416)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Akîka 1, 2/403
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hamza Enes b. Sirin el-Ensarî (Enes b. Sirin)
3. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
5. Matar b. Fadl el-Mervezî (Matar b. Fadl)
Konular:
Aile, Çocuk, erken ölümü
Hz. Peygamber, duaları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16857, T002953
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ صَلَّى صَلاَةً لَمْ يَقْرَأْ فِيهَا بِأُمِّ الْقُرْآنِ فَهِىَ خِدَاجٌ فَهِىَ خِدَاجٌ غَيْرُ تَمَامٍ » . قَالَ قُلْتُ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ إِنِّى أَحْيَانًا أَكُونُ وَرَاءَ الإِمَامِ . قَالَ: يَا ابْنَ الْفَارِسِىِّ فَاقْرَأْهَا فِى نَفْسِكَ فَإِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « قَالَ اللَّهُ تَعَالَى: قَسَمْتُ الصَّلاَةَ بَيْنِى وَبَيْنَ عَبْدِى نِصْفَيْنِ فَنِصْفُهَا لِى وَنِصْفُهَا لِعَبْدِى وَلِعَبْدِى مَا سَأَلَ. يَقْرَأُ العبد ( الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ) فَيَقُولُ اللَّهُ حَمِدَنِى عَبْدِى فَيَقُولُ ( الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ) فَيَقُولُ اللَّهُ أَثْنَى عَلَىَّ عَبْدِى فَيَقُولُ ( مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ ) فَيَقُولُ مَجَّدَنِى عَبْدِى وَهَذَا لِى وَبَيْنِى وَبَيْنَ عَبْدِى ( إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ) وَآخِرُ السُّورَةِ لِعَبْدِى وَلِعَبْدِى مَا سَأَلَ يَقُولُ ( اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ * صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ ) » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا الْحَدِيثِ . وَرَوَى ابْنُ جُرَيْجٍ وَمَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى السَّائِبِ مَوْلَى هِشَامِ بْنِ زُهْرَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا . وَرَوَى ابْنُ أَبِى أُوَيْسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى وَأَبُو السَّائِبِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا . أَخْبَرَنَا بِذَلِكَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى النَّيْسَابُورِىُّ وَيَعْقُوبُ بْنُ سُفْيَانَ الْفَارِسِىُّ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى أُوَيْسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنِى أَبِى وَأَبُو السَّائِبِ مَوْلَى هِشَامِ بْنِ زُهْرَةَ وَكَانَا جَلِيسَيْنِ لأَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ صَلَّى صَلاَةً لَمْ يَقْرَأْ فِيهَا بِأُمِّ الْقُرْآنِ فَهِىَ خِدَاجٌ فَهِىَ خِدَاجٌ غَيْرُ تَمَامٍ » . وَلَيْسَ فِى حَدِيثِ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى أُوَيْسٍ أَكْثَرُ مِنْ هَذَا . وَسَأَلْتُ أَبَا زُرْعَةَ عَنْ هَذَا الْحَدِيثِ فَقَالَ كِلاَ الْحَدِيثَيْنِ صَحِيحٌ . وَاحْتَجَّ بِحَدِيثِ ابْنِ أَبِى أُوَيْسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الْعَلاَءِ . أَخْبَرَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَعْدٍ أَنْبَأَنَا عَمْرُو بْنُ أَبِى قَيْسٍ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ عَبَّادِ بْنِ حُبَيْشٍ عَنْ عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ جَالِسٌ فِى الْمَسْجِدِ فَقَالَ الْقَوْمُ هَذَا عَدِىُّ بْنُ حَاتِمٍ . وَجِئْتُ بِغَيْرِ أَمَانٍ وَلاَ كِتَابٍ فَلَمَّا دَفَعْتُ إِلَيْهِ أَخَذَ بِيَدِى وَقَدْ كَانَ قَالَ قَبْلَ ذَلِكَ إِنِّى لأَرْجُو أَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ يَدَهُ فِى يَدِى قَالَ: فَقَامَ فَلَقِيَتْهُ امْرَأَةٌ وَصَبِىٌّ مَعَهَا . فَقَالاَ: إِنَّ لَنَا إِلَيْكَ حَاجَةً . فَقَامَ مَعَهُمَا حَتَّى قَضَى حَاجَتَهُمَا ثُمَّ أَخَذَ بِيَدِى حَتَّى أَتَى بِى دَارَهُ فَأَلْقَتْ لَهُ الْوَلِيدَةُ وِسَادَةً فَجَلَسَ عَلَيْهَا وَجَلَسْتُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ « مَا يُفِرُّكَ أَنْ تَقُولَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ فَهَلْ تَعْلَمُ مِنْ إِلَهٍ سِوَى اللَّهِ ؟» . قَالَ قُلْتُ لاَ . قَالَ ثُمَّ تَكَلَّمَ سَاعَةً ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا تَفِرُّ أَنْ تَقُولَ اللَّهُ أَكْبَرُ وَتَعْلَمُ أَنَّ شَيْئًا أَكْبَرُ مِنَ اللَّهِ؟ » . قَالَ قُلْتُ لاَ قَالَ « فَإِنَّ الْيَهُودَ مَغْضُوبٌ عَلَيْهِمْ وَإِنَّ النَّصَارَى ضُلاَّلٌ » . قَالَ قُلْتُ فَإِنِّى جِئْتُ مُسْلِمًا . قَالَ فَرَأَيْتُ وَجْهَهُ تَبَسَّطَ فَرَحًا قَالَ ثُمَّ أَمَرَ بِى فَأُنْزِلْتُ عِنْدَ رَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ جَعَلْتُ أَغْشَاهُ آتِيهِ طَرَفَىِ النَّهَارِ قَالَ فَبَيْنَا أَنَا عِنْدَهُ عَشِيَّةً إِذْ جَاءَهُ قَوْمٌ فِى ثِيَابٍ مِنَ الصُّوفِ مِنْ هَذِهِ النِّمَارِ قَالَ: فَصَلَّى وَقَامَ فَحَثَّ عَلَيْهِمْ ثُمَّ قَالَ « وَلَوْ صَاعٌ وَلَوْ بِنِصْفِ صَاعٍ وَلَوْ بِقَبْضَةٍ وَلَوْ بِبَعْضِ قَبْضَةٍ يَقِى أَحَدُكُمْ وَجْهَهُ حَرَّ جَهَنَّمَ أَوِ النَّارِ وَلَوْ بِتَمْرَةٍ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَإِنَّ أَحَدَكُمْ لاَقِى اللَّهَ وَقَائِلٌ لَهُ مَا أَقُولُ لَكُمْ أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ سَمْعًا وَبَصَرًا ؟ فَيَقُولُ بَلَى . فَيَقُولُ أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ مَالاً وَوَلَدًا ؟ فَيَقُولُ بَلَى . فَيَقُولُ أَيْنَ مَا قَدَّمْتَ لِنَفْسِكَ ؟ فَيَنْظُرُ قُدَّامَهُ وَبَعْدَهُ وَعَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ ثُمَّ لاَ يَجِدُ شَيْئًا يَقِى بِهِ وَجْهَهُ حَرَّ جَهَنَّمَ لِيَقِ أَحَدُكُمْ وَجْهَهُ النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَإِنْ لَمْ يَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ فَإِنِّى لاَ أَخَافُ عَلَيْكُمُ الْفَاقَةَ فَإِنَّ اللَّهَ نَاصِرُكُمْ وَمُعْطِيكُمْ حَتَّى تَسِيرَ الظَّعِينَةُ فِيمَا بَيْنَ يَثْرِبَ وَالْحِيرَةِ أَكْثَرُ مَا تَخَافُ عَلَى مَطِيَّتِهَا السَّرَقَ » . قَالَ فَجَعَلْتُ أَقُولُ فِى نَفْسِى فَأَيْنَ لُصُوصُ طَيِّئٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ . وَرَوَى شُعْبَةُ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ عَبَّادِ بْنِ حُبَيْشٍ عَنْ عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم الْحَدِيثَ بِطُولِهِ .
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bir namaz kılar da o namazda Fatiha sûresini okumazsa o namaz eksiklir o namaz noksandır. O namaz tam değildir.” Abdurrahman diyor ki: Ey Ebû Hüreyre dedim bazen imamın arkasında oluyorum (ne yapmalıyım?) Ebû Hüreyre şöyle cevap verdi: Ey Farisi oğlu Fatihayı içinden oku Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim Allah şöyle buyurdu: Namazı kulumla kendi aramda iki eşit kısma ayırdım yarısı benim yarısı da kulum içindir. Kulum istediğine erişecektir. Kul: “Elhamdü lillahi Rabbil alemîn” der. Allah’ta kulum bana hamdetti buyurur. Kul: “Errrahmanirrahîm” der. Allah’ta: Kulum beni övdü, der. Kul: “Maliki yevmiddin” der. Allah’ta kulum yüceltti der. İşte bu okunanlar bana aittir. “İyyake na’büdü ve iyyake nesteîn” benimle kulum arasındaki müşterek ayettir. Sürenin sonu sadece kuluma aittir. Kulum istediğine erişecektir. Sürenin bu son ayetlerinde kul Allah’a duâ ediyor ve ondan dosdoğru yoluna eriştirmesini istiyor. (Müslim, Salat: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be, İsmail b. Cafer ve pek çok kimse Alâ b. Abdurrahman’dan, babasından, Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.İbn Cüreyc ve Mâlik b. Enes’de, Alâ b. Abdurrahman’dan, Hişam b. Zühre’nin azâdlısı Ebû Saib’ten ve Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.Aynı şekilde Muhammed b. Yahya, Yakub b. Sûfyân el Farisî şöyle demişlerdir. İsmail b. ebî Üveys babasından, Alâ b. Abdurrahman’dan, babasından, Hişâm b. Zühre’nin azâdlı kölesi Ebû’s Sâib’den ki bu ikisi Ebû Hüreyre’nin sohbet ettiği iki kişidir. Ebû Hüreyre’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim namaz kılar da o namazında Fatiha sûresini okumazsa eksik olup tamam değildir.” İsmail b. ebî Üveys’in rivâyetinde bundan fazlası yoktur. Ebû Zür’a’ya bu hadisi sordum. İkisi de sahihtir, dedi ve İbn ebî Üveys’in babası vasıtasıyla Alâ’dan rivâyetini delil olarak gösterdi. Abd b. Humeyd, Abdurrahman b. Sa’d vasıtasıyla Amr b. ebî Kays’den, Simak b. Harb’den, Abbâd b. Hubeyş’den, Adiyy b. Hâtim’den şöyle nakledilmiştir: Mescidde oturmakta olan Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına geldim insanlar bu Adiyy b. Hâtim’dir. Hiçbir kimsenin korumasına tabi olmadan gelmiştim. Kendisine takdim edildiğim zaman elimden tuttu ve bundan önce de Allah’tan onun elini elime tutuşturmasını istiyordum buyurdu. Benimle birlikte kalktı, tam o sırada yanında bir çocuğu bulunan bir kadın O’nu karşıladı ve sana arz edeceğimiz bir ihtiyacımız var dedi. Onların ihtiyacını görünceye kadar onlarla beraber ayakta kaldı, sonra elimden tuttu ve beni evine götürdü. Bir kız çocuğu bir minder attı, Rasûlullah (s.a.v.) onun üzerine oturdu. Ben de onun önüne oturdum. Allah’a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu: “La ilahe illallah” demekten seni alıkoyan nedir? Yoksa Allah’ın dışında bildiğin bir ilah mı var? Ben hayır diye cevap verdim sonra Rasûlullah (s.a.v.) bir süre konuştu ve şöyle buyurdu: “Allahu ekber” (Allah en büyüktür) demekten mi kaçıyor ve Allah’tan daha büyük bir varlık mı tanıyorsun? Ben de hayır dedim ve şöyle devam etti: Yahudiler, Allah’ın gazablandığı kimselerdir. Hıristiyanlar ise sapıktır. Ben de: “Müslüman oldum ve geldim dedim” dedim. Bunun üzerine yüzünün sevinçten değiştiğini gördüm, sonra benim için emir verdi, Ensâr’dan bir kimsenin evine yerleştirildim ve sabah akşam Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gidip gelmeye başladım. Bir akşam vakti Rasûlullah (s.a.v.)’in yanındayken yünden çizgili elbiseler giymiş fakir bir gurup geldi namazı kıldırıp kalktı ve cemaati bu kimselere yardım etmeye teşvik etti ve şöyle buyurdu: Bir ölçek olsun, yarım ölçek olsun, bir avuç parçası olsun bu insanlara vermek suretiyle sizler kendinizi Cehennem ateşinden koruyabilirsiniz. Bir hurma ile de yarım hurma ile de olsa veriniz... Hepiniz bir gün Allah’la karşı karşıya geleceksiniz ve Allah size şöyle buyuracaktır: Sizlere göz, kulak vermedim mi? O kimse de evet verdin diyecektir. Allah: Sana çoluk çocuk vermedim mi? Buyuracak. O kimse de evet diyecek Allah, kendin için gönderdiklerin nerede? Buyuracak o kimse önüne arkasına sağına soluna bakınacak Cehennem ateşinden kendisini koruyacak bir şey bulamayacak. Her biriniz yarım hurma ile olsa bile kendinizi ateşten koruyunuz. Şayet bulamaz ise güzel sözle yapsın. Buyurdu. Ben sizin için yoksulluktan endişe etmiyorum. Allah size her şeyi veren ve yardım edendir. Hatta bir kadın Hîre ile Medîne arasında kendi başına gidecek bineğin çalınmasından korkulmayacaktır. Ben de bu söz üzerine içimden Tayy kabilesinin meşhur hırsızları nerede olacak, dedim.Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Simak b. Harb’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Şu’be Simak b. Harb’den, Abbâd b. Hubeyş’den Adiyy b. Hatîm’den bu hadisi uzunca tam metniyle rivâyet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 1, 5/201
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
İnfak, Tasadduk, infak kültürü
Namaz, Fatiha okunmayan
Bize Yahya b. Bukeyr ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir ona da Hz. Peygamber’in eşi Ayşe (ra) şöyle demiştir:
Benim aklım erdi ereli ebeveynim Müslümandı.
Ebu Salih der ki: Bana bana Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyr ona da Âişe (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Ebeveynlerimin (İslam) dininden başka bir dini benimsediklerini kesinlikle hatırlamam. Rasulullah (sav) her gün sabah ve akşam mutlaka bize uğrardı. Müslümanlara eziyet edilmeye başlandığında Ebubekir, Habeşistan tarafına hicret etmek üzere yola çıktı ve Berk el-Ğımâd mevkiinde, Kârra kabilesinin önderi olan İbn Dağine ile karşılaştı. İbn Dağine, “ey Ebubekir nereye gitmek istiyorsun” deyince Ebubekir “kavmim beni sürgün etti ve ben de rabbime kulluk edebileceğim bir yer bulmak için yola düştüm” dedi. İbn Dağine “senin gibi bir zat ne yurdundan çıkar ne de zorla çıkartılır, çünkü sen, darda olana yardım edersin, akrabalarını gözetirsin, acizlerin yükünü taşırsın, misafire ikram edersin, haksızlığa uğrayanlara yardım edersin. Ben artık senin haminim, geri dön ve kendi beldende rabbine kulluk et” dedi. İbn Dağine yola koyuldu ve Ebubekir'le birlikte döndü.
İbn Dağine, Kureyş kafirlerinin önderlerinin yanına giderek onlara “Ebubekir gibi bir zat ne yurdunu terk eder ne de terk etmek zorunda bırakılır, yoksa siz darda olana yardım eden, akrabalarını gözeten, acizlerin yükünü taşıyan, misafire ikram eden, haksızlığa uğrayanlara yardım eden bir adamı mı sürgün ediyorsunuz” dedi. Kureyş, İbn Dağine’nin hamiliğini yürürlüğe koyarak Ebubekir’e güvence verdiler ve İbn Dağine’ye “Ebubekir'e söyle, kendi evinde Rabbine ibadet etsin, evinde namaz kılsın ve evinde dilediğini okusun. Böylelikle bize zararı dokunmayacak ve ibadetini aleni yapmayacaktır. Zira biz, Ebubekir’in oğullarımızı ve kadınlarımızı yoldan çıkarmasından korkuyoruz” dediler. İbn Dağine bunların hepsini Ebubekir’e iletti. Böylece Ebubekir, Rabbine evinde kulluk yapmaya ve evinden başka hiçbir yerde aleni şekilde namaz kılmamaya ve Kur’an okumamaya başladı. Sonra Ebubekir’in aklına bir fikir geldi ve evinin avlusunda bir mescit inşa etti ve orada namaz kılmaya ve Kur’an okumaya başladı. Ebubekir orada ibadet yaparken müşriklerin kadınları ve çocukları onu gürültü çıkartarak rahatsız ediyorlar, yaptıklarına şaşırıyorlar ve onu izliyorlardı. Zira Ebubekir, Kur’an okurken göz yaşlarına hâkim olamayan bir adamdı. Ebubekir’in evinde ibadet etmesi Kureyş müşriklerini korkutunca İbn Dağine’ye haber gönderdiler. İbn Dağine gelince ona “biz Ebubekir’e evinde ibadet etmek kaydıyla güvence vermiştik fakat o bu şartı ihlal ederek evinin avlusunda mescit inşa etti, aleni olarak namaz kıldı ve Kur’an okudu. Bu durumun kadınlarımızı ve çocuklarımızı yoldan çıkaracağından korkuyoruz. Ona git, eğer Rabbine ibadet etmeyi sadece eviyle sınırlamayı kabul ederse, bundan sonra böyle yapsın. Eğer ibadetlerini gizli yapmayı kabul etmezse, senin ona verdiğin güvenceyi iade etmesini iste. Çünkü biz senin verdiğin güvenceyi bozmayı istemedik fakat biz Ebubekir’in ibadetlerini aleni yapmasını da kabul edecek değiliz” dediler. Ayşe’nin dediğine göre İbn Dağine Ebubekir’in yanına gelerek “senin için hangi şartlarda antlaşma yaptığımı biliyorsun. Ya bu antlaşmanın sınırlarına uyarsın, ya da sana verdiğim güvenceyi geri verirsin, çünkü ben, lehine antlaşma yaptığım bir adamın bu antlaşmaya aykırı davrandığını Arapların duymasını istemem” dedi. Ebubekir de “verdiğin güvenceyi sana iade ediyorum ve Allah’ın himayesine sığınıyorum” dedi.
O günlerde Mekke’de bulunan Rasulullah (sav) şöyle "sizin hicret edeceğiniz yurt bana gösterildi. Ben iki kara taşlık arasında, hurma bahçeleri olan çorak bir yer gördüm" buyurdu. Rasulullah (sav) bu haberi duyurunca Medine’ye doğru hicret edenler yola çıktı ve Habeşistan topraklarına hicret edenlerin bazıları da Medine’ye yöneldi. Ebubekir de hicret etmek üzere hazırlık yapınca Rasulullah (sav) ona "acele davranma, zira ben, benim için de izin verilmesini umuyorum" buyurdu. Ebubekir, “babam sana feda olsun, sen bunu umuyor musun” diye sorunca Rasulullah da "Evet" dedi. Bunun üzerine Ebubekir, Rasulullah’a yoldaş olmak üzere hicret etmedi ve yanında bulunan iki bineğini dört ay boyunca ağaç yapraklarıyla besledi.
Ebu Salih der ki: Bana bana Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyr ona da Âişe (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Ebeveynlerimin (İslam) dininden başka bir dini benimsediklerini kesinlikle hatırlamam. Rasulullah (sav) her gün sabah ve akşam mutlaka bize uğrardı. Müslümanlara eziyet edilmeye başlandığında Ebubekir, Habeşistan tarafına hicret etmek üzere yola çıktı ve Berk el-Ğımâd mevkiinde, Kârra kabilesinin önderi olan İbn Dağine ile karşılaştı. İbn Dağine, “ey Ebubekir nereye gitmek istiyorsun” deyince Ebubekir “kavmim beni sürgün etti ve ben de rabbime kulluk edebileceğim bir yer bulmak için yola düştüm” dedi. İbn Dağine “senin gibi bir zat ne yurdundan çıkar ne de zorla çıkartılır, çünkü sen, darda olana yardım edersin, akrabalarını gözetirsin, acizlerin yükünü taşırsın, misafire ikram edersin, haksızlığa uğrayanlara yardım edersin. Ben artık senin haminim, geri dön ve kendi beldende rabbine kulluk et” dedi. İbn Dağine yola koyuldu ve Ebubekir'le birlikte döndü.
İbn Dağine, Kureyş kafirlerinin önderlerinin yanına giderek onlara “Ebubekir gibi bir zat ne yurdunu terk eder ne de terk etmek zorunda bırakılır, yoksa siz darda olana yardım eden, akrabalarını gözeten, acizlerin yükünü taşıyan, misafire ikram eden, haksızlığa uğrayanlara yardım eden bir adamı mı sürgün ediyorsunuz” dedi. Kureyş, İbn Dağine’nin hamiliğini yürürlüğe koyarak Ebubekir’e güvence verdiler ve İbn Dağine’ye “Ebubekir'e söyle, kendi evinde Rabbine ibadet etsin, evinde namaz kılsın ve evinde dilediğini okusun. Böylelikle bize zararı dokunmayacak ve ibadetini aleni yapmayacaktır. Zira biz, Ebubekir’in oğullarımızı ve kadınlarımızı yoldan çıkarmasından korkuyoruz” dediler. İbn Dağine bunların hepsini Ebubekir’e iletti. Böylece Ebubekir, Rabbine evinde kulluk yapmaya ve evinden başka hiçbir yerde aleni şekilde namaz kılmamaya ve Kur’an okumamaya başladı. Sonra Ebubekir’in aklına bir fikir geldi ve evinin avlusunda bir mescit inşa etti ve orada namaz kılmaya ve Kur’an okumaya başladı. Ebubekir orada ibadet yaparken müşriklerin kadınları ve çocukları onu gürültü çıkartarak rahatsız ediyorlar, yaptıklarına şaşırıyorlar ve onu izliyorlardı. Zira Ebubekir, Kur’an okurken göz yaşlarına hâkim olamayan bir adamdı. Ebubekir’in evinde ibadet etmesi Kureyş müşriklerini korkutunca İbn Dağine’ye haber gönderdiler. İbn Dağine gelince ona “biz Ebubekir’e evinde ibadet etmek kaydıyla güvence vermiştik fakat o bu şartı ihlal ederek evinin avlusunda mescit inşa etti, aleni olarak namaz kıldı ve Kur’an okudu. Bu durumun kadınlarımızı ve çocuklarımızı yoldan çıkaracağından korkuyoruz. Ona git, eğer Rabbine ibadet etmeyi sadece eviyle sınırlamayı kabul ederse, bundan sonra böyle yapsın. Eğer ibadetlerini gizli yapmayı kabul etmezse, senin ona verdiğin güvenceyi iade etmesini iste. Çünkü biz senin verdiğin güvenceyi bozmayı istemedik fakat biz Ebubekir’in ibadetlerini aleni yapmasını da kabul edecek değiliz” dediler. Ayşe’nin dediğine göre İbn Dağine Ebubekir’in yanına gelerek “senin için hangi şartlarda antlaşma yaptığımı biliyorsun. Ya bu antlaşmanın sınırlarına uyarsın, ya da sana verdiğim güvenceyi geri verirsin, çünkü ben, lehine antlaşma yaptığım bir adamın bu antlaşmaya aykırı davrandığını Arapların duymasını istemem” dedi. Ebubekir de “verdiğin güvenceyi sana iade ediyorum ve Allah’ın himayesine sığınıyorum” dedi.
O günlerde Mekke’de bulunan Rasulullah (sav) şöyle "sizin hicret edeceğiniz yurt bana gösterildi. Ben iki kara taşlık arasında, hurma bahçeleri olan çorak bir yer gördüm" buyurdu. Rasulullah (sav) bu haberi duyurunca Medine’ye doğru hicret edenler yola çıktı ve Habeşistan topraklarına hicret edenlerin bazıları da Medine’ye yöneldi. Ebubekir de hicret etmek üzere hazırlık yapınca Rasulullah (sav) ona "acele davranma, zira ben, benim için de izin verilmesini umuyorum" buyurdu. Ebubekir, “babam sana feda olsun, sen bunu umuyor musun” diye sorunca Rasulullah da "Evet" dedi. Bunun üzerine Ebubekir, Rasulullah’a yoldaş olmak üzere hicret etmedi ve yanında bulunan iki bineğini dört ay boyunca ağaç yapraklarıyla besledi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Kefâlet 4, 1/645
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Din, din eksikliği
Kur'an, hayatı değiştiren/yön veren iksir
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabi el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir:
Nebi’nin (sav) ashabından ve Ensar arasından Bedir’de hazır bulunanlardan birisi olan İtbân b. Malik Rasulullah’a (sav) gitti ve “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor, kavmime de ben namaz kıldırıyorum, yağmur yağdığı ve benimle onlar arasındaki vadide seller aktığı zaman onların mescidine varıp onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü, arzu ederim ki sen gelip evimde namaz kılasın ben de orayı namazgâh edineyim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "İnşallah yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Ertesi günü sabah, Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddık güneşin yükseldiği bir vakitte geldiler, Rasulullah (sav) izin istedi. Ben de içeri girmesi için izin verdim. Oturmadan evin içine girdi sonra "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtbân) der ki: Ben ona evin bir tarafını işaret ettim, Rasulullah (sav) kalkıp tekbir aldı, biz de onun arkasında saf tuttuk ve (bize) iki rekât namaz kıldırdıktan sonra selam verdi. (İtbân devamla) der ki: Biz de kendisi için hazırlamış olduğumuz hazîr denilen bir yemek için onu alıkoyduk. Hane halkından bir takım kimseler de gelip etrafımıza toplandı ve evde çok sayıda adam bir araya geldi. İçlerinden birisi “Malik b. Duhşum nerede?” dedi. Bir diğeri “O münafık birisidir, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah’ın rızasını arzulayarak Lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?" buyurdu. Adam “Allah ve Rasulü elbette en iyi bilir” dedi. (İtbân) der ki: Biz “Onun teveccüh ve samimiyetinin münafıklara olduğunu görüyoruz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah’ın rızasını isteyerek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" buyurdu.
İbn Şihab der ki: Daha sonra ben Mahmud'un bu rivayetini Salim oğullarının ileri gelenlerinden birisi olan Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye sordum, o da, bu rivayetini tasdik etti.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16893, B005401
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى مَحْمُودُ بْنُ الرَّبِيعِ الأَنْصَارِىُّ أَنَّ عِتْبَانَ بْنَ مَالِكٍ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِمَّنْ شَهِدَ بَدْرًا مِنَ الأَنْصَارِ - أَنَّهُ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى أَنْكَرْتُ بَصَرِى وَأَنَا أُصَلِّى لِقَوْمِى ، فَإِذَا كَانَتِ الأَمْطَارُ سَالَ الْوَادِى الَّذِى بَيْنِى وَبَيْنَهُمْ ، لَمْ أَسْتَطِعْ أَنْ آتِىَ مَسْجِدَهُمْ فَأُصَلِّىَ لَهُمْ ، فَوَدِدْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنَّكَ تَأْتِى فَتُصَلِّى فِى بَيْتِى ، فَأَتَّخِذُهُ مُصَلًّى . فَقَالَ « سَأَفْعَلُ إِنْ شَاءَ اللَّهُ » . قَالَ عِتْبَانُ فَغَدَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ حِينَ ارْتَفَعَ النَّهَارُ ، فَاسْتَأْذَنَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَأَذِنْتُ لَهُ فَلَمْ يَجْلِسْ حَتَّى دَخَلَ الْبَيْتَ ، ثُمَّ قَالَ لِى « أَيْنَ تُحِبُّ أَنْ أُصَلِّىَ مِنْ بَيْتِكَ » . فَأَشَرْتُ إِلَى نَاحِيَةٍ مِنَ الْبَيْتِ فَقَامَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَكَبَّرَ ، فَصَفَفْنَا ، فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ ، ثُمَّ سَلَّمَ وَحَبَسْنَاهُ عَلَى خَزِيرٍ صَنَعْنَاهُ ، فَثَابَ فِى الْبَيْتِ رِجَالٌ مِنْ أَهْلِ الدَّارِ ذَوُو عَدَدٍ فَاجْتَمَعُوا ، فَقَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ أَيْنَ مَالِكُ بْنُ الدُّخْشُنِ فَقَالَ بَعْضُهُمْ ذَلِكَ مُنَافِقٌ لاَ يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لاَ تَقُلْ ، أَلاَ تَرَاهُ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . يُرِيدُ بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ » . قَالَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ قُلْنَا فَإِنَّا نَرَى وَجْهَهُ وَنَصِيحَتَهُ إِلَى الْمُنَافِقِينَ . فَقَالَ « فَإِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَى النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . يَبْتَغِى بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ » . قَالَ ابْنُ شِهَابٍ ثُمَّ سَأَلْتُ الْحُصَيْنَ بْنَ مُحَمَّدٍ الأَنْصَارِىَّ أَحَدَ بَنِى سَالِمٍ وَكَانَ مِنْ سَرَاتِهِمْ عَنْ حَدِيثِ مَحْمُودٍ فَصَدَّقَهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabi el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir:
Nebi’nin (sav) ashabından ve Ensar arasından Bedir’de hazır bulunanlardan birisi olan İtbân b. Malik Rasulullah’a (sav) gitti ve “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor, kavmime de ben namaz kıldırıyorum, yağmur yağdığı ve benimle onlar arasındaki vadide seller aktığı zaman onların mescidine varıp onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü, arzu ederim ki sen gelip evimde namaz kılasın ben de orayı namazgâh edineyim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "İnşallah yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Ertesi günü sabah, Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddık güneşin yükseldiği bir vakitte geldiler, Rasulullah (sav) izin istedi. Ben de içeri girmesi için izin verdim. Oturmadan evin içine girdi sonra "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtbân) der ki: Ben ona evin bir tarafını işaret ettim, Rasulullah (sav) kalkıp tekbir aldı, biz de onun arkasında saf tuttuk ve (bize) iki rekât namaz kıldırdıktan sonra selam verdi. (İtbân devamla) der ki: Biz de kendisi için hazırlamış olduğumuz hazîr denilen bir yemek için onu alıkoyduk. Hane halkından bir takım kimseler de gelip etrafımıza toplandı ve evde çok sayıda adam bir araya geldi. İçlerinden birisi “Malik b. Duhşum nerede?” dedi. Bir diğeri “O münafık birisidir, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah’ın rızasını arzulayarak Lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?" buyurdu. Adam “Allah ve Rasulü elbette en iyi bilir” dedi. (İtbân) der ki: Biz “Onun teveccüh ve samimiyetinin münafıklara olduğunu görüyoruz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah’ın rızasını isteyerek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" buyurdu.
İbn Şihab der ki: Daha sonra ben Mahmud'un bu rivayetini Salim oğullarının ileri gelenlerinden birisi olan Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye sordum, o da, bu rivayetini tasdik etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Et'ime 15, 2/393
Senetler:
1. İtban b. Malik el-Ensârî (İtban b. Malik b. Amr b. Aclân)
2. Husayn b. Muhammed el-Ensârî (Husayn b. Muhammed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
KTB, TEVHİD
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Tevhid, Kelime-i tevhidi söyleyene cehennemin haram olması
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Osman b. Heysem arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16396, B002311
Hadis:
وَقَالَ عُثْمَانُ بْنُ الْهَيْثَمِ أَبُو عَمْرٍو حَدَّثَنَا عَوْفٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ وَكَّلَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِحِفْظِ زَكَاةِ رَمَضَانَ ، فَأَتَانِى آتٍ فَجَعَلَ يَحْثُو مِنَ الطَّعَامِ ، فَأَخَذْتُهُ ، وَقُلْتُ وَاللَّهِ لأَرْفَعَنَّكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ إِنِّى مُحْتَاجٌ ، وَعَلَىَّ عِيَالٌ ، وَلِى حَاجَةٌ شَدِيدَةٌ . قَالَ فَخَلَّيْتُ عَنْهُ فَأَصْبَحْتُ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَا أَبَا هُرَيْرَةَ مَا فَعَلَ أَسِيرُكَ الْبَارِحَةَ » . قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ شَكَا حَاجَةً شَدِيدَةً وَعِيَالاً فَرَحِمْتُهُ ، فَخَلَّيْتُ سَبِيلَهُ . قَالَ « أَمَا إِنَّهُ قَدْ كَذَبَكَ وَسَيَعُودُ » . فَعَرَفْتُ أَنَّهُ سَيَعُودُ لِقَوْلِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّهُ سَيَعُودُ . فَرَصَدْتُهُ فَجَاءَ يَحْثُو مِنَ الطَّعَامِ فَأَخَذْتُهُ فَقُلْتُ لأَرْفَعَنَّكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ دَعْنِى فَإِنِّى مُحْتَاجٌ ، وَعَلَىَّ عِيَالٌ لاَ أَعُودُ ، فَرَحِمْتُهُ ، فَخَلَّيْتُ سَبِيلَهُ فَأَصْبَحْتُ ، فَقَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَا أَبَا هُرَيْرَةَ ، مَا فَعَلَ أَسِيرُكَ » . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ شَكَا حَاجَةً شَدِيدَةً وَعِيَالاً ، فَرَحِمْتُهُ فَخَلَّيْتُ سَبِيلَهُ . قَالَ « أَمَا إِنَّهُ قَدْ كَذَبَكَ وَسَيَعُودُ » . فَرَصَدْتُهُ الثَّالِثَةَ فَجَاءَ يَحْثُو مِنَ الطَّعَامِ ، فَأَخَذْتُهُ فَقُلْتُ لأَرْفَعَنَّكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَهَذَا آخِرُ ثَلاَثِ مَرَّاتٍ أَنَّكَ تَزْعُمُ لاَ تَعُودُ ثُمَّ تَعُودُ . قَالَ دَعْنِى أُعَلِّمْكَ كَلِمَاتٍ يَنْفَعُكَ اللَّهُ بِهَا . قُلْتُ مَا هُوَ قَالَ إِذَا أَوَيْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَاقْرَأْ آيَةَ الْكُرْسِىِّ ( اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ ) حَتَّى تَخْتِمَ الآيَةَ ، فَإِنَّكَ لَنْ يَزَالَ عَلَيْكَ مِنَ اللَّهِ حَافِظٌ وَلاَ يَقْرَبَنَّكَ شَيْطَانٌ حَتَّى تُصْبِحَ . فَخَلَّيْتُ سَبِيلَهُ فَأَصْبَحْتُ ، فَقَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا فَعَلَ أَسِيرُكَ الْبَارِحَةَ » . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ زَعَمَ أَنَّهُ يُعَلِّمُنِى كَلِمَاتٍ ، يَنْفَعُنِى اللَّهُ بِهَا ، فَخَلَّيْتُ سَبِيلَهُ . قَالَ « مَا هِىَ » . قُلْتُ قَالَ لِى إِذَا أَوَيْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَاقْرَأْ آيَةَ الْكُرْسِىِّ مِنْ أَوَّلِهَا حَتَّى تَخْتِمَ ( اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ ) وَقَالَ لِى لَنْ يَزَالَ عَلَيْكَ مِنَ اللَّهِ حَافِظٌ وَلاَ يَقْرَبَكَ شَيْطَانٌ حَتَّى تُصْبِحَ ، وَكَانُوا أَحْرَصَ شَىْءٍ عَلَى الْخَيْرِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَمَا إِنَّهُ قَدْ صَدَقَكَ وَهُوَ كَذُوبٌ ، تَعْلَمُ مَنْ تُخَاطِبُ مُنْذُ ثَلاَثِ لَيَالٍ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ » . قَالَ لاَ . قَالَ « ذَاكَ شَيْطَانٌ » .
Tercemesi:
Osman b. el-Heysem Ebu Amr dedi ki: Bize Avf, ona Muhammed b. Sîrîn, ona da Ebu Hureyre’nin (rav) şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) beni ramazan ayı zekâtını (fıtır sadakalarını) korumakla görevlendirmişti. Birisi geldi ve fıtır sadakası olarak verilen o hurmadan avuçlamaya başladı. Ben: Vallahi, seni Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkartacağım, dedim. O: Ben muhtaç birisiyim, bakmakla yükümlü olduğum çoluk çocuğum var, çok şiddetli ihtiyaçlarım var, dedi. Ebu Hureyre dedi ki: Ben de onu serbest bıraktım. Sabah olunca Nebi (sav): “Ey Ebu Hureyre, dün gece senin esirin ne yaptı?” buyurdu. Ben: Ey Allah’ın Rasulü, aşırı derecede muhtaç olduğundan, çoluk çocuğunun olduğundan şikâyet etti, ben de ona acıdığım için onu serbest bıraktım, dedi. Rasulullah (sav): “Ama o sana yalan söyledi ve bir daha dönecektir” buyurdu.
Rasulullah (sav): O dönecektir dediği için döneceğini anladım ve onu gözetlemeye koyuldum, derken gelip, o hurmadan avuçlamaya başladı, onu yakalayıverdim, seni muhakkak Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkaracağım, dedim. O: Beni bırak, ben muhtaç birisiyim, bakmak zorunda olduğun aile halkım var, bir daha da dönmeyeceğim, dedi. Yine ona acıdım, onu serbest bıraktım. Sabahı edince Rasulullah (av) bana: “Ey Ebu Hureyre, esirin ne yaptı?” buyurdu. Ben: Ey Allah’ın Rasulü, aşırı derecede muhtaç olduğunu, bakmak zorunda bulunduğu çoluk çocuğunun olduğunu söyleyerek şikâyet etti, ben de ona acıdım, bunun için onu serbest bıraktım, dedim. Allah Rasulü: “O sana yalan söyledi ve dönecektir” buyurdu.
Ben de üçüncü gece onu dikkatle beklemeye başladım, derken gelip o hurmadan avuçlamaya başladı. Onu yakaladım ve: Hiç şüphesiz seni Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkartacağım ve bu, senin dönmeyeceğini söylediğin halde sonradan döndüğün üçüncü bir defadır, dedim. O: Sen beni bırak, ben de sana Allah’ın kendileriyle seni yararlandıracağı bazı kelimeler öğreteyim, dedi. Ben: Onlar nedir? dedim. O: Yatağına çekileceğin zaman “Allah odur ki ondan başka hiçbir ilah yoktur, O diridir, Kayyumdur” diye başlayan Âyete’l-Kürsi’yi bitirinceye kadar oku. Şüphesiz Allah tarafından bir koruyucu seni korumaya devam edecektir ve sabahı edinceye kadar hiçbir şeytan sana yaklaşamayacaktır, dedi. Ben de onu serbest bıraktım.
Sabah olunca Rasulullah (sav) bana: “Dün senin esirin ne yaptı” buyurdu. Ben: Ey Allah’ın Rasulü, o bana, Allah’ın beni kendileriyle yararlandıracağı bazı kelimeler öğreteceğini iddia etti, ben de onu serbest bıraktım, dedim. Rasulullah (sav): “Nedir onlar?” buyurdu. Dedim ki: O bana dedi ki: Yatağına çekildiğin zaman başından itibaren bitirinceye kadar Ayete’l-Kürsi’yi: “Allah odur ki ondan başka hiçbir ilah yoktur, O diridir, Kayyûmdur” ayetini oku, dedi. Ayrıca bana şunları da söyledi: Sabahı edinceye kadar Allah tarafından bir koruyucu seni korumaya devam edecek ve sana hiçbir şeytan yaklaşamayacaktır, dedi.
Ashab hayır (yapmak ve onu öğrenmek) hususunda her şeyden daha çok gayretli idiler. Bunun üzerine Nebi (sav) şöyle buyurdu: “İşte o, aslında pek yalancı olmakla birlikte sana doğru söylemiş oldu. Üç geceden beri kiminle muhatap olduğunu biliyor musun, ey Ebu Hureyre” buyurdu. Ebu Hureyre: Hayır dedi. Allah Rasulü: “O bir şeytandır” buyurdu.
Açıklama:
Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Osman b. Heysem arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Vekâlet 10, 1/649
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Sehl Avf b. Ebu Cemîle el-A'râbî (Avf b. Bendûye)
4. Ebu Amr Osman b. Ömer el-Abdî (Osman b. Ömer b. Heysem b. Cehm b. İsa)
Konular:
KTB, ŞEYTAN, İBLİS
Kur'an, Ayete'l-Kürsî
Şeytan, başkasının kılığına girmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16512, İM001694
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ هِشَامٍ الدَّسْتَوَائِىِّ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ قَالَ تَسَحَّرْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قُمْنَا إِلَى الصَّلاَةِ . قُلْتُ كَمْ بَيْنَهُمَا قَالَ قَدْرُ قِرَاءَةِ خَمْسِينَ آيَةً .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Vekî', ona Hişâm ed-Destevâî, ona Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona da Zeyd b. Sâbit şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) ile beraber sahur yaptık. Ardından, (sabah) namaz(ın)a kalktık.
(Enes şöyle demiştir): ''İkisi arasında ne kadar süre vardı'' dedim. (Zeyd), ''50 ayetin oku(n)ması kadar'' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi's-sıyâm 23, /271
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Oruç, Sahur, İmsak, vakti sahur yemeği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16521, İM001703
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ مُطَرِّفٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَبِيتُ جُنُبًا فَيَأْتِيهِ بِلاَلٌ فَيُؤْذِنُهُ بِالصَّلاَةِ فَيَقُومُ فَيَغْتَسِلُ فَأَنْظُرُ إِلَى تَحَدُّرِ الْمَاءِ مِنْ رَأْسِهِ ثُمَّ يَخْرُجُ فَأَسْمَعُ صَوْتَهُ فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ . قَالَ مُطَرِّفٌ فَقُلْتُ فِى رَمَضَانَ قَالَ رَمَضَانُ وَغَيْرُهُ سَوَاءٌ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Fudayl, ona Mutarrif, ona eş-Şa'bî, ona Mesrûk, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav) cünüb olarak gecelerdi. Bilal kendisine gelir, ona namaz vaktini hatırlatır, Hz. Peygamber (sav) de gusül abdesti alırdı. Ben de suyun başından dökülmesine bakardım. (Ayrıca) sabah namazında Hz. Peygamber'in (sav) sesini işitirdim.
Mutarrif şöyle demiştir: Ben, ''(bu olay) Ramazan'da (mı gerçekleşti)'' dedim. (eş-Şa'bî), ''Ramazan ve diğer zamanlar aynıdır'' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi's-sıyâm 27, /273
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. Ebu Bekir Mutarrif b. Tarif el-Harisi (Mutarrif b. Tarif)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Oruç, cünüp olarak sabahlayan oruç tutar mı?
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16744, T001212
Hadis:
حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدَّوْرَقِىُّ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ حَدَّثَنَا يَعْلَى بْنُ عَطَاءٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ حَدِيدٍ عَنْ صَخْرٍ الْغَامِدِىِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : "اللَّهُمَّ بَارِكْ لأُمَّتِى فِى بُكُورِهَا." قَالَ وَكَانَ إِذَا بَعَثَ سَرِيَّةً أَوْ جَيْشًا بَعَثَهُمْ أَوَّلَ النَّهَارِ. وَكَانَ صَخْرٌ رَجُلاً تَاجِرًا. وَكَانَ إِذَا بَعَثَ تِجَارَةً بَعَثَهُمْ أَوَّلَ النَّهَارِ فَأَثْرَى وَكَثُرَ مَالُهُ . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ عَلِىٍّ وَابْنِ مَسْعُودٍ وَبُرَيْدَةَ وَأَنَسٍ وَابْنِ عُمَرَ وَابْنِ عَبَّاسٍ وَجَابِرٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ صَخْرٍ الْغَامِدِىِّ حَدِيثٌ حَسَنٌ . وَلاَ نَعْرِفُ لِصَخْرٍ الْغَامِدِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم غَيْرَ هَذَا الْحَدِيثِ . وَقَدْ رَوَى سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ يَعْلَى بْنِ عَطَاءٍ هَذَا الْحَدِيثَ.
Tercemesi:
Bize Yakub b. İbrahim ed-Devrakî, ona Hüşeym, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Umâre b. Hadîd, ona da Sahr el-Ğâmidî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allahım! Ümmetimi, (sabah) erkenden (yaptığı meşru işler) hususunda mübarek kıl!" Hz. Peygamber (sav), bir seriyye ya da ordu sevk edeceğinde onları gündüzün ilk vaktinde yollardı. Sahr, tüccar biri idi. Ticaret (kervanı) yollayacağında gündüzün ilk vaktinde yollardı. Bundan dolayı zengin oldu ve malı çoğaldı.
Bu konuda Ali, İbn Mesud, Büreyde, Enes, İbn Ömer, İbn Abbas ve Câbir'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Sahr el-Ğâmidî hadisi, hasen bir hadistir. Sahr el-Ğâmidî'nin bu hadis dışında Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiği bir hadis bilmiyoruz. Bu hadisi Süfyân es-Sevrî, Şu'be'den, o da Ya'lâ b. Atâ'dan nakletmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Buyû' 6, 3/517
Senetler:
()
Konular:
Bereket, sabah vaktinin bereketi
Hz. Peygamber, duaları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16764, T002922
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ الزُّبَيْرِىُّ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ طَهْمَانَ أَبُو الْعَلاَءِ الْخَفَّافُ حَدَّثَنِى نَافِعُ بْنُ أَبِى نَافِعٍ عَنْ مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: « مَنْ قَالَ حِينَ يُصْبِحُ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ: أَعُوذُ بِاللَّهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ وَقَرَأَ ثَلاَثَ آيَاتٍ مِنْ آخِرِ سُورَةِ الْحَشْرِ وَكَّلَ اللَّهُ بِهِ سَبْعِينَ أَلْفَ مَلَكٍ يُصَلُّونَ عَلَيْهِ حَتَّى يُمْسِىَ وَإِنْ مَاتَ فِى ذَلِكَ الْيَوْمِ مَاتَ شَهِيدًا وَمَنْ قَالَهَا حِينَ يُمْسِى كَانَ بِتِلْكَ الْمَنْزِلَةِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .
Tercemesi:
Ma’kıl b. Yesâr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim sabah olduğunda üç kere Eûzû billahissemiil âlimi minşeytanirracim (Allah’ın rahmetinden kovulan taşlanmış şeytanın şerrinden her şeyi bilen Allah’a sığınırım) diyerek; Haşr sûresinin sonundan üç ayet okursa, Allah o kimseye yetmiş bin melek vekil eder de o melekler akşama kadar o kimseyi duâ ve istiğfar ederler. Eğer o gün ölürse şehîd olarak ölür. Akşam olunca okuyan kimse de sabaha kadar aynı durumdadır.” Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'an 22, 5/182
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Haşr suresi son üç ayetini sabah-akşam okumak
Melekler, Allah'ın kullar için vekil kılması
VEKALET
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16766, T002923
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى مُلَيْكَةَ عَنْ يَعْلَى بْنِ مَمْلَكٍ أَنَّهُ سَأَلَ أُمَّ سَلَمَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَنْ قِرَاءَةِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَصَلاَتِهِ ؟فَقَالَتْ :مَا لَكُمْ وَصَلاَتَهُ؟ كَانَ يُصَلِّى ثُمَّ يَنَامُ قَدْرَ مَا صَلَّى ثُمَّ يُصَلِّى قَدْرَ مَا نَامَ ثُمَّ يَنَامُ قَدْرَ مَا صَلَّى حَتَّى يُصْبِحَ ثُمَّ نَعَتَتْ قِرَاءَتَهُ فَإِذَا هِىَ تَنْعَتُ قِرَاءَةً مُفَسَّرَةً حَرْفًا حَرْفًا . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ لَيْثِ بْنِ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ أَبِى مُلَيْكَةَ عَنْ يَعْلَى بْنِ مَمْلَكٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ . وَقَدْ رَوَى ابْنُ جُرَيْجٍ هَذَا الْحَدِيثَ عَنِ ابْنِ أَبِى مُلَيْكَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يُقَطِّعُ قِرَاءَتَهُ . وَحَدِيثُ لَيْثٍ أَصَحُّ .
Tercemesi:
Ya’la b. Memlek (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’in hanımlarından Ümmü Seleme’ye Peygamberimiz (s.a.v.)’in namazı ve kıratından sordu. Bunun üzerine Ümmü Seleme; O’nun namazını niçin soruyorsunuz? O namaz kılar sonra namaz kıldığı süre kadar uyur sonra uyuduğu kadar tekrar namaz kılar sonra tekrar namaz kıldığı kadar uyur ve böylece sabah olurdu. Sonra Ümmü Seleme kıldığı namazlardaki okuyuşunu tarif etti ve dedi ki: “Açıkça ve harf harf okurdu.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Leys b. Sa’d’ın, İbn ebî Müleyke’den, Ya’la b. Memlek’den ve Ümmü Seleme’den yapılan rivâyetle bilmekteyiz.İbn Cüreyc bu hadisi ibn ebî Müleyke vasıtasıyla Ümmü Seleme’den rivâyet ederek: “Rasûlullah (s.a.v.), okurken ayetlerin sonunda durarak okurdu, birbirine bağlamazdı.” Leys’in rivâyeti daha sağlamdır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'an 23, 5/182
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, namazdaki okuyuşu