1718 Kayıt Bulundu.
Bize İsmail b. Abdullah, ona İsmail b. İbrahim b. Ukbe, ona Musa b. Ukbe, ona da İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Urve b. ez-Zübeyr'in haber verdiğine göre, Misver b. Mahreme kendisine şöyle anlatmış: Âmir b. Lueyy kabilesinin yeminli dostu olan ve Rasulullah (sav) ile beraber Bedir'de hazır bulunan Amr b. Avf bana şöyle dedi:
“Rasûlullah (sav.), Bahreyn’in cizyesini getirmek üzere Ebû Ubeyde b. el-Cerrah’ı oraya göndermişti. Hz. Peygamber (sav.), daha önce Bahreynlilerle bir cizye antlaşması yapmış ve el-Alâ’ b. el-Hadramî’yi onlara emîr tayin etmişti. Ebû Ubeyde, Bahreyn’den mallarla döndüğünde, Ensâr onun döndüğünü duymuş ve Hz. Peygamber’le (sav.) birlikte sabah namazına iştirak etmişlerdi. Hz. Peygamber (sav.) namazı tamamlayıp ayrılınca, onun önüne çıktılar. Rasûlullah (as.) onların bu halini görünce gülümsedi. Sonra
"Zannediyorum, Ebû Ubeyde’nin (Bahreyn’den) geldiğini ve bir şeyler getirdiğini duydunuz" dedi. Onlar da; “Evet, ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) şöyle söyledi:
"Öyle ise sevinin! Sizi sevindirecek olan şeyi de ümit edin! Allah’a yemin olsun ki, ben sizin için fakirlikten korkmuyorum; ama ben dünya nimetlerinin sizden önceliklerin önüne serildiği gibi sizin önünüze de serilmesinden ve onların bu dünyalıklar için birbirleriyle yarışa giriştikleri gibi, sizin de yarışa girmenizden ve onları meşgul ettiği gibi, sizi de meşgul etmesinden korkuyorum."
Açıklama: Bu hadîste Hz. Peygamber, dünya malına aşırı düşkünlük göstermenin ve ihtirasla çıkar peşinde koşmanın felaketine dikkat çekmiş, bunun insanlar arasında kıskançlık ve düşmanlıklara yol açabileceğini ve uzun vadede onların maddî ve manevî helâkine sebebiyet verebileceğini ifade buyurmuştur. Mal ihtirası aynı zamanda imab zaafiyetine de yol açar.
Bize Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, ona Amr b. Ali, ona Ebu Asım, ona İbn Ebu Zi'b, ona Esîd b. Ebu Esîd, ona Muaz b. Abdullah b. Hubeyb, ona babası (Abdullah b. Hubeyb) şöyle söylemiştir:
Yağmurlu ve zifiri karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Hz. Peygamber'i (sav) bekledik. -Ravi buna benzer şeyler söyledi- Sonra Rasulullah (sav) bize namaz kıldırmak üzere çıkageldi ve "söyle" buyurdu. Ben “Ya Rasulallah ne söyleyeyim?” dedim. "Akşam ve sabah, (قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ) İhlas ve (الْمُعَوِّذَتَيْنِ) felak ve nas surelerini üç kez okuman seni her türlü kötülüğe karşı korur" buyurdu.
Bize Musa b. Hizâm et-Tirmizî ve Harun b. Abdullah, onlara Ebu Usame, ona Süfyân, ona Muâviye b. Salih, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr, ona da babası (Cübeyr b. Nüfeyr) şöyle demiştir:
Ukbe b. Amir Peygamber'e (sav) Nâs ve Felâk surelerinden sordu. Ukbe der ki: Rasulullah (sav), bize imam oldu ve sabah namazını bu iki sure ile kıldırdı.
Bize Süleyman b. Davud, ona İbn Vehb, ona Yunus , ona İbn Şihab, ona da Abdurrahman b. Ka’b b. Malik , Abdullah b. Ka’b’ın şöyle anlattığını nakletti: Ka’b b. Malik’in Tebük seferine katılmayışını anlatırken şöyle söylediğini işittim: Rasulullah (sav) bir sabah Tebük gazvesinden dönüp Medine’ye geldi. Bir savaştan dönünce önce mescide girer iki rekat namaz kılar sonra (insanları irşad etmek, öğretmek ve konuşmak için) orada otururdu. Yine aynı şekilde yapıp oturunca Tebük seferine katılmayanlar geldiler ve (aslı astarı olmayan) özür dileyip (yalandan yere) yemin etmeye başladılar. Bunlar seksen küsur kişi idiler. Rasulullah (sav) onların zahirî beyanlarını kabul etti ve onlarla antlaştı (biatlarını kabul etti). Onlar için istiğfar etti, iç yüzlerini de Allah’a havale etti. Bu sırada ben de geldim ve selâm verdim, (Rasulullah) bana öfkeli bir şekilde tebessüm etti ve şöyle dedi: "Gel…!" Ben de gelip önüne oturdum, bana dedi ki: "Seni savaşa katılmaktan geri bırakan sebep nedir? Sen bineceğin hayvanı satın almamış mıydın?" Ben de “Ey Allah’ın Rasulü! Vallahi dünyada sizden başka kimin yanına otursam (özür beyan ederek) onun gazabından kurtulacağımı biliyorum. Çünkü bana fesahat ve etkili konuşma yeteneği verilmiştir. (İkna kabiliyetim çok fazladır.) Fakat, Allah’a yemin olsun ki şunu iyice anladım: Bugün benden hoşnut olmanız için size yalan söylesem kısa bir süre sonra Allah bunu bana kızgınlığa çevirir. Eğer size doğruyu söylesem yine bana kızarsınız ama doğruyu söylemekle Allah’ın beni affedeceğini umarım. Vallahi ben sizinle savaşa katılmayıp geri kaldığım günlerdeki kadar hiçbir vakit bedenen sağlam ve bolluk içerisinde olmadım (Mazeretim yoktu).” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Evet bu doğru söyledi" dedi. (Bana) "Kalk ve Allah senin hakkında bir hüküm verinceye kadar (bekle)" dedi. Ben de kalktım ve belli bir süre bekledim. Bu hadis buradakinden daha uzundur.
Bize Ziyad b. Eyyüb, ona Hüşeym, ona Ya'la b. Ata, ona da Cabir b. Yezid b. Esved el-Âmirî, ona da babası (Esved el-Âmirî) şöyle demiştir:
Sabah namazını Hayf mescidinde, Rasulullah (sav) ile birlikte kıldım. Rasulullah (sav), namazını kılıp bitirince geride iki kişinin namaz kılmayıp beklediklerini fark etti ve "onları bana çağırın" buyurdu. Bunun üzerine onlar Rasulullah'ın (sav) yanına getirildiler, korkudan titriyorlardı. Rasulullah (sav) "bizimle beraber sizi namaz kılmaktan alıkoyan nedir?" diye sordu. Onlar “ey Allah'ın Rasulü, evlerimizde kılmıştık” dediler. Rasulullah (sav) "böyle yapmayın, evlerinizde kılıp sonra mescide geldiğinizde cemaatle birlikte tekrar kılın. İkinci kıldığınız namaz nafile olmuş olur" buyurdu.