Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti:
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.”
Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da;
“- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti.
“Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir.
“İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30731, İM003973
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ الْعَدَنِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ أَبِى النَّجُودِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ قَالَ كُنْتُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ فَأَصْبَحْتُ يَوْمًا قَرِيبًا مِنْهُ وَنَحْنُ نَسِيرُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِى بِعَمَلٍ يُدْخِلُنِى الْجَنَّةَ وَيُبَاعِدُنِى مِنَ النَّارِ . قَالَ: " لَقَدْ سَأَلْتَ عَظِيمًا وَإِنَّهُ لَيَسِيرٌ عَلَى مَنْ يَسَّرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ تَعْبُدُ اللَّهَ لاَ تُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمُ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِى الزَّكَاةَ وَتَصُومُ رَمَضَانَ وَتَحُجُّ الْبَيْتَ " ثُمَّ قَالَ: " أَلاَ أُدُلُّكَ عَلَى أَبْوَابِ الْخَيْرِ الصَّوْمُ جُنَّةٌ وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ النَّارَ الْمَاءُ وَصَلاَةُ الرَّجُلِ فِى جَوْفِ اللَّيْلِ " ثُمَّ قَرَأَ ( تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ ) حَتَّى بَلَغَ ( جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ) ثُمَّ قَالَ : " أَلاَ أُخْبِرُكَ بِرَأْسِ الأَمْرِ وَعَمُودِهِ وَذُرْوَةِ سَنَامِهِ الْجِهَادُ " ثُمَّ قَالَ " أَلاَ أُخْبِرُكَ بِمِلاَكِ ذَلِكَ كُلِّهِ " قُلْتُ بَلَى . "فَأَخَذَ بِلِسَانِهِ فَقَالَ " تَكُفُّ عَلَيْكَ هَذَا " قُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَإِنَّا لَمُؤَاخَذُونَ بِمَا نَتَكَلَّمُ بِهِ قَالَ: " ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا مُعَاذُ هَلْ يَكُبُّ النَّاسَ عَلَى وُجُوهِهِمْ فِى النَّارِ إِلاَّ حَصَائِدُ أَلْسِنَتِهِمْ "
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti:
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.”
Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da;
“- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama:
Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti.
“Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir.
“İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur.
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 12, /640
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Abdullah b. Muaz es-San'ânî (Abdullah b. Muaz)
6. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Konuşma, konuşma adabı
Kulluk, ümitle korku arasındaki denge
Oruç, oruçlu gıybet yapmaz
Sadaka, hataları yok eder
Takva, eline ve diline sahip olmak
Tevhid, Cennete götüren ameller
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona Ebu Muaviye, ona el-A’meş, ona Şakik, ona da Huzeyfe’nin şöyle dediğini rivayet etti:
Ömer’in yanında oturuyorduk. Ömer “Hanginiz Rasulullah’ın (sav) fitne hakkındaki hadisini iyice bellemiş” dedi. Huzeyfe der ki: Ben “ben” dedim. Ömer “sen gerçekten (hadis bellemek hususunda yetkin) ve cesaretli birisin, o hadis nasıldır” dedi. Ben de şu cevabı verdim: Allah Rasulünü işittim "Kişinin ailesi, evladı ve komşusu hususundaki fitnesine namaz, oruç, sadaka, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak kefaret olur" buyuruyordu. Bu sefer Ömer “benim istediğim bu değil, ben deniz dalgaları gibi dalga dalga geleni kastediyorum” dedi. Huzeyfe “ey müminlerin emiri, senin onunla ne alâkan var ki, şüphesiz seninle onun arasında kapalı bir kapı vardır” dedi. Ömer “peki, kapı kırılacak mı yoksa açılacak mı” dedi. Huzeyfe “açılmayıp kırılacak” dedi. Ömer “eğer böyle ise kapanmayacak demektir” dedi. Biz Huzeyfe’ye “Ömer kapının kim olduğunu biliyor muydu?” dedik. O, “yarından önce bu gecenin geleceğini bildiği gibi evet (biliyordu). Çünkü ben ona yalan yanlış olmayan bir hadis naklettim” dedi. Sahabe der ki: Bizler ona (Huzeyfe’ye) kapının kim olduğunu sormaktan çekindik, bundan dolayı Mesruk’a “sen sor” dedik. Mesruk sordu, Huzeyfe de “Ömer’dir” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30392, İM003955
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ شَقِيقٍ عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ عُمَرَ فَقَالَ أَيُّكُمْ يَحْفَظُ حَدِيثَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْفِتْنَةِ قَالَ حُذَيْفَةُ فَقُلْتُ أَنَا . قَالَ إِنَّكَ لَجَرِىءٌ قَالَ كَيْفَ قَالَ سَمِعْتُهُ يَقُولُ « فِتْنَةُ الرَّجُلِ فِى أَهْلِهِ وَوَلَدِهِ وَجَارِهِ تُكَفِّرُهَا الصَّلاَةُ وَالصِّيَامُ وَالصَّدَقَةُ وَالأَمْرُ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْىُ عَنِ الْمُنْكَرِ » . فَقَالَ عُمَرُ لَيْسَ هَذَا أُرِيدُ إِنَّمَا أُرِيدُ الَّتِى تَمُوجُ كَمَوْجِ الْبَحْرِ . فَقَالَ مَالَكَ وَلَهَا يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ إِنَّ بَيْنَكَ وَبَيْنَهَا بَابًا مُغْلَقًا . قَالَ فَيُكْسَرُ الْبَابُ أَوْ يُفْتَحُ قَالَ لاَ بَلْ يُكْسَرُ . قَالَ ذَاكَ أَجْدَرُ أَنْ لاَ يُغْلَقَ . قُلْنَا لِحُذَيْفَةَ أَكَانَ عُمَرُ يَعْلَمُ مَنِ الْبَابُ قَالَ نَعَمْ كَمَا يَعْلَمُ أَنَّ دُونَ غَدٍ اللَّيْلَةَ إِنِّى حَدَّثْتُهُ حَدِيثًا لَيْسَ بِالأَغَالِيطِ . فَهِبْنَا أَنْ نَسْأَلَهُ مَنِ الْبَابُ فَقُلْنَا لِمَسْرُوقٍ سَلْهُ فَسَأَلَهُ فَقَالَ عُمَرُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona Ebu Muaviye, ona el-A’meş, ona Şakik, ona da Huzeyfe’nin şöyle dediğini rivayet etti:
Ömer’in yanında oturuyorduk. Ömer “Hanginiz Rasulullah’ın (sav) fitne hakkındaki hadisini iyice bellemiş” dedi. Huzeyfe der ki: Ben “ben” dedim. Ömer “sen gerçekten (hadis bellemek hususunda yetkin) ve cesaretli birisin, o hadis nasıldır” dedi. Ben de şu cevabı verdim: Allah Rasulünü işittim "Kişinin ailesi, evladı ve komşusu hususundaki fitnesine namaz, oruç, sadaka, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak kefaret olur" buyuruyordu. Bu sefer Ömer “benim istediğim bu değil, ben deniz dalgaları gibi dalga dalga geleni kastediyorum” dedi. Huzeyfe “ey müminlerin emiri, senin onunla ne alâkan var ki, şüphesiz seninle onun arasında kapalı bir kapı vardır” dedi. Ömer “peki, kapı kırılacak mı yoksa açılacak mı” dedi. Huzeyfe “açılmayıp kırılacak” dedi. Ömer “eğer böyle ise kapanmayacak demektir” dedi. Biz Huzeyfe’ye “Ömer kapının kim olduğunu biliyor muydu?” dedik. O, “yarından önce bu gecenin geleceğini bildiği gibi evet (biliyordu). Çünkü ben ona yalan yanlış olmayan bir hadis naklettim” dedi. Sahabe der ki: Bizler ona (Huzeyfe’ye) kapının kim olduğunu sormaktan çekindik, bundan dolayı Mesruk’a “sen sor” dedik. Mesruk sordu, Huzeyfe de “Ömer’dir” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 9, /636
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ يَعْلَى عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - قَالَ غَزَوْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَزْوَةَ تَبُوكَ ، فَحَمَلْتُ عَلَى بَكْرٍ ، فَهْوَ أَوْثَقُ أَعْمَالِى فِى نَفْسِى ، فَاسْتَأْجَرْتُ أَجِيرًا ، فَقَاتَلَ رَجُلاً ، فَعَضَّ أَحَدُهُمَا الآخَرَ فَانْتَزَعَ يَدَهُ مِنْ فِيهِ ، وَنَزَعَ ثَنِيَّتَهُ ، فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَهْدَرَهَا فَقَالَ « أَيَدْفَعُ يَدَهُ إِلَيْكَ فَتَقْضَمُهَا كَمَا يَقْضَمُ الْفَحْلُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30185, B002973
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ يَعْلَى عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - قَالَ غَزَوْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَزْوَةَ تَبُوكَ ، فَحَمَلْتُ عَلَى بَكْرٍ ، فَهْوَ أَوْثَقُ أَعْمَالِى فِى نَفْسِى ، فَاسْتَأْجَرْتُ أَجِيرًا ، فَقَاتَلَ رَجُلاً ، فَعَضَّ أَحَدُهُمَا الآخَرَ فَانْتَزَعَ يَدَهُ مِنْ فِيهِ ، وَنَزَعَ ثَنِيَّتَهُ ، فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَهْدَرَهَا فَقَالَ « أَيَدْفَعُ يَدَهُ إِلَيْكَ فَتَقْضَمُهَا كَمَا يَقْضَمُ الْفَحْلُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona (Ebu Velid) İbn Cüreyc, ona Ata (b. Ebu Rabah), ona da Safvan b. Ya'la, babasının (Ya'la b. Meniyye) (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
Ben Tebük gazvesinde Rasulullah'ın (sav) beraberinde ettim. Genç bir deve üzerine sefer malzemelerimi yükledim. Bu, gönlümde benim amellerimin en sağlamıdır. Ben bu seferde bir hizmetçi kiralamıştım. Hizmetçi yolda birisi ile (ki İbn Umeyye'nin kendisidir) döğüştü. İki kavgacıdan birisi (ki İbn Umeyye'dir) öbürünün (ki hizmetçisidir) elini ısırdı. Hizmetçi elini, ısıran kişinin ağzından hızla çekti de ısıranın ön dişini söktü. O (ısıran ve bu suretle dişi sökülen kişi) da Peygamber'e (sav) gelip şikâyet etti. Peygamber (sav) dişin diyetini düşürdü de (İbn Umeyye'ye): "Bu adam elini sana bırakır mı ki, sen devenin yan dişleriyle sert yem yediği gibi elini çatır çatır yiyesin" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 120, 1/790
Senetler:
1. Ya'la b. Meniyye et-Temimî (Ya'la b. Ümeyye b. Ebu Ubeyde b. Hemmam)
2. Safvan b. Ya'la et-Temimi (Safvan b. Ya'la b. Ümeyye b. Ubeyd b. Hemmam b. Haris b. Bekir b. Zeyd b. Malik b. Hanzala)
3. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Siyer, Tebük gazvesi
Yardım, mücahide ve ailesine yardım
Yargı, diyet, azaların
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30453, B007485
Hadis:
حَدَّثَنِى إِسْحَاقُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ - هُوَ ابْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ - عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى إِذَا أَحَبَّ عَبْدًا نَادَى جِبْرِيلَ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَبَّ فُلاَنًا فَأَحِبَّهُ فَيُحِبُّهُ جِبْرِيلُ ، ثُمَّ يُنَادِى جِبْرِيلُ فِى السَّمَاءِ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَبَّ فُلاَنًا فَأَحِبُّوهُ ، فَيُحِبُّهُ أَهْلُ السَّمَاءِ وَيُوضَعُ لَهُ الْقَبُولُ فِى أَهْلِ الأَرْضِ » .
Tercemesi:
Bana İshak, ona Abdüssamed, ona Abdurrahman –ki o İbn Abdullah b. Dinar’dır-, ona babası, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz şanı yüce ve mübarek Allah bir kulu severse Cebrail’e: Muhakkak Allah filânı sevdi, sen de onu sev, diye seslenir. Cebrail de onu sever, sonra Cebrail semada: Şüphesiz Allah filanı sevdi, siz de onu sevin, diye seslenir. Bu sefer semadakiler de onu sever, yeryüzünde de onun için kabul görmek indirilir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 33, 2/766
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
4. Abdurrahman b. Abdullah el-Adevî (Abdurrahman b. Abdullah b. Dinar)
5. Ebu Sehl Abdussamed b. Abdulvâris et-Temimî (Abdussamed b. Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Allah İnancı, Allah'ın sevmesi ve sevginin tezahürü
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
باب السَّفَرِ بِالْمَصَاحِفِ إِلَى أَرْضِ الْعَدُوِّ . وَكَذَلِكَ يُرْوَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ بِشْرٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَتَابَعَهُ ابْنُ إِسْحَاقَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَقَدْ سَافَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَصْحَابُهُ فِى أَرْضِ الْعَدُوِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ الْقُرْآنَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30248, Buhari, Cihad, 129(bab başlığı)
Hadis:
باب السَّفَرِ بِالْمَصَاحِفِ إِلَى أَرْضِ الْعَدُوِّ . وَكَذَلِكَ يُرْوَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ بِشْرٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَتَابَعَهُ ابْنُ إِسْحَاقَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَقَدْ سَافَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَصْحَابُهُ فِى أَرْضِ الْعَدُوِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ الْقُرْآنَ .
Tercemesi:
Düşman Arazîsine Muşhaflarla Sefer Etmenin Keraheti Babı
Başlıkta zikrolunduğu gibi bunun keraheti, Muhammed ibn Bişr'den; o da Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da İbn Ömer'den; o da Peygamber(S)'den olmak üzere rivayet olunuyor. Ve Muhammed ibn Bişr'e, bunu Nâfi'den; onun da İbn Utner'den; onun da Peygamberden rivayet etmesinde İbnu İshâk mutâbaat etmiştir Peygamber ile sahâbîleri Kur'ân'ı biliyor –yâhud Öğretiyor- oldukları hâlde düşman arazîsine sefer yapmışlardır
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Kur'anla düşman toprağına gitmenin yasak oluşu
حَدَّثَنَا مُوسَى حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ مَوْهَبٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ إِنَّمَا تَغَيَّبَ عُثْمَانُ عَنْ بَدْرٍ ، فَإِنَّهُ كَانَتْ تَحْتَهُ بِنْتُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَتْ مَرِيضَةً . فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ لَكَ أَجْرَ رَجُلٍ مِمَّنْ شَهِدَ بَدْرًا وَسَهْمَهُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30109, B003130
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ مَوْهَبٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ إِنَّمَا تَغَيَّبَ عُثْمَانُ عَنْ بَدْرٍ ، فَإِنَّهُ كَانَتْ تَحْتَهُ بِنْتُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَتْ مَرِيضَةً . فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ لَكَ أَجْرَ رَجُلٍ مِمَّنْ شَهِدَ بَدْرًا وَسَهْمَهُ » .
Tercemesi:
Bize Musa, ona Ebu Avane, ona Osman b. Mevhib, ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Osman, Bedir savaşında ancak şu sebepten dolayı kaybolmuştur: Hakikat şudur ki, Rasulullah'ın kızı Osman ile evliydi ve sefer sırasında ağır hasta oldu. Peygamber (sav) Osman'a hitaben: 'Senin için Bedir'de hazır bulunan bir gazi sevabı ve ganimetten onun yapına düşen pay vardır.' Buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 14, 1/821
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Osman b. Mevhib el-Haşimi (Osman b. Mevhib)
3. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Siyer, Bedir Savaşı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30430, B007471
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ سَلاَمٍ أَخْبَرَنَا هُشَيْمٌ عَنْ حُصَيْنٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى قَتَادَةَ عَنْ أَبِيهِ حِينَ نَامُوا عَنِ الصَّلاَةِ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ قَبَضَ أَرْوَاحَكُمْ حِينَ شَاءَ ، وَرَدَّهَا حِينَ شَاءَ » . فَقَضَوْا حَوَائِجَهُمْ وَتَوَضَّئُوا إِلَى أَنْ طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَابْيَضَّتْ فَقَامَ فَصَلَّى .
Tercemesi:
Bize İbn Sellâm, ona Hüşeym, ona Husayn, ona Abdullah b. Ebî Katâde, ona da babası Ebû Katâde (ra) şöyle dedi:
"Bir sefer sırasında sahâbîler uykuya dalmışlar ve sabah namazını kılamamışlardı. Hz. Peygamber (sav) şöyle söyledi: "Şüphesiz Allah Taâlâ istediği zamanda sizin ruhlarınızı kabzetti, yine istediği zamanda onları geri verdi."
Akabinde sahâbîler hacetlerini yerine getirdiler ve abdestlerini aldılar. Güneş doğup ortalık aydınlandığı zaman Hz. Peygamber kalktı ve namazı kıldırdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 31, 2/763
Senetler:
1. Ebu Katade Haris b. Rib'î es-Sülemî (Haris b. Rib'î b. Beldeme es-Sülemî)
2. Ebu İbrahim Abdullah b. Ebu Katade el-Ensarî (Abdullah b. Haris)
3. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
4. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
5. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
KTB, İMAN
KTB, KADER
Namaz, uyuyarak geçirmek,
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِىُّ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ أَهْلَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالْحَجِّ خَالِصًا لاَ نَخْلِطُهُ بِعُمْرَةٍ فَقَدِمْنَا مَكَّةَ لأَرْبَعِ لَيَالٍ خَلَوْنَ مِنْ ذِى الْحِجَّةِ فَلَمَّا طُفْنَا بِالْبَيْتِ وَسَعَيْنَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَهَا عُمْرَةً وَأَنْ نَحِلَّ إِلَى النِّسَاءِ . فَقُلْنَا مَا بَيْنَنَا لَيْسَ بَيْنَنَا وَبَيْنَ عَرَفَةَ إِلاَّ خَمْسٌ فَنَخْرُجُ إِلَيْهَا وَمَذَاكِيرُنَا تَقْطُرُ مَنِيًّا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنِّى لأَبَرُّكُمْ وَأَصْدَقُكُمْ وَلَوْلاَ الْهَدْىُ لأَحْلَلْتُ » . فَقَالَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكٍ أَمُتْعَتُنَا هَذِهِ لِعَامِنَا هَذَا أَمْ لأَبَدٍ فَقَالَ « لاَ بَلْ لأَبَدِ الأَبَدِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30703, İM002980
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِىُّ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ أَهْلَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالْحَجِّ خَالِصًا لاَ نَخْلِطُهُ بِعُمْرَةٍ فَقَدِمْنَا مَكَّةَ لأَرْبَعِ لَيَالٍ خَلَوْنَ مِنْ ذِى الْحِجَّةِ فَلَمَّا طُفْنَا بِالْبَيْتِ وَسَعَيْنَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَهَا عُمْرَةً وَأَنْ نَحِلَّ إِلَى النِّسَاءِ . فَقُلْنَا مَا بَيْنَنَا لَيْسَ بَيْنَنَا وَبَيْنَ عَرَفَةَ إِلاَّ خَمْسٌ فَنَخْرُجُ إِلَيْهَا وَمَذَاكِيرُنَا تَقْطُرُ مَنِيًّا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنِّى لأَبَرُّكُمْ وَأَصْدَقُكُمْ وَلَوْلاَ الْهَدْىُ لأَحْلَلْتُ » . فَقَالَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكٍ أَمُتْعَتُنَا هَذِهِ لِعَامِنَا هَذَا أَمْ لأَبَدٍ فَقَالَ « لاَ بَلْ لأَبَدِ الأَبَدِ » .
Tercemesi:
Bize Abdurrahman b. İbrahim ed-Dımeşkî, ona el-Velid b. Müslim, ona el-Evzâî, ona Ata, ona da Câbir b. Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) ile birlikte yalnızca hac yapmak üzere ihrama girdik, onu umre ile birlikte karıştırmadık. Zülhicce ayının dördüncü gününde Mekke’ye geldik. Beyt’in etrafında tavaf yapıp, Safa ile Merve arasında sa’y yaptıktan sonra Rasulullah (sav) bizlere onu umreye çevirmemizi ve kadınlarımıza helal olmamızı emir buyurdu. Bu sefer biz kendi aramızda: Arafat’a çıkacağımız vakte ancak beş gün kalmış, şimdi erkeklik organlarımızdan meni damladığı halde mi Arafat’a çıkacağız, dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav): “Şüphesiz, ben hepinizden daha çok iyilik yapmak isteyen, hepinizden daha samimi birisiyim. Eğer (beraberimde) kurbanlık(lar) bulunmamış olsaydı, muhakkak ben de ihramdan çıkardım” buyurdu. Bunun üzerine Süraka b. Malik: Bizim bu şekilde (umreden sonra ihramdan çıkmak suretiyle) yararlanmamız (temettu‘ yapmamız) yalnız bu yılımıza mı mahsustur yoksa bu ebediyyen geçerli midir? dedi. Rasulullah (sav): “Hayır, tam aksine ilelebet meşru kalmaya devam edecektir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 41, /483
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
4. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
5. Ebu Said Dühaym el-Kuraşî (Abdurrahman b. İbrahim b. Amr b. Meymun)
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, Sa'y etmek
Hz. Peygamber, örnekliği
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30708, İM002982
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَصْحَابُهُ فَأَحْرَمْنَا بِالْحَجِّ فَلَمَّا قَدِمْنَا مَكَّةَ قَالَ « اجْعَلُوا حِجَّتَكُمْ عُمْرَةً » . فَقَالَ النَّاسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ أَحْرَمْنَا بِالْحَجِّ فَكَيْفَ نَجْعَلُهَا عُمْرَةً قَالَ « انْظُرُوا مَا آمُرُكُمْ بِهِ فَافْعَلُوا » . فَرَدُّوا عَلَيْهِ الْقَوْلَ فَغَضِبَ فَانْطَلَقَ حَتَّى دَخَلَ عَلَى عَائِشَةَ غَضْبَانَ فَرَأَتِ الْغَضَبَ فِى وَجْهِهِ فَقَالَتْ مَنْ أَغْضَبَكَ أَغْضَبَهُ اللَّهُ قَالَ « وَمَالِى لاَ أَغْضَبُ وَأَنَا آمُرُ أَمْرًا فَلاَ أُتْبَعُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. es-Sabbâh, ona Ebu Bekr b. Ayyâş, ona Ebu İshak, ona da el-Berâ b. Âzib’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) ashabı ile birlikte yanımıza çıkıp geldi. Biz de hac yapmak niyetiyle ihrama girdik. Mekke’ye varınca, O: “Hac niyetinizi umre niyetine değiştirin” buyurdu. Bu sefer insanlar: Ey Allah’ın Rasulü, biz hac niyeti ile ihrama girdik, onu nasıl umreye değiştireceğiz? dediler. O: “Size verdiğim emre bakın ve onu yapın” buyurdu. Aynı sözü ona tekrar söyleyince, O da kızıp gitti. Âişe’nin yanına öfkeli bir şekilde girdi. Kızgın olduğunu yüzünde görüp anladı. Seni kim öfkelendirdiyse, Allah da onu öfkelendirsin, dedi. O: “Ben nasıl öfkelenmeyeyim ki, bir emir veriyorum ve bana uyulmuyor” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 41, /484
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
3. Ebu Bekir b. Ayyaş el-Esedî (Ebu Bekir b. Ayyaş b. Salim)
4. Muhammed b. Sabbah el-Cürcerâî (Muhammed b. Sabbah b. Süfyan b. Ebu Süfyan)
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hz. Peygamber, itaat, boyun eğmek,
Hz. Peygamber, kızması
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30799, İM003009
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ وَعَمْرُو بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ أَنْبَأَنَا نَافِعُ بْنُ عُمَرَ الْجُمَحِىُّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ حَسَّانَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَنْزِلُ بِعَرَفَةَ فِى وَادِى نَمِرَةَ . قَالَ فَلَمَّا قَتَلَ الْحَجَّاجُ ابْنَ الزُّبَيْرِ أَرْسَلَ إِلَى ابْنِ عُمَرَ أَىَّ سَاعَةٍ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَرُوحُ فِى هَذَا الْيَوْمِ قَالَ إِذَا كَانَ ذَلِكَ رُحْنَا . فَأَرْسَلَ الْحَجَّاجُ رَجُلاً يَنْظُرُ إِلَى سَاعَةِ يَرْتَحِلُ . فَلَمَّا أَرَادَ ابْنُ عُمَرَ أَنْ يَرْتَحِلَ قَالَ أَزَاغَتِ الشَّمْسُ قَالُوا لَمْ تَزِغْ بَعْدُ . فَجَلَسَ ثُمَّ قَالَ أَزَاغَتِ الشَّمْسُ قَالُوا لَمْ تَزِغْ بَعْدُ . فَجَلَسَ ثُمَّ قَالَ أَزَاغَتِ الشَّمْسُ قَالُوا لَمْ تَزِغْ بَعْدُ . فَجَلَسَ ثُمَّ قَالَ أَزَاغَتِ الشَّمْسُ قَالُوا نَعَمْ . فَلَمَّا قَالُوا قَدْ زَاغَتِ ارْتَحَلَ . قَالَ وَكِيعٌ يَعْنِى رَاحَ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed ve Amr b. Abdullah, onlara Veki, ona Nâfi b. Ömer el-Cumahî, ona Saîd b. Hassan, ona da İbn Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Arafat’ta Nemire vadisinde inerdi. (İbn Ömer) dedi ki: Haccac, İbn ez-Zübeyr’i öldürünce, İbn Ömer’e: Nebi (sav) bu günde ne vakit ayrılıp giderdi, diye sordu. Abdullah: O vakit gelince biz gideriz, dedi. Bunun üzerine Haccac, onun bineğine binip gideceği saati görmek üzere bir adam gönderdi. İbn Ömer binmek isteyince: Güneş batıya doğru kaydı mı? diye sordu. Hayır, henüz kaymadı, dediler. Bu sefer oturdu. Sonra (tekrar): Güneş batıya doğru kaydı mı? dedi. Onlar: Henüz kaymadı, dediler. Yine oturdu, sonra: Güneş batıya doğru kaydı mı, dedi. Yine: Henüz kaymadı, dediler. Tekrar oturdu, sonra: Güneş batıya doğru kaydı mı, dedi. Onlar: Evet, dediler. Kendisine: Evet güneş batıya doğru kaydı, dedikleri zaman, o da bineğine bindi.
Veki: Yani (Müzdelife’ye gitmek üzere) hareket etti, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 54, /488
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Hasan b. Said el-Hicazî (Said b. Hasan)
3. Ebu Ma'şer Nafi' b. Ömer el-Cümehî (Nafi' b. Ömer b. Abdullah b. Cemil b. Amir b. Hüzeym)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Osman Amr b. Abdullah el-Evdî (Amr b. Muhammed b. Abdullah)
6. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Hac, arafattan dönüş
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları