9 Kayıt Bulundu.
Bize Affân, ona Ebân el-Attâr, ona da Yaha b. Kesîr şöyle demiştir: Ebu Seleme'ye ilk nazil olan ayeti sordum, bana “Müddessir Suresi” dedi, sonra hadisi aktardı, ve Hz. Peygamber'in "Kalma sürem (itikaf) bitince oradan indim ve vadinin ortasına ulaştım. Derken bana seslenildi." ve yine " Yukarıya baktım, bir de gördüm ki Cebrail gökle yer arasında arş üzerinde oturuyor. Beni şiddetli bir korku aldı. Hatice'nin yanına geldim ve ona 'Beni örtün' dedim" buyurduğunu ifade edip hadisi tamamını rivayet etmiştir.
Açıklama: Hadisin metni için HM015284 numaralı hadise bakınız.
Bize Velid b. Müslim, ona el-Evzâî, ona Yahya;(T) Bize Vekî, ona Ali b. Mübarek, ona da Yaha b. Kesîr -aynı manada- şöyle demiştir: Ebu Seleme'ye ilk nazil olan ayeti sordum, bana “Müddessir Suresi” dedi. Yahyâ der ki: Ben, “İkra Suresi de olabilir mi?” dedim, bana şöyle dedi: Cabir b. Abdullah'a “Hangi ayet önce nazil oldu” diye sordum, bana “Müddessir Suresi” dedi. Ben “İkra Suresi de olabilir mi?” dedim, bana “Ben sizlere Rasulullah'ın (sav) bize anlattığı şeyi anlatıyorum” dedi ve onun şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir ay boyunca Hira'da (itikafta) kaldım. Kalma sürem (itikaf) bitince oradan indim ve vadinin ortasına ulaştım. Derken bana seslenildi. Önüme, arkama, sağıma, soluma baktım ancak kimseyi göremedim. Ardından (yine) bana seslenildi ancak, (yine) kimseyi göremedim. Sonra (yine) bana seslenildi, başımı kaldırdım ve o anda Cebrail'i gökte arş üzerinde görüverdim. Beni şiddetli bir korku aldı. Hatice'nin yanına geldim ve ona 'Beni örtün, beni örtün' dedim. Üzerime su da döktüler. Bunun üzerine Allahu Teâlâ 'Ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar, Rabbini tekbir et, elbiseni temiz tut' [Müddessir, 74/1-4] ayetlerini indirdi."
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Urve, ona da Hz. Âişe (r.anha) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e gelen vahiy, başlangıçta, uykuda sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi apaçık olurdu. Ardından kendisine yalnızlık sevdirildi. O, Hira mağarasına çekilir, orada ailesine dönmeden birçok gece tehannüs -ibadet- ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bittikten) sonra Hatice'nin yanına döner, yine azık alırdı. (Hal böyle iken) kendisi Hira mağarasında bulunduğunda kendisine vahiy geldi. O'na melek geldi ve 'Oku' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ben okuma bilmem' dedi. Hz. Peygamber der ki: (Melek) beni aldı, öyle bir sıktı ki takatim kesildi. Sonra beni bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben ise 'Okuma bilmem' dedim. Beni yine aldı ve ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben 'Okuma bilmem' dedim. Beni (bir daha) aldı ve takatim kesilene kadar üçüncü defa sıktı, sonra bıraktı. Bana, 'Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, rabbin en cömert olandır. O, insana, kalemle bilmediğini öğretti' Alak, 95/1-5 dedi." "Hz. Peygamber (sav) korkudan titreyerek döndü, Hatice'nin yanına girip 'Beni örtün, beni örtün' buyurdu. Korku hali ondan gidene kadar onu örttüler. Ardından o, Hatice'ye 'Ey Hatice, bana ne oluyor' diyerek başından geçenleri ona anlattı ve 'kendim için endişeleniyorum' buyurdu. Hatice ise O'na 'Asla, (bilakis) sevin! Vallahi, Allah seni asla rezil-rüsva etmez. Vallahi, sen, akrabalarınla ilgilenir, doğru konuşur, ihtiyaç sahiplerini gözetir, yoksula, mahruma kazandırır, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen musibetlerde insanlara yardım edersin' dedi. Hatice onu alıp Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdüluzzâ b. Kusayy'a götürdü. Varaka Hz. Hatice'nin amcasının oğlu olup Cahiliye devrinde Hristiyan olmuştu. Arapça yazı yazabilir ve Allah'ın imkan verdiği kadarıyla İncil'i Arapça yazardı. Oldukça yaşlı biriydi ve gözleri görmez olmuştu. Hatice ona 'Ey amca, kardeşinin oğlunu bir dinleyiver' dedi. Varaka b. Nevfel 'Ey kardeşimin oğlu ne görüyorsun?' diye sordu. Rasulullah da ona gördüklerini anlattı. Bunun üzerine Varaka 'Bu, Musa'ya (as) indirilen Nâmûs'tur. Keşke kavmin seni sürdüğünde genç ve hayatta olabilseydim!' dedi. Rasulullah (sav) 'Onlar beni sürecekler mi?' dedi. Varaka da 'Evet, senin getirdiğinin benzerini kim getirdiyse ona düşmanlık yapılmıştır, senin o gününe yetişirsem, her şeyimle sana yardım edeceğim' dedi. Sonra çok geçmeden Varaka vefat etti." "Bir müddet vahiy kesildi (fetret dönemi oldu). Bu (fetret devri), Allah Rasulü’nü (sav) çok üzdü. Bize ulaşan haberlere göre, bu üzüntü sebebiyle kendisini defalarca dağların zirvelerinden aşağı atmak istediği zamanlar oldu. Ne zaman bir dağın zirvesine çıksa, Cebrâil (as) kendisine görünerek 'Ey Muhammed! Sen gerçekten Allah’ın Rasulüsün' derdi. Bunun üzerine kalbi yatışır, içi sükûna kavuşur ve oradan geri dönerdi. Ama vahyin kesintisi uzayınca yine aynı şeyi yapmak ister, dağa çıktığında Cebrâil (as) tekrar görünür, aynı sözü söylerdi."
Bize Âdem, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Abdurrahman b. Yezîd, ona da İbn Mesud (ra) şöyle demiştir: Benû İsrâîl, (İsrâ), Kehf ve Meryem Sureleri, ilk inen ve benim okuyup ezberlediğim ilk surelerdendir. İbn Abbâs der ki: "Feseyunğidûne (فَسَيُنْغِضُونَ )" (İsrâ,51), "Sana başlarını sallayacaklar" manasındadır. Bir başkası der ki: "nağadat sinnuke (نَغَضَتْ سِنُّكَ)", "dişin sallandı" manasındadır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Abdurrahman b. Yezîd, ona da Abdullah şöyle demiştir: Benû İsrâîl, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ, ilk inen ve benim okuyup ezberlediğim ilk surelerdendir. Katâde der ki: Enbiya 58. ayette geçen "Cuzâzen (جُذَاذًا)" kelimesi parça parça etmek demektir. Hasan der ki: Enbiya 33. ayette geçen "Felek (فِى فَلَكٍ)"kelimesi, ip bükme âletinin döndüğü boşluk gibi bir boşluk, "yesbahûn (يَسْبَحُونَ)" kelimesi ise dönmek demektir. İbn Abbâs der ki: Enbiya 78. ayette geçene "nefeşet (نَفَشَتْ)" kelimesi otladı anlamında, 43. ayette geçen "yushâbûn (يُصْحَبُونَ)" kelimesi ise kendilerine engel olunmaz anlamındadır. 92. ayette geçen "ummetukum ummeten vâhideten ( أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً ) ifadesi, dininiz tek bir dindir anlamındadır. İkrime der ki: Enbiyâ, 58. ayette geçen "Haseb (حَصَبُ)" Habeş dilinde olup odun manasındadır. İkrime dışındakiler der ki: Enbiya 12. ayette geçen "Ehassû (أَحَسُّوا)" أَحْسَسْتُ kökünden türemiş olup tahmin ettim manasındadır. 15. ayette geçen "Hâmidîn ( خَامِدِينَ )" kelimesi, ocakları sönmüş, "Hasîd (حَصِيدٌ)" kelimesi de kökleri kazınmış anlamında olup hem tekil heme çoğul olarak kullanılır. 19. ayette geçen "Lâ yestahsırûn (لاَ يَسْتَحْسِرُونَ)" yorulmazlar anlamına gelmektedir. Yine bu bağlamda "hasîr" kelimesi yorgun, "hasertü baîrî" ifadesi de devemi yordum anlamındadır. Hacc 27. ayetteki "Amîk (عَمِيقٌ)" kelimesi uzak anlamında, Enbiya 65. ayette geçen "nukisû (نُكِسُوا) kelimesi yüz çevirdiler anlamında, 80. ayette geçen "san'ate lebûsin (صَنْعَةَ لَبُوسٍ) ifadesi zırh örme sanatını öğrettik manasındadır. Enbiyâ 93. ayette geçen "Ve takattaû emrahum beynehum (تَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ)" işlerini kendi aralarında parça parça ettiler demektir. 102. ayette geçen "hasîs (حَسِيسُ)" kelimesi hiss, cers, ve hems kelimeleri ile aynı anlamda olup gizli ses demektir. Fussilet 47. ayette geçen "âzannâke (آذَنَّاكَ)", sana bildirdik anlamındadır. Enbiya 109. ayette geçen "âzentuküm alâ sevâ (اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍ)" ifadesi de sen ona bildirdiğinde, bilme bakımından onunla eşit durumda olur ve sen sözünü yerine getirmiş olursun demektir. Mucâhid der ki: Enbiyâ 13. ayette geçen "Leallekum tüs'elûn (لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ)" ifadesi içinde bulunduğunuz durum size anlatılacak demektir. 28. ayette geçen "Irtedâ (ارْتَضَى)" kelimesi razı oldu anlamındadır. 53. ayette geçen "Temâsîl (التَّمَاثِيلُ)" "Tapılan heykeller, putlar" demektir. 104. ayette geçen "Sicillu" sahife manasındadır.
Bize Affân, ona Ebân el-Attâr, ona da Yaha b. Kesîr şöyle demiştir: Ebu Seleme'ye ilk nazil olan ayeti sordum, bana “Müddessir Suresi” dedi. Ben, “İkra Suresi'nin ilk indiği bana haber verildi?” dedim, şu cevabı verdi: Bana Cabir b. Abdullah “Ben sizlere Rasulullah'ın (sav) bize anlattığı şeyi anlatıyorum” dedi ve onun şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir ay boyunca Hira'da (itikafta) kaldım. Kalma sürem (itikaf) bitince oradan indim ve vadinin ortasına ulaştım. Derken bana seslenildi. Önüme, arkama, sağıma, soluma baktım ancak kimseyi göremedim. Ardından (yine) bana seslenildi, tekrar önüme, arkama, sağıma, soluma baktım ancak kimseyi göremedim. Başımı kaldırdım ve o anda Cebrail'i gökte arş üzerinde görüverdim. Beni şiddetli bir korku aldı. Hatice'nin yanına geldim ve ona 'Beni örtün, üzerime soğuk su dökün' dedim. O sırada 'Ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar, Rabbini tekbir et.' [Müddessir, 74/1-3] ayetleri bana indi."