508 Kayıt Bulundu.
					
					
					
					
				
            
			
			
                       
           
            
			
            
            
			
	
			
			
	
			
				
					 Giriş
				
			
			
	
            
        
Bana Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona Ebû Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Pehlivan başkalarını güreşte yenen değildir. Asıl pehlivan, öfkelendiğinde kendine hakim olandır."
Bize Mâlik, ona Süheyl b. Ebu Sâlih, ona babası [Ebû Salih es-Semmân], ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'a (sav) bir kafir misafir olmuştu. Rasulullah (sav), onun için koyun sağılmasını emretti. Koyun sağıldı, misafir sütü içti. Sonra başka bir koyun daha sağıldı. Misafir onu da içti. Sonra bir tane daha derken tam yedi tane koyunun sütünü içti. Sabah vakti bu misafir müslüman oldu. Rasulullah (sav) yine onun için koyun sağılmasını emretti. Bir kere sağıldı, sütü içti. Bir koyun daha sağıldı. Ancak bu koyunun sütünü bitiremedi. Rasulullah (sav), şöyle buyurdu: "Mümin bir mideyi, kafir ise yedi mideyi [doyurmak için] içer."
Bize Nasr b. Ali, ona Abdula'lâ, ona Mamer, ona Zühri, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) 'Miskin, birkaç hurma, birkaç lokma diyerek dolaşan kimse değildir' buyurdu. Oradakiler 'Peki öyleyse miskin kimdir ey Allah’ın Rasulü?' dediler. Rasulullah (sav) 'İhtiyacını giderecek malı olmayan, insanların da durumunu bilmedikleri için sadaka vermedikleri kimsedir' buyurdu."
Açıklama: Bu hadis bize insan karakterinin oluşması ve şekillenmesinde yaratılıştan getirilen duygu ve kabiliyetlerin eğitilmesi ve aklın, bu eğitimle kazanılan değerlerle bütünleşmesi istikametinde kullanılmasındaki rolünü ifade etmektedir. Fıtrata uygun en mükemmel yaşam ölçülerini bilen bizzat Yaratıcının kendisidir. Bundan dolayıdır ki peygamber olarak yarattığı ilk insanla beraber yaşam ölçülerini de bildirmiştir. “Eşref-i mahlûk” olarak yaratılan insan, saygınlığını yaratılış maddesinden değil, kendisine peygamberi vasıtasıyla bildirilen bu ilâhi kurallar çerçevesinde yaşamasındandır. Allah’ın yaratılıştan vermiş olduğu aklı, bildirdiği kurallar çerçevesinde kullanmak tamamen insanoğlunun iradesindedir. Yaratılış amacına uygun mükemmel kişilik ancak aklın bu istikamette kullanılmasıyla mümkündür. Temiz fıtratta yaratılan insanoğlu daha sonra bu fıtrattan uzaklaşarak ilahî ölçülerden uzak sergilediği yaşam biçimi karakter hâline dönüşebilmekte, sonuç itibariyle de bu temiz fıtrat bozulabilmektedir. Allah Rasûlü bunu “Kişinin asaleti (güzel) ahlakı(ndan)dır.” ifadesiyle dile getirmektedir. İnsanoğlu ilâhî kuralların ortaya koyduğu ahlâkî ölçüler çerçevesinde bir yaşam biçimi sergiliyorsa bu onun yaratılıştaki temiz fıtratının bozulmadığını gösterir. Netice itibariyle hadisin belirttiğine göre saygınlığın yaratılıştan değil İslam Dînini güzel yaşamaktan ve İslam ahlâkını içselleştirmekten ileri geldiğini unutmamak gerekir.