51 Kayıt Bulundu.
Bize Musa, ona Mu’temir, ona babası, ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulğâfir, ona da Ebu Saîd (ra) şöyle rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler arasında yaşamış bir adam Allah çok miktarda mal ve evlat vermişti. Ölüm vakti yaklaşınca oğullarına “ben nasıl bir babaydım?” diye sordu. Onlar da “en hayırlı bir baba idin” dediler. Bu sefer o “benim Allah nezdinde kabule değer hiçbir amelim yok” –Katâde: “biriktirdiğim amelim yok” diye açıkladı-. “Eğer Allah’ın huzuruna gidecek olursa onu azaplandıracaktır, bu sebeple bir bakınız, ben öldükten sonra beni yakınız. Nihayet kömür haline gelecek olursam o zaman beni öğütünüz. Daha sonra şiddetli bir rüzgârın estiği bir zamanda rüzgâra karşı beni savurunuz” dedi ve bunu yapacaklarına dair onlardan sözler aldı, Rabbine yeminler ettirdi. Onlar da bunu yaptılar. Sonra Allah “ol” deyiverdi, o da derhal dimdik ayakta duran bir adam oluverdi. Sonra “ey kulum, seni bunu yapmaya sevkeden şey nedir?” dedi. O d “Senden korkum” – ya da “senden ürküp korkmam” - dedi. Allah da ona derhal rahmet ihsan buyurdu." Ben hadisi Ebu Osman’a naklettim, o da “ben Selman’dan bu hadisi işttim” dedi ancak "Beni denizde savurun" ifadesini rivayetine ekledi ya da hadisi nasıl naklettiyse öylece zikretti. Muaz da der ki: Bize Şu’be, ona Katâde, ona Ukbe, ona Ebu Saîd bu hadisi Nebi’den (sav) rivayet etmiştir.
Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Hafs Amr, ona Evzâî,, ona İbn Şihâb, ona da Übeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud şöyle demiştir: İbn Abbâs ile Hurr b. Kays el-Fezârî, Hz. Musa'nın (as) arkadaşının Hızır olup olmadığı konusunda tartıştı Tam bu sırada yanlarından Übey b. Ka'b el-Ensârî geçti. İbn Abbas onu çağırıp "ben arkadaşımla, Hz. Musa'nın kendisiyle buluşmak için yol aradığı, arkadaşının kim olduğu konusunda tartışmaya girdik. Sen Rasulullah'tan (sav) bu konuda bir şey duydun mu?" dedi. Übey de "evet Ben Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: "Musa, İsrailoğullarından bir topluluk içinde bulunduğu sırada bir kimse geldi ve 'senden daha bilgili bir kimse biliyor musun?' diye sordu. Musa 'hayır bilmiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah, Musa'ya 'evet kulumuz Hızır (senden daha bilgilidir)' diye vahyetti. Musa ona ulaşmanın yolunu sordu. Yüce Allah da balığı ona işaret kıldı ve kendisine 'Sen balığı kaybettiğin zaman, hemen kaybettiğin yere geri dön, orada onu bulacaksın' denildi. Musa balığı denizdeki izini takip ediyordu. Nihayet Musa'nın genç hizmetçisi, Musa'ya 'Gördün mü bak, kayaya sığındığımız vakit ben balığın gittiğini sana haber vermeyi unutmuşum. Onu söylemeyi bana unutturan da şeytandan başkası değil' dedi. Musa 'İşte bizim aradığımız da buydu' dedi ve hemen izlerinin üzerine gerisin geri döndüler ve Hızır'ı buldular. Yüce Allah'ın onlar hakkında anlattığı budur."
Huzeyfe der ki: Ben Hz. Peygamber'i şöyle derken işittim: "Bir adamın ölümü yaklaştı, artık hayattan ümidini kesince, aile halkına “ben ölürsem benim için çok miktarda odun toplayın, o odunu yakın, (beni de içine atın), nihayet ateş etimi yiyip kemiklerime kadar ulaşıp, kömür gibi kavrulacak olursam, o zaman onu alın ve öğütün, sonra da oldukça şiddetli bir günde onu denize savurun” dedi. Onlar da bunu yaptılar. (Allah) onu bir araya getirip topladı ve ona: “bunu ne diye yaptın?” dedi. O: “Senden korktuğum için” dedi. Allah da onun günahlarını bağışladı." Ukbe b. Amr der ki: Ben de Hz. Peygamber'i (sav) böyle derken işittim. O kişi bir kefen soyucusu idi.
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Yahya ve Muhammed b. Kesîr, onlara Süfyân, ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir: Biz aramızda konuşur ve Bedir Ashabının, Tâlût'un, kendisiyle birlikte nehri geçen Ashabı gibi 310 küsur kişi olduğunu söylerdik. Tâlût ile beraber sadece mümin olanlar nehri geçmişti.
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Beyân ve İsmail, onlara Kays, ona da Habbâb şöyle demiştir: Peygamber (sav) kaftanına yaslanmış bir şekilde Kabe'nin gölgesinde uzanmışken yanına geldim. Biz (o günlerde) Müşriklerden çok işkence görüyorduk. Hz. Peygamber'e (sav) "(Bizim için) Allah'a dua etmez misin?" dedim. Hz. Peygamber (sav) yüzü öfkeden kıpkırmızı olduğu hâlde hemen oturdu ve şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, müşrikler tarafından kemiklerinin üstündeki eti ve siniri demir tarakla taranırdı da bu işkence o mümini dininden çeviremezdi. Yine müminin başının ortasına büyük testere konulur başı ikiye bölünürdü de, bu testere işkencesi o mümini dininden çeviremezdi. Yeminle söylüyorum ki, Allah bu işi (İslâm'ı) tamamlayıp kemâle erdirecektir. O derece ki, bir süvari Sanâ'dan Hadramevt'e kadar, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadan gidecektir." Beyân, rivayetinde "bir de sürüsüne dalan kurt dışında başka bir şeyden korkmadan" ifadesini eklemiştir.
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Beyân ve İsmail, onlara Kays, ona da Habbâb şöyle demiştir: Peygamber (sav) kaftanına yaslanmış bir şekilde Kabe'nin gölgesinde uzanmışken yanına geldim. Biz (o günlerde) Müşriklerden çok işkence görüyorduk. Hz. Peygamber'e (sav) "(Bizim için) Allah'a dua etmez misin?" dedim. Hz. Peygamber (sav) yüzü öfkeden kıpkırmızı olduğu hâlde hemen oturdu ve şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, müşrikler tarafından kemiklerinin üstündeki eti ve siniri demir tarakla taranırdı da bu işkence o mümini dininden çeviremezdi. Yine müminin başının ortasına büyük testere konulur başı ikiye bölünürdü de, bu testere işkencesi o mümini dininden çeviremezdi. Yeminle söylüyorum ki, Allah bu işi (İslâm'ı) tamamlayıp kemâle erdirecektir. O derece ki, bir süvari Sanâ'dan Hadramevt'e kadar, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadan gidecektir." Beyân, rivayetinde "bir de sürüsüne dalan kurt dışında başka bir şeyden korkmadan" ifadesini eklemiştir.
Bize Musa, ona Mu’temir, ona babası, ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulğâfir, ona da Ebu Saîd (ra) şöyle rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler arasında yaşamış bir adam Allah çok miktarda mal ve evlat vermişti. Ölüm vakti yaklaşınca oğullarına “ben nasıl bir babaydım?” diye sordu. Onlar da “en hayırlı bir baba idin” dediler. Bu sefer o “benim Allah nezdinde kabule değer hiçbir amelim yok” –Katâde: “biriktirdiğim amelim yok” diye açıkladı-. “Eğer Allah’ın huzuruna gidecek olursa onu azaplandıracaktır, bu sebeple bir bakınız, ben öldükten sonra beni yakınız. Nihayet kömür haline gelecek olursam o zaman beni öğütünüz. Daha sonra şiddetli bir rüzgârın estiği bir zamanda rüzgâra karşı beni savurunuz” dedi ve bunu yapacaklarına dair onlardan sözler aldı, Rabbine yeminler ettirdi. Onlar da bunu yaptılar. Sonra Allah “ol” deyiverdi, o da derhal dimdik ayakta duran bir adam oluverdi. Sonra “ey kulum, seni bunu yapmaya sevkeden şey nedir?” dedi. O d “Senden korkum” – ya da “senden ürküp korkmam” - dedi. Allah da ona derhal rahmet ihsan buyurdu." Ben hadisi Ebu Osman’a naklettim, o da “ben Selman’dan bu hadisi işttim” dedi ancak "Beni denizde savurun" ifadesini rivayetine ekledi ya da hadisi nasıl naklettiyse öylece zikretti. Muaz da der ki: Bize Şu’be, ona Katâde, ona Ukbe, ona Ebu Saîd bu hadisi Nebi’den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Musa, ona Mu’temir, ona babası, ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulğâfir, ona da Ebu Saîd (ra) şöyle rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler arasında yaşamış bir adam Allah çok miktarda mal ve evlat vermişti. Ölüm vakti yaklaşınca oğullarına “ben nasıl bir babaydım?” diye sordu. Onlar da “en hayırlı bir baba idin” dediler. Bu sefer o “benim Allah nezdinde kabule değer hiçbir amelim yok” –Katâde: “biriktirdiğim amelim yok” diye açıkladı-. “Eğer Allah’ın huzuruna gidecek olursa onu azaplandıracaktır, bu sebeple bir bakınız, ben öldükten sonra beni yakınız. Nihayet kömür haline gelecek olursam o zaman beni öğütünüz. Daha sonra şiddetli bir rüzgârın estiği bir zamanda rüzgâra karşı beni savurunuz” dedi ve bunu yapacaklarına dair onlardan sözler aldı, Rabbine yeminler ettirdi. Onlar da bunu yaptılar. Sonra Allah “ol” deyiverdi, o da derhal dimdik ayakta duran bir adam oluverdi. Sonra “ey kulum, seni bunu yapmaya sevkeden şey nedir?” dedi. O d “Senden korkum” – ya da “senden ürküp korkmam” - dedi. Allah da ona derhal rahmet ihsan buyurdu." Ben hadisi Ebu Osman’a naklettim, o da “ben Selman’dan bu hadisi işttim” dedi ancak "Beni denizde savurun" ifadesini rivayetine ekledi ya da hadisi nasıl naklettiyse öylece zikretti. Muaz da der ki: Bize Şu’be, ona Katâde, ona Ukbe, ona Ebu Saîd bu hadisi Nebi’den (sav) rivayet etmiştir.