135 Kayıt Bulundu.
Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Katade, ona Hasan, ona İmran b. Husayn, ona da İbn Mesud (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece Hz. Peygamber'in (sav) yanında çokça konuşmuştuk. Sonra sabah erkenden onun yanına gittik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Bu gece bana ümmetleri ile birlikte peygamberler gösterildi. Bir peygamber yanında üç kişi ile, diğer bir peygamber yanında beş on kişi ile, bir başkası yanında bir grup ile, bir diğer peygamber yanında kimse olmadan geçti. Sonunda Musa (as), beraberinde İsrail oğullarından bir cemaat ile yanımdan geçti. Onların (çokluğu) hoşuma gitti. 'Bunlar kimdir?' diye sordum, bana 'Beraberinde o İsrailoğulları ile birlikte geçen, kardeşin Musa'dır' diye cevap verildi. Bunu üzerine 'Benim ümmetim nerede?' diye sordum. Bana 'Sağ tarafa bak' denildi. Bir de baktım ki insanlarla dolu küçük bir tepe. Sonra 'Sol tarafa bak' denildi. Baktım ki ufuk insanlarla dolu. 'Bana razı oldun mu?' diye soruldu. Ben de 'Razı oldum Ya Rabbi, razı oldum Ya Rabbi' diye karşılık verdim. Ayrıca bana, 'Bunlarla birlikte yetmiş bin kişi hesapsız bir şekilde cennete girer' denildi. Peygamber (sav), 'Anam babam size feda olsun, güç yetirebilirseniz yetmiş bin kişi içinde yer almaya çalışın, eğer başaramazsanız küçük tepedeki topluluk içinde yer alın, onu da yapamazsanız ufuktaki insanlar içinde yer alın. Ben orada birbirini iten insanlar gördüm' dedi. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mıhsan ayağa kalktı ve 'Beni yetmiş bin kişi içinde kılması için Allah'a dua et' dedi. Rasulullah (sav) dua etti. Sonra başka bir adam kalktı ve o da 'Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et' dedi. Hz. Peygamber (sav), 'Bu hususta Ukkâşe seni geçti' buyurdu. Sonra biz kendi aramızda 'Bu yetmiş bin kişi kimdir?' diye konuştuk. Onların Müslüman olarak doğmuş ve şirk koşmadan ölen kimseler olduğunu söyledik. Bizim bu sözümüz Peygamber'e (sav) ulaşınca 'Onlar, ateşle dağlama yapmayan, rukye yapmayan ve uğursuzluk telakkisine inanmayan, onlar ancak rablerine tevekkül edenlerdir' buyurdu."
Açıklama: Rukye okuyup üfleyerek şifa ummaktır. Bu hadisin son kısmında tedavi için kullanılan şeylerin doğrudan etki sahibi değil, vasıta olduğuna işaret vardır. Hastalığı da, musibeti de, uğursuzluğu da asıl yaratan Allah'tır. Mümin tedavi olurken asıl şifayı Allah'tan bekler ve ona tevekkül eder. Yoksa kasıt tedaviyi reddetmek değildir.
Bize Yahya b. Halef el-Bâhilî, ona Mu'temir, ona Hişam b. Hassan, ona Muhammed b. Sirin, ona da İmran şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Ümmetimden yetmiş bin kişi cennete hesapsız girecektir' buyurdu. Orada bulunanlar 'Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar kimdir?' diye sordular. Hz. Peygamber (sav) 'Onlar vücutlarını demirle dağlamayanlar, muska yapmayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir' buyurdu. Ukkaşe kalktı ve 'Allah'a dua edin de beni de onlardan yapsın' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Sen onlardansın' buyurdu. Bir adam kalkıp 'Ey Allah'ın Rasulü! Dua buyurun da Allah beni de onlardan yapsın' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ukkaşe seni geçti' buyurdu."
Bize Ubeydullah b. Musa, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Ebu Zinâd (Abdullah b. Zekvan), ona A'rec (Abdurrahman b. Hürmüz), ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Canım kudret elinde olan Allah'a (cc) yemin ederim ki, şu yeryüzündeki her bir mümine insanların en yakını benimdir. Bu sebeple kim geride bir borç ya da bir yük bırakırsa, beni haberdar edin. Zira onun velisi benimdir. Kim de bir mal bırakırsa, kim olduğuna bakılmaksızın malı asabesine aittir." [Abdullah (Dârimî) şöyle demiştir: Hadiste geçen 'yük' ile kast edilen, çoluk çocuktur. 'Haberdar edileyim' ifadesi ise 'Beni çağırın, onun adına ben ödeyeceğim' demektir.]
Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Ümmetimden Cennet'e girecek ilk topluluğun (yüzleri) dolunay gecesindeki ay şeklinde, onların peşinden girecek kimselerin (yüzleri) gökte ışık saçan en güzel yıldız gibi olacaktır' buyurdu. Bunun üzerine Ukkâşe ayağa kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni onlardan kılması için Allah'a dua etseniz' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'Allah'ım! Ukkâşe'yi onlardan kıl' diye dua etti. Ardından başka bir adam kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni onlardan kılması için Allah'a dua etseniz' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'Ukkâşe bu konuda seni geçti' buyurdu."
Bize Abdurrezzâk, Ma'mer, Ayyûb, ona Ebu Kilâbe, ona Ebu Eş'as es-San‘ânî, ona Ebu Esmâ er-Rahabî, ona da Şeddâd b. Evs'in rivayet Nebi (sav) şöyle buyurdu: "Aziz ve Celil Allah, bana yeryüzünü dürüp gösterdi, doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere kadar ulaşacaktır. Bana beyaz (yani Bizans hazineleri) ve kırmızı (yani Fars hazineleri) olmak üzere iki hazine verildi. Ben Rabbimden, ümmetimi topluca yok edecek genel bir kıtlıkla helâk etmemesini, onlara dışarıdan bir düşmanı musallat edip hepsini topluca mahvetmemesini ve onları kendi içlerinde gruplara ayırmamasını, birbirlerinin şiddetini birbirlerine tattırmamasını istedim. (Bunun üzerine Rabbim) 'Ey Muhammed! Ben bir hüküm verdiğimde, o geri çevrilmez. Sana ümmetin için şunu verdim: Onları genel bir kıtlıkla helâk etmeyeceğim; onlardan başka bir düşmanı üzerlerine musallat edip hepsini topluca yok etmeyeceğim. Ancak onların bazısı diğerlerini helâk edecek, bazısı diğerlerini öldürecek, bazısı da diğerlerini esir alacaktır' buyurdu."