92 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Said b. Ebu Said, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Necid kabilesine bir süvari birliği gönderdi. Bu birlik Hanîfe oğulları kabilesinden Yemâmelilerin reisi Sümame b. Üsal denilen kişiyi alıp getirdiler ve onu mescidin direklerinden birine bağladılar. Arkasından Hz. Peygamber (sav) oraya geldi ve "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme; ben hayır umuyorum. Şayet beni öldürecek olursan, kanı değerli birini öldürmüş olursun ama eğer lütfedecek olursan, şükreden birine lütfetmiş olursun. Eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, sana hemen verilir dedi. Rasulullah (sav) onu kendi hâline bıraktı. Ertesi gün yine geldi ve yine "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme yine sana söylemiştim. Eğer lütfedecek olursan şükreden birine lütfetmiş olursun, şayet beni öldürecek olursan kanlı birini öldürmüş olursun. Ama eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, istediğin sana hemen verilir diye cevap verdi. Hz. Peygamber (sav) onu yine kendi hâline bıraktı. Sonra ertesi gün yine geldi ve yine "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme de sana söylediğim gibiyim; eğer bana lütfedecek olursan şükreden birine lütfetmiş olursun, şayet beni öldürecek olursan kanlı birini öldürmüş olursun. Ama eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, istediğin sana hemen verilir dedi. O zaman Rasulullah (sav) yanındakilere; "Sümâme’yi serbest bırakın" buyurdu. Bunun üzerine onu serbest bıraktılar. Sümâme, hemen mescidin yakınındaki bir hurmalığa gitti, yıkandı, sonra dönüp mescide geldi ve şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur! Yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasulüdür. Ya Muhammed! Vallahi dünyada senin yüzünden daha çok nefret ettiğim bir yüz yoktu. Şimdi ise senin yüzün, bana bütün yüzlerin en sevgilisi haline geldi. Vallahi senin dininden daha çok nefret ettiğim bir din yoktu; şimdi ise senin dinin benim gözümde bütün dinlerin en sevgilisi oldu. Vallahi senin memleketinden daha çok nefret ettiğim hiçbir belde yoktu; şimdi ise senin memleketin, benim gözümde bütün beldelerin en sevgilisi hâline geldi. Süvarilerin beni yakaladığında, ben umre yapmak istiyordum. Şimdi ne yapmamı emredersiniz? Bunun üzerine Rasulullah (sav) kendisini müjdeledi ve umre yapmasını emretti. Mekke'ye gittiğinde, kendisine sen de dinini terk ettin mi diye soruldu. O da hayır! Ama ben, Allah'ın Rasulü Muhammed'le (sav) birlikte Müslüman oldum. Vallahi Rasulullah (sav) izin vermediği müddetçe, size Yemâme'den bir buğday tanesi bile gelemez dedi.
Açıklama: Yemâme, tarım ürünleri açısından Mekke’yi besleyen bir yerdi. Sümâme Mekkelilerin Rasûlullah’a (sav) yaptıklarını bildiği için, müslüman olduktan sonra Mekke’ye buğday sevkiyatını durdurdu ve Rasûlullah (sav) izin vermeden onlara buğday vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine müşrikler, Hz. Peygamber’den ricâ ettiler ve onların ricaları üzerine Rasûlullah (sav) da Sümâme’ye, Mekkelilere erzak götürmesini yazdı. Sümâme, irtidat hareketlerine karşı mücâdele edenlerden biriydi. Kabilesi Benû Hanîfe irtidat ettiği halde, o direnmiş, onlarla savaşmış, neticede mürtedlerle savaşırken Bahreyn’de 12/633 yılında şehid edilmiştir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala el-Hemdânî, o ikisine İbn Nümeyr, ona İbn Ala, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyr) Hz. Aişe'den şu rivayette bulunmuştur: Sa'd Hendek günü Kureyş'ten İbnü'l-Arika denilen bir adamın attığı okla kolundaki atar damarından (sefalik damar) yaralanmıştı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) mescidde onu yakından takip etmek için bir çadır kurdurdu. Hz. Peygamber, Hendek Savaşından döndüğünde silahını bırakıp gusül abdesti alınca Cebrail başındaki tozları silkeleyerek Hz. Peygamber'in yanına gelip şöyle dedi: Sen silahı bıraktın ama vallahi biz bırakmadık! Onların karşısına çık! Hz. Peygamber; "nereye" diye sorunca da Cebrail, Kureyza oğullarını işaret etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Kureyza oğullarıyla savaştı. Savaşın sonunda Kureyzalılar Allah Rasulü’nün hükmüne teslim oldular. Hz. Peygamber de onlar hakkındaki hükmü vermek üzere Sa'd'ı görevlendirdi. Sa'd; ben onlardan eli silah tutanların öldürülmesine, çocuk ve kadınlarının esir edilmesine ve mallarının taksimine hükmediyorum dedi.
Açıklama: Hz. Peygamber’in hüküm vermek için Sa’dı seçmesinde Benî Kurayza kabilesinin muhasaranın ardından İslâm’dan önceki dönemde müttefikleri olan Sa'd b. Muâz’ın kendileri hakkında vereceği hükme razı olacaklarını beyan etmeleri de etkili olmuştur. Sa‘d ise Benî Kurayza’dan ve Hz. Peygamber’den söz aldıktan sonra kararını açıklamıştır. Sa’dın verdiği bu kararın Tevrat’a uygun olduğu (Tesniye, XX/10-15), Kur’an’da da Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu (el-Mâide 5/33-34) görülmektedir. (konuyla ilgili bazı açıklamalar için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi, KURAYZA (Benî Kurayza) md. )
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Necid kabilesine bir süvari birliği gönderdi. Bu birlik Hanîfe oğulları kabilesinden Yemâmelilerin reisi Sümame b. Üsal denilen kişiyi alıp getirdiler ve onu mescidin direklerinden birine bağladılar. Arkasından Hz. Peygamber (sav) oraya geldi ve "gönlünden ne geçiyor, ne umuyorsun ey Sümâme?" diye sordu. Sümâme "Ben hayır umuyorum ey Muhammed" dedi. Ravi hadisin tamamını zikretti. sonunda Hz. Peygamber (sav) "Artık Sumâme'yi salıverin" buyurdu.
Açıklama: Hadisin tamamı [B004372] numaralı hadise bakınız.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Necid kabilesine bir birlik gönderdi. Bu birlik Hanîfe oğulları kabilesinden Sümame b. Üsal denilen kişiyi alıp getirdiler ve onu mescidin direklerinden birine bağladılar.
Açıklama: Hadisin tamamı B004372 numaralı hadise bakınız.
Bize Muhammed b. Râfi ve İshak b. Mansur, o ikisine Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nafi, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Nadîr oğulları ve Kureyza Yahudileri Rasulullah'a (sav) karşı savaştılar. Hz. Peygamber (sav) de Nadîr oğullarını sürgün etti, Kurayza oğullarını ise yerlerinde bıraktı ve onlara iyilikle davrandı. Fakat daha sonra Kurayza da Hz. Peygamber'e (sav) karşı savaştı. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) onların erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlar arasında taksim etti. Ancak bazıları Rasulullah'a (sav) katıldı, Hz. Peygamber (sav) âmân verdi, onlar da teslim oldular. Rasulullah (sav), başta Abdullah b. Selâm'ın kabilesi (olan) Kaynukâ oğulları ve Hârise oğulları Yahudileri olmak üzere Medine'de bulunan tüm Yahudileri sürgün etti."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) 10 kişilik bir keşif birliği gönderip başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyulup Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e mevkiine vardıklarında, bunların haberi Hüzeyl kabilesini Lihyân oğulları koluna ulaştı. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı, onlar için yola çıkardılar. Onlar da iz sürüp, bu öncü kuvvetin, Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular ve “işte bu Yesrib hurmasıdır” deyip izleri takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp “inip kendi ellerinizle bize teslim olun. Sizden kimseyi öldürmeyeceğimize dair size söz ve güvence veriyoruz” dediler. Birliğin komutanı Âsım b. Sâbit “Allah'a and olsun ki ben bir kafirin güvencesi altında inmem. Allah'ım, sen Peygamberine bizim haberimizi ulaştır” dedi. Düşman ok atıp Asım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler, diğer üç kişi söz ve güvence üzerine inip geldiler. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, “İşte bu ilk ihanettir. Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır” diyerek ölümü diledi. Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti sonunda onu da öldürdüler. Sonra Hubeyb ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. Zira Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı. Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir: Onlar toplandıkları esnada Hubeyb, traş olmak için kendilerinden ustura istedi, Hâris'in kızı da ona usturayı verdi. Hâris'in kızı der ki: Boş bulunduğum sırada bir de baktım ki Hubeyb, elinde ustura olduğu halde, yanına gelen oğlumu alıp dizine oturtmuş. Yüzümdeki korkuyu sezen Hubeyb “onu öldürmemden endişe ediyorsun, ancak bunu yapacak değilim” dedi. Vallahi, Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi, Bir gün onu, demirle bağlı iken, Mekke'de meyve falan olmadığı halde, elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. Hâris'in kızı “bu Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır” derdi. Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb “beni bırakın da iki rekat namaz kılayım” dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Ardından “korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım, onlardan kimseyi sağ koyma, Ne hal üzere olursa olsun Müslüman olarak öldürülmeme aldırmam. Zira ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir. Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar” dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, öldürülmek üzere tutulan her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'in duasını kabul edip Nebî (sav) ve ashabına onların haberini ve şehit edildiklerini bildirdi. Öldürüldüğü haberini alan Kureyş kafirleri, Asım'ın cesedinden tanınacak bir parça almaları için insanlar gönderdiler. Çünkü Asım da Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü. Ancak Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali bir şey gönderilip cesedi korundu, cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Asım b. Ömer'in (ana tarafından) dedesi olan Asım b. Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hede mevkiine vardıkları zaman bunların haberi, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğullan denilen bir obaya geldi. O kabile halkı ikiyüze yakın okcu ile bunları yakalamak için yola koyuldu ve onların ayak izlerini takip ettiler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da Medine'den azık olarak getirdikleri hurmaları yemiş oldukları yeri buldular ve "işte bu Yesrib hurmasıdır" deyip takibe devam ettiler. Birlik kumandanı Asım ve arkadaşları onların geldiğini görünce yüksek bir yere sığındılar. Takipçi gurup onları çepçevre kuşattılar ve onlara "aşağıya inip teslim olun. hiçbirinizi öldürmeyeceğimize dair size söz ve garanti veriyoruz" dediler. Birlik kumandanı Asım b. Sabit "Ey Arkadaşlarım, bana gelince ben kâfirin zimmetine girmem" dedikten sonra "Allah'ım Peygamberine bizden haber ver" dedi. Bu esnada kâfirler Müslümanlara ok attılar ve Asım'ı yedi arkadaşı ile birlikte şehit ettiler. Onlardan üç kişi: Hubeyb, Zeyd b. Desine ve başka bir adam, onların, verdiği söz ve garanti üzerine inip teslim oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. Üçüncü adam "bu ilk ihanettir. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehitlere uymak vardır" deyip gitmemekte diretti. Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabaladılar. O da onlarla beraber olmamakta diretti, onu da öldürdüler. Hubeyb ile İbn Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir Savaşından sonra onları sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdumenâf oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü. Hubeyb onların yanında esir olarak bir süre kaldı. Bana Übeydullah b. Iyâz, ona da Hâris'in kızlarından biri şöyle haber verdi: Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için Hâris'in kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın ona usturayı verdi. (Kadın der ki:) "Ben farkında değilken Hubeyb kendisine doğru gelen oğlumu aldı, ben oğlumu, elinde ustura olan, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldum ve onu ustura ile öldürecek diye çok korktum. Hubeyb yüzümdeki bu korkuyu anladı ve bana 'çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim' dedi. Vallahi ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de hiç meyve yoktu" demiştir. Kadın şöyle derdi: "Bu muhakkak ki Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır". Nihayet Hubeyb'i harem olmayan bir bölgede öldürmek üzere Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara "bırakın da iki rekat namaz kılayım" dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da iki rekat namaz kıldı. Ardından "Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, daha uzun namaz kılardım" dedi ve "Allah'ım, onların hepsini say (kökünü kurut). Ben Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürüldüğüme hiç aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!" demeye başladı. İbn Hâris onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, hapsedilerek öldürülen her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu. Allah şetit olduğu gün Asım b. Sabit'in duasını kabul etti ve Hz. Peygamber (sav) de musibete uğradıkları gün onların haberini sahâbesine haber verdi. Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak bir şey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah Asım'ı korumak için bal arısı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Asım'dan bir şey kesip almaya muktedir olamadılar.