Giriş

Bize Kuteybe b. Said, ona Süfyân, ona Amr, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Amr şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Taif gazvesinde iken (muhasara uzayınca) "İnşallah yarın dönüyoruz" diye (orduya) bildirdi. Bunun üzerine sahabilerden bazıları (savaşı bırakıp dönmek ağır geldiği için) 'Biz buradan Taif'i fethedinceye kadar ayrılmayız!' dediler. Rasulullah da (sav) "Öyleyse yarın sabah savaş için hazır olun" diye emretti. Ravi dedi ki: Ertesi sabah çok çetin bir savaş oldu ve çok sayıda Müslüman yaralandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "İnşallah yarın döneceğiz" buyurdu. Bu defa sahabiler bu karara sevinip sessiz kaldılar (itiraz etmediler). Rasulullah da (sav) onların bu haline gülümsedi. Humeydî dedi ki: Bize Süfyân (b. Uyeyne) bu hadisin tamamını ihbar lafzıyla rivayet etmiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile el-Humeydî arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
279605 B006086-2 Buhari, Edeb, 68

Bize Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Hâtim, onlara Muaz b. Muaz, ona İbn Avn, ona Muhammed’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cündüb dedi ki: el-Cere’a günü geldim, oturan bir adam görüverdim. Ben, bugün burada çok kan dökülecek, dedim. O adam: Hayır asla, vallahi, böyle bir şey olmayacak, dedi. Ben: Evet vallahi (böyle olacak), dedim. O: Hayır asla, vallahi (böyle olmayacak), dedi. Ben: Evet, vallahi (böyle olacak) dedim. O: Hayır, asla vallahi (böyle olmayacak). Çünkü Rasulullah’ın (sav) bana söylediği bir hadis bunu gösteriyor, dedi. Bu sefer ben: Şu andan itibaren sen benim için çok kötü bir meclis arkadaşısın, bunu Rasulullah’tan (sav) işittiğin halde, benim sana muhalefet ettiğimi dinliyorsun ve bundan vazgeçmemi bana söylemiyorsun, sonra da: Bu öfke nedir, dedim ve ona dönüp baktım. Meğer adam Huzeyfe imiş.


Açıklama: el-Cere’a: Kûfe'ye yakın bir yerin adıdır. el-Cere’a günü de; Hz. Osman'ın Kûfe'ye vali olarak atadığı Saîd b. el-Âs'ı Kûfe'lilerin karşıladıkları, ancak vali olarak onu kabul etmeyip yerine Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi seçtikleri gündür. Hz. Osman'a bu isteklerini ilettiklerinde o bunu kabul edip Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi Kûfe valisi olarak atamıştır.

    Öneri Formu
285987 M007271-2 Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâa, 28

Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan (es-Sevrî), ona A'meş (Süleyman b. Mihrân), ona da Ebu Vâil, Habbâb b. Eret'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Mus'ab b. Umeyr, Uhud günü şehid edilmişti. Üzerinde siyah-beyaz çizgileri olan bedevilerin giydiği bir elbiseden başka bir şey de yoktu. Başını örttüğümüz zaman ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örttüğümüzde de başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "O örtüyü baş tarafından örtünüz. Ayak tarafına da izhir otu koyunuz."


    Öneri Formu
17578 D002876 Ebu Davud, Vesaya, 11

Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan (es-Sevrî), ona A'meş, ona da Ebu Vâil, Habbâb (b. Eret)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Musab b. Umeyr, Uhud savaşında şehid edilmişti. Üzerinde de beyaz ve siyah çizgileri olan bedevilerin giydiği elbiseden başka bir şey yoktu. Elbiseyi baş tarafından örttüğümüzde ayakları açıkta kalıyor, ayaklarından örttüğümüzde de baş tarafı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Baş tarafından örtün. Ayaklarını da izhir otuyla (Hicaz'da yetişen güzel kokulu bir bitki) kapatın' buyurdu."


    Öneri Formu
19864 D003155 Ebu Davud, Cenaiz, 30, 31

Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî) ve Abd b. Humeyd (el-Keşşî), ona (İbn Râfi'e) Abdürrezzak (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc’in (el-Mekkî) rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ebu Müleyke (el-Kuraşî) şöyle demiştir: Osman b. Affân’ın bir kızı Mekke’de vefat etti. Bizler de cenazeye katılmak için gelmiştik. (Abdullah) b. Ömer ve (Abdullah) b. Abbas da gelmişti ve ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Ben, onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelmiş, yanıma oturmuştu. [Yani böylelikle aralarına oturmuştum.] Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman’a; “Cenazede ağlamayı men etmeyecek misin? Zira Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür.’ buyuruyor.” bedi. Bunun üzerine (Abdullah) b. Abbas; “Ömer de bu hadisin bir kısmını söylerdi.” dedi ve anlatmaya koyuldu: “Ömer’le birlikte Mekke’den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir kervan, bir ağacın altında duruyor! Ömer dedi ki; ‘Git, bak bakalım. Bu kervandakiler kimlermiş?’ (Gidip) baktım ki Suheyb! Hemen (gelip) Ömer’e haber verdim. ‘Onu, bana çağır.’ dedi. Suheyb’in yanına döndüm ve ‘Kalk, mü’minlerin emirine katıl.’ dedim. [Gel zaman, git zaman] bilahare Ömer vurulunca Suheyb ağlayarak ve ‘Vah kardeşim! Vah arkadaşım!’ diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer; ‘Ey Suheyb! Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür.’ buyurmuşken bana mı ağlıyorsun?’ dedi.” (Abdullah) b. Abbas sözlerine şöyle devam etti: “Ömer vefat edince bu rivayeti, Hz. Âişe’ye anlattım. Buna karşılık Hz. Âişe dedi ki; ‘Allah, Ömer’e rahmet etsin. Hayır. Vallahi, Rasulullah (sav); ‘Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle mümine azap eder.’ buyurmadı. Fakat; ‘Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır.’ buyurdu.’ Hz. Âişe ayrıca; ‘Size Kur’an yeter; ‘Hiçbir günahkâr nefis, bir başkasının günahını yüklenmez.’ (En’am, 6/164) dedi.” Ravi diyor ki; “Bu noktada (Abdullah) b. Abbas şöyle dedi: ‘Güldüren ve ağlatan ancak Allah’tır.” Ravi (Abdullah) b. Ebu Müleyke şöyle dedi: “Vallahi, [bu durum karşısında] (Abdullah) b. Ömer hiçbir şey söylemedi.”


    Öneri Formu
282813 M002150-6 Müslim, Cenaiz, 23

Bize Ahmed b. Yunus, ona Zâide b. Kudame es-Sekafî, ona Ömer b. Kays el-Masir, ona da Amr b. Ebu Kurraşöyle demiştir: Huzeyfe Medayin'de iken Rasulullah'ın (sav), öfkeli anında, sahabeden bazı kimseler için sarf etmiş olduğu sözlerinden bahsetti. Bu sözleri Huzeyfe'den duyan bazıları, Selman'a gidip Huzeyfe'nin söylediklerini anlattı. Selman da “Huzeyfe, ne söylediğini kendisi daha iyi bilir” dedi. Aynı kişiler tekrar Huzeyfe'ye gelip “senin sözlerini Selman'a anlattık, ama o senin söylediklerini ne onayladı ne de yalanladı” dediler. Huzeyfe, sebze bostanında iken Selman'a varıp “Ey Selman benim Rasulullah'tan (sav) duyduklarımı tasdik etmekten seni alıkoyan nedir?” dedi. Hz. Selman da şu cevabı verdi: Elbette Rasulullah (sav) öfkelenir ve öfke anında sahabeden bazısı hakkında (ağır) sözler söylerdi. Bazen da hoşnut olur ve hoşnutluk halinde sahabeden bazısı hakkında (hoş) sözler söylerdi. Ama sen (Hz. Peygamberden her duyduğun sözü aktarmayı) bir son vermeyecek misin? (Eğer böyle devam edersen) bazıları gönlünde, bir takım insanlara yönelik sevgi, bazı kimselere karşı nefret oluşmasına sebep olacaksın. Oysa sen de biliyorsun ki Rasulullah (sav) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Ben, öfkeli iken Ümmetimden herhangi bir kimseye sitem ya da beddua edersem -ki ben de bir Adem oğluyum, onların öfkelendiği gibi ben de öfkelenirim, ama Allah beni alemlere sadece rahmet için göndermiştir.- (Bu sebeple ben Rabbime: Ey Allah'ım, ben ancak bir beşerim, Müslümanlardan herhangi birisine, hakketmediği halde beddua ya da sitem edersem) kıyamet gününde bunu onun için bir rahmet kıl (diye dua ettim. Rabbim de bu duamı kabul etti)." Ardından Selman Huzeyfe'ye “Allah'a yemin olsun ki ya bu sözlerine son verirsin ya da (bunu) Ömer'e mektupla bildireceğim” dedi.


    Öneri Formu
33582 D004659 Ebu Davud, Sünne, 10


    Öneri Formu
23501 B006431 Buhari, Rikâk, 7


    Öneri Formu
70543 HM021586 İbn Hanbel, V, 139


    Öneri Formu
274541 HM021586-2 İbn Hanbel, V, 139


    Öneri Formu
274542 HM021586-3 İbn Hanbel, V, 139