Giriş

Bize Sehl b. Bekkâr, ona Vüheyb b. Hâlid, ona Amr b. Yahya, ona İbn Sehl b. Sa'd el-Abbas es-Sâ'îdî, Ebu Humeyd es-Sâîdî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) ile Tebük savaşına çıkmıştım. Hz. Peygamber (sav) Vadilkurâ’ya geldiği zaman bahçesinde (duran) bir kadınla karşılaştı. Bunun üzerine sahabelerine (Bu kadının bahçesinden çıkacak hurmanın miktarını) "tahmin edin" (bakalım) buyurdu ve kendisi (onu) on vesk (bir vesk: 122 kg. olarak) tahmin etti, kadına da buradan çıkacak olan (hurma miktarını) ölçüp tespit et dedi. Sonra (yola koyulduk ve) Tebük’e geldik. (Orada) Eyle hükümdarı Hz. Peygamber'e (sav) beyaz bir katır hediye etti. Hz. Peygamber (sav) de o hükümdara bir cübbe giydirdi. Ve O'na yani memleketi (halkı)na (cizye karşılığında eski topraklarında kalacaklarına dair bir eman) yaz (dır)dı. (Bu seferden dönüşümüz esnasında) Vadilkurâ’ya geldiğimizde (Hz. Peygamber daha önce bahçesinde rastlamış olduğumuz) kadına "bahçende ne kadar (hurma) oldu?" diye sordu. (Kadın) da on vesk dedi. (Yani) Hz. Peygamber'in (sav) tahmini (ni söyledi). Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "ben Medine’ye (gitmekte) acele ediyorum. Benimle acele (Medine'ye gitmek) isteyen acele etsin" buyurdu.


    Öneri Formu
19706 D003079 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 35, 37

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir, ona Şeybânî şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah b. Ebu Evfâ'ya evcil eşek etinin yenme durumunu sordum, şöyle dedi: Biz Hayber'de birkaç gece süren açlık sıkıntısı çektik. Derken (Hayber) şehrinden çıkan evcil eşek sürüsü içine düştük ve hemen onları keserek (pişirmeye koyulduk). Kazanlarımız kaynıyordu ki Rasılullah'ın (sav) çağırtmacı; kazanları devirin ve sakın eşeklerin etlerinden hiçbir şey yemeyin diye seslendi." [Şeybânî der ki: (Ben Abdullah b. Ebu Evfa'ya), yasağın mahiyeti neydi diye sordum. O da; biz aramızda bunu konuştuk ve Hz. Peygamber (sav) evcil eşek etini hem kesin olarak hem de ganimet beşte bire taksim edilmediği için yasakladı dedik.]


    Öneri Formu
3468 M005010 Müslim, Sayd ve Zebaih, 26

Bize Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyin, ona Abdulavhid b. Ziyad, ona Süleyman eş-Şeybâni, ona da Abdullah b. Ebu Evfa şöyle rivayet etmiştir: "Hayber'de birkaç gece süren açlık sıkıntısı çektik. Derken Hayber günü evcil eşek sürüsü içine düştük ve hemen onları keserek (pişirmeye koyulduk). Kazanlar kaynayınca Rasılullah'ın çağırtmacı; kazanları devirin ve sakın eşeklerin etlerinden hiçbir şey yemeyin diye seslendi. Bir takım insanlar ganimet henüz beşe taksim edilmediği için Hz. Peygamber (sav) evcil eşekleri yememizi yasakladı dedi. Diğer bir kısmı da, Hz. Peygamber (sav) eşek etlerini yememizi kesin olarak yasakladı dedi."


    Öneri Formu
3470 M005011 Müslim, Sayd ve Zebaih, 27

Bize Fadl b. Yakub, ona Abdullah b. Cafer er-Rakkî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona Saîd b. Übeydullah es-Sakafî, ona Bekir b. Abdullah el-Müzenî ve Ziyâd b. Cübyr, onlara da Cübeyr b. Hayye şöyle demiştir: Ömer müşriklerle savaşmaları için İran'ın büyük şehirleri üzerine ordular gönderdi. (Yapılan savaşlarda) Hürmüzân Müslüman oldu. Bunun üzerine Ömer “ey Hürmüzân, şu (Fars, Isfahan, Azerbaycan) gazalarım hakkında sana danışmak istiyorum” dedi. Hürmüzân “evet, bu topraklarda yaşayan Müslüman düşmanları, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuşa benzer. Bu kuşun kanatlarından biri kırılsa, bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı üstünde durur. Öbür kanadı da kırılmış olsa bir başı ve iki ayağı ile yaşar durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da gider. İşte bu baş, Kisrâ'dır. Kanadın biri Kayser'dir, diğeri de Fâris'tir. Ey Müminlerin Emiri, Müslümanlara, Kisrâ üzerine yürümelerini emret” dedi. Bekir ve Ziyâd, Cübeyr b. Hayye'den rivayetle şöyle demişlerdir: Ömer bizi gaza için çağırdı ve başımıza Numan b. Mukarrin'i kumandan yaptı. Düşman diyarına varınca Kisrâ'nın kumandanı kırk bin asker ile karşımıza çıktı. Bir tercüman ayağa kalktı ve “içinizden bir kişi bana cevap versin” dedi. Bunun üzerine Muğîre “ne istersen sor” dedi. Tercüman “sizler kimsiniz?” dedi. Muğîre “biz Arap soyundan kimseleriz. Vaktiyle azgın bir eşkıyalık, zorlu bir belâ içinde yaşar, açlıktan hurma çekirdeği ve deri parçası yer, deve yününden ve kıldan elbise giyer, ağaçlara ve taşlara tapardık. Biz böyle bir vahşet ve cehalet içinde iken, göklerin ve yerlerin, şanı büyük, azameti yüce Rabbi, bize kendi aramızdan bir peygamber gönderdi. Biz O'nun anasını, babasını tanırız. Rabbimizin elçisi Peygamberimiz (sav) bize, bir olan Allah'a inanıncaya ya da cizye ödeyinceye kadar, sizinle savaşmamızı emretti ve Rabbimizin şu mesajını iletti: Bizden şehit olanlar, benzeri asla görülmemiş nimetlerle dopdolu olan cennete gidecek. Gazi olup hayatta kalanlar ise size sahip olacaklardır.


    Öneri Formu
30718 B003159 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Bize Muhammed b. Yusuf (b. Vakıd b. Osman), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde (b. Husayb), ona da babası (Amir b. Husayb b. Abdulla hb. Haris b. A'rec) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) birini ordunun başına komutan olarak atadığı zaman ona şöyle emrederdi: "Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman onlara şu üç alternatiften birisini teklif et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Önce onları İslam'a davet et. Eğer davetine icabet ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. İslam'a girmeyi kabul edenlere kendi yurtlarından çıkıp muhacirlerin yurdu (olan Medine'ye) gelmeleri teklifinde bulun. Onlara Medine'ye gelmeleri durumunda oradaki muhacirlerin sahip oldukları haklara ve sorumluluklara sahip olacaklarını bildir. Bunu kabul etmezlerse Müminlere uygulanan Allah'ın hükümlerinin kendilerine de uygulandığı bedevî Müslümanlarla aynı konumda olacaklarını, Müslümanlarla birlikte düşmana karşı cihad etmeleri dışında kendilerine ganimetten ve feyden herhangi bir pay ayrılmayacağını belirt. Yok eğer İslamı kabul etmezlerse onlardan cizye vermelerini iste. Bunu kabul ederlerse onlardan cizye al ve onlara dokunma. Cizye teklifini reddederlerse Allah'tan sana yardım etmesini dile ve onlarla savaş. (Savaş esnasında) bir kalede bulunanları kuşatırsan ve kaledekiler, kendilerini Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına almanı isterlerse onları Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına alma. Kendinin, babanın veya arkadaşlarının can ve mal güvencesi altına al. Zira (hataen de olsa) Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanızdansa kendinizin ve babalarınızın verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanız daha iyidir. Yine savaş esnasında bir kaleyi kuşatırsan ve kaledekiler Allah'ın hükmüne tabi olmayı kabul ederlerse onlara Allah'ın hükmünü uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmediğini bilemezsin. Sonra da onlar hakkında uygun gördüğün şekilde hükmet.


    Öneri Formu
44185 DM002486 Darimi, Siyer, 8

Bize Fadl b. Yakub, ona Abdullah b. Cafer er-Rakkî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona Saîd b. Übeydullah es-Sakafî, ona Bekir b. Abdullah el-Müzenî ve Ziyâd b. Cübyr, onlara da Cübeyr b. Hayye şöyle demiştir: Ömer müşriklerle savaşmaları için İran'ın büyük şehirleri üzerine ordular gönderdi. (Yapılan savaşlarda) Hürmüzân Müslüman oldu. Bunun üzerine Ömer “ey Hürmüzân, şu (Fars, Isfahan, Azerbaycan) gazalarım hakkında sana danışmak istiyorum” dedi. Hürmüzân “evet, bu topraklarda yaşayan Müslüman düşmanları, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuşa benzer. Bu kuşun kanatlarından biri kırılsa, bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı üstünde durur. Öbür kanadı da kırılmış olsa bir başı ve iki ayağı ile yaşar durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da gider. İşte bu baş, Kisrâ'dır. Kanadın biri Kayser'dir, diğeri de Fâris'tir. Ey Müminlerin Emiri, Müslümanlara, Kisrâ üzerine yürümelerini emret” dedi. Bekir ve Ziyâd, Cübeyr b. Hayye'den rivayetle şöyle demişlerdir: Ömer bizi gaza için çağırdı ve başımıza Numan b. Mukarrin'i kumandan yaptı. Düşman diyarına varınca Kisrâ'nın kumandanı kırk bin asker ile karşımıza çıktı. Bir tercüman ayağa kalktı ve “içinizden bir kişi bana cevap versin” dedi. Bunun üzerine Muğîre “ne istersen sor” dedi. Tercüman “sizler kimsiniz?” dedi. Muğîre şöyle cevap verdi: “biz Arap soyundan kimseleriz. Vaktiyle azgın bir eşkıyalık, zorlu bir belâ içinde yaşar, açlıktan hurma çekirdeği ve deri parçası yer, deve yününden ve kıldan elbise giyer, ağaçlara ve taşlara tapardık. Biz böyle bir vahşet ve cehalet içinde iken, göklerin ve yerlerin, şanı büyük, azameti yüce Rabbi, bize kendi aramızdan bir peygamber gönderdi. Biz O'nun anasını, babasını tanırız. Rabbimizin elçisi Peygamberimiz (sav) bize, bir olan Allah'a inanıncaya ya da cizye ödeyinceye kadar, sizinle savaşmamızı emretti ve Rabbimizin şu mesajını iletti: Bizden şehit olanlar, benzeri asla görülmemiş nimetlerle dopdolu olan cennete gidecek. Gazi olup hayatta kalanlar ise size sahip olacaklardır.”


    Öneri Formu
280489 B003159-2 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona da Amr şöyle demiştir: Ben, hicretin yetmişinci yılında -Mus'ab b. Zübeyir'in Basra ahalisiyle hac yaptığı yılda-, Zemzem merdivenlerinin yanında Câbir b. Zeyd ve Amr b. Evs ile birlikte oturuyordum. Bu sırada Becâle, bu ikisine şöyle demiştir: Ben Ahnef b. Kays'ın amcası olan Basra Valisi Cez b. Muâviye'nin kâtibiydim. Bize ölümünden bir sene evvel Ömer b. Hattâb'ın mektubu geldi. Bu mektupta, Mecûsîler arasında, (anne, kız kardeş gibi) kendisine dinen nikahı düşmeyen kimselerle evlenmiş olanları boşatıp birbirinden ayırın diye yazıyordu. Ömer sırada Mecusilerden henüz daha cizye almıyordu.


    Öneri Formu
30670 B003156 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Ebû Mûsâ der ki: Bize Hâşim b. Kasım, ona İshak b. Saîd, ona da babası (Saîd b. Amr) şöyle rivayet etmiştir: Ebu Hureyre (ra) “dinar, dirhem almayacağınız zaman hâliniz nice olur?” dedi. Kendisine “ey Ebu Hureyre, sen böyle bir şeyin olacağını nasıl düşünürsün?” denildi. Bunun üzerine Ebu Hureyre “evet, Ebu Hureyre'nin nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben size sözü doğru ve tasdik edilenin sözünü (bildiriyorum)” dedi. “neden altın gümüş alamayacağız?” diye sordular. Ebu Hureyre “Allah'ın ve Rasulü'nün verdiği söz ve güvenceler ihlal edilir. O zaman da Aziz ve Celil Allah zimmilerin kalplerini sıkıca bağlar ve bu sebeple onlar ellerindekini vermezler” diye cevap verdi.


    Öneri Formu
31046 B003180 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 17


Açıklama: İsnadın tamamı için bk. B003156.

    Öneri Formu
30678 B003157 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1


    Öneri Formu
18898 D003053 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 32, 34