257 Kayıt Bulundu.
Biz Abdullah b. Yusuf, ona İbn Vehb, ona Saîd b. Ebu Eyyûb, ona Ebu Akîl şöyle rivayet etmiştir: Ebu Akîl, dedesi Abdullah b. Hişâm'la beraber, (daha sonra satmak üzere) gıda maddesi satın almak için (gittikleri) çarşıdan çıkıyorlardı. (veya satış yapmak için çarşıya giriyorlardı.) Bu sırada Ebu Akîl'in dedesi yiyecek bir şey satın aldı. Aniden İbnu'z-Zubeyr ve İbn Ömer karşısına çıktı ve "Bizi de ticaretine ortak et! Çünkü Allah'ın Resulü, senin bereketli bir hayat sürdürmen için dua etmişti" dediler. Gerçekten dedem bazen tam bir deve yükü kâr elde eder ve evine gönderirdi.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Ebu's-Selc – Bu kişi Bağdatlıdır. Künyesi Ebu Abdullah'tır ve Ahmed b. Hanbel’in arkadaşıdır-, ona Yunus b. Muhammed, ona Said b. Zerbî, ona da Asım el-Ahvel ve Sabit, Enes’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), mescide girdi ve bir adam namaz kılmış duâ ediyor ve şöyle diyordu: 'Ey Allah’ım senden başka ilah yoktur, ancak sen varsın! Sen bol bol verensin. Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, Ey celal ve ikram sahibi'. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz? Bu kişi Allah’a ism-i azamıyla duâ etmiştir. Bununla duâ edildiğinde Allah kabul eder ve bir şey istenildiğinde Allah verir" buyurdu. Ebu İsa (et-Tirmizî), Sabit'in Enes’den naklettiği bu hadisin garîb olduğunu ve hadisin başka isnadla Enes'ten rivayet edildiğini söylemiştir.
Bize Mahmud b. Ğaylan, ona Veki, ona Süfyan, ona el-Cüreyrî, ona Ebu Verd, ona da Leclâc, Muaz b. Cebel'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Nebi (sav), bir adamın şöyle dua ettiğini işitti: 'Allah’ım senden nimetin tamamını isterim.' Bunun üzerine Rasulullah (sav), "Nimetin tamamı hangi şeydir" diye sordu. Bu kişi 'Bu benim kendisinden hayır ümit ettiğim duamdır' dedi. Rasulullah (sav): "Nimetin tamamı Cennete giriş ve Cehennem’den de kurtuluştur." buyurdu. Yine Rasulullah (sav) bir adamın: 'Ya zelcelali ve'l-ikrâm (Ey celal ve ikram sahibi (Allah'ım)' dediğini işitti ve bunun üzerine "Duan kabul edilecek, dilekte bulun!" dedi. Yine Nebi (sav) bir adamın: 'Allah’ım senden sabır isterim' dediğini duydu ve: "Sen Allah’tan bela ve imtihan istemiş oldun, ondan afiyet dile!" buyurdu. Bize Ahmed b. Menî, ona İsmail b. İbrahim, ona el-Cüreyrî bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Ebu İsa (et-Tirmizî): 'Bu hadis hasendir' demiştir.
Bize Halef b. Hişâm ve Ebu'r-Rabî, onlara Hammad b. Zeyd, ona Eyyub, ona da Ebu Osman, Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik... (Eyyub) Asım'ın hadisinin benzerini şöyle rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize İbn Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Said el-Eşecc, onlara Hafs b. Ğiyâs, ona da Âsım bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize İbn Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Said el-Eşecc, onlara Hafs b. Ğiyâs, ona da Âsım'dan naklen bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Fudayl ve Ebu Muâviye, onlara Âsım, ona da Ebu Osman, Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir ve İbn Nümeyr, onlara Musa el-Cühenî, T Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr – hadis onun lafızlarıyla aktarılmıştır- ona babası, ona Musa el-Cühenî, ona da Mus‘ab b. Sa‘d, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir bedevi Resulullah’a (sav) gelerek: Bana sürekli okuyacağım bir dua öğret! dedi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "'Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. Allah en büyüktür. (O'nu) büyük olarak anarım. Allah'a çok hamdolsun, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı tenzih ederim. Güç ve kuvvet ancak aziz, hakim olan Allah'a mahsustur' de!". Bedevi: Bunlar Rabbim için; ya kendim için nasıl dua edeyim? diye sordu. "'Allah'ım! Beni affet! Bana merhamet et! Bana hidayet ver! Ve beni rızıklandır!' de." buyurdular. Musa: "'Bana afiyet ver!' ifadesinin rivayette yer alıp almadığı hususunda şüphe ediyorum ve kesin olarak bilmiyorum." demiştir. İbn Ebu Şeybe rivayetinde Musa'nın bu sözüne yer vermemiştir.
Bize Mahmud b. Ğaylan, ona el-Müemmel, ona Hammad b. Seleme, ona Humeyd, ona da Enes, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ya ze'l-celâli ve'l-ikrâm (Ey celal ve ikram sahibi (Allah'ım)!” duâsına çokça devam ediniz.” Tirmizî: Bu hadis garib olup mahfuz değildir. Bu hadis şu isnadla da rivayet edilmiştir: Hammad b. Seleme, ona Humeyd, ona el-Hasan ona da en-Nebî (sav). Bu isnad daha sahihtir. Zira senedde yer alan Müemmil hata etmiş ve Hammâd'ın Humeyd’den, onun da Enes’den rivayet ettiğini söylemiştir. Oysaki bu hususta ona mutabaatta bulunan (onu destekleyen) başka bir rivayet yoktur.
Açıklama: Tirmizî'nin daha sahih olduğunu ifade ettiği rivayet mürseldir. Zira Hasan el-Basrî ile Hz Peygamber arasında yer alan sahabenin adı zikredilmemektedir.
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik, ona Yahyâ b. Saîd, ona da Muhammed b. İbrahim et-Teymî, Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) yanı başında uyumaktaydım. Geceleyin onu yanımda bulamadım, elimle araştırdığımda elim ayaklarına dokundu; secde vaziyetinde şöyle dua etmekteydi: "Gazabından hoşnutluğuna, cezalandırmandan bağışlanmana sığınırım, seni nasıl öveceğimi bilemem, sen kendini övdüğün gibisin." Tirmizî: Bu hasen bir hadistir. Farklı bir isnadla Âişe’den rivâyet edilmiştir. Bize Kuteybei ona Leys ona Yahya b. Saîd bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: "Senden sana sığınırım, Seni nasıl öveceğimi bilemem".