204 Kayıt Bulundu.
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir: Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir. Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir. Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir: Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir. Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir. Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona da Urve b. Zubeyir şöyle rivayet etmiştir: Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh edin" (Nisâ, 2-3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ayette kast edilen, velisinin velayeti altında olan yetim kızlardır. Velisi o kızla, dengi olan kadınlara verilmesi teamül olan mehirden daha az bir mehir vererek evlenmek ister. İşte bu velilere, mehirlerini en üst derecede verme konusunda adaleti gözetmedikçe, velayeti altındaki yetim kızlarla nikâhlanmaları yasaklanmış ve onların dışında başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir. Âişe, devamla der ki: Sonra insanlar bu ayetin inmesinin ardından, Rasulullah'tan fetva istediler. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allah "Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor" (Nisâ, 127) ayetini indirdi. Âişe der ki: Allah bu ayetin içinde şunu da beyan etti: Yetim kız güzellik ve mal sahibi olduğu zaman, velileri onunla nikâhlanmayı arzu ediyor, ama ona, akranlarının mehrine denk, üst seviyede bir mehir vermiyor. Öte yandan yetim kızın malı ve güzelliği az olduğunda da onunla evlenmekten vazgeçip başka kadınları arıyorlar. Râvî der ki: Nasıl ki onlar malı ve güzelliği az olduğunda, onlarla evlenmekten vazgeçiyorlarsa, o zaman malından ve güzelliğinden dolayı nikâhlanmayı arzu ettikleriyle de, yeterli mehir vererek adaleti sağlayıp onlara hakkını tam verdikten sonra evlenebilirler.
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona da Süleyman el-Ahvel şöyle rivayet etmiştir: Mücâhid, İbn Abbâs'a “Sâd Sûresi'nde secde ayeti var mı?” diye sordu, İbn Abbas da “evet vardır” cevabını verdikten sonra, "Biz ona (yani İbrahim'e) İshâk'a ve Yakub'a ihsan ettik ve her birini hidayete erdirdik..." (Enâm, 84) ayetinden başlayarak "o hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup o yola uy" (Enâm, 90) ayetine kadar okudu, ardından “o da (yani Davud (as) kendisine uyulan peygamberlerdendir” dedi. Yezid b. Harun, Muhammed b. Ubeyd ve Sehl b. Yusuf bu hadisi Avvâm'dan, o Mücahid'den şu eklemeyle rivayet etmişlerdir: “Ben İbn Abbâs'a bunu sordum” o da “Peygamberiniz de burada sayılan peygamberlere uyması emredilen kimselerdendir” dedi.
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona da Süleyman el-Ahvel şöyle rivayet etmiştir: Mücâhid, İbn Abbâs'a “Sâd Sûresi'nde secde ayeti var mı?” diye sordu, İbn Abbas da “evet vardır” cevabını verdikten sonra, "Biz ona (yani İbrahim'e) İshâk'a ve Yakub'a ihsan ettik ve her birini hidayete erdirdik..." (Enâm, 84) ayetinden başlayarak "o hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup o yola uy" (Enâm, 90) ayetine kadar okudu, ardından “o da (yani Davud (as) kendisine uyulan peygamberlerdendir” dedi. Yezid b. Harun, Muhammed b. Ubeyd ve Sehl b. Yusuf bu hadisi Avvâm'dan, o Mücahid'den şu eklemeyle rivayet etmişlerdir: “Ben İbn Abbâs'a bunu sordum” o da “Peygamberiniz de burada sayılan peygamberlere uyması emredilen kimselerdendir” dedi.