48 Kayıt Bulundu.
Bize Hasan b. Ahmed el-Harrânî, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Culâh (b. Abdullah), ona Abdullah b. Saîd el-Mahzûmî, ona Muğira b. Ebu Burde, ona babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa), ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etti: "Müdlic oğullarından bir grup adam Rasulullah'a (sav) geldi ve 'Ya Rasulullah! Bizler (geçimini denizcilikle sağlayan veya balık tutmak için denize açılan) şu denizin ahalisiyiz. Sal üzerinde avcılık yaparız. Bu sebeple bir-iki gün, üç-dört gün denize açılırız. Yanımıza da dudaklarımız için (yani içmek için) biraz tatlı su alırız. Bu (tatlı su) ile abdest alırsak, canlarımızın (tehlikeye düşmesinden) korkuyoruz. Şayet canlarımızı tercih eder ve deniz (suyundan) abdest alırsak, bundan dolayı da gönüllerimizde (huzursuzluk) hissediyor ve onun temiz olmamasından korkuyoruz' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Deniz suyundan abdest alınız. Çünkü onun suyu temiz, ölüsü de helaldir' buyurdu."
Bize Muhammed b. Mübârek, ona Malik, ona Safvân b. Süleym, ona Ezrak sülâlesinden Saîd b. Seleme, ona Abdüddâr oğullarından bir adam olan Muğira b. Ebu Bürde, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Rasulullah'a (sav) 'Bizler, yanımızda az bir su ile denize açılıyoruz. Şayet biz bu su ile abdest alırsak, susarız. Acaba deniz suyundan abdest alabilir miyiz?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir' buyurdu."
Bize Abdülcebbar b. Ala, ona Süfyan, ona Amr, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Komutanımız Ebu Ubeyde b. Cerrah olduğu halde Rasulullah (sav) bizi üç yüz süvari ile Kureyş kervanını gözlememiz için sevk etti. Sahil (şeridinde) on beş gün boyunca kaldık da pek şiddetli bir açlığa yakalandık. (Bundan dolayı) ağaç yaprakları (الْخَبَطَ) yedik! Bundan ötürü bu ordu, Ceyşü'l-habat olarak isimlendirildi. Deniz (kıyısına) amber denilen büyük bir balık vurdu. O beş gün boyunca ondan yedik ve yağından yağlandık. Sonunda gücümüz kuvvetimiz yerine geldi. Ebu Ubeyde onun kaburga kemiklerinden birisini alıp dikti, ardından ordudaki en uzun adama ve en uzun deveye baktı. (Adamı) deveye bindirdi de (adam) onun altından geçiverdi! Gözlerinin içine de bir grup oturuverdi. Gözünün yağından şu kadar testi yağ çıkardık. Beraberimizde bir kap hurma vardı. Ebu Ubeyde bizden her bir adama bir avuç verirdi. Ardından bize birer birer hurma verdi. (Hurmalar) bittiğinde kaybettiğini bulduk."
Bize Müsedded ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Amr, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ubeyde komutan olarak atandığı hâlde Ceyşü'l-habat gazasına çıktık ve şiddetli bir açlığa yakalandık. Sonra benzerini görmediğimiz amber denilen büyük bir balık denize vurdu. On beş gün boyunca ondan yedik. Ebu Ubeyde onun kemiklerinden birini aldı da bir süvari altından geçiverdi."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Amr, ona da Câbir şöyle rivayet etmiştir: "Komutanımız Ebu Ubeyde b. Cerrâh olduğu halde Rasulullah (sav) bizi üç yüz süvari ile Kureyş kervanını gözlememiz için sevk etti. Pek şiddetli bir açlığa yakalandık. Öyle ki ağaç yaprakları (الْخَبَطَ) yedik! Bundan ötürü bu ordu, “Ceyşü'l-habat” olarak isimlendirildi. Deniz kıyısına amber denilen büyük bir balık vurdu. on beş gün boyunca ondan yedik ve yağından yağlandık. Sonunda gücümüz kuvvetimiz yerine geldi. Ebu Ubeyde onun kaburga kemiklerinden birisini alıp onu dikti de altından bir süvari geçiverdi. İçimizde bir adam vardı. Açlık katlanılamaz hale geldiğinde üç dece kesiverdi. Sonra üç deve daha kesti! Ardından Ebu Ubeyde ona (deve kesmeyi) yasakladı."
Bize Muhammed b. Mübârek, ona Malik, ona Safvân b. Süleym, ona Ezrak sülâlesinden Saîd b. Seleme, ona Abdüddâr oğullarından bir adam olan Muğira b. Ebu Bürde, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Rasulullah'a (sav) 'Bizler, yanımızda az bir su ile denize açılıyoruz. Şayet biz bu su ile abdest alırsak, susarız. Acaba deniz suyundan abdest alabilir miyiz?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir' buyurdu."