301 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası (Muaz b. Muaz), ona Şube, ona Adî b. Sabit, ona da Bera ve Abdullah b. Ebu Evfa şöyle rivayet etmiştir: "Hayber günü biz evcil eşeklere denk geldik (ve onları kesip) pişirmeye koyulduk. O sırada Hz. Peygamber'in (sav) çağırtmacı; tencereleri dökünüz diye seslendi."
Açıklama: Konunun daha geniş açıklaması için İM003192 ve B003155 numaralı hadislere bakınız.
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona Muhammed b. Cafer b. Zübeyir, ona da Urve b. Zübeyr, Aişe'den naklen şöyle demiştir: "Kurayza oğullarından sadece bir kadın öldürüldü. Rasulullah (sav) da onların erkeklerini kılıçtan geçirirken o kadın, benim yanımda kahkahalar atarak, katıla katıla gülüyordu. Derken tellal 'falanca kadın nerede?' diye bağırdı. (Kadın), 'benim' dedi. Ben, 'senin derdin de nedir?' dedim. (Kadın), 'yapacağımı yaptım' dedi. Biri onu götürdü de boynu vuruldu. Öldürüleceğini bildiği halde kahkahalarla katıla katıla gülen bu kadının şaşılacak halini hala unutmuş değilim."
Açıklama: Bildirildiğine göre söz konusu kadın, Hz. Peygamber'e (sav) küfretmiştir (Avnu'l-Ma'bûd, VII, 238).
Bize Züheyr b. Harb, ona Dahhâk b. Mahled, ona İbn Cüreyc; (T) Bize Muhammed b. Râfi, -hadisin lafzı ona aittir- ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona Cabir b. Abdullah, ona da Ömer b. Hattâb, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İçerisinde Müslümanlardan başka kimse kalmayıncaya dek, muhakkak Yahudi ve Hristiyanları Arap yarımadasından çıkaracağım."
Bize İshak b. İbrahim ve İshak b. Mansur, o ikisine Nadr b. Şümeyl, oma Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Hayber'i fethetmek üzere geldiği gün 'Biz bir düşman topluluğuna vardık mı uyarılanların sabahı ne kötü olur' buyurdu."
Bize Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyin, ona Abdulavhid b. Ziyad, ona Süleyman eş-Şeybâni, ona da Abdullah b. Ebu Evfa şöyle rivayet etmiştir: "Hayber'de birkaç gece süren açlık sıkıntısı çektik. Derken Hayber günü evcil eşek sürüsü içine düştük ve hemen onları keserek (pişirmeye koyulduk). Kazanlar kaynayınca Rasılullah'ın çağırtmacı; kazanları devirin ve sakın eşeklerin etlerinden hiçbir şey yemeyin diye seslendi. Bir takım insanlar ganimet henüz beşe taksim edilmediği için Hz. Peygamber (sav) evcil eşekleri yememizi yasakladı dedi. Diğer bir kısmı da, Hz. Peygamber (sav) eşek etlerini yememizi kesin olarak yasakladı dedi."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir, ona Şeybânî şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah b. Ebu Evfâ'ya evcil eşek etinin yenme durumunu sordum, şöyle dedi: Biz Hayber'de birkaç gece süren açlık sıkıntısı çektik. Derken (Hayber) şehrinden çıkan evcil eşek sürüsü içine düştük ve hemen onları keserek (pişirmeye koyulduk). Kazanlarımız kaynıyordu ki Rasılullah'ın (sav) çağırtmacı; kazanları devirin ve sakın eşeklerin etlerinden hiçbir şey yemeyin diye seslendi." [Şeybânî der ki: (Ben Abdullah b. Ebu Evfa'ya), yasağın mahiyeti neydi diye sordum. O da; biz aramızda bunu konuştuk ve Hz. Peygamber (sav) evcil eşek etini hem kesin olarak hem de ganimet beşte bire taksim edilmediği için yasakladı dedik.]
Bize Muhammed b. Beşşar (b. Osman), ona Abdurrahman b. Mehdî (b. Hassân b. Abdurrahman), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde (b. Husayb), ona da babası (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) birini ordunun başına komutan olarak görevlendirdiğinde ona kendisinin Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesini, yanındaki Müslümanlara da iyi muamelede bulunmasını emreder ve "Allah'ın adıyla ve Allah yolunda savaşın. Allah'ı inkar edenlerle çarpışın. (Elde edeceğiniz ganimetten hakkınız olmayan) herhangi bir şeyi almayın. (Yapacağınız herhangi bir) anlaşmayı bozmayın. Düşmanlarınızı öldürdükten sonra onlara müsle (gözlerini oymak, kulaklarını veya burunlarını kesmek gibi şeyler) yapmayın. Hiç bir çocuğu öldürmeyin. Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman (ordu komutanı olarak) onlara şu üç alternatiften birisini teklif et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Önce onları İslam'a ve kendi yurtlarından çıkıp muhacirlerin yurdu (olan Medine'ye) gelmeye davet et. Onlara Medine'ye gelmeleri durumunda oradaki muhacirlerin sahip oldukları haklara ve sorumluluklara sahip olacaklarını bildir. Medine'ye gelmeyi kabul etmezlerse bedevî Müslümanlarla aynı konumda olacaklarını, onlarla aynı muameleye tabi tutulacaklarını ve cihad etmeleri dışında kendilerine ganimetten ve feyden herhangi bir pay ayrılmayacağını belirt. (Eğer İslamı) kabul etmezlerse Allah'tan sana yardım etmesini dile ve onlarla savaş. (Savaş esnasında) bir kaleyi kuşatırsan ve kalediker, kendilerini Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına almanı isterlerse onları Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına alma. Kendinin veya arkadaşlarının can ve mal güvencesi altına al. Zira (hataen de olsa) Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanızdansa kendinizin ve arkadaşlarınızın verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanız daha iyidir. Yine savaş esnasında bir kalede bulunanları kuşatırsan ve kaledekiler kendilerine Allah'ın hükümlerini uygulamanı isterlerse onlara Allah'ın hükmünü uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmediğini bilemezsin." buyururdu. (Rasulullah (sav) burada aktarılan ifadelerin aynısı) veya bir benzerini kullanmıştır. Ebu İsa (et-Tirmizî) bu konuda Numan b. Mukarrin'den rivayet edilen bir hadisin de bulunduğunu ve Büreyde'nin yukarıdaki hadisinin hasen sahih olduğunu söylemiştir. Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ahmed, ona Süfyan, ona da Alkame b. Mersed, aynı muhtevaya sahip benzer bir hadisi "Eğer kabul etmezlerse onlardan cizye al. Şayet bunu da kabul etmezlerse Allah'tan onlara karşı sana yardım etmesini dile." ziyadesiyle rivayet etmiştir. Yine Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadisi Veki' ve başkaları Süfyan'dan rivayet etmiştir. Aynı hadisi Muahmmed b. Beşşar'ın dışında başka birisi Abdurrahman b. Mehdî'den rivayet etmiş ve bu rivayetinde düşmandan cizye isteme meselesini zikretmiştir.
Bize Abdurrezzak, ona İbn Cureyc ona da Âmir b. Abdurrahman b. Nistân Hayber hakkında şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav), Hayber'i bütün ekinler ve hurma bahçeleri kendisine ait olarak fethetti. Hz. Peygamber (sav) ve ashabı hiç kimseyi esir almadı. Hz. Peygamber (sav), Yahudilerle iş gücü onlardan olmak kaydıyla hurmaların yarısını vermeleri ve Allah ve Rasul'ünün ortaya koyduğu (şartları) kabul etmeleri koşuluyla sulh yaptı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), İbn Ravâha'yı hasat edilen meyveleri miktarını Yahudilerin yanında tespit etmesi için gönderdiğinde ve onları muhayyer bıraktığında seçme imkanı verdiğinde Yahudiler hurmaları aldılar. Hz. Peygamber'in (sav) sulh antlaşmasından itibaren, Ömer Yahudileri Hayber'den çıkartına kadar Hayber, Yahudilerinde elinde kalmaya devam etti. Ömer onları çıkartınca Yahudiler “Hz. Peygamber (sav), bizimle şu ve şu şartlar üzerine antlaşma yapmadı mı?” dediler. Ömer de “Evet, Allah'ın ve Resulünün ortaya koyduğu (şartları) kabul etmeniz üzerine antlaşma yaptı. İşte bu antlaşma benim için aşikar olduğu anda sizi çıkartıyorum” dedi. Ömer onları Hayber'den çıkarttı ve araziyi Hz. Peygamber'le (sav) birlikte Hayber'in fethine katılan Müslümanlar arasında taksim etti ve Hayber'in fethine katılmayanlara her hangi bir şey vermedi. Sonra Ömer “şu andan itibaren Hayber'in sahipleri Müslümanlardır, orada hiç bir Yahudi kalmamıştır” dedi. [İbn Cüreyc der ki: Bana Abdullah b. Abîd b. Umeyr Hz. Peygamber'in (sav) Hayber Yahudileriyle iş yükü onlara, hurmalar da yarı yarıya paylaşılmak kaydıyla anlaşma yaptığını rivayet etti.]