Açıklama: Kölenin iki kat mükâfat alması, hadîste de ifâde edildiği üzere iki görevini de hakkıyla yerine getirmesinden dolayıdır. Hem efendisine karşı dürüst ve samimi davrandığı ve hem de Rabbine lâyıkı veçhile kullukta bulunduğundan dolayıdır.
Kâ’b’ın “Ona hesap yoktur…” sözü de, Allah’ın ve efendisinin hakkını yerine getiren kölenin alacağı sevabın büyüklüğünü belirtmektedir. Onun sevabı çoktur, günahı kalmaz ve hesaba da çekilmez demektir. Bu onun şahsî kanâatidir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de de kitabı sağ eline verilen insanın kolay bir hesaba çekileceği belirtilmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1552, M004322
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِذَا أَدَّى الْعَبْدُ حَقَّ اللَّهِ وَحَقَّ مَوَالِيهِ كَانَ لَهُ أَجْرَانِ."
[قَالَ فَحَدَّثْتُهَا كَعْبًا فَقَالَ كَعْبٌ لَيْسَ عَلَيْهِ حِسَابٌ وَلاَ عَلَى مُؤْمِنٍ مُزْهِدٍ.]
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Hem Allah'ın hakkını hem de efendilerinin hakkını edâ eden kölenin iki kat mükâfat vardır."
[(Ebu Hureyre der ki:) Ben bu hadisi Ka'b'a söyledim, Ka'b da onun hesabı yoktur; malı az olan mü'minin de hesap yoktur dedi.]
Açıklama:
Kölenin iki kat mükâfat alması, hadîste de ifâde edildiği üzere iki görevini de hakkıyla yerine getirmesinden dolayıdır. Hem efendisine karşı dürüst ve samimi davrandığı ve hem de Rabbine lâyıkı veçhile kullukta bulunduğundan dolayıdır.
Kâ’b’ın “Ona hesap yoktur…” sözü de, Allah’ın ve efendisinin hakkını yerine getiren kölenin alacağı sevabın büyüklüğünü belirtmektedir. Onun sevabı çoktur, günahı kalmaz ve hesaba da çekilmez demektir. Bu onun şahsî kanâatidir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de de kitabı sağ eline verilen insanın kolay bir hesaba çekileceği belirtilmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Eymân 4322, /701
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Ahirete iman, mizan ve hesaplaşma
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
İstiaze, Allah'a sığınmak
Köle, kölenin mükafatı
Kölelik
KTB, İMAN
İmam Malik der ki: Bana şöyle rivayet edildi:
Abdullah b. Ömer kölesi ile otuz beş bin dirheme mukatebe anlaşması yaptı. Sonra onun borcunun son beş bin dirhemini almadı. İmam Malik der ki: Bizce efendisi ile mükatebe anlaşması yapan kölenin malı kendisine aittir. Anlaşmada şart koşulmamışsa çocuğu, mukateb olmaz. Yahya der ki: Ben İmam Malik'in şöyle dediğini duydum: Cariyesi kendisinden hamile olan bir köle ile efendisi mükatebe anlaşması yapsa, her ikisi de anlaşmayı yaparken cariyenin hamile olduğunu bilmese, bu çocuk babasına tabi olarak bu anlaşmanın içerisine girmez. Çocuk anlaşmaya dahil edilmediği için efendinin malı olur. Fakat cariye mükatebindir. Çünkü onun malıdır. İmam Malik, bir kadının oğluyla kocasına bir mukateb miras bırakması hakkında der ki: Bu durumda mükatep borcunu ödemeden ölürse, kocasıyla oğlu bu kölenin mirasını aralarında Allah'ın kitabına uygun şekilde bölüşürler. Eğer mükatep borcunu ödeyip ölürse bu mükatebin mirası, kadının oğlunun olur. Kocasının bu mirasta hakkı yoktur. İmam Malik, mükateb bir kölenin, kendi kölesi ile mükatebe anlaşması yapması konusunda şöyle der: Eğer mükatep köle, kendi kölesine yardım etmek istemişse, bu da kölesine ödeme kolaylığı yapmasından anlaşılıyorsa, bu anlaşma caiz değildir. Şayet mal elde arzusu ve talebiyle, borcunu ödemeye yardım etmesi, katkıda bulunması için yapmışsa, bu takdirde yaptığı anlaşma caiz olur. İmam Malik mükatebe cariyesiyle cinsel ilişkiye giren kimse konusunda şöyle der: Cariye hamile kaldığında, isterse, ümmü veled olur, dilerse mükatebe anlaşmasına bağlı kalır. Eğer cariye hamile olmamışsa mükateb olarak kalır. İmam Malik der ki: Bir kölede ortak olan iki kişi hakkında bizim ittifak ettiğimiz hüküm şöyledir: O iki kişiden herhangi biri ortağının izni ile ya da izinsiz köledeki hissesine karşılık mükatebe anlaşması yapamaz. Böyle bir anlaşmayı ikisi birlikte yapmaları gerekir. Çünkü mükateb olan köle, kendi değerinin yarısı olan kitabet borcunu öderse, bu anlaşma, kölenin tamamının azat olması akdine dönüşür ve mükatebe anlaşması yapan ortak, kölenin tamamının azat edilmesini isteyemez. Bu Rasulullah'ın (sav) "bir kimse bir köledeki hissesini azat ederse kölenin piyasa değeri onun namına tespit edilir (ve kalan hisseler ondan tahsil edilir)" buyruğuna aykırıdır. Eğer hissesinde mükatebe anlaşması yapan efendi, hükmün böyle olduğunu, mükatebin, borcunu ödediği anda ya da henüz ödemeden öğrenirse, mükatebden teslim aldığı parayı geri verir ve bu parayı diğer ortağıyla köledeki hisseleri oranında paylaşırlar. Kitabet anlaşması hükümsüz olur. Köle de daha önceki gibi ikisi arasında köle olarak kalır. İmam Malik der ki: İki kişi arasında ortak mükateb köleden, ortaklardan biri alacağını ertelese, diğeri de ertelemeyip alacağının bir kısmını tahsil ettikten sonra mükateb ölse ve borcuna kâfi gelmeyecek kadar mal bıraksa, ortaklar o malı alacakları miktarınca paylaşırlar. Her ortak kendi hissesi kadar alır. Eğer mükatep borcundan daha fazla mal bırakmışsa, ortaklar geri kalan alacaklarını aldıktan sonra arta kalanı aralarında eşit olarak paylaşırlar. Mükateb, borcunu ödemekten aciz kalırsa ve ortaklardan biri peşin olarak, diğer ortağından daha fazla almış ise, bu kişi, ortağının müsaadesiyle aldığı için, aldığı fazlalığı ortağına geri vermez ve köle aralarında (yine eskisi gibi) yarı yarıya ortak olarak kalır. Ortaklardan biri, mükatebten alacağından indirim yapsa, sonra diğer ortağı alacağının bir kısmını tahsil etse de, ileride mükateb borcunu ödeyemez hale gelse, köle aralarında ortak olarak kalır. Alacağının bir kısmını tahsil eden ortak, diğer ortağa gerisin geri hiçbir şey vermez. Çünkü alacağını almıştır. Bu mesele şuna benzer: İki kişinin ortak olarak bir adamdan alacağı vardır. Birisi alacağını tecil etmiş, diğeri tecil etmeyerek alacağının bir kısmını tahsil etmiştir. Sonra da borçlu iflas etmiştir. Alacağını tahsil eden ortak, tahsil etmeyen ortağa almış olduğu paradan hiçbir şey vermez.
Kitabet Borcunu Yüklenme Konusu: İmam Malik der ki: Bizce ittifakla hüküm şöyledir: Birden fazla köle, bir anlaşmada, hepsi birden mükatebe anlaşmasına tabi tutulursa, birbirlerine kefil olurlar ve birinin ölümüyle diğerlerinden hiçbir indirim yapılmaz. Mukateblerden biri “ben aciz kaldım” dese ve çalışmaktan vazgeçse, diğer ortakları onu gücü yettiği işlerde çalıştırabilirler. Bu şekilde borçlarını ödemekte yardımlaşırlar. Öyle ki bütün kölelerin, borçlarını ödeyip azat olmalarıyla o köle de azat olur. Ödemeyip köle olarak kalırlarsa, o da ötekilerle köle olur. İmam Malik der ki: Bir köleyle efendisi mükatebe anlaşması yapsa, kölenin ölmesi ya da borcunu ödemekten aciz olması halinde, Müslümanlar arasındaki teamül, başka birinin, kölenin borcunu üzerine alması şeklinde değildir. Çünkü bir kölenin, efendisine olan borcunu, efendi, kabullenenden alırsa, haksız yere almış olur. Mükatebi o şahsa satmış da olmaz. Mükatebin borcuna karşılık alınmış olan mal, o malı veren adamındır. Mükateb azat olmaz. Dolayısiyle o mal, efendinin azat edemediği bir kölenin karşılığında almış olduğu mal sayılır. Mükateb borcunu ödemekten âciz kalırsa efendisinin mülkiyetine köle olarak döner. Çünkü kitabet borcu, efendiye başkası tarafından ödenebilecek sabit bir borç değildir. Kitabet borcu öyle bir şeydir ki mükateb onu ödediği takdirde azat olur. Mükateb, borçlu olarak ölürse, efendisi alacaklılara kitabet alacağına karşılık ortak olmaz. Bu konuda alacaklılar efendiden önce gelirler. Kitabet borcunu ödeyemeyen kölenin, başka borçları da varsa efendisinin mülkiyetine köle olarak döner. Borçları bu kölenin zimmetinde sabit olur. Alacaklılar, alacaklarını kölenin bedeline mahsub ederek efendi ile kölede ortak olamazlar. İmam Malik der ki: Bir grup köle, birlikte tek bir kitabet anlaşması yapsalar, aralarında da birbirlerine varis olacak akrabalık bağları yoksa, bu köleler, ödemede birbirlerinden sorumludurlar. Kitabet borcunun tamamını ödeyinceye kadar hepsi köle olarak kalırlar. Bir kısmı azat olmaksızın, diğer bir kısmı azat olmaz, içlerinden biri ölür ve geride diğer kölelerin kitabet borçlarından daha fazla mal bırakırsa, o kölelerin borcunun tamamı bu maldan ödenir. Geriye fazla bir şey kalmamışsa, o da efendisinin olur. Bu fazlalığı, birlikte kitabet anlaşması yaptıkları diğer arkadaşları alamazlar. Diğer mükateblerin kitabet borçları ölenin malından hisselerine göre ödendikten sonra sıra efendiye gelir. Çünkü ölen onların borcunun ödeme sorumluluğunu üzerine almıştır. Onlara, ölenin malından azat olabilecekleri kadar ödemeleri lâzım gelir. Ölen mükatebin kitabet akdi yapılırken doğmamış ve kitabet anlaşmasına girmemiş hür bir çocuğu varsa, babasına varis olamaz. Çünkü mükateb ölünceye kadar azat edilmemiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37322, MU001495
Hadis:
قَالَ مَالِكٌ وَقَدْ بَلَغَنِى أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَاتَبَ غُلاَمًا لَهُ عَلَى خَمْسَةٍ وَثَلاَثِينَ أَلْفَ دِرْهَمٍ ثُمَّ وَضَعَ عَنْهُ مِنْ آخِرِ كِتَابَتِهِ خَمْسَةَ آلاَفِ دِرْهَمٍ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا أَنَّ الْمُكَاتَبَ إِذَا كَاتَبَهُ سَيِّدُهُ تَبِعَهُ مَالُهُ وَلَمْ يَتْبَعْهُ وَلَدُهُ إِلاَّ أَنْ يَشْتَرِطَهُمْ فِى كِتَابَتِهِ . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ فِى الْمُكَاتَبِ يُكَاتِبُهُ سَيِّدُهُ وَلَهُ جَارِيَةٌ بِهَا حَبَلٌ مِنْهُ لَمْ يَعْلَمْ بِهِ هُوَ وَلاَ سَيِّدُهُ يَوْمَ كِتَابَتِهِ فَإِنَّهُ لاَ يَتْبَعُهُ ذَلِكَ الْوَلَدُ لأَنَّهُ لَمْ يَكُنْ دَخَلَ فِى كِتَابَتِهِ وَهُوَ لِسَيِّدِهِ فَأَمَّا الْجَارِيَةُ فَإِنَّهَا لِلْمُكَاتَبِ لأَنَّهَا مِنْ مَالِهِ . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ وَرِثَ مُكَاتَبًا مِنِ امْرَأَتِهِ هُوَ وَابْنُهَا إِنَّ الْمُكَاتَبَ إِنْ مَاتَ قَبْلَ أَنْ يَقْضِىَ كِتَابَتَهُ اقْتَسَمَا مِيرَاثَهُ عَلَى كِتَابِ اللَّهِ وَإِنْ أَدَّى كِتَابَتَهُ ثُمَّ مَاتَ فَمِيرَاثُهُ لاِبْنِ الْمَرْأَةِ وَلَيْسَ لِلزَّوْجِ مِنْ مِيرَاثِهِ شَىْءٌ . قَالَ مَالِكٌ فِى الْمُكَاتَبِ يُكَاتِبُ عَبْدَهُ قَالَ يُنْظَرُ فِى ذَلِكَ فَإِنْ كَانَ إِنَّمَا أَرَادَ الْمُحَابَاةَ لِعَبْدِهِ وَعُرِفَ ذَلِكَ مِنْهُ بِالتَّخْفِيفِ عَنْهُ فَلاَ يَجُوزُ ذَلِكَ وَإِنْ كَانَ إِنَّمَا كَاتَبَهُ عَلَى وَجْهِ الرَّغْبَةِ وَطَلَبِ الْمَالِ وَابْتِغَاءِ الْفَضْلِ وَالْعَوْنِ عَلَى كِتَابَتِهِ فَذَلِكَ جَائِزٌ لَهُ . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ وَطِئَ مُكَاتَبَةً لَهُ إِنَّهَا إِنْ حَمَلَتْ فَهِىَ بِالْخِيَارِ إِنْ شَاءَتْ كَانَتْ أُمَّ وَلَدٍ وَإِنْ شَاءَتْ قَرَّتْ عَلَى كِتَابَتِهَا فَإِنْ لَمْ تَحْمِلْ فَهِىَ عَلَى كِتَابَتِهَا . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِى الَعَبْدِ يَكُونُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ إِنَّ أَحَدَهُمَا لاَ يُكَاتِبُ نَصِيبَهُ مِنْهُ أَذِنَ لَهُ بِذَلِكَ صَاحِبُهُ أَوْ لَمْ يَأْذَنْ إِلاَّ أَنْ يُكَاتِبَاهُ جَمِيعًا لأَنَّ ذَلِكَ يَعْقِدُ لَهُ عِتْقًا وَيَصِيرُ إِذَا أَدَّى الْعَبْدُ مَا كُوتِبَ عَلَيْهِ إِلَى أَنْ يَعْتِقَ نِصْفُهُ وَلاَ يَكُونُ عَلَى الَّذِى كَاتَبَ بَعْضَهُ أَنْ يَسْتَتِمَّ عِتْقَهُ فَذَلِكَ خِلاَفُ مَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَنْ أَعْتَقَ شِرْكًا لَهُ فِى عَبْدٍ قُوِّمَ عَلَيْهِ قِيمَةَ الْعَدْلِ. قَالَ مَالِكٌ فَإِنْ جَهِلَ ذَلِكَ حَتَّى يُؤَدِّىَ الْمُكَاتَبُ أَوْ قَبْلَ أَنْ يُؤَدِّىَ رَدَّ إِلَيْهِ الَّذِى كَاتَبَهُ مَا قَبَضَ مِنَ الْمُكَاتَبِ فَاقْتَسَمَهُ هُوَ وَشَرِيكُهُ عَلَى قَدْرِ حِصَصِهِمَا وَبَطَلَتْ كِتَابَتُهُ وَكَانَ عَبْدًا لَهُمَا عَلَى حَالِهِ الأُولَى . قَالَ مَالِكٌ فِى مُكَاتَبٍ بَيْنَ رَجُلَيْنِ فَأَنْظَرَهُ أَحَدُهُمَا بِحَقِّهِ الَّذِى عَلَيْهِ وَأَبَى الآخَرُ أَنْ يُنْظِرَهُ فَاقْتَضَى الَّذِى أَبَى أَنْ يُنْظِرَهُ بَعْضَ حَقِّهِ ثُمَّ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَتَرَكَ مَالاً لَيْسَ فِيهِ وَفَاءٌ مِنْ كِتَابَتِهِ قَالَ مَالِكٌ يَتَحَاصَّانِ بِقَدْرِ مَا بَقِىَ لَهُمَا عَلَيْهِ يَأْخُذُ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا بِقَدْرِ حِصَّتِهِ فَإِنْ تَرَكَ الْمُكَاتَبُ فَضْلاً عَنْ كِتَابَتِهِ أَخَذَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مَا بَقِىَ مِنَ الْكِتَابَةِ وَكَانَ مَا بَقِىَ بَيْنَهُمَا بِالسَّوَاءِ فَإِنْ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ وَقَدِ اقْتَضَى الَّذِى لَمْ يُنْظِرْهُ أَكْثَرَ مِمَّا اقْتَضَى صَاحِبُهُ كَانَ الْعَبْدُ بَيْنَهُمَا نِصْفَيْنِ وَلاَ يَرُدُّ عَلَى صَاحِبِهِ فَضْلَ مَا اقْتَضَى لأَنَّهُ إِنَّمَا اقْتَضَى الَّذِى لَهُ بِإِذْنِ صَاحِبِهِ وَإِنْ وَضَعَ عَنْهُ أَحَدُهُمَا الَّذِى لَهُ ثُمَّ اقْتَضَى صَاحِبُهُ بَعْضَ الَّذِى لَهُ عَلَيْهِ ثُمَّ عَجَزَ فَهُوَ بَيْنَهُمَا وَلاَ يَرُدُّ الَّذِى اقْتَضَى عَلَى صَاحِبِهِ شَيْئًا لأَنَّهُ إِنَّمَا اقْتَضَى الَّذِى لَهُ عَلَيْهِ وَذَلِكَ بِمَنْزِلَةِ الدَّيْنِ لِلرَّجُلَيْنِ بِكِتَابٍ وَاحِدٍ عَلَى رَجُلٍ وَاحِدٍ فَيُنْظِرُهُ أَحَدُهُمَا وَيَشِحُّ الآخَرُ فَيَقْتَضِى بَعْضَ حَقِّهِ ثُمَّ يُفْلِسُ الْغَرِيمُ فَلَيْسَ عَلَى الَّذِى اقْتَضَى أَنْ يَرُدَّ شَيْئًا مِمَّا أَخَذَ .
باب الْحَمَالَةِ فِى الْكِتَابَةِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّ الْعَبِيدَ إِذَا كُوتِبُوا جَمِيعًا كِتَابَةً وَاحِدَةً فَإِنَّ بَعْضَهُمْ حُمَلاَءُ عَنْ بَعْضٍ وَإِنَّهُ لاَ يُوضَعُ عَنْهُمْ لِمَوْتِ أَحَدِهِمْ شَىْءٌ وَإِنْ قَالَ أَحَدُهُمْ قَدْ عَجَزْتُ . وَأَلْقَى بِيَدَيْهِ فَإِنَّ لأَصْحَابِهِ أَنْ يَسْتَعْمِلُوهُ فِيمَا يُطِيقُ مِنَ الْعَمَلِ وَيَتَعَاوَنُونَ بِذَلِكَ فِى كِتَابَتِهِمْ حَتَّى يَعْتِقَ بِعِتْقِهِمْ إِنْ عَتَقُوا وَيَرِقَّ بِرِقِّهِمْ إِنْ رَقُّوا . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّ الْعَبْدَ إِذَا كَاتَبَهُ سَيِّدُهُ لَمْ يَنْبَغِ لِسَيِّدِهِ أَنْ يَتَحَمَّلَ لَهُ بِكِتَابَةِ عَبْدِهِ أَحَدٌ إِنْ مَاتَ الْعَبْدُ أَوْ عَجَزَ وَلَيْسَ هَذَا مِنْ سُنَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَذَلِكَ أَنَّهُ إِنْ تَحَمَّلَ رَجُلٌ لِسَيِّدِ الْمُكَاتَبِ بِمَا عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ ثُمَّ اتَّبَعَ ذَلِكَ سَيِّدُ الْمُكَاتَبِ قِبَلَ الَّذِى تَحَمَّلَ لَهُ أَخَذَ مَالَهُ بَاطِلاً لاَ هُوَ ابْتَاعَ الْمُكَاتَبَ فَيَكُونَ مَا أُخِذَ مِنْهُ مِنْ ثَمَنِ شَىْءٍ هُوَ لَهُ وَلاَ الْمُكَاتَبُ عَتَقَ فَيَكُونَ فِى ثَمَنِ حُرْمَةٍ ثَبَتَتْ لَهُ فَإِنْ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ رَجَعَ إِلَى سَيِّدِهِ وَكَانَ عَبْدًا مَمْلُوكًا لَهُ وَذَلِكَ أَنَّ الْكِتَابَةَ لَيْسَتْ بِدَيْنٍ ثَابِتٍ يُتَحَمَّلُ لِسَيِّدِ الْمُكَاتَبِ بِهَا إِنَّمَا هِىَ شَىْءٌ إِنْ أَدَّاهُ الْمُكَاتَبُ عَتَقَ وَإِنْ مَاتَ الْمُكَاتَبُ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ لَمْ يُحَاصَّ الْغُرَمَاءَ سَيِّدُهُ بِكِتَابَتِهِ وَكَانَ الْغُرَمَاءُ أَوْلَى بِذَلِكَ مِنْ سَيِّدِهِ وَإِنْ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ لِلنَّاسِ رُدَّ عَبْدًا مَمْلُوكًا لِسَيِّدِهِ وَكَانَتْ دُيُونُ النَّاسِ فِى ذِمَّةِ الْمُكَاتَبِ وَلاَ يَدْخُلُونَ مَعَ سَيِّدِهِ فِى شَىْءٍ مِنْ ثَمَنِ رَقَبَتِهِ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا كَاتَبَ الْقَوْمُ جَمِيعًا كِتَابَةً وَاحِدَةً وَلاَ رَحِمَ بَيْنَهُمْ يَتَوَارَثُونَ بِهَا فَإِنَّ بَعْضَهُمْ حُمَلاَءُ عَنْ بَعْضٍ وَلاَ يَعْتِقُ بَعْضُهُمْ دُونَ بَعْضٍ حَتَّى يُؤَدُّوا الْكِتَابَةَ كُلَّهَا فَإِنْ مَاتَ أَحَدٌ مِنْهُمْ وَتَرَكَ مَالاً هُوَ أَكْثَرُ مِنْ جَمِيعِ مَا عَلَيْهِمْ أُدِّىَ عَنْهُمْ جَمِيعُ مَا عَلَيْهِمْ وَكَانَ فَضْلُ الْمَالِ لِسَيِّدِهِ وَلَمْ يَكُنْ لِمَنْ كَاتَبَ مَعَهُ مِنْ فَضْلِ الْمَالِ شَىْءٌ وَيَتْبَعُهُمُ السَّيِّدُ بِحِصَصِهِمُ الَّتِى بَقِيَتْ عَلَيْهِمْ مِنَ الْكِتَابَةِ الَّتِى قُضِيَتْ مِنْ مَالِ الْهَالِكِ لأَنَّ الْهَالِكَ إِنَّمَا كَانَ تَحَمَّلَ عَنْهُمْ فَعَلَيْهِمْ أَنْ يُؤَدُّوا مَا عَتَقُوا بِهِ مِنْ مَالِهِ وَإِنْ كَانَ لِلْمُكَاتَبِ الْهَالِكِ وَلَدٌ حُرٌّ لَمْ يُولَدْ فِى الْكِتَابَةِ وَلَمْ يُكَاتَبْ عَلَيْهِ لَمْ يَرِثْهُ لأَنَّ الْمُكَاتَبَ لَمْ يُعْتَقْ حَتَّى مَاتَ .
Tercemesi:
İmam Malik der ki: Bana şöyle rivayet edildi:
Abdullah b. Ömer kölesi ile otuz beş bin dirheme mukatebe anlaşması yaptı. Sonra onun borcunun son beş bin dirhemini almadı. İmam Malik der ki: Bizce efendisi ile mükatebe anlaşması yapan kölenin malı kendisine aittir. Anlaşmada şart koşulmamışsa çocuğu, mukateb olmaz. Yahya der ki: Ben İmam Malik'in şöyle dediğini duydum: Cariyesi kendisinden hamile olan bir köle ile efendisi mükatebe anlaşması yapsa, her ikisi de anlaşmayı yaparken cariyenin hamile olduğunu bilmese, bu çocuk babasına tabi olarak bu anlaşmanın içerisine girmez. Çocuk anlaşmaya dahil edilmediği için efendinin malı olur. Fakat cariye mükatebindir. Çünkü onun malıdır. İmam Malik, bir kadının oğluyla kocasına bir mukateb miras bırakması hakkında der ki: Bu durumda mükatep borcunu ödemeden ölürse, kocasıyla oğlu bu kölenin mirasını aralarında Allah'ın kitabına uygun şekilde bölüşürler. Eğer mükatep borcunu ödeyip ölürse bu mükatebin mirası, kadının oğlunun olur. Kocasının bu mirasta hakkı yoktur. İmam Malik, mükateb bir kölenin, kendi kölesi ile mükatebe anlaşması yapması konusunda şöyle der: Eğer mükatep köle, kendi kölesine yardım etmek istemişse, bu da kölesine ödeme kolaylığı yapmasından anlaşılıyorsa, bu anlaşma caiz değildir. Şayet mal elde arzusu ve talebiyle, borcunu ödemeye yardım etmesi, katkıda bulunması için yapmışsa, bu takdirde yaptığı anlaşma caiz olur. İmam Malik mükatebe cariyesiyle cinsel ilişkiye giren kimse konusunda şöyle der: Cariye hamile kaldığında, isterse, ümmü veled olur, dilerse mükatebe anlaşmasına bağlı kalır. Eğer cariye hamile olmamışsa mükateb olarak kalır. İmam Malik der ki: Bir kölede ortak olan iki kişi hakkında bizim ittifak ettiğimiz hüküm şöyledir: O iki kişiden herhangi biri ortağının izni ile ya da izinsiz köledeki hissesine karşılık mükatebe anlaşması yapamaz. Böyle bir anlaşmayı ikisi birlikte yapmaları gerekir. Çünkü mükateb olan köle, kendi değerinin yarısı olan kitabet borcunu öderse, bu anlaşma, kölenin tamamının azat olması akdine dönüşür ve mükatebe anlaşması yapan ortak, kölenin tamamının azat edilmesini isteyemez. Bu Rasulullah'ın (sav) "bir kimse bir köledeki hissesini azat ederse kölenin piyasa değeri onun namına tespit edilir (ve kalan hisseler ondan tahsil edilir)" buyruğuna aykırıdır. Eğer hissesinde mükatebe anlaşması yapan efendi, hükmün böyle olduğunu, mükatebin, borcunu ödediği anda ya da henüz ödemeden öğrenirse, mükatebden teslim aldığı parayı geri verir ve bu parayı diğer ortağıyla köledeki hisseleri oranında paylaşırlar. Kitabet anlaşması hükümsüz olur. Köle de daha önceki gibi ikisi arasında köle olarak kalır. İmam Malik der ki: İki kişi arasında ortak mükateb köleden, ortaklardan biri alacağını ertelese, diğeri de ertelemeyip alacağının bir kısmını tahsil ettikten sonra mükateb ölse ve borcuna kâfi gelmeyecek kadar mal bıraksa, ortaklar o malı alacakları miktarınca paylaşırlar. Her ortak kendi hissesi kadar alır. Eğer mükatep borcundan daha fazla mal bırakmışsa, ortaklar geri kalan alacaklarını aldıktan sonra arta kalanı aralarında eşit olarak paylaşırlar. Mükateb, borcunu ödemekten aciz kalırsa ve ortaklardan biri peşin olarak, diğer ortağından daha fazla almış ise, bu kişi, ortağının müsaadesiyle aldığı için, aldığı fazlalığı ortağına geri vermez ve köle aralarında (yine eskisi gibi) yarı yarıya ortak olarak kalır. Ortaklardan biri, mükatebten alacağından indirim yapsa, sonra diğer ortağı alacağının bir kısmını tahsil etse de, ileride mükateb borcunu ödeyemez hale gelse, köle aralarında ortak olarak kalır. Alacağının bir kısmını tahsil eden ortak, diğer ortağa gerisin geri hiçbir şey vermez. Çünkü alacağını almıştır. Bu mesele şuna benzer: İki kişinin ortak olarak bir adamdan alacağı vardır. Birisi alacağını tecil etmiş, diğeri tecil etmeyerek alacağının bir kısmını tahsil etmiştir. Sonra da borçlu iflas etmiştir. Alacağını tahsil eden ortak, tahsil etmeyen ortağa almış olduğu paradan hiçbir şey vermez.
Kitabet Borcunu Yüklenme Konusu: İmam Malik der ki: Bizce ittifakla hüküm şöyledir: Birden fazla köle, bir anlaşmada, hepsi birden mükatebe anlaşmasına tabi tutulursa, birbirlerine kefil olurlar ve birinin ölümüyle diğerlerinden hiçbir indirim yapılmaz. Mukateblerden biri “ben aciz kaldım” dese ve çalışmaktan vazgeçse, diğer ortakları onu gücü yettiği işlerde çalıştırabilirler. Bu şekilde borçlarını ödemekte yardımlaşırlar. Öyle ki bütün kölelerin, borçlarını ödeyip azat olmalarıyla o köle de azat olur. Ödemeyip köle olarak kalırlarsa, o da ötekilerle köle olur. İmam Malik der ki: Bir köleyle efendisi mükatebe anlaşması yapsa, kölenin ölmesi ya da borcunu ödemekten aciz olması halinde, Müslümanlar arasındaki teamül, başka birinin, kölenin borcunu üzerine alması şeklinde değildir. Çünkü bir kölenin, efendisine olan borcunu, efendi, kabullenenden alırsa, haksız yere almış olur. Mükatebi o şahsa satmış da olmaz. Mükatebin borcuna karşılık alınmış olan mal, o malı veren adamındır. Mükateb azat olmaz. Dolayısiyle o mal, efendinin azat edemediği bir kölenin karşılığında almış olduğu mal sayılır. Mükateb borcunu ödemekten âciz kalırsa efendisinin mülkiyetine köle olarak döner. Çünkü kitabet borcu, efendiye başkası tarafından ödenebilecek sabit bir borç değildir. Kitabet borcu öyle bir şeydir ki mükateb onu ödediği takdirde azat olur. Mükateb, borçlu olarak ölürse, efendisi alacaklılara kitabet alacağına karşılık ortak olmaz. Bu konuda alacaklılar efendiden önce gelirler. Kitabet borcunu ödeyemeyen kölenin, başka borçları da varsa efendisinin mülkiyetine köle olarak döner. Borçları bu kölenin zimmetinde sabit olur. Alacaklılar, alacaklarını kölenin bedeline mahsub ederek efendi ile kölede ortak olamazlar. İmam Malik der ki: Bir grup köle, birlikte tek bir kitabet anlaşması yapsalar, aralarında da birbirlerine varis olacak akrabalık bağları yoksa, bu köleler, ödemede birbirlerinden sorumludurlar. Kitabet borcunun tamamını ödeyinceye kadar hepsi köle olarak kalırlar. Bir kısmı azat olmaksızın, diğer bir kısmı azat olmaz, içlerinden biri ölür ve geride diğer kölelerin kitabet borçlarından daha fazla mal bırakırsa, o kölelerin borcunun tamamı bu maldan ödenir. Geriye fazla bir şey kalmamışsa, o da efendisinin olur. Bu fazlalığı, birlikte kitabet anlaşması yaptıkları diğer arkadaşları alamazlar. Diğer mükateblerin kitabet borçları ölenin malından hisselerine göre ödendikten sonra sıra efendiye gelir. Çünkü ölen onların borcunun ödeme sorumluluğunu üzerine almıştır. Onlara, ölenin malından azat olabilecekleri kadar ödemeleri lâzım gelir. Ölen mükatebin kitabet akdi yapılırken doğmamış ve kitabet anlaşmasına girmemiş hür bir çocuğu varsa, babasına varis olamaz. Çünkü mükateb ölünceye kadar azat edilmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Mükâteb 1495, 1/305
Senetler:
()
Konular:
Kölelik
Miras, mükateb kölenin
Bize Osman b. Salih, ona Abdullah b. Vehb, ona İbn Cüreyc, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir:
Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim, içlerinde Ebu Bekir, Ömer, Ebu Seleme, Zeyd ve Âmir b. Rabîa'nın da bulunduğu, ilk Muhacirlere ve Peygamber'in (sav) sahabesine Kubâ Mescidinde imamlık yapıyordu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27981, B007175
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى ابْنُ جُرَيْجٍ أَنَّ نَافِعًا أَخْبَرَهُ أَنَّ ابْنَ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَخْبَرَهُ قَالَ كَانَ سَالِمٌ مَوْلَى أَبِى حُذَيْفَةَ يَؤُمُّ الْمُهَاجِرِينَ الأَوَّلِينَ وَأَصْحَابَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى مَسْجِدِ قُبَاءٍ ، فِيهِمْ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَأَبُو سَلَمَةَ وَزَيْدٌ وَعَامِرُ بْنُ رَبِيعَةَ .
Tercemesi:
Bize Osman b. Salih, ona Abdullah b. Vehb, ona İbn Cüreyc, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir:
Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim, içlerinde Ebu Bekir, Ömer, Ebu Seleme, Zeyd ve Âmir b. Rabîa'nın da bulunduğu, ilk Muhacirlere ve Peygamber'in (sav) sahabesine Kubâ Mescidinde imamlık yapıyordu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ahkâm 25, 2/705
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Osman b. Salih es-Sehmi (Osman b. Salih b. Safvan)
Konular:
İmamet, Namaz, imamette ehliyet
Kölelik
Açıklama: Hadisin tamamı için M003770 numaralı hadise bakınız.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
212, M003771
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ جَمِيعًا عَنِ اللَّيْثِ بْنِ سَعْدٍ ح
وَحَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ ح
وَحَدَّثَنَا أَبُو الرَّبِيعِ وَأَبُو كَامِلٍ قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ قَالَ سَمِعْتُ يَحْيَى بْنَ سَعِيدٍ ح
وَحَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِى إِسْمَاعِيلُ بْنُ أُمَيَّةَ ح
وَحَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الأَيْلِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى أُسَامَةُ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ عَنِ ابْنِ أَبِى ذِئْبٍ كُلُّ هَؤُلاَءِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ بِمَعْنَى حَدِيثِ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ.
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said ve Muhammed b. Rumh, o ikisine Leys b. Sa'd; (T)
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Cerir b. Hazim; (T)
Bize Ebu Râbî' ve Ebu Kamil, o ikisine Hammad, ona Eyyüb; (T)
Bize İbn Nümeyr, ona babası (Nümeyr), ona Ubeydullah; (T)
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona Yahya b. Said; (T)
Bana İshak b. Mansur, ona Abdurrezzak, ona İbn Cureyc, ona İsmail b. Ümeyye; (T)
Bize Harun b. Said el-Eylî, ona İbn Vehb, ona Üsame; (T)
Bize Muhammed b. Râfi', ona İbn Ebu Füdeyk, ona İbn Ebu Zi'b, onlara Nafi', ona da İbn Ömer, Malik'in Nafi'den naklettiği hadisin aynısını, manen rivayet etmiştir.
Açıklama:
Hadisin tamamı için M003770 numaralı hadise bakınız.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Itk, 3771, /620
Senetler:
()
Konular:
Köle, üzerinde tasarruf
Kölelik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
213, M003772
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ النَّضْرِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ فِى الْمَمْلُوكِ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ فَيُعْتِقُ أَحَدُهُمَا قَالَ
"يَضْمَنُ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbni Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube, Katade, ona Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehik, ona da Ebu Hureyre, ona da Peygamber (sav) şöyle rivayette bulundu. İki kişi arasında ortak mal olup birinin azat etmek istediği bir köle hakkında; "öder" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Itk, 3772, /620
Senetler:
()
Konular:
Köle, üzerinde tasarruf
Kölelik
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ. أَنَّهَا اشْتَرَتْ بَرِيرَةَ مِنْ أُنَاسٍ مِنَ الأَنْصَارِ. وَاشْتَرَطُوا الْوَلاَءَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الْوَلاَءُ لِمَنْ وَلِىَ النِّعْمَةَ." وَخَيَّرَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ زَوْجُهَا عَبْدًا وَأَهْدَتْ لِعَائِشَةَ لَحْمًا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لَوْ صَنَعْتُمْ لَنَا مِنْ هَذَا اللَّحْمِ." قَالَتْ عَائِشَةُ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ. فَقَالَ
"هُوَ لَهَا صَدَقَةٌ وَلَنَا هَدِيَّةٌ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
223, M003782
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ. أَنَّهَا اشْتَرَتْ بَرِيرَةَ مِنْ أُنَاسٍ مِنَ الأَنْصَارِ. وَاشْتَرَطُوا الْوَلاَءَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الْوَلاَءُ لِمَنْ وَلِىَ النِّعْمَةَ." وَخَيَّرَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ زَوْجُهَا عَبْدًا وَأَهْدَتْ لِعَائِشَةَ لَحْمًا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لَوْ صَنَعْتُمْ لَنَا مِنْ هَذَا اللَّحْمِ." قَالَتْ عَائِشَةُ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ. فَقَالَ
"هُوَ لَهَا صَدَقَةٌ وَلَنَا هَدِيَّةٌ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Hüseyin b. Ali, ona Zaide, ona Simak, ona Abdurrahman b. Kasım, ona babası, ona da Aişe şöyle rivayet etti: Aişe Berîre'yî ensardan bazı kimselerden satın almış. Onlar velayı şart koşmuşlar. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "vela nimete sahip olana aittir" buyurmuş ve Berîre'yi muhayyer bırakmış. Berîre'nin kocası köleymiş. Berîre Aişe'ye et hediye etmiş. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "bu etten bize de bir şeyler yapsaydınız ya" buyurdu. Aişe; onu Berîre'ye sadaka verdiler demiş. Rasulullah (sav); "o Berîre'ye sadaka; bize ise hediyedir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Itk, 3782, /622
Senetler:
()
Konular:
Köle, üzerinde tasarruf
Kölelik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
226, M003785
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ جَمِيعًا عَنْ أَبِى هِشَامٍ قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُغِيرَةُ بْنُ سَلَمَةَ الْمَخْزُومِىُّ وَأَبُو هِشَامٍ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ
"كَانَ زَوْجُ بَرِيرَةَ عَبْدًا."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Ebu Hişam, o ikisine Muğîra b. Seleme el-Mahzûmî ve Ebu Hişam, o ikisine Vüheyb, ona Ubeydullah, ona Yezid b. Ruman, ona Urve, ona da Aişe şöyle rivayet etti:
"Berîre'nin kocası köleydi demiş."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Itk, 3785, /622
Senetler:
()
Konular:
Köle, üzerinde tasarruf
Kölelik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1551, M004321
Hadis:
وَحَدَّثَنِيهِ زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو صَفْوَانَ الأُمَوِىُّ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ
[قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ يَقُولُ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لِلْعَبْدِ الْمَمْلُوكِ الْمُصْلِحِ أَجْرَانِ." وَالَّذِى نَفْسُ أَبِى هُرَيْرَةَ بِيَدِهِ لَوْلاَ الْجِهَادُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ وَالْحَجُّ وَبِرُّ أُمِّى لأَحْبَبْتُ أَنْ أَمُوتَ وَأَنَا مَمْلُوكٌ. قَالَ وَبَلَغَنَا أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ لَمْ يَكُنْ يَحُجُّ حَتَّى مَاتَتْ أُمُّهُ لِصُحْبَتِهَا. قَالَ أَبُو الطَّاهِرِ فِى حَدِيثِهِ "لِلْعَبْدِ الْمُصْلِحِ." وَلَمْ يَذْكُرِ الْمَمْلُوكَ.]
وَلَمْ يَذْكُرْ بَلَغَنَا وَمَا بَعْدَهُ.
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona Ebu Safvân el-Ümevî, ona Yunus, ona İbn Şihab bu isnatla rivayet etmiştir.
[Said b. el-Müseyyeb, Ebu Hureyre'yi (ra) şöyle derken duydum demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sahibine samimiyetle hizmet eden bir köleye iki ecir vardır." Ebu Hureyre'nin nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki, Allah yolunca cihat, hac ve anneye iyilik yapmak olmasaydı, köle olarak ölmeyi dilerdim. Bize Ebu Hureyre'nin yanında kaldığı annesi ölmeden önce hiç hac yapmadığını söylemiştir. Ebu Tahir hadisinde şöyle demiştir: "İyilik eden bir kula" demiş.]
Bize ulaştı ve sonrasını zikretmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Eymân 4321, /701
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu Safvân Abdullah b. Said el-Ümevî (Abdullah b. Said b. Abdulmelik b. Mervan)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
Köle, kölenin mükafatı
Kölelik
KTB, ADAB
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16782, B005361
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ قَالَ حَدَّثَنِى الْحَكَمُ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى حَدَّثَنَا عَلِىٌّ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - أَتَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَشْكُو إِلَيْهِ مَا تَلْقَى فِى يَدِهَا مِنَ الرَّحَى ، وَبَلَغَهَا أَنَّهُ جَاءَهُ رَقِيقٌ فَلَمْ تُصَادِفْهُ ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِعَائِشَةَ ، فَلَمَّا جَاءَ أَخْبَرَتْهُ عَائِشَةُ - قَالَ - فَجَاءَنَا وَقَدْ أَخَذْنَا مَضَاجِعَنَا ، فَذَهَبْنَا نَقُومُ فَقَالَ « عَلَى مَكَانِكُمَا » . فَجَاءَ فَقَعَدَ بَيْنِى وَبَيْنَهَا حَتَّى وَجَدْتُ بَرْدَ قَدَمَيْهِ عَلَى بَطْنِى فَقَالَ « أَلاَ أَدُلُّكُمَا عَلَى خَيْرٍ مِمَّا سَأَلْتُمَا ، إِذَا أَخَذْتُمَا مَضَاجِعَكُمَا - أَوْ أَوَيْتُمَا إِلَى فِرَاشِكُمَا - فَسَبِّحَا ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَاحْمَدَا ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَكَبِّرَا أَرْبَعًا وَثَلاَثِينَ ، فَهْوَ خَيْرٌ لَكُمَا مِنْ خَادِمٍ » .
Tercemesi:
-.......Şu'be şöyle dedi: Bana el-Hakem ibn Uteybe, Abdurrahman ibnu Ebî Leylâ'dan tahdîs etti: Bize Alî ibn Ebî Tâlib (R) şöyle tahdîs etti: Fâtıma aleyha's-selâm Peygamber'e geldi de, O'na el değirmeni çevirmekten elinde meydana gelen rahatsızlığı şikâyet ediyordu. Kendisine, Peygamber'e harb esirlerinden bir takım köle gelmiş olduğu haberi ulaşmıştı. Fâtıma evde Peygamber'e tesadüf etmedi. Ve bu şikâyetini Âişe'ye zikretti.
Alî ibn Ebî Tâlib dedi ki: Peygamber eve gelince Âişe, kendisine Fâtıma'nın bir istek için geldiğini haber verdi.
Alî dedi ki: Bunun üzerine Peygamber (S) bize geldi. Biz yataklarımızı alıp yatmıştık. Biz hemen kalkmağa davrandık. Peygamber:
— "Yerinizde durunuz" buyurdu ve gelip benimle Fâtıma'nın arasına oturdu.
Hattâ ben karnımın üzerine dokunan iki ayağının soğukluğunu hissettim. Bundan sonra Peygamber:
— "Dikkat edin! Ben size benden istemiş olduğunuz şeyden daha hayırlı bir şeye delâlet ediyorum: Siz yataklarınızı aldığınızda yâ-hud döşeklerinize girdiğinizde otuz kerre Subhânallah, otuz üç kerre el-Hamdu , otuz dört kerre deAllâhu ekber deyiniz. İşte bu sizler için hizmetçiden daha hayırlıdır" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Nafakat 6, 2/385
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, kızına tavsiyesi
Kölelik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16784, B005362
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى يَزِيدَ سَمِعَ مُجَاهِدًا سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِى لَيْلَى يُحَدِّثُ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - أَتَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَسْأَلُهُ خَادِمًا فَقَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكِ مَا هُوَ خَيْرٌ لَكِ مِنْهُ ، تُسَبِّحِينَ اللَّهَ عِنْدَ مَنَامِكِ ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَتَحْمَدِينَ اللَّهَ ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَتُكَبِّرِينَ اللَّهَ أَرْبَعًا وَثَلاَثِينَ » . - ثُمَّ قَالَ سُفْيَانُ إِحْدَاهُنَّ أَرْبَعٌ وَثَلاَثُونَ - فَمَا تَرَكْتُهَا بَعْدُ ، قِيلَ وَلاَ لَيْلَةَ صِفِّينَ قَالَ وَلاَ لَيْلَةَ صِفِّينَ .
Tercemesi:
-.......Bize Ubeydullah ibnu Ebî Yezîd tahdîs etti: O, Mucâhid'den işitti (O, şöyle demiştir): Ben Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ'dan işittim; o, Alî ibn Ebî Tâlib'den şöyle tahdîs ediyordu: Fâtıma aleyhi's-selâm Peygamber'e geldi de O'ndan bir hizmetçi istiyordu. Peygamber (S):
— "İyi dinle! Ben sana istediğinden daha hayırlı olan birşey haber vereceğim: Uyuyacağın sırada otuz üç kerre Allah'ı teşbih edersin, otuz kerre Allah'ı tahmîd edersin, otuzdört kerre de Allah'ı tekbîr edersin" buyurdu.
Sonra Sufyân ibn Uyeyne: Onlardan biri (ta'yîn edilmeksizin) otuzdörttür, demiştir. Alî (R):
— Ben bu sözleri (Peygamber'den işittiğimden sonra bu sayıda söylemeyi) hiç terketmedim, dedi.
Kendisine:
— Sen bunları Sıffîn gecesinde de mi terketmedin? denildi. ,
— Hayır, Sıffîn gecesinde de terketmedim, dedi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Nafakat 7, 2/386
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
4. Ubeydullah b. Ebu Yezid el-Mekkî (Ubeydullah b. Ebu Yezid)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Bekir el-Humeydî Abdullah b. Zübeyr (Abdullah b. Zübeyr b. İsa b. Ubeydullah)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, kızına tavsiyesi
Kölelik