Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir:
İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu.
(Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18321, N000077
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم:
فَلَمْ يَجِدُوا مَاءً، فَأُتِىَ بِتَوْرٍ، فَأَدْخَلَ يَدَهُ. فَلَقَدْ رَأَيْتُ الْمَاءَ يَتَفَجَّرُ مِنْ بَيْنِ أَصَابِعِهِ. وَيَقُولُ: "حَىَّ عَلَى الطَّهُورِ، وَالْبَرَكَةِ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ."
قَالَ الأَعْمَشُ: فَحَدَّثَنِى سَالِمُ بْنُ أَبِى الْجَعْدِ قَالَ: قُلْتُ لِجَابِرٍ: ’كَمْ كُنْتُمْ يَوْمَئِذٍ؟’ قَالَ: ’أَلْفٌ وَخَمْسُمِائَةٍ.’
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir:
İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu.
(Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Tahâret 61, /2091
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Şibl Alkame b. Kays en-Nehaî (Alkame b. Kays b. Abdullah b. Malik b. Alkame)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Bereket, yiyecek ve içeceklerin bereketlenmesi
KTB, ABDEST
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir:
İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu.
(Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'
Öneri Formu
Hadis Id, No:
288695, N000077-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم:
فَلَمْ يَجِدُوا مَاءً، فَأُتِىَ بِتَوْرٍ، فَأَدْخَلَ يَدَهُ. فَلَقَدْ رَأَيْتُ الْمَاءَ يَتَفَجَّرُ مِنْ بَيْنِ أَصَابِعِهِ. وَيَقُولُ: "حَىَّ عَلَى الطَّهُورِ، وَالْبَرَكَةِ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ."
قَالَ الأَعْمَشُ: فَحَدَّثَنِى سَالِمُ بْنُ أَبِى الْجَعْدِ قَالَ: قُلْتُ لِجَابِرٍ: ’كَمْ كُنْتُمْ يَوْمَئِذٍ؟’ قَالَ: ’أَلْفٌ وَخَمْسُمِائَةٍ.’
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir:
İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu.
(Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Tahâret 61, /2091
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Salim b. Ebu Ca'd el-Eşceî (Salim b. Rafi')
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Bereket, yiyecek ve içeceklerin bereketlenmesi
KTB, ABDEST
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Bize Ubeyde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Bir gece devemi kaybetmiştim. Gece karanlığında (onu ararken) Rasulullah’ın (sav) yanından geçtim. O sırada Hz. Âişe için (devesini) bağlıyordu. Bana 'Ey Câbir, ne oldu sana?' diye sordu. Ben de 'Gece karanlığında devemi kaybettim' ya da 'devem gitti' dedim, bana 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Söylediği tarafa gittim fakat bulamadım. Geri dönüp 'Ey Allah’ın Rasulü, bulamadım' dedim. Tekrar 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Yine gittim, fakat bulamadım. Geri dönüp 'Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Vallahi bulamadım' dedim. Bana 'Sakin ol, bekle' buyurdu. İşini bitirdikten sonra elimi tutup benimle beraber yürüdü. Nihayet deveyi buldu ve bana 'İşte bu, senin deven' buyurdu. O sırada kafile hareket etmişti. Ben de deveyi sürerek kafilenin arkasında yürüyordum. Deve ağır yürüyen, yavaş bir deveydi. 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen bir deve mi kaldı' diye hayıflandım. Rasulullah (sav) arkamdan geliyordu. Sözümü işitti ve yanıma yetişip 'Ey Câbir, az önce ne dedin?' buyurdu. Ben de ne söylediğimi unuttuğum için 'Hiçbir şey demedim ey Allah’ın Rasulü' dedim, ama sonra hatırladım ve 'Ey Allah’ın Rasulü! 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen deve mi kaldı' demiştim' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) deveye kamçısıyla (veya benim kamçımla) arka tarafından hafifçe vurdu. Deve o kadar hızlandı ki, o zamana kadar hiç bu kadar hızlı bir deveye binmemiştim. Hatta yularını elimden çekiyordu. Sonra Rasulullah (sav) 'Bu deveni bana satar mısın?' buyurdu. 'Evet' dedim. 'Kaça?' buyurdu. Ben de 'Bir ûkıyye (yaklaşık 40 dirhem) karşılığında' dedim. Rasulullah (sav) tebessümle Bana 'Oh ne ala, ne ala! Halbuki Bir ukıyye (gümüş) karşılığında ne kadar çok su devesi alınır' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Medine’de, bundan daha çok sevdiğim ve benim olmasını arzu ettiğim hiçbir su devesi yoktur' dedim. Rasulullah (sav) 'Tamam, onu bir ûkıyye karşılığında aldım' buyurdu. Böylece deveden indim. Rasulullah (sav) 'Niçin indin?' buyurdu. Ben de 'Artık deve senin oldu' dedim. 'Binmeye devam et' buyurdu. Rasulullah (sav) bize bir konuda iki defa tekrar ederse, üçüncüsünde artık itiraz etmezdik. Ben de tekrar bindim ve Medine’ye, halama vardım. Halama 'Ne dersin, suyumuzu taşıyan deveyi Rasulullah'a (sav), bir ûkıyye karşılığında sattım' dedim. Halam pek memnun olmadı, çünkü deve çalışkan ve değerliydi. Ben de deveyi biraz yaprakla besledim, sonra yularından çekerek Rasulullah'ın (sav) yanına getirdim. Rasulullah (sav), o sırada bir adamla konuşuyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü, işte deven' dedim. Efendimiz yularını aldı ve Bilâl’e 'Câbir’e bir ûkıyye ver ve tam ölç' buyurdu. Bilâl beni aldı, tartıp bana bir ûkıyye verdi, hatta biraz da fazlasını verdi. Ben de dönüp Rasulullah'ın (sav) yanına geldim ve 'Bana bir ûkıyye verdi, hem de fazla fazla' dedim. Tam dönüp eve varmıştım ki, Rasulullah (sav) beni çağırttı. Koşarak geldim. Bana 'Deveni al' buyurdu. Ben 'Hayır, artık o senin deven' dedim. 'Hayır, al götür. Vallahi biz sana bunu senden almak için yapmadık' buyurdu. Böylece hem bir ûkıyye para hem de deveyi bana geri verdi. Eve dönüp halama 'Ne dersin? Rasulullah (sav) hem bir ûkıyye verdi hem de deveyi geri verdi' dedim."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
72033, HM014925
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبِيدَةُ حَدَّثَنَا الْأَسْوَدُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ نُبَيْحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ فَقَدْتُ جَمَلِي لَيْلَةً فَمَرَرْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ يَشُدُّ لِعَائِشَةَ قَالَ فَقَالَ لِي مَا لَكَ يَا جَابِرُ قَالَ قُلْتُ فَقَدْتُ جَمَلِي أَوْ ذَهَبَ جَمَلِي فِي لَيْلَةٍ ظَلْمَاءَ قَالَ فَقَالَ لِي هَذَا جَمَلُكَ اذْهَبْ فَخُذْهُ قَالَ فَذَهَبْتُ نَحْوًا مِمَّا قَالَ لِي فَلَمْ أَجِدْهُ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَا وَجَدْتُهُ قَالَ فَقَالَ لِي هَذَا جَمَلُكَ اذْهَبْ فَخُذْهُ قَالَ فَذَهَبْتُ نَحْوًا مِمَّا قَالَ لِي فَلَمْ أَجِدْهُ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقُلْتُ بِأَبِي وَأُمِّي يَا نَبِيَّ اللَّهِ لَا وَاللَّهِ مَا وَجَدْتُهُ قَالَ فَقَالَ لِي عَلَى رِسْلِكَ حَتَّى إِذَا فَرَغَ أَخَذَ بِيَدِي فَانْطَلَقَ بِي حَتَّى أَتَيْنَا الْجَمَلَ فَدَفَعَهُ إِلَيَّ قَالَ هَذَا جَمَلُكَ قَالَ وَقَدْ سَارَ النَّاسُ قَالَ فَبَيْنَمَا أَنَا أَسِيرُ عَلَى جَمَلِي فِي عُقْبَتِي قَالَ وَكَانَ جَمَلًا فِيهِ قِطَافٌ قَالَ قُلْتُ يَا لَهْفَ أُمِّي أَنْ يَكُونَ لِي إِلَّا جَمَلٌ قَطُوفٌ قَالَ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدِي يَسِيرُ قَالَ فَسَمِعَ مَا قُلْتُ قَالَ فَلَحِقَ بِي فَقَالَ مَا قُلْتَ يَا جَابِرُ قَبْلُ قَالَ فَنَسِيتُ مَا قُلْتُ قَالَ قُلْتُ مَا قُلْتُ شَيْئًا يَا نَبِيَّ اللَّهِ قَالَ فَذَكَرْتُ مَا قُلْتُ قَالَ قُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ يَا لَهْفَاهُ أَنْ يَكُونَ لِي إِلَّا جَمَلٌ قَطُوفٌ قَالَ فَضَرَبَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَجُزَ الْجَمَلِ بِسَوْطٍ أَوْ بِسَوْطِي قَالَ فَانْطَلَقَ أَوْضَعَ أَوْ أَسْرَعَ جَمَلٍ رَكِبْتُهُ قَطُّ وَهُوَ يُنَازِعُنِي خِطَامَهُ قَالَ فَقَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْتَ بَائِعِي جَمَلَكَ هَذَا قَالَ قُلْتُ نَعَمْ قَالَ بِكَمْ قَالَ قُلْتُ بِوُقِيَّةٍ قَالَ قَالَ لِي بَخٍ بَخٍ كَمْ فِي أُوقِيَّةٍ مِنْ نَاضِحٍ وَنَاضِحٍ قَالَ قُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَا بِالْمَدِينَةِ نَاضِحٌ أُحِبُّ أَنَّهُ لَنَا مَكَانَهُ قَالَ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ أَخَذْتُهُ بِوُقِيَّةٍ قَالَ فَنَزَلْتُ عَنْ الرَّحْلِ إِلَى الْأَرْضِ قَالَ مَا شَأْنُكَ قَالَ قُلْتُ جَمَلُكَ قَالَ قَالَ لِي ارْكَبْ جَمَلَكَ قَالَ قُلْتُ مَا هُوَ بِجَمَلِي وَلَكِنَّهُ جَمَلُكَ قَالَ كُنَّا نُرَاجِعُهُ مَرَّتَيْنِ فِي الْأَمْرِ إِذَا أَمَرَنَا بِهِ فَإِذَا أَمَرَنَا الثَّالِثَةَ لَمْ نُرَاجِعْهُ قَالَ فَرَكِبْتُ الْجَمَلَ حَتَّى أَتَيْتُ عَمَّتِي بِالْمَدِينَةِ قَالَ وَقُلْتُ لَهَا أَلَمْ تَرَيْ أَنِّي بِعْتُ نَاضِحَنَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِأُوقِيَّةٍ قَالَ فَمَا رَأَيْتُهَا أَعْجَبَهَا ذَلِكَ قَالَ وَكَانَ نَاضِحًا فَارِهًا قَالَ ثُمَّ أَخَذْتُ شَيْئًا مِنْ خَبَطٍ أَوْجَرْتُهُ إِيَّاهُ ثُمَّ أَخَذْتُ بِخِطَامِهِ فَقُدْتُهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَوَجَدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُقَاوِمًا رَجُلًا يُكَلِّمُهُ قَالَ قُلْتُ دُونَكَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ جَمَلَكَ قَالَ فَأَخَذَ بِخِطَامِهِ ثُمَّ نَادَى بِلَالًا فَقَالَ زِنْ لِجَابِرٍ أُوقِيَّةً وَأَوْفِهِ فَانْطَلَقْتُ مَعَ بِلَالٍ فَوَزَنَ لِي أُوقِيَّةً وَأَوْفَى مِنْ الْوَزْنِ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ قَائِمٌ يُحَدِّثُ ذَلِكَ الرَّجُلَ قَالَ قُلْتُ لَهُ قَدْ وَزَنَ لِي أُوقِيَّةً وَأَوْفَانِي قَالَ فَبَيْنَمَا هُوَ كَذَلِكَ إِذْ ذَهَبْتُ إِلَى بَيْتِي وَلَا أَشْعُرُ قَالَ فَنَادَى أَيْنَ جَابِرٌ قَالُوا ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ قَالَ أَدْرِكْ ائْتِنِي بِهِ قَالَ فَأَتَانِي رَسُولُهُ يَسْعَى قَالَ يَا جَابِرُ يَدْعُوكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَأَتَيْتُهُ فَقَالَ فَخُذْ جَمَلَكَ قُلْتُ مَا هُوَ جَمَلِي وَإِنَّمَا هُوَ جَمَلُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ خُذْ جَمَلَكَ قُلْتُ مَا هُوَ جَمَلِي إِنَّمَا هُوَ جَمَلُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ خُذْ جَمَلَكَ قَالَ فَأَخَذْتُهُ قَالَ فَقَالَ لَعَمْرِي مَا نَفَعْنَاكَ لِنُنْزِلَكَ عَنْهُ قَالَ فَجِئْتُ إِلَى عَمَّتِي بِالنَّاضِحِ مَعِي وَبِالْوَقِيَّةِ قَالَ فَقُلْتُ لَهَا مَا تَرَيْنَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْطَانِي أُوقِيَّةً وَرَدَّ عَلَيَّ جَمَلِي
Tercemesi:
Bize Ubeyde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Bir gece devemi kaybetmiştim. Gece karanlığında (onu ararken) Rasulullah’ın (sav) yanından geçtim. O sırada Hz. Âişe için (devesini) bağlıyordu. Bana 'Ey Câbir, ne oldu sana?' diye sordu. Ben de 'Gece karanlığında devemi kaybettim' ya da 'devem gitti' dedim, bana 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Söylediği tarafa gittim fakat bulamadım. Geri dönüp 'Ey Allah’ın Rasulü, bulamadım' dedim. Tekrar 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Yine gittim, fakat bulamadım. Geri dönüp 'Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Vallahi bulamadım' dedim. Bana 'Sakin ol, bekle' buyurdu. İşini bitirdikten sonra elimi tutup benimle beraber yürüdü. Nihayet deveyi buldu ve bana 'İşte bu, senin deven' buyurdu. O sırada kafile hareket etmişti. Ben de deveyi sürerek kafilenin arkasında yürüyordum. Deve ağır yürüyen, yavaş bir deveydi. 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen bir deve mi kaldı' diye hayıflandım. Rasulullah (sav) arkamdan geliyordu. Sözümü işitti ve yanıma yetişip 'Ey Câbir, az önce ne dedin?' buyurdu. Ben de ne söylediğimi unuttuğum için 'Hiçbir şey demedim ey Allah’ın Rasulü' dedim, ama sonra hatırladım ve 'Ey Allah’ın Rasulü! 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen deve mi kaldı' demiştim' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) deveye kamçısıyla (veya benim kamçımla) arka tarafından hafifçe vurdu. Deve o kadar hızlandı ki, o zamana kadar hiç bu kadar hızlı bir deveye binmemiştim. Hatta yularını elimden çekiyordu. Sonra Rasulullah (sav) 'Bu deveni bana satar mısın?' buyurdu. 'Evet' dedim. 'Kaça?' buyurdu. Ben de 'Bir ûkıyye (yaklaşık 40 dirhem) karşılığında' dedim. Rasulullah (sav) tebessümle Bana 'Oh ne ala, ne ala! Halbuki Bir ukıyye (gümüş) karşılığında ne kadar çok su devesi alınır' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Medine’de, bundan daha çok sevdiğim ve benim olmasını arzu ettiğim hiçbir su devesi yoktur' dedim. Rasulullah (sav) 'Tamam, onu bir ûkıyye karşılığında aldım' buyurdu. Böylece deveden indim. Rasulullah (sav) 'Niçin indin?' buyurdu. Ben de 'Artık deve senin oldu' dedim. 'Binmeye devam et' buyurdu. Rasulullah (sav) bize bir konuda iki defa tekrar ederse, üçüncüsünde artık itiraz etmezdik. Ben de tekrar bindim ve Medine’ye, halama vardım. Halama 'Ne dersin, suyumuzu taşıyan deveyi Rasulullah'a (sav), bir ûkıyye karşılığında sattım' dedim. Halam pek memnun olmadı, çünkü deve çalışkan ve değerliydi. Ben de deveyi biraz yaprakla besledim, sonra yularından çekerek Rasulullah'ın (sav) yanına getirdim. Rasulullah (sav), o sırada bir adamla konuşuyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü, işte deven' dedim. Efendimiz yularını aldı ve Bilâl’e 'Câbir’e bir ûkıyye ver ve tam ölç' buyurdu. Bilâl beni aldı, tartıp bana bir ûkıyye verdi, hatta biraz da fazlasını verdi. Ben de dönüp Rasulullah'ın (sav) yanına geldim ve 'Bana bir ûkıyye verdi, hem de fazla fazla' dedim. Tam dönüp eve varmıştım ki, Rasulullah (sav) beni çağırttı. Koşarak geldim. Bana 'Deveni al' buyurdu. Ben 'Hayır, artık o senin deven' dedim. 'Hayır, al götür. Vallahi biz sana bunu senden almak için yapmadık' buyurdu. Böylece hem bir ûkıyye para hem de deveyi bana geri verdi. Eve dönüp halama 'Ne dersin? Rasulullah (sav) hem bir ûkıyye verdi hem de deveyi geri verdi' dedim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Cabir b. Abdullah el-Ensarî 14925, 5/172
Senetler:
()
Konular:
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
Borç, öderken fazlasıyla ödemek
Hz. Peygamber, cömertliği
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, ticari ilişkileri
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: بَيْنَمَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمِنًى فَانْشَقَّ الْقَمَرُ فِلْقَتَيْنِ: فِلْقَةٌ مِنْ وَرَاءِ الْجَبَلِ وَفِلْقَةٌ دُونَهُ فَقَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « اشْهَدُوا » . يَعْنِى ( اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ ) قَالَ: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona A'meş, ona İbrahim, ona Ebu Ma'mer, ona da İbn Mesud (ra) şöyle demiştir:
Biz Minâ’da Hz. Peygamber (sav) ile beraber iken ay yarıldı ve bir parçası dağın öte tarafına diğer parçası da bu tarafına ayrılarak ikiye bölündü. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "şahit olun!" buyurdu ve Kamer sûresinin birinci ayetini okudu.
Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19330, T003285
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: بَيْنَمَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمِنًى فَانْشَقَّ الْقَمَرُ فِلْقَتَيْنِ: فِلْقَةٌ مِنْ وَرَاءِ الْجَبَلِ وَفِلْقَةٌ دُونَهُ فَقَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « اشْهَدُوا » . يَعْنِى ( اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ ) قَالَ: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona A'meş, ona İbrahim, ona Ebu Ma'mer, ona da İbn Mesud (ra) şöyle demiştir:
Biz Minâ’da Hz. Peygamber (sav) ile beraber iken ay yarıldı ve bir parçası dağın öte tarafına diğer parçası da bu tarafına ayrılarak ikiye bölündü. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "şahit olun!" buyurdu ve Kamer sûresinin birinci ayetini okudu.
Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 54, 5/397
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Mamer Abdullah b. Sahbera el-Ezdî (Abdullah b. Sahbera)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Hasan Ali b. Müshir el-Kuraşî (Ali b. Müshir b. Ali b. Umeyr)
6. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Mucize, ayın yarılması
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Bize Abîde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh el-Anezî, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) ile birlikte yolculuk yaptık. Namaz vakti girdi. Rasulullah (sav) 'İçinizde (yanında) su olan var mı?' buyurdu. Bir adam, içinde biraz su bulunan bir su tulumuyla koşarak geldi. Rasulullah (sav) o suyu bir kaba boşalttı, sonra güzelce abdest aldı. Ardından topluluk, o kabın etrafına üşüşerek '(Su ile) mesh edin, mesh edin' dediler. Rasulullah (sav) bunu işitince 'sakin olun' buyurdu ve elini kabın içindeki suya koydu, ardından 'Haydi Abdesti güzelce alın' buyurdu. Cabir b. Abdullah der ki: Gözlerin ışığını alan (Allah’a) yemin ederim ki -Cabir zaten (o sıralar) görmez olmuştu-, o gün Rasulullah'ın (sav) parmaklarının arasından suyun aktığını gördüm. Herkes abdest alıp bitirinceye kadar elini kaptan kaldırmadı. Esved der ki: Zannederim Câbir 'Biz o gün, iki yüz kişi veya daha fazlaydık' demiştir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
72025, HM014921
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبِيدَةُ حَدَّثَنِي الْأَسْوَدُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ نُبَيْحٍ الْعَنَزِيِّ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ سَافَرْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَحَضَرَتْ الصَّلَاةُ قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ فِي الْقَوْمِ مِنْ طَهُورٍ قَالَ فَجَاءَ رَجُلٌ بِفَضْلَةٍ فِي إِدَاوَةٍ قَالَ فَصَبَّهُ فِي قَدَحٍ قَالَ فَتَوَضَّأَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ أَتَوْا بَقِيَّةَ الطَّهُورِ فَقَالُوا تَمَسَّحُوا تَمَسَّحُوا قَالَ فَسَمِعَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ عَلَى رِسْلِكُمْ قَالَ فَضَرَبَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَهُ فِي الْقَدَحِ فِي جَوْفِ الْمَاءِ قَالَ ثُمَّ قَالَ أَسْبِغُوا الْوُضُوءَ الطَّهُورَ قَالَ فَقَالَ جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ وَالَّذِي أَذْهَبَ بَصَرِي قَالَ وَكَانَ قَدْ ذَهَبَ بَصَرُهُ لَقَدْ رَأَيْتُ الْمَاءَ يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ أَصَابِعِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمْ يَرْفَعْ يَدَهُ حَتَّى تَوَضَّئُوا أَجْمَعُونَ قَالَ الْأَسْوَدُ حَسِبْتُهُ قَالَ كُنَّا مِائَتَيْنِ أَوْ زِيَادَةً
Tercemesi:
Bize Abîde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh el-Anezî, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) ile birlikte yolculuk yaptık. Namaz vakti girdi. Rasulullah (sav) 'İçinizde (yanında) su olan var mı?' buyurdu. Bir adam, içinde biraz su bulunan bir su tulumuyla koşarak geldi. Rasulullah (sav) o suyu bir kaba boşalttı, sonra güzelce abdest aldı. Ardından topluluk, o kabın etrafına üşüşerek '(Su ile) mesh edin, mesh edin' dediler. Rasulullah (sav) bunu işitince 'sakin olun' buyurdu ve elini kabın içindeki suya koydu, ardından 'Haydi Abdesti güzelce alın' buyurdu. Cabir b. Abdullah der ki: Gözlerin ışığını alan (Allah’a) yemin ederim ki -Cabir zaten (o sıralar) görmez olmuştu-, o gün Rasulullah'ın (sav) parmaklarının arasından suyun aktığını gördüm. Herkes abdest alıp bitirinceye kadar elini kaptan kaldırmadı. Esved der ki: Zannederim Câbir 'Biz o gün, iki yüz kişi veya daha fazlaydık' demiştir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Cabir b. Abdullah el-Ensarî 14921, 5/171
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Amr Nübeyh b. Abdullah el-Anezi (Nübeyh b. Abdullah)
3. Esved b. Kays el-Abdî (Esved b. Kays)
4. Ebu Abdurrahman Abide b. Humeyd el-Teymî (Abide b. Humeyd b. Suheyb)
Konular:
Abdest, erkekten artan suyla kadın abdest alabilir mi?
Hz. Peygamber, abdest suyunun bereketi,
KTB, ABDEST
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hazım, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) Hayber günü 'Yarın bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun eliyle (bizi) zafere ulaştıracak. O, Allah’ı ve Rasulü’nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. O gece insanlar, 'Acaba sancak kime verilecek?' diye kendi aralarında konuşarak sabahladılar. Sabah olunca herkes Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi. Hepsi de sancağın kendilerine verilmesini umuyorlardı. Rasulullah (sav) 'Ali b. Ebu Talib nerede?' diye sordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! O, gözlerinden rahatsız' dediler. Rasulullah (sav), 'Onu çağırın' buyurdu. Ali getirildi. Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünü sürdü ve dua etti, böylece gözleri, sanki hiç ağrısı olmamış gibi, tamamen iyileşti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) sancağı ona verdi. Ali 'Ey Allah’ın Rasulü! Onlarla (Yahudilerle), bizim gibi (Müslüman) olana kadar çarpışacağım' dedi. Rasulullah (sav) de 'Acele etmeden, sükûnetle git, onların sahasına var, sonra onları İslâm’a davet et ve Allah’ın onlara farz kıldığı hakları kendilerine haber ver. Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın senin aracılığınla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır' buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
72725, HM023209
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي حَازِمٍ أَخْبَرَنِي سَهْلُ بْنُ سَعْدٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَوْمَ خَيْبَرَ لَأُعْطِيَنَّ هَذِهِ الرَّايَةَ غَدًا رَجُلًا يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَى يَدَيْهِ يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ قَالَ فَبَاتَ النَّاسُ يَدُوكُونَ لَيْلَتَهُمْ أَيُّهُمْ يُعْطَاهَا فَلَمَّا أَصْبَحَ النَّاسُ غَدَوْا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كُلُّهُمْ يَرْجُو أَنْ يُعْطَاهَا فَقَالَ أَيْنَ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ فَقَالَ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ يَشْتَكِي عَيْنَيْهِ قَالَ فَأَرْسِلُوا إِلَيْهِ فَأُتِيَ بِهِ فَبَصَقَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي عَيْنَيْهِ وَدَعَا لَهُ فَبَرَأَ حَتَّى كَأَنْ لَمْ يَكُنْ بِهِ وَجَعٌ فَأَعْطَاهُ الرَّايَةَ فَقَالَ عَلِيٌّ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُقَاتِلُهُمْ حَتَّى يَكُونُوا مِثْلَنَا فَقَالَ انْفُذْ عَلَى رِسْلِكَ حَتَّى تَنْزِلَ بِسَاحَتِهِمْ ثُمَّ ادْعُهُمْ إِلَى الْإِسْلَامِ وَأَخْبِرْهُمْ بِمَا يَجِبُ عَلَيْهِمْ مِنْ حَقِّ اللَّهِ فِيهِ فَوَاللَّهِ لَأَنْ يَهْدِيَ اللَّهُ بِكَ رَجُلًا وَاحِدًا خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ يَكُونَ لَكَ حُمْرُ النَّعَمِ
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hazım, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) Hayber günü 'Yarın bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun eliyle (bizi) zafere ulaştıracak. O, Allah’ı ve Rasulü’nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. O gece insanlar, 'Acaba sancak kime verilecek?' diye kendi aralarında konuşarak sabahladılar. Sabah olunca herkes Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi. Hepsi de sancağın kendilerine verilmesini umuyorlardı. Rasulullah (sav) 'Ali b. Ebu Talib nerede?' diye sordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! O, gözlerinden rahatsız' dediler. Rasulullah (sav), 'Onu çağırın' buyurdu. Ali getirildi. Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünü sürdü ve dua etti, böylece gözleri, sanki hiç ağrısı olmamış gibi, tamamen iyileşti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) sancağı ona verdi. Ali 'Ey Allah’ın Rasulü! Onlarla (Yahudilerle), bizim gibi (Müslüman) olana kadar çarpışacağım' dedi. Rasulullah (sav) de 'Acele etmeden, sükûnetle git, onların sahasına var, sonra onları İslâm’a davet et ve Allah’ın onlara farz kıldığı hakları kendilerine haber ver. Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın senin aracılığınla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Malik Sehl b. Sa'd es-Saidî 23209, 8/583
Senetler:
()
Konular:
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Hz. Peygamber, mucizeleri
Hz. Peygamber, sancağı
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Savaş, ordu komutanlığı, komutanlar
Siyer, Hayber günü
Tebliğ, İslam'a Davet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
6897, M006004
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ وَأَبُو أُسَامَةَ عَنْ مِسْعَرٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سَعْدٍ قَالَ:
"رَأَيْتُ عَنْ يَمِينِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعَنْ شِمَالِهِ يَوْمَ أُحُدٍ رَجُلَيْنِ عَلَيْهِمَا ثِيَابُ بَيَاضٍ مَا رَأَيْتُهُمَا قَبْلُ وَلاَ بَعْدُ. يَعْنِى جِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Bişr ve Ebu Üsame, onlara Misar, ona Sa'd b. İbrahim, ona da babası, ona da Sa'd şöyle rivayet etti:
"Uhud gününde Rasulullah'ın (sav) sağında ve solunda iki adam gördüm. Üzerlerinde beyaz elbiseler vardı. Bunları ne daha önce gördüm, ne de sonra. (Bu sözüyle Cibril ile Mikail (as) kasdetmiştir.)"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâil 6004, /971
Senetler:
()
Konular:
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Siyer, Uhud savaşı / gazvesi
UHUD GAZVESİ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
6899, M006005
Hadis:
وَحَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ حَدَّثَنَا سَعْدٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ:
"لَقَدْ رَأَيْتُ يَوْمَ أُحُدٍ عَنْ يَمِينِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعَنْ يَسَارِهِ رَجُلَيْنِ عَلَيْهِمَا ثِيَابٌ بِيضٌ يُقَاتِلاَنِ عَنْهُ كَأَشَدِّ الْقِتَالِ مَا رَأَيْتُهُمَا قَبْلُ وَلاَ بَعْدُ."
Tercemesi:
Bana İshak b. Mansur, ona Abdüssamed b. Abdülvaris, ona İbrahim b. Sa'd, ona Sa'd, ona babası, ona da Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle rivayet etti:
"Gerçekten Uhud günü Rasulullah'ın (sav) sağında ve solunda iki adam gördüm. Üzerlerinde beyaz elbiseler vardı. Onun nâmına en şiddetli çarpışmayı yapıyorlardı. Onları ne bundan önce gördüm ne de sonra!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâil 6005, /971
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, mucizeleri
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Siyer, Uhud savaşı / gazvesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
6902, M006008
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ ح
وَحَدَّثَنِيهِ يَحْيَى بْنُ حَبِيبٍ حَدَّثَنَا خَالِدٌ - يَعْنِى ابْنَ الْحَارِثِ - قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ بِهَذَا الإِسْنَادِ.
[عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ كَانَ بِالْمَدِينَةِ فَزَعٌ فَاسْتَعَارَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَرَسًا لأَبِى طَلْحَةَ يُقَالُ لَهُ مَنْدُوبٌ فَرَكِبَهُ فَقَالَ: "مَا رَأَيْنَا مِنْ فَزَعٍ وَإِنْ وَجَدْنَاهُ لَبَحْرًا."]
وَفِى حَدِيثِ ابْنِ جَعْفَرٍ قَالَ فَرَسًا لَنَا. وَلَمْ يَقُلْ لأَبِى طَلْحَةَ. وَفِى حَدِيثِ خَالِدٍ عَنْ قَتَادَةَ سَمِعْتُ أَنَسًا.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer; (T)
Bize Yahya b. Habib, ona Halid b. Haris, o ikisine de Şube bu isnadla nakilde bulunmuştur. İbn Cafer'in rivayet ettiği hadiste bize ait bir at ifadesi yer alıp Ebu Talha'ya ait bit at ibaresi bulunmamaktadır. Halid'in rivayet ettiği hadiste; bize (عَنْ) Katade, ona da (سَمِعْتُ) Enes nakletti ifadesi mevcuttur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâil 6008, /971
Senetler:
()
Konular:
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
6900, M006006
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى التَّمِيمِىُّ وَسَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ وَأَبُو الرَّبِيعِ الْعَتَكِىُّ وَأَبُو كَامِلٍ - وَاللَّفْظُ لِيَحْيَى - قَالَ يَحْيَى أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا - حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحْسَنَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَشْجَعَ النَّاسِ وَلَقَدْ فَزِعَ أَهْلُ الْمَدِينَةِ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَانْطَلَقَ نَاسٌ قِبَلَ الصَّوْتِ فَتَلَقَّاهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَاجِعًا وَقَدْ سَبَقَهُمْ إِلَى الصَّوْتِ وَهُوَ عَلَى فَرَسٍ لأَبِى طَلْحَةَ عُرْىٍ فِى عُنُقِهِ السَّيْفُ وَهُوَ يَقُولُ:
"لَمْ تُرَاعُوا لَمْ تُرَاعُوا." قَالَ: وَجَدْنَاهُ بَحْرًا أَوْ إِنَّهُ لَبَحْرٌ. قَالَ وَكَانَ فَرَسًا يُبَطَّأُ.
Tercemesi:
Bize Yahya b.Yahya et-Temîmî, Said b. Mansur, Ebu Râbi' el-Ateki ve Ebu Kamil, onlara Hammad b. Zeyd, ona Sabit, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etti: Resûlüllah (sav) insanların en güzeli, en cömerdi ve en cesuruydu. Bir gece Medine halkı gerçekten korktu da bir takım insanlar sesin geldiği tarafa gittiler. Rasulullah (sav) ise dönerken onlara rastladı. Sesin geldiği tarafa doğru onlardan önce gitmişti. Ebu Talha'nın çıplak bir atına binmiş, kılıç boynunda; "korkmayın! Korkmayın" diyordu. Enes demiş ki: Biz onu derya bulduk. Yahut o gerçekten derya imiş. Halbuki hastalığı ile ma'ruf bir at idi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâil 6006, /971
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, cesareti
Hz. Peygamber, cömertliği
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı