Giriş

Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir: İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu. (Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'


    Öneri Formu
18321 N000077 Nesai, Taharet, 61

Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona A'meş, ona da İbrahim b. Alkame rivayet ettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir: İnsanlar (abdest almak içi)n su bulamadılar. Hz. Peygamber'e (sav) (içinde bir miktar su bulunan) bir su kabı getirildi. Rasulullah (sav) elini o kabın içine soktu. Parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. "Haydin, tertemiz suya ve Allah'tan gelen berekete (koşun)!" buyurdu. (Hadisin ravilerinden) A'meş, Salim b. Ebu'l-Ca'd'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Cabir'e, 'o gün kaç kişiydiniz?' diye sordum. 'Bin beş yüz kişiydik' diye cevap verdi.'


    Öneri Formu
288695 N000077-2 Nesai, Taharet, 61

Bize Ubeyde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: "Bir gece devemi kaybetmiştim. Gece karanlığında (onu ararken) Rasulullah’ın (sav) yanından geçtim. O sırada Hz. Âişe için (devesini) bağlıyordu. Bana 'Ey Câbir, ne oldu sana?' diye sordu. Ben de 'Gece karanlığında devemi kaybettim' ya da 'devem gitti' dedim, bana 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Söylediği tarafa gittim fakat bulamadım. Geri dönüp 'Ey Allah’ın Rasulü, bulamadım' dedim. Tekrar 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Yine gittim, fakat bulamadım. Geri dönüp 'Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Vallahi bulamadım' dedim. Bana 'Sakin ol, bekle' buyurdu. İşini bitirdikten sonra elimi tutup benimle beraber yürüdü. Nihayet deveyi buldu ve bana 'İşte bu, senin deven' buyurdu. O sırada kafile hareket etmişti. Ben de deveyi sürerek kafilenin arkasında yürüyordum. Deve ağır yürüyen, yavaş bir deveydi. 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen bir deve mi kaldı' diye hayıflandım. Rasulullah (sav) arkamdan geliyordu. Sözümü işitti ve yanıma yetişip 'Ey Câbir, az önce ne dedin?' buyurdu. Ben de ne söylediğimi unuttuğum için 'Hiçbir şey demedim ey Allah’ın Rasulü' dedim, ama sonra hatırladım ve 'Ey Allah’ın Rasulü! 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen deve mi kaldı' demiştim' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) deveye kamçısıyla (veya benim kamçımla) arka tarafından hafifçe vurdu. Deve o kadar hızlandı ki, o zamana kadar hiç bu kadar hızlı bir deveye binmemiştim. Hatta yularını elimden çekiyordu. Sonra Rasulullah (sav) 'Bu deveni bana satar mısın?' buyurdu. 'Evet' dedim. 'Kaça?' buyurdu. Ben de 'Bir ûkıyye (yaklaşık 40 dirhem) karşılığında' dedim. Rasulullah (sav) tebessümle Bana 'Oh ne ala, ne ala! Halbuki Bir ukıyye (gümüş) karşılığında ne kadar çok su devesi alınır' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Medine’de, bundan daha çok sevdiğim ve benim olmasını arzu ettiğim hiçbir su devesi yoktur' dedim. Rasulullah (sav) 'Tamam, onu bir ûkıyye karşılığında aldım' buyurdu. Böylece deveden indim. Rasulullah (sav) 'Niçin indin?' buyurdu. Ben de 'Artık deve senin oldu' dedim. 'Binmeye devam et' buyurdu. Rasulullah (sav) bize bir konuda iki defa tekrar ederse, üçüncüsünde artık itiraz etmezdik. Ben de tekrar bindim ve Medine’ye, halama vardım. Halama 'Ne dersin, suyumuzu taşıyan deveyi Rasulullah'a (sav), bir ûkıyye karşılığında sattım' dedim. Halam pek memnun olmadı, çünkü deve çalışkan ve değerliydi. Ben de deveyi biraz yaprakla besledim, sonra yularından çekerek Rasulullah'ın (sav) yanına getirdim. Rasulullah (sav), o sırada bir adamla konuşuyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü, işte deven' dedim. Efendimiz yularını aldı ve Bilâl’e 'Câbir’e bir ûkıyye ver ve tam ölç' buyurdu. Bilâl beni aldı, tartıp bana bir ûkıyye verdi, hatta biraz da fazlasını verdi. Ben de dönüp Rasulullah'ın (sav) yanına geldim ve 'Bana bir ûkıyye verdi, hem de fazla fazla' dedim. Tam dönüp eve varmıştım ki, Rasulullah (sav) beni çağırttı. Koşarak geldim. Bana 'Deveni al' buyurdu. Ben 'Hayır, artık o senin deven' dedim. 'Hayır, al götür. Vallahi biz sana bunu senden almak için yapmadık' buyurdu. Böylece hem bir ûkıyye para hem de deveyi bana geri verdi. Eve dönüp halama 'Ne dersin? Rasulullah (sav) hem bir ûkıyye verdi hem de deveyi geri verdi' dedim."


    Öneri Formu
72033 HM014925 İbn Hanbel, III, 359

Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona A'meş, ona İbrahim, ona Ebu Ma'mer, ona da İbn Mesud (ra) şöyle demiştir: Biz Minâ’da Hz. Peygamber (sav) ile beraber iken ay yarıldı ve bir parçası dağın öte tarafına diğer parçası da bu tarafına ayrılarak ikiye bölündü. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "şahit olun!" buyurdu ve Kamer sûresinin birinci ayetini okudu. Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir.


    Öneri Formu
19330 T003285 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 54

Bize Abîde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh el-Anezî, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile birlikte yolculuk yaptık. Namaz vakti girdi. Rasulullah (sav) 'İçinizde (yanında) su olan var mı?' buyurdu. Bir adam, içinde biraz su bulunan bir su tulumuyla koşarak geldi. Rasulullah (sav) o suyu bir kaba boşalttı, sonra güzelce abdest aldı. Ardından topluluk, o kabın etrafına üşüşerek '(Su ile) mesh edin, mesh edin' dediler. Rasulullah (sav) bunu işitince 'sakin olun' buyurdu ve elini kabın içindeki suya koydu, ardından 'Haydi Abdesti güzelce alın' buyurdu. Cabir b. Abdullah der ki: Gözlerin ışığını alan (Allah’a) yemin ederim ki -Cabir zaten (o sıralar) görmez olmuştu-, o gün Rasulullah'ın (sav) parmaklarının arasından suyun aktığını gördüm. Herkes abdest alıp bitirinceye kadar elini kaptan kaldırmadı. Esved der ki: Zannederim Câbir 'Biz o gün, iki yüz kişi veya daha fazlaydık' demiştir."


    Öneri Formu
72025 HM014921 İbn Hanbel, III, 357

Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hazım, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Hayber günü 'Yarın bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun eliyle (bizi) zafere ulaştıracak. O, Allah’ı ve Rasulü’nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. O gece insanlar, 'Acaba sancak kime verilecek?' diye kendi aralarında konuşarak sabahladılar. Sabah olunca herkes Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi. Hepsi de sancağın kendilerine verilmesini umuyorlardı. Rasulullah (sav) 'Ali b. Ebu Talib nerede?' diye sordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! O, gözlerinden rahatsız' dediler. Rasulullah (sav), 'Onu çağırın' buyurdu. Ali getirildi. Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünü sürdü ve dua etti, böylece gözleri, sanki hiç ağrısı olmamış gibi, tamamen iyileşti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) sancağı ona verdi. Ali 'Ey Allah’ın Rasulü! Onlarla (Yahudilerle), bizim gibi (Müslüman) olana kadar çarpışacağım' dedi. Rasulullah (sav) de 'Acele etmeden, sükûnetle git, onların sahasına var, sonra onları İslâm’a davet et ve Allah’ın onlara farz kıldığı hakları kendilerine haber ver. Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın senin aracılığınla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır' buyurdu."


    Öneri Formu
72725 HM023209 İbn Hanbel, V, 333


    Öneri Formu
6897 M006004 Müslim, Fadâil, 46


    Öneri Formu
6899 M006005 Müslim, Fadâil, 47


    Öneri Formu
6902 M006008 Müslim, Fadâil, 49


    Öneri Formu
6900 M006006 Müslim, Fadâil, 48