199 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Zekeriya b. Ebî İshak ve Ebû Bekir Ahmed b. el-Hasan, onlara Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Bahr b. Nasr el-Havlânî şöyle dedi: Abdullah b. Vehb'e, sana Malik b. Enes, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Abdullah es-Sunâbehî'nin haber verdiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu, diye okundu: "Kul abdest aldığında ağzını çalkaladığı zaman ağzı ile işlediği hataları dökülür. Burnunu temizlediği zaman hataları burnundan dökülür. Yüzünü yıkadığında da hataları yüzünden dökülür, hatta göz kapaklarının altına varıncaya kadar hataları dökülür. Kollarını yıkadığı zaman, el tırnaklarının altına varıncaya kadar hataları kollarından dökülür. Başını mesh ettiğinde, kulaklarına varıncaya kadar hataları dökülür. Ayaklarını yıkadığı zaman da ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar hataları ayaklarından dökülür. Sonra onun camiye gitmesi ve namaz kılması fazladan sevap olur." [Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Abbas b. Muhammed ed-Dûrî, ona Yahya b. Maîn, ona Atâ b. Yesâr, ona sahabî Abdullah es-Sunâbehî (ra) rivâyet etti. Sunâbehî'nin künyesi Ebû Abdullah'tır ve Ebû Bekir Abdullah b. Useyle'nin ashabıdır. Kays b. Ebî Hâzim'in ashâbı olan Sunâbehî de vardır, ona Sunâbeh el-A'ser denilir. Yahya b. Maînh böyle dedi. Buhârî'nin iddiasına göre Malik b. Enes bu zatta hata etmiştir. O, Ebû Abdullah Abdurrahman b. Usey6le es-Sunâbehî'dir ve Hz. Peygamber'den (sav) hadis duymamıştır. Dolayısıyla bu hadis mürseldir. Abdurrahman, Hz. Ebû Bekir'den (ra) rivâyet eden kişidir. es-Sunâbeh b. el-A'ser ise Rasûlullah'ın (sav) ashâbıdır. İmam Ahmed dedi ki: Buhârî bu hadîsi Mâlik b. Enes'in rivâyeti olarak bu şekilde Tarih'inde tahric etti ve dedi ki: Bu rivâyete İbn Ebî Meryem, ona İbn Gassân, ona da Zeyd mütabaat etti. Bunu İshak b. İsa b. et-Tabbâ' da Malik'ten rivâyet etti ve dedi ki: Malik bunu es-Sunâbehî Ebû Abdullah'dan rivâyet etti ve bu konunun söylediği gibi olduğuna onun zikrettiği sözleri delil saydı.]
Bize Züheyr b. Harb, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim (b. Sa'd)), ona da Salih rivayet etmiştir. İbn Şihab şöyle demiştir: Ancak Urve, Humrân'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Osman abdest aldı ve dedi ki: Şimdi size bir hadis rivayet edeceğim. Allah'a yemin olsun ki, eğer Kur'an'daki bir ayet olmasaydı onu (hadisi) rivayet etmezdim. Ben Resulullah'ın (sav) şu sözünü işittim: "Bir kişi güzelce abdest alır ardından namaz kılarsa bu namazıyla önceki namazı arasındaki günahları affedilir." Urve şöyle demiştir: (Hz. Osman'ın) Bahsettiği ayet şudur: "İndirdiğimiz açık delillerle hidayet bilgisini -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet okuyanlar lânet eder." (Bakara, 2/159).
Bize Kuteybe b. Said ve Ahmed b. Abde ed-Dabbî, onlara Abdülaziz -Ed-Derâverdî-, ona Zeyd b. Eslem, ona Hz. Osman'ın azatlısı Humran şöyle rivayet etmiştir: Osman b. Affân'a (ra) abdest alması için su getirdim. Abdest aldı ve şöyle dedi: "Bazı insanlar Hz. Peygamber'den (sav) ne olduğunu bilmediğim bazı hadisler rivayet ediyorlar. Ama ben Rasulullah'ı (sav) işte böyle abdest aldığını gördüm. Sonra şöyle buyurdu: Her kim böyle abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır. Onun namazı ve mescide yürümesi de nafile olur." [İbn Abde rivayetinde hadisin ibaresi Osman'a geldim. O da ben geldikten sonra abdest aldı şeklindedir.]
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası (Muâz b. Muaz); (T) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşâr, onlara Muhammed b. Cafer, (Yurakıdaki senedin ravisi Muâz b. Muâz ile beraber) ikisine Şu'be, ona Cami b. Şeddad şöyle rivayet etmiştir: Bişr'in emir olduğu zamanlarda Humran b. Eban'ı, Ebu Burde'ye bu mescitte hadis naklederken işittim. Osman b. Affân'dan Rasulullah'ın (sav) şu hadisini naklediyordu: "Her kim Allah'ın emrettiği gibi abdestini (güzelce) tam alırsa, farz namazların arasındaki günahlara kefaret olur." [Bu, İbn Muaz'ın hadisidir. Gunder'in rivayetinde 'Bişr'in emir olduğu zamanlar' ve 'farz' ifadeleri bulunmamaktadır.]
وَحَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ وَيُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالاَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ أَنَّ الْحُكَيْمَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الْقُرَشِىَّ حَدَّثَهُ أَنَّ نَافِعَ بْنَ جُبَيْرٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ أَبِى سَلَمَةَ حَدَّثَاهُ أَنَّ مُعَاذَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَهُمَا عَنْ حُمْرَانَ مَوْلَى عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: "مَنْ تَوَضَّأَ لِلصَّلاَةِ فَأَسْبَغَ الْوُضُوءَ، ثُمَّ مَشَى إِلَى الصَّلاَةِ الْمَكْتُوبَةِ، فَصَلاَّهَا مَعَ النَّاسِ، أَوْ مَعَ الْجَمَاعَةِ، أَوْ فِى الْمَسْجِدِ، غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ذُنُوبَهُ."