Giriş

Bize Hennâd ve Nasr b. Abdurrahman el-Kûfî, onlara el-Muhâribî, ona Ebû Halid Yezid b. Abdurrahman, ona Zeyd b. Ebû Üneyse, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kendisinde, din kardeşinin namusu veya malı ile ilgili bir hak bulunan ve ölmeden önce kendisine gelip helâllik istediğinde (hakkını helâl eden) kula Allah Teâlâ merhamet buyursun! Zira o gün ne dinar ve ne de dirhem geçerlidir! Eğer onun sevapları varsa bu hakkı sevaplarından alınacaktır, şayet sevapları yoksa (hak sahibinin) günahları onun sırtına yüklenecektir." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu, Said el-Makburî'nin rivayet ettiği hasen-sahih-garîb bir hadistir. Bu hadisin benzerini Malik b. Enes, Said el-Makburî'den, o Ebû Hureyre'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.


Açıklama: Kul haklarını affetme yetkisi sadece kendisine haksızlık yapılan kişiye aittir. Başka hiç kimsenin suçluyu bağışlama yetkisi yoktur. Kıyâmet günü bu suçtan kurtulmanın yolu da, dünyada yapılan hayır ve şerrin teâtisinden ibarettir. Yani zâlim, eğer bir hayırlı ameli varsa, onu, haksızlık ettiği insana verecek, hayırlı ameli yoksa veya suçunu affettirmeye kâfi gelmezse, bu sefer mazlumun günahı alınıp onun sırtına vurulacaktır. İnsan hakları konusunda İslâm'ın ölçüsü budur.

    Öneri Formu
14146 T002419 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 2

Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona babası (Abdullah b. Nümeyr), ona A'meş, ona Marur b. Süveyd, ona Ebu Zer rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennete en son girip cehennemden en son çıkacak kişiyi biliyorum. O adam kıyamet günü getirilecek ve 'Buna küçük günahlarını gösterin ve büyük günahlarını ondan kaldırın' denilecek. Ona küçük günahları sunulacak ve 'Şu gün şöyle şöyle yapmıştın, falanca gün de böyle böyle yapmıştın' denilecek. O adam da 'Evet yaptım' diyecek ve yaptıklarını inkâr edemeyecek. Büyük günahlarının kendisine gösterilmesinden çekinecek. Ona 'Yaptığın her kötülüğün karşılığında bir iyilik vardır' denilecek. O kimse 'Rabbim! Bazı şeyler daha yapmıştım ama onları burada göremedim' diyecek. (Ravi der ki:) Rasulullah'ın (sav), azı dişleri görülecek kadar, güldüğünü gördüm."


    Öneri Formu
1337 M000467 Müslim, İman, 314

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Muhammed b. Ziyad, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah'ı (sav) şöyle derken işittim diyerek Rabi'in hadisinin benzerini söylemiştir.


    Öneri Formu
1514 M000521 Müslim, İman, 368

Bana Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb, ona Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Ümmetimden yetmiş bin kişilik bir zümre yüzleri dolunay gibi parlar halde cennete girecektir' buyurdu. Ebu Hureyre der ki: Ukkaşe b. Mıhsan el-Esedî kalkıp sırtındaki kaplan postunu kaldırdı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Dua buyurun da ben de onlardan olayım' dedi. Rasulullah (sav) 'Allah'ım Ukkâşe'yi onlardan kıl' diye dua etti. Sonra Ensar'dan bir adam kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Dua buyurun, ben de onlardan olayım' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Ukkaşe seni geçti' buyurdu."


    Öneri Formu
1516 M000522 Müslim, İman, 369

Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona da babası (Abdurrahman b. Yakub), Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), "Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye (ashâbına) sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın elçisi, bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir' cevabını verdiler. Rasulullah (sav) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ümmetimden müflis olan kişi, kıyamet günü (huzura) namaz, oruç ve zekât amelleri ile gelmesine rağmen, aynı zamanda birine sövmüş, iftira atmış, bir başkasının malını yemiş, kanını dökmüş ve birisine vurmuş olarak (kötü amelleri) olan kimsedir. Bu kişi (hesap vermek için) oturur, onun sevaplarının bir kısmı (yaptığı kötülüklere) kısas olarak hak sahiplerinden birine, diğer sevapları da başka bir hak sahibine verilir. O kişinin sevapları, yaptığı kötülüklerin kısası olarak verilirken tükenirse, hak sahiplerinin günahları alınıp ona yüklenir. Sonunda o kişi ateşe atılır." [Ebu İsa (Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir.' demiştir.]


    Öneri Formu
14137 T002418 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 2

Bize Yahya b. İshak, İbn Lehîa, ona Halid b. Ebu İmrân, ona Kasım b. Muhammed, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet günü seven kişi sevdiğini hatırlar mı?' diye sordum, bana şöyle dedi: Ey Aişe! Üç yerde (kimse) kimseyi hatırlamaz: (1) Mizan (amel terazisi) kurulduğunda. Kişi terazisi ağır mı gelecek, hafif mi olacak diye düşünürken. (2) Kitaplar uçuştuğu vakit. Kişi defterini sağ elinden mi sol elinden mi alacağını düşünürken hatırlayamaz. (3) Ateşten bir boynun çıkıp üzerlerine sarıldığı, üzerlerine öfkeyle yürüdüğü vakit. O boyun şöyle der: Üç kişiye görevlendirildim, üç kişiye görevlendirildim: Allah’tan başka ilah edinen kimseye, Hesap gününe inanmayan kimseye ve Zorbalık yapan inatçı kişiye. Sonra, o boyun insanların üzerine sarılarak, onları yakalayıp ateşin derinliklerine savurur. Cehennem üzerine (uzatılmış), kıldan daha ince, kılıçtan daha keskin bir köprü vardır. Üzerinde kancalar ve dikenler bulunur ve bu kancalar Allah’ın dilediği kimseleri yakalayıp alır. İnsanlar bu köprüden, kimi göz kırpması gibi hızlı, kimi şimşek gibi, bazısı rüzgar gibi, bazısı da iyi koşan atlar ve binek hayvanları gibi geçerler. Melekler 'Rabbim! Selamet ver! Rabbim! Selamet ver!' diye dua ederler. Bazıları selametle geçer. Bazıları, yaralanıp çizilerek geçer. Bazıları da yüzüstü ateşe yuvarlanarak düşer."


    Öneri Formu
73450 HM025303 İbn Hanbel, VI, 110


    Öneri Formu
278891 T002419-2 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 2