157 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona da babası (Abdurrahman b. Yakub), Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), "Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye (ashâbına) sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın elçisi, bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir' cevabını verdiler. Rasulullah (sav) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ümmetimden müflis olan kişi, kıyamet günü (huzura) namaz, oruç ve zekât amelleri ile gelmesine rağmen, aynı zamanda birine sövmüş, iftira atmış, bir başkasının malını yemiş, kanını dökmüş ve birisine vurmuş olarak (kötü amelleri) olan kimsedir. Bu kişi (hesap vermek için) oturur, onun sevaplarının bir kısmı (yaptığı kötülüklere) kısas olarak hak sahiplerinden birine, diğer sevapları da başka bir hak sahibine verilir. O kişinin sevapları, yaptığı kötülüklerin kısası olarak verilirken tükenirse, hak sahiplerinin günahları alınıp ona yüklenir. Sonunda o kişi ateşe atılır." [Ebu İsa (Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir.' demiştir.]
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir.
Bize Muhammed b. Yahya, ona İbn Ebu Meryem, ona Leys, ona Amir b. Yahya, ona Ebu Abdurrahman el-Hubulî, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü bütün yaratılmışların huzurunda ümmetimden bir adam çağırılır ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yâni büyük defter açılıp) yayılır. Her defter, gözün görebildiği saha kadar uzundur. Sonra Allah (cc) (o kula) 'Bu sicillerde yazılı (günahlardan) bir şey inkâr eder misin?' diye sorar. Kul 'Hayır, ya Rabbi' der. Sonra Allah 'yazıcı melekler sana haksızlık etmişler mi?' buyurur. Sonra Allah '(günahlarına karşılık) bir mazeretin, (kefaret olacak) bir iyiliğin var mı?' diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuyla 'Hayır' der. Sonra Allah (cc) 'Bilâkis (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur' buyurur. Sonra o adam için üzerinde 'Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühu' bulunan bir yaprak kâğıt çıkarılır. Adam 'Yâ Rabbi! Şu büyük defterler yanında bu kağıdın ne hükmü olabilir ki?' der. Allah 'Şüphesiz, sana zulüm edilmeyecek' buyurur. Sonra siciller (günahlarının yazılı olduğu büyük defterler) terazinin bir kefesine konulur. Şehâdet kelimesinin yazılı olduğu kâğıt da terazinin diğer kefesine konulur (ve tartılır). Büyük defterler hafif gelir ve o kağıt parçası ağır gelir." [Ravilerden Muhammed bin Yahya der ki: Bıtâka, kâğıt parçasıdır. Mısır halkı kâğıda bıtâka der.]
Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.
Bize Humeyd b. Mes’ade, ona Husayn b. Nümeyr Ebû Mihsan, ona Hüseyin b. Kays er-Ruhabî, ona Ata b. Ebu Rebâh, ona İbn Ömer, ona da İbn Mes’ûd'un rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (sav.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Ademoğlunun ayakları (hesap yerinden) hareket edemez: Ömrünü nerede (ve nasıl) tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, ilmiyle ne yaptığından." [Ebû İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: 'Bu, hadis-garib bir hadistir. Bu hadisi İbn Mes’ûd’un Rasulullah’tan (sav.) rivâyeti olarak sadece Hüseyin b. Kays’ın naklettiğini bilmekteyiz. Hüseyin b. Kays ise hafızası açısından hadis konusunda zayıf olarak kabul edilir. Bu konuda Ebû Berze ve Ebû Saîd’den de hadîs rivâyet edilmiştir.']
Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona el-Esved b. Amir, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona A’meş, ona Said b. Abdullah b. Cüreyc, ona da Ebû Berze el-Eslemî’nin (ra.) rivâyet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde kulun ayakları ömrünü nerede (ve nasıl) tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu ne uğruna yıprattığından sorguya çekilmedikçe (hesap yerinden) hareket edemez." [Tirmizî şöyle demiştir: 'Bu, hasen-sahih hadistir. Saîd b. Abdullah b. Cüreyc Basralıdır; Ebû Berze’nin azâdlısıdır. Ebû Berze’nin ismi ise, Nadle b. Ubeyd’dir.']
Bize İmrân b. Meysere, ona İbn Fudayl, ona Husayn; (T) Bana Üseyd b. Zeyd, ona Hüşeym, ona Husayn, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bana ümmetler gösterildi. Bir de baktım ki bir Peygamberler, kiminin yanında bir ümmet, kiminin yanında küçük bir grup, kimisi on kişiyle, kimi de beş kişi ile geçiyor, hatta yanında hiç kimse bulunmayan, tek başına geçen Peygamber de gördüm. Birden uzaktan büyük bir kalabalık göründü. “Ey Cibrîl, bunlar benim ümmetim mi?” diye sordum. Cebrâil “Hayır, sen şu ufka bak” dedi. Ufka bakınca çok büyük bir karaltı gördüm. “Senin ümmetin işte onlardır. Onların öncüsü olan yetmiş bin kişi hesap ve azap yoktur” dedi. Ben, “Niçin onlara hesap ve azap yoktur?” diye sorunca “Onlar ateşle dağlama ve rukye yapmaz, uğursuzluk telakkisine inanmazlar. Onlar sadece Rablerine güvenip dayanırlar” dedi. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mıhsan ayağa kalktı ve “Beni onlardan kılması için Allah'a dua et” dedi. Rasulullah (sav) de, “Allah'ım, Ukkaşe'yi onlardan kıl” diye dua etti. Ardından bir başka adam kalktı ve o da “Beni de onlardan kılması için Allah'a dua ediver” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Bu hususta Ukkâşe seni geçti” buyurdu."