60 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Abdülmelik b. Vâkid, ona Hammâd b. Zeyd, ona Sâbit, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), insanların en güzeli, en cesuru ve en cömerdi idi. (Bir gün) Medineliler (baskın) korkusuna kapıldı da Nebî (sav), bir at üzerine (herkesi) geride bırakıp (olay mahalline intikal etti. Dönünce de "(Atı), deniz gibi bulduk!" buyurdu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb; (T) bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, o ikisine İbn Şihâb ez-Zührî, ona Sinan b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme, onlara da Cabir b. Abdullah (r.anhuma), Hz. Peygamber ile birlikte gazaya gittiğini, dikenli büyük birçok ağacı bulunan vadide iken kaylûle (öğlen istirahati) vakti olduğunu haber verip şöyle devam etmiştir: Gün ortası istirahati verilince insanlar, ağaçlar altında gölgelenmek üzere ağaçlık alana dağıldılar. Hz. Peygamber (sav) de bir ağaç altına konakladı, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Uyandığında, bir de baktı ki yanında, geldiğini fark etmediği bir adam var. Hz. Peygamber şöyle anlattı: "Bu zât benim kılıcımı çekti ve “şimdi seni kim koruyacak?” dedi. Ben de “Allah” dedim. Bu cevabım üzerine kılıcı kınına koydu. İşte bu adam şu oturan bedevidir." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu cezalandırmadı.
Bize Kuteybe b. Said, ona Hammâd, ona Sâbit, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) insanların en güzeli, en cömerdi ve en cesuru idi. Medineliler bir gece (baskın) korkusuna kapılıp bir ses işittiler. (İnsanlar sesin geldiği yere doğru yollanırken) Nebî (sav), kılıcını kuşanmış vaziyette onları Ebu Talha'nın eğersiz atı üzerinde karşılamış (ve) "Korkmayın! Korkmayın!" demiş, ardından "onu (atı) rüzgar gibi buldum!" buyurmuştur.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona da Ebu İshâk öyle rivayet etmiştir: Berâ'ya “Huneyn gününde sizler Peygamber (sav) ile birlikte bulunduğunuz sırada gerisin geri dönüp kaçtınız mı?” diye soruldu. Ben de Berâ'nın şöyle dediğini işittim: Peygamber (sav) asla kaçmadı. Düşman okçuları ok yağdırırken O "ben peygamberim, yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğluyum" diyordu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla karşılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü beyaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğluyum' diyordu." İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muâz b. Muâz, ona İbn Avn, ona Hişâm b. Zeyd b. Enes b. Malik, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle demiştir: Huneyn savaşı günü Hevâzin, Gatafân ve diğer kabileler, develeri, çoluk çocukları ile beraber harp meydanına geldiler. Peygamber'in (sav) yanında da on bin mücâhid ve bir de Mekke'den yeni Müslüman olup katılanlar vardı. Harp başlayınca bunlar Hz. Peygamber'in yanından geri dönüp kaçtılar, hatta Peygamber (sav) tek başına kaldı. Bu durum üzerine Peygamber (sav) o gün peş peşe iki defa seslendi. Önce sağ tarafına döndü ve "ey Ensâr topluluğu" diye seslendi. Ensâr “lebbeyke yâ Rasûlallah, gönlün rahat olsun, biz seninle beraberiz” dediler. Sonra Peygamber (sav) sol tarafına döndü ve yine "ey Ensâr topluluğu" diye seslendi. Ensâr yine “lebbeyke yâ Rasûlallah, gönlün rahat olsun, biz seninle beraberiz” Peygamber (sav) bu sırada beyaz bir katır üzerinde idi. Hemen katırdan indi ve "ben Allah'ın kulu ve rasulüyüm" buyurdu. Ardından müşrikler bozguna uğradı ve Peygamber (sav) o gün çok ganimet elde etti. Sonra bu ganimetleri Muhacirler ve yeni Müslüman olmuş Mekkeliler arasında pay etti, Ensâr'a bir şey vermedi. Bunun üzerine Ensâr “zor bir iş olduğu zaman biz çağrılıyoruz, fakat ganimet bizden başkalarına veriliyor” diye söylendi. Bu sözler Peygamber'e (sav) ulaştı. Bunun üzerine Peygamber (sav), Ensâr'ı bir çadır içinde topladı ve "ey Ensâr topluluğu, sizden bana ulaşan bu söz nedir?" buyurdu. Ensâr sustu. Peygamber (sav) "ey Ensâr topluluğu, insanlar aldıkları dünya malıyla giderken siz, Allah'ın Rasulü ile evlerinize dönüp gitmekten hoşnut olmaz mısınız?" buyurdu. Ensâr bu sefer topluca “evet” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "şayet insanlar düz bir vâdi yolunu tutup gitseler, Ensâr da sarp bir dağ yolunu tutup gitse, ben elbette Ensâr'ın dağ yolunu tutar giderdim " buyurdu. Hişâm, Enes'e “ey Ebu Hamza, sen bu olaya şahit oldun mu?” diye sordu. Enes de “zaten bu olay olurken ben nereye kaybolup gideceğim ki? (elbette şahit oldum)” dedi.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb; (T) bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, o ikisine İbn Şihâb ez-Zührî, ona Sinan b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme, onlara da Cabir b. Abdullah (r.anhuma), Hz. Peygamber ile birlikte gazaya gittiğini, dikenli büyük birçok ağacı bulunan vadide iken kaylûle (öğlen istirahati) vakti olduğunu haber verip şöyle devam etmiştir: Gün ortası istirahati verilince insanlar, ağaçlar altında gölgelenmek üzere ağaçlık alana dağıldılar. Hz. Peygamber (sav) de bir ağaç altına konakladı, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Uyandığında, bir de baktı ki yanında, geldiğini fark etmediği bir adam var. Hz. Peygamber şöyle anlattı: "Bu zât benim kılıcımı çekti ve “şimdi seni kim koruyacak?” dedi. Ben de “Allah” dedim. Bu cevabım üzerine kılıcı kınına koydu. İşte bu adam şu oturan bedevidir." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu cezalandırmadı.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb; (T) bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, o ikisine İbn Şihâb ez-Zührî, ona Sinan b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme, onlara da Cabir b. Abdullah (r.anhuma), Hz. Peygamber ile birlikte gazaya gittiğini, dikenli büyük birçok ağacı bulunan vadide iken kaylûle (öğlen istirahati) vakti olduğunu haber verip şöyle devam etmiştir: Gün ortası istirahati verilince insanlar, ağaçlar altında gölgelenmek üzere ağaçlık alana dağıldılar. Hz. Peygamber (sav) de bir ağaç altına konakladı, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Uyandığında, bir de baktı ki yanında, geldiğini fark etmediği bir adam var. Hz. Peygamber şöyle anlattı: "Bu zât benim kılıcımı çekti ve “şimdi seni kim koruyacak?” dedi. Ben de “Allah” dedim. Bu cevabım üzerine kılıcı kınına koydu. İşte bu adam şu oturan bedevidir." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu cezalandırmadı.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla karşılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü beyaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğluyum' diyordu." İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla karşılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü beyaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğluyum' diyordu." İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.