239 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys; (T) Bize Muhammed b. Rumh, ona Leys, ona Ebu Zübeyr, ona Cabir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) beni bir iş için göndermişti. Sonra ona yolda yetiştim. Kuteybe; namaz kılarken yetiştim demiştir-, Ona selam verdim. O ise bana işaret etti; namazını bitirdiğinde beni çağırdı ve şöyle buyurdu: "Biraz önce, ben namaz kılarken bana selam verdin." O zaman Hz. Peygamber doğuya yönelmişti.
Açıklama: Yukarıdaki rivayetlerden birinde Hz. Peygamber'in "giderken" diğerinde ise "namaz kılarken" denmesi arasında bir çelişki yoktur. Bu olayda Hz. Peygamber'in hem binek sırtında gittiği hem de namaz kıldığı anlaşılmaktadır. Binek sırtındaki nafile namazlarda kıble şartı olmadığı için Allah Rasûlü'nün kıble dışındaki bir yöne yöneldiği açıkça belirtilmektedir.
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Ebu Malik el-Eşca'i, ona Ebu Hazim, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Namazda noksanlık ve selam vermek olmaz". [Ahmed şöyle demiştir: Bana göre bunun manası şudur: Namazda selam vermemen, sana da selam verilmemesidir. Kişi namazını eksik kılar ve şüphe içinde namazından ayrılır.]
Açıklama: Metindeki mana Ahmed b. Hanbel'in açıklaması dikkate alarak verilmiştir. Teslim kelimesi kesra okunduğunda mana Namazda (erkanı, kılınışında) noksanlığın yapılmayacağı, selamı alırken de eksik ifadelerin kullanılamayacağı şeklindedir. Yani selam veren kişiye "ve aleyküm selam/sana da selam olsun" yerine sadece "ve aleyke/sana da" denmeyeceği anlatılmak istemiştir. Ancak 'teslim' kelimesi üstün okunursa namazda noksanlık ve selam verme yoktur şeklinde anlaşılır. İlgili kelimenin harekesi her iki şekilde de okunmuştur (İbnü'l-Esîr, Nihâye, III, 661). لاَ غِرَارَ فِى تَسْلِيمٍ وَلاَ صَلاَةٍ "Selam vermede ve namazda noksanlık olmaz" hadisi de ilk mananın daha doğru olduğuna işaret eder (Azimabadi, Avnu'l-ma'bûd, III, 196).
Bize Yezid b. Halid b. Mevheb ve Kuteybe b. Said, onlara Leys, ona Bükeyr, ona Nâbil Sahibu Abâ , ona İbn Ömer, ona Suheyb (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Namaz kıldığı sırada Rasulullah'ın (sav) yanına vardım ve selam verdim. İşaretle karşılık verdi." [Ravilerden Leys şöyle demiştir: Öyle zannediyorum ki Bükeyr parmağıyla işaret ederek dedi. Bu Kuteybe'nin rivayet ettiği hadisin lafzıdır.]
Açıklama: Nâbil'in lakabı tercüme edilmemiş. Hadisten sonraki açıklamanın Nâbil'e ait olduğu bilgisi şerhten alınmıştır. Avnu'l-mabud, III, 137.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Asım b. Behdele, ona da Ebu Vail, Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bizler namazda iken konuşurduk. Bir ara Hz. Peygamber'e (sav) geldim, (namaz kılıyordu), selam verdim, selamımı almadı. İçimi bir üzüntü kapladı. Hz. Peygamber (sav) (namazı bitirince) şöyle buyurdu:"Allah, Peygamberine (verdiği hükümden) dilediğini yeniler. Allah'ın yenilediği emirlerden biri de 'namazda konuşmayın' emri olmuştur."
Açıklama: mütabileri ile sahihtir.
Bize Yezid b. Halid b. Mevheb ve Kuteybe b. Said, onlara Leys, ona Bükeyr, ona Nâbil Sahibu Abâ , ona İbn Ömer, ona Suheyb (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Namaz kıldığı sırada Rasulullah'ın (sav) yanına vardım ve selam verdim. İşaretle karşılık verdi." [Ravilerden Leys şöyle demiştir: Öyle zannediyorum ki Bükeyr parmağıyla işaret ederek dedi. Bu Kuteybe'nin rivayet ettiği hadisin lafzıdır.]
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeylî, ona Züheyr, ona Ebü'z-Zübeyr, ona Cabir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) beni Mustalikoğullarına göndermişti. Ona geldiğim zaman devesi üzerinde namaz kılıyordu. Onunla konuşmama rağmen bir şey demedi ve eliyle şöyle işaret etti. Sonra tekrar konuştum, yine eliyle şöyle işaret yaptı. Onun kıraatini işitiyordum; başıyla da işaret ediyordu. Namazı bitirdikten sonra "seni yolladığım işi ne yaptın? Namaz kılıyor olmam, seninle konuşmama mâni oldu" buyurdu.
Bize el-Hüseyin b. İsa el-Horasânî ed-Dâmegânî, ona Cafer b. Avn, ona Hişam b. Sa'd, ona Nafi'nin rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ömer (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) Kuba'ya gitmişti. Orada namaz kılarken Ensardan birileri gelip ona selam verdiler. Bilal'e dedim ki: 'Rasulullah namaz kılarken kendisine selam verildiğinde ne yapardı?' Bilal avucunu açtı ve böyle yapardı dedi." [Bu hadisin ravilerinden Cafer b. Avn da bu hareketi göstermek için avucunu açtı, içini aşağıya dışını yukarıya getirdi.]
Bize Muhammed b. el-Alâ, ona Muaviye b. Hişâm, ona Süfyan, ona Ebu Malik, ona Ebu Hazim, ona Ebu Hureyre (hadisi merfu olarak naklettiğini sanıyorum) şöyle rivayet etmiştir: "Selam vermede ve namazda eksiklik olmaz." [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi İbn Fudayl, İbn Mehdî'nin lafzıyla rivayet etmiştir. Ancak rivayet zincirini Rasulullah'a ulaştırmamıştır.]
Açıklama: Hâfıza bozukluğu: Râvinin tabii ya da ârızî sebeplerle mâruz kaldığı hâfıza bozukluğu yüzünden hatalarının doğruları kadar veya daha fazla olması halidir. Birincisi, hâfızasının bozukluğu sebebiyle sika râvilere aykırı rivayetlerin ortaya çıkmasına sebep olur ve böyle hadisler ittifakla reddedilir. İkincisi bunama, yaşlılık, hastalık, körlük gibi ârızî sebeplerle ortaya çıkan hâfıza bozukluğundan kaynaklanan hatalara yol açar. Ârızî durumun ne zaman meydana geldiğinin belirlenmesi halinde o dönemde ve sonrasında nakledilen rivayetler reddedilir, belirlenmediği takdirde beklenir (TDV İslam Ansiklopedisi, 39/559).
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Kesîr b. Şinzîr, ona Atâ b. Ebu Rabâh, ona Câbir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) beni bir ihtiyacı için göndermişti. Ben de gidip o işi yaptım ve geri geldim. Hz. Peygamber'e (sav) selam verdim ama selamımı almadı. Kalbime bir hüzün çöktü ki onu Allah bilir. Kendi kendime "Belki de Rasulullah benim geç kaldığımı düşünüyor" dedim. Ardından tekrar selam verdim. Yine selamımı almadı. Bu sefer daha çok üzüldüm. Sonra tekrar selam verdim. Bu sefer selamımı aldı ve "Namaz kıldığım için selamını alamadım" buyurdu. Bineği üzerinde kıble dışındaki bir tarafa yönelmişti.