Giriş

Bize Bağdat’ta Ebû’l-Hüseyin Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mısrî, ona Abdullah b. Muhammed b. Ebî Meryem, ona Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babasının rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) kendisine şöyle söylemiş: “Abdest alırken parmaklarının arasını hilâlle ve usuyu da ulaştır. Burnuna su verdiğinde de, eğer oruçlu değilsen suyu genzine kadar ulaştır.”


    Öneri Formu
145090 BS008337 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, IV, 431

Bize İshak b. İbrahim ed-Deberî, ona Abdurrezzak, ona İbn Cüreyc, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babası şöyle dedi: "Bir arkadaşımla beraber Rasûlullah'ın (sav) yanına gitmiştim, ama kendisini evde bulamadık. Hz. Âişe bize hurma ve asîde aşı (un, yağ, süt ve bal karışımından yapılan bir tatlı) ikram etti. O sırada da Hz. Peygamber çıkageldi. Hz. Âişe'ye, 'Misafirlere bir şeyler ikram ettin mi?' diye sordu. Biz cevaben 'Evet' dedik. Biz böyle oturduğumuz sırada, çoban koyunları getirmiş, ağıla sokmaya çalışıyordu, kucağında da yeni doğmuş bir kuzu vardı. Hz. Peygamber, "- Hayvan doğum yaptı mı?" diye sordu. Çoban, "- Evet" dedi. Rasûlullah (sav), "- Öyleyse bize bir koyun kes!" buyurdu. Sonra bize döndü ve, "- Bu koyunu sizin için kestiğimizi sanma -buradaki aynı manaya gelen fiili 'lâ tehsibenne' diye değil, 'lâ tehsebenne' diye kullandı-, bizim yüz tane koyunumuz var, bu sayının çoğalmasını istemiyoruz; bundan dolayı çobanın bir koyunu doğum yaptığında, ona koyunlardan birini kesmesini emrederiz" dedi. Ben dedim ki: "- Ey Allah'ın Rasûlü, bana abdesti anlat!" "- Abdest alırken suyu uzuvlara iyice ulaştır, parmaklarının arasını hilâlle, burnuna su aldığında eğer oruçlu değilsen suyu derinlere kadar ulaştır" buyurdu. "- Ey Allah'ın Rasûlü, benim bir karım var..." diyerek onun dilinin uzunluğundan ve kötü sözler söylediğinden bahsetti. Hz. Peygamber, "- Öyleyse boşa onu!" dedi. Ben, "- Ey Allah'ın Rasûlü, onun sohbeti iyidir, ayrıca çocukları da var" dedim. "- Öyleyse onu nikâhında tut, kendisine de dilini tutmasını emret. Eğer kendisinde bir hayır görürsen devam edersin. Sakın câriyeni döver gibi karını dövme!" buyurdu.


    Öneri Formu
177228 MK16581 Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir, XIX, 215

Bize İshak b. İbrahim ed-Deberî, ona Abdurrezzak, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babası, Hz. Peygamber'in yanına gittiğini ve kendisiyle bazı şeyler konuştuklarını söyledi, sonra Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu anlattı: "Abdest alırken suyu uzuvlara iyice ulaştır, parmakların arasını da hilâlle!"


    Öneri Formu
177230 MK16583 Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir, XIX, 216

Bize Osman b. Ahmed ed-Dekkak, ona Ali b. İbrahim el-Vâsıtî, ona el-Hâris b. Mansur, ona Ömer b. Kays, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Hz. Âişe (ra) şöyle dedi: “Rasûlullah (sav) abdest alırkenparmaklarının arasını hilâlliyor, elinin üstünü ovuyor ve şöyle diyordu: “Parmaklarınızın arasını hilâlleyin ki, Allah onların arasını ateşle hilâllemesin! Vay o topukların ateşyen başına geleceklere..”


    Öneri Formu
183302 DK000317 Darekutni, Sünen, I, 94


    Öneri Formu
97940 MŞ000588 Musannef-i İbn Ebi Şeybe, Taharat, 65


    Öneri Formu
183271 DK000286 Darekutni, Sünen, I, 85


    Öneri Formu
183272 DK000287 Darekutni, Sünen, I, 85

Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû Bekir b. İshak el-Fakîh, ona İsmail b. Kuteybe, ona Yahya b. Yahya, ona Yahya b. Süleym, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babası şöyle rivayet etti: "Benû'l-Müntefik kabilesinin Rasûlullah'a (sav) gönderdiği heyette bulunuyordum. Hz. Peygamber'e dedim ki: "- Ey Allah'ın Rasûlü, bana abdesti anlat!" Şöyle cevap verdi: "- Suyu uzuvlara iyice ulaştır, parmaklarının arasını hilâlle, eğer oruçlu değilsen burnuna su verdiğinde genzine kadar çek!" Hz. Peygamber'in (sav) nasıl abdest aldığı ile ilgili olarak Şekîk b. Seleme'nin Hz. Osman'dan (ra) rivâyet ettiği hadiste, Rasûlullah'ın (sav) ayak parmaklarının arasını da hilâllediği zikredilmektedir.


    Öneri Formu
137083 BS000360 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, I, 123

Bize Ebû Bekir Ahmed b. el-Hasan el-Kadî ile Ebû Zekeriya b. Ebî İshak el-Müzekkî, onlara Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona er-Rabî' b. Süleyman, ona eş-Şâfiî, ona Yahya b. Süleym, ona Ebû Hâşim İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babası şöyle anlattı: "Ben, Müntefik oğullarının Rasûlullah'a (sav) gönderdiği elçisi -veya Müntefik oğullarının heyeti içinde bulunyor- idim. Hz. Peygamber'e geldik, ama O'nu bulamadık. Hz. Âişe'yi (ra) gördük. Âişe bize, içinde hurma bulunan bir örtü (kınâ') getirdi. -Buradaki kınâ' kelimesi tabak demektir-. Bizim için hazîra (su, kuşbaşı et ve undan yapılan bir yemek) yapılmasını emretti. Yemek yapıldı, sonra yemeği yedik. Çok geçmeden Rasûlullah (sav) da geldi: "- Bir şeyler yediniz mi? Sizin için bir şeyler yapılması emredildi mi?" diye sordu. "- Evet" dedik. Çok geçmeden çoban koyun sürüsünü getirdi. Bir kuzunun melediğini gördük. Hz. Peygamber çobana, "- Ne doğurttun, ey çoban?" diye sordu. Çoban, "- Dişi bir yavru" dedi. Hz. Peygamber, "- Onun yerine bize bir koyun kes!" dedi. Sonra bana döndü ve dedi ki: "- Sakın bunu senin için kestiğimizi sanma! -Burada Hz. Peygamber zannetmek anlamına gelen fiili "tehsebenne" şeklinde değil, "tehsibenne" diye telaffuz etti-. Bizim yüz tane koyunumuz var, artık çoğalmasını istemiyoruz. Bu yüzden ne zaman çoban bir yavru doğurtursa, onun yerine bir koyun keseriz." "- Ey Allah'ın Rasûlü, benim karımın dilinde bir problem var" dedim, yani ağzının bozuk olduğunu söylemek istiyor. Hz. Peygamber, "- Öyleyse boşa onu!" buyurdu. "- Ama ondan çocuklarım var ve onun sohbeti iyidir" dedim. "- Öyleyse ona emret. -Nasihat et demek istiyordu-. Eğer senin için onda bir hayır varsa kabul et, ama sakın câriyeni döver gibi onu dövme!" dedi. "- Ey Allah'ın Rasûlü, bana abdesti anlat!" dedim. "- Suyu organlarına iyice ulaştır, parmaklarının arasını hilâlle ve eğer oruçlu değilsen suyu burnuna iyice çek!" buyurdu.


    Öneri Formu
151876 BS14887 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VII, 479


    Öneri Formu
197485 BMS000359 Beyhaki ,Ma’rifetu’s- Sunen Ve’l- Âsâr, I, 306