308 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Tahir el-Fakîh, ona Ebû2l-Hasan Ahmed b. Muhammed b. Abdûs et-Tarâifî, ona Osman b. Saîd ed-Dârimî, ona Safvân b. Salih ed-Dımaşkî, ona el-Velîd b. Müslim, ona Şeybe b. el-Ahnef el-Evzâî, ona Ebû Selâm el-Esved, ona Ebû Salih el-Eş’arî, ona da Ebû Abdullah el-Eş’arî’nin haber verdiğine göre; Rasûlullah (sav) ashabına namaz kıldırmış, sonra da bir gurup cemâatle birlikte oturmuştu. O sırada mescide bir adam geldi ve namaza durdu. Adam doğru rükû yapmıyor, secdelerini de tavuk gagalar gibi yapıyordu. Hz. Peygamber (sav) de ona bakıyordu. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bu adamı görüyor musunuz? Eğer adam bu hâlde ölürse, Muhammed ümmetinden başka bir şey üzerine ölmüş olur. Adam, karganın kanı gagalayıp içtiği gibi namazı gagalayarak kılıyor. Doğru rükû yapmayan ve gagalar gibi secde eden bunun gibileri, sadece bir veya iki tane hurma yiyen aç insan gibidir. Bu hurma onun nesine yeter ki? Sizler abdesti tam olarak alınız. Vay o topukların ateşten çekeceklerine! Rkûu ve secdeleri de tam yapınız.” Ebû Salih dedi ki: Ebû Abdullah el-Eş’arî’ye sordum: “- Bu hadisi sana kim rivayet etti?” “- Ordu komutanları Halid b. el-Velîd, Amr b. el-Âs, Şurahbîl b. Hasene ve Yezîd b. Ebî Süfyan. Bunların hepsi de bu hadisi bizzat Rasûlullah’dan (sav) dinlemişler” dedi.
Bize Bağdat’ta Ebû’l-Hüseyin Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mısrî, ona Abdullah b. Muhammed b. Ebî Meryem, ona Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babasının rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) kendisine şöyle söylemiş: “Abdest alırken parmaklarının arasını hilâlle ve usuyu da ulaştır. Burnuna su verdiğinde de, eğer oruçlu değilsen suyu genzine kadar ulaştır.”
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Buhara’da Ebû Nasr Ahmed b. Sehl el-Fakîh, ona Ebû Ismet Sehl b. el-Mütevekkil el-Buhârî, ona Abdullah b. Mesleme el-Ka’nebî rivayet etmiştir. (T) Yine bize Ebû Ali er-Rûzbârî, ona Ebû Bekir Muhammed b. Bekir, ona Ebû Davud, ona Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Muhammed b. Tahlâ’, ona Mıhsan b. Ali, ona Avf b. el-Hâris, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kim güzelce abdest alır, sonra camiye gider ve insanların namazlarını kılmış olduklarını görürse, Cenâb-ı Hak ona, namazı kılanların ve orada hazır bulunanların alacağı mükâfat kadar ecir verir, o insanların alacakları mükâfattan da hiçbir şey eksilmez.”
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mukriî, ona el-Hasan b. Muhammed b. İshak, ona Yusuf b. Yakub, ona Muhammed b. Ebî Bekir, ona Zeyd b. el-Hubâb, ona Halid b. Dînâr, ona Ebû’l-Âliye, ona da Hz. Peygamber’e (sav) hizmet eden bir adam söylemiş: “Hz. Peygamber (sav) mescitte hafif bir abdest aldı.”
Bize Ebû Ali, ona Ebû Bekir, ona Ebû Davud, ona Muâz b. Muâz b. Abbâd el-Anberî, ona Ebû Avâne, ona Ya’lâ b. Ata, ona Ma’bed b. Hürmüz^’ün rivayet ettiğine göre; Saîd b. el-Müseyyeb, Ensâr’dan bir adamın ölümünde bulunmuştu. Adam son nefesinde şöyle demiş: Ben size, allah’tan sevap kazanmak ümidiyle bir hadis rivayet edeceğim. Ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Sizden biri güzelce abdestini alır ve sonra namaza çıkarsa, sağ adımını attığında Allah ona bir sevap yazar, sol adımını atınca da bir günahını siler. Artık insan adımlarını ister yaklaştrsın, ister uzaklaştırsn. Camiye girip namazını cemaatle kıldığında ise Cenâb-ı Hak onu bağışlar. Camiye gider de insanlar namazını bir kısmını kılmışlar ise, yetişebildiği kadarıyla kalan kısmını cemaatle kılsın, sonra da eksik kalanı tamamlasın. Eğer camiye gittiğinde cemaat namazlarını kılmş olurlarsa, kendisi namazını olduğu gibi kılsın.”
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Zekeriya b. Ebî İshak ve Ebû Bekir b. el-Hasan, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona İbn Vehb, ona Malik b. Enes rivayet etti. (T) Yine bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona İsmail b. İshak elKadî, ona da Malik’e okuduğu kitaptan naklen el-Kanebî rivayet etmiştir. (T) Yine bizeMuhammed b. Abdullah el-Hafız, ona imlâ yoluyla Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona Yahya b. Muhammed b. Yahya, ona Yahya b. Yahya şöyle rivayet etmiştir: Benim Malik’e okuduğum kitapta Malik, Musa b. Ukbe’den, o İbn Abbas’ın âzadlısı Küreyb’den, o da Üsâme b. Zeyd’den şöyle dinlemiş: Rasûlullah (sav) Arafat’tan yola çıktı, bir vadiye geldiğinde atından indi küçük abdest yaptı, sonra abdest aldı, ancak suyu her tarafa bolca ulaştırmadı. Ben kendisine, “- Namaza” diye hatırlattım, fakat O, “- Namaz ilerde” buyurdu. Tekrar atına bindi, Müzdelife’ye gelinde inip abdest aldı, bu sefer suyu organlarına iyice ulaştırdı, sonra namaz için kamet getirildi, akşam namazını kıldı. Sonra herkes devesini kendi mekânına ıhtırdı. Sonra yatsı için kamet getirildi ve yatsı namazını kıldı. Bu iki amazın arasında başka bir namaz kılmadı. Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de el-Ka’nebî’den, Müslim de Yahya b. Yahya’dan rivâyet etti.
Bize Bağdat’ta Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû Ca’fer Muhammed b. Amr b. el-Bahterî er-Razzâz, ona Muhammed b. Ubeydullah b. Yezîd, ona Yûnus b. Muhammed, ona Mu’temir b. Süleyman, ona babası, ona da Yahyâ b. Ya’mer şöyle haber vermiştir: Ben ibn Ömer’e, “- Ya Ebâ Abdurrahman, bazıları ‘kader yoktur’ diye iddia ediyorlar” dedim. O, “- Şu anda aramızda onlardan biri var mı?” diye sordu. Ben, “– Yok” dedim. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: “- Onlarla karşılaştığında benim şu sözlerimi kendilerine ilet: İbn Ömer sizden uzaktır, bu fikirden Allah’a sığınmaktadır. Bu düşüncenizle siz de ondan uzaksınız. Zira ben Ömer b. el-Hattâb’ın (ra) şöyle dediğini duydum: “Biz Allah Rasûlü’nün (sav) yanında otururken ansızın üzerinde yolculuk görünümü bulunmayan bir adam çıkageldi. Üstelik o kişi Medine halkından da değildi. Safları geçip öne doğru ilerledi ve her birimizin namazda diz çöküp oturduğu gibi Rasûlullah’ın (sav) önüne diz çöktü. Sonra da elini Rasûlullah’ın (sav) dizleri üzerine koydu. Hemen söze başladı: “- Ey Muhammed, İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasûlu (sav), “- İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Beyt’i (Kâbe’yi) haccetmen, umre yapman, cünüp olduğunda gusletmen, abdesti tam olarak alman ve Ramazan orucunu tutmandır” buyurdu. Adam tekrar; “– Ben bunu söylersem Müslüman olur muyum?” deyince, Rasûlullah (sav), “– Evet” buyurdu. Bunun üzerine adam, “– Doğru söyledin” dedi. Sonra İbn Ömer (Cibril hadisi diye bilinen) hadisin devamını da zikretti. Müslim Sahih’inde bu rivayetin tamamını Hacâc b. eş-Şâir, Yûnus b. Muhammed tarîkıyla rivayet etmiştir. Ancak hadisi bu metniyle rivayet etmemiştir.
Açıklama: Cibril hadisi olarak bilinen hadisin devamında hadiste sözü edilen kişi, “İslam nedir?” sorusundan sonra “iman nedir? ihsan nedir?” sorularını sorar. Hz. Peygamber ilgili rivayetlerde geçen cevapları verir. Arkasından da o şahıs “kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorar ve Hz. Peygamber “Sorulan sorandan (ben senden) daha bilgili değilim” cevabını verir ve bazı kıyamet alametlerini ona haber verir. Adam kalkıp gidince Rasûlüllah (s.) o gelenin Cibrîl olduğunu ve dini öğretmek için geldiğini haber verir. Tercümesini verdiğimiz ihtisar edilmiş rivayet o uzunca rivayete işaret etmektedir. Özellikle Müslim’in belirtilen tarikle gelen rivayetinde “İman nedir?” sorusunun cevaplarını zikrederken Hz. Peygamber “kadare imanı” da söylemiştir. İşte İbn Ömer kaderi inkâr edenlere babasından naklettiği bu meşhur hadisi delil getirerek cevap vermiştir. Dolayısıyla selef alimlerinin ve sonraki dönemde Ehl-i Sünnet imamlarının da iman esasları arasında saydığı kadere iman konusunu kabul etmeyenleri sert bir dille eleştirmiştir.
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mukriî, ona el-Hasan b. Muhammed b. İshak, ona Yusuf b. Yakub, ona Ebû’r-Rabî’ ez-Zehrânî, ona İsmail b. Cafer, ona Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’n-Nadr, ona Muhammed b. Nuaym, ona Kuteybe b. Saîd, ona İsmail b. Cafer, ona el-Alâ’, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Cenâb-ı Hakk’ın hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği amelleri size haber vereyim mi?” “- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Zor zamanlarda da abdesti tam olarak almak, camilere giderken çok adım atmak, bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek. İşte sizin ribatınız (nöbet beklemeniz) budur!” Bunu Müslim Sahîh’inde Kuteybe ve diğerlerinden rivayet eder.
Bize Bağdat’ta Ebû’l-Hüseyin b. Bişrân, ona Ebû Cafer Muhammed b. Amr er-Rezzâz, ona Ahmed b. Abdulcebbâr, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyعrduğunu haber verdi: “Kim güzelce abdest alır, sonra Cuma’ya gider, öne doğru yaklaşır, susar ve hatibi dinlerse, o Cuma’dan gelecek Cuma’ya kadar, ayrıca üç gün de ilave olarak işlediği (küçük günahları) bağışlanır. Fakat camde çakıl taşlarıyla oynasa bile lağiv yapmış olur.” Bunu Müslim Sahîh’inde Yahya b. Yahya ve diğerleri vasıtasıyla Ebû Muâviye’den rivayet eder. Bu rivayet, abdest almanın Cuma gününün guslüne yeterli olacağına delalet etmektedir.
Bize Ebû Hâmid Ahmed b. el-Velîd b. Ahmed ez-Zevzenî, ona Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah eş-Şâfiî, ona Abdullah b. Ravh el-Medâinî, ona Osman b. Ömer, ona Davud b. Kays, ona Sa’d b. İshak, ona Ebû Sümâme el-Hannât şöyle demiştir: Ben Balat’ta bulunduğum sırada parmaklarımı kenetleyerek Mescide doğru giderken, Kâ’b b. Ucre bana yetişti ve Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu, dedi: “Sizden biri güzelce abdestini alır, sonra da camiye gitmek niyetiyle yola çıkarsa, parmaklarını kenetlemesin!”