Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş bu isnad ile aynısını [Abdullah b. Ömer geceleyin kadınların mescitlere gitmelerine engel olmayın deyince Abdullah b. Ömer'in bir oğlu; kesinlikle onların mescide çıkmalarına izin vermeyiz. Çünkü onlar bunu kötülüğe vesile edinirler dedi. Bunun üzerine İbn Ömer onu azarladı ve ben Rasulullah (sav) buyurdu diyorum sen de kalkmış onlara müsaade etmeyiz diyorsun dedi.] rivayet etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3595, M000992
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ خَشْرَمٍ أَخْبَرَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنِ الأَعْمَشِ بِهَذَا الإِسْنَادِ. مِثْلَهُ.
Tercemesi:
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş bu isnad ile aynısını [Abdullah b. Ömer geceleyin kadınların mescitlere gitmelerine engel olmayın deyince Abdullah b. Ömer'in bir oğlu; kesinlikle onların mescide çıkmalarına izin vermeyiz. Çünkü onlar bunu kötülüğe vesile edinirler dedi. Bunun üzerine İbn Ömer onu azarladı ve ben Rasulullah (sav) buyurdu diyorum sen de kalkmış onlara müsaade etmeyiz diyorsun dedi.] rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 993, /185
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Amr İsa b. Yunus es-Sebiî (İsa b. Yunus b. Amr b. Abdullah)
5. Hafız Ebu Hasan Ali b. Haşrem el-Mervezi (Ali b. Haşrem b. Abdurrahman b. Ata b. Hilal)
Konular:
Kadın, mescitte namaz kılması
KTB, NAMAZ,
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Saygı, sahâbilere saygısızlık yapmamak
Sünnet, Abdullah b. Ömer'in uygulamaları
Sünnet, sünnete uymak
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30097, B003129
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قُلْتُ لأَبِى أُسَامَةَ أَحَدَّثَكُمْ هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ لَمَّا وَقَفَ الزُّبَيْرُ يَوْمَ الْجَمَلِ دَعَانِى ، فَقُمْتُ إِلَى جَنْبِهِ فَقَالَ يَا بُنَىِّ ، إِنَّهُ لاَ يُقْتَلُ الْيَوْمَ إِلاَّ ظَالِمٌ أَوْ مَظْلُومٌ ، وَإِنِّى لاَ أُرَانِى إِلاَّ سَأُقْتَلُ الْيَوْمَ مَظْلُومًا ، وَإِنَّ مِنْ أَكْبَرِ هَمِّى لَدَيْنِى ، أَفَتُرَى يُبْقِى دَيْنُنَا مِنْ مَالِنَا شَيْئًا فَقَالَ يَا بُنَىِّ بِعْ مَالَنَا فَاقْضِ دَيْنِى . وَأَوْصَى بِالثُّلُثِ ، وَثُلُثِهِ لِبَنِيهِ ، يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ يَقُولُ ثُلُثُ الثُّلُثِ ، فَإِنْ فَضَلَ مِنْ مَالِنَا فَضْلٌ بَعْدَ قَضَاءِ الدَّيْنِ شَىْءٌ فَثُلُثُهُ لِوَلَدِكَ . قَالَ هِشَامٌ وَكَانَ بَعْضُ وَلَدِ عَبْدِ اللَّهِ قَدْ وَازَى بَعْضَ بَنِى الزُّبَيْرِ خُبَيْبٌ وَعَبَّادٌ ، وَلَهُ يَوْمَئِذٍ تِسْعَةُ بَنِينَ وَتِسْعُ بَنَاتٍ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَجَعَلَ يُوصِينِى بِدَيْنِهِ وَيَقُولُ يَا بُنَىِّ ، إِنْ عَجَزْتَ عَنْهُ فِى شَىْءٍ فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ مَوْلاَىَ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا دَرَيْتُ مَا أَرَادَ حَتَّى قُلْتُ يَا أَبَتِ مَنْ مَوْلاَكَ قَالَ اللَّهُ . قَالَ فَوَاللَّهِ مَا وَقَعْتُ فِى كُرْبَةٍ مِنْ دَيْنِهِ إِلاَّ قُلْتُ يَا مَوْلَى الزُّبَيْرِ ، اقْضِ عَنْهُ دَيْنَهُ . فَيَقْضِيهِ ، فَقُتِلَ الزُّبَيْرُ - رضى الله عنه - وَلَمْ يَدَعْ دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا ، إِلاَّ أَرَضِينَ مِنْهَا الْغَابَةُ ، وَإِحْدَى عَشْرَةَ دَارًا بِالْمَدِينَةِ ، وَدَارَيْنِ بِالْبَصْرَةِ ، وَدَارًا بِالْكُوفَةِ ، وَدَارًا بِمِصْرَ . قَالَ وَإِنَّمَا كَانَ دَيْنُهُ الَّذِى عَلَيْهِ أَنَّ الرَّجُلَ كَانَ يَأْتِيهِ بِالْمَالِ فَيَسْتَوْدِعُهُ إِيَّاهُ فَيَقُولُ الزُّبَيْرُ لاَ وَلَكِنَّهُ سَلَفٌ ، فَإِنِّى أَخْشَى عَلَيْهِ الضَّيْعَةَ ، وَمَا وَلِىَ إِمَارَةً قَطُّ وَلاَ جِبَايَةَ خَرَاجٍ وَلاَ شَيْئًا ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ فِى غَزْوَةٍ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَوْ مَعَ أَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ - رضى الله عنهم - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ فَحَسَبْتُ مَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ فَوَجَدْتُهُ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ فَلَقِىَ حَكِيمُ بْنُ حِزَامٍ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ فَقَالَ يَا ابْنَ أَخِى ، كَمْ عَلَى أَخِى مِنَ الدَّيْنِ فَكَتَمَهُ . فَقَالَ مِائَةُ أَلْفٍ . فَقَالَ حَكِيمٌ وَاللَّهِ مَا أُرَى أَمْوَالَكُمْ تَسَعُ لِهَذِهِ . فَقَالَ لَهُ عَبْدُ اللَّهِ أَفَرَأَيْتَكَ إِنْ كَانَتْ أَلْفَىْ أَلْفٍ وَمِائَتَىْ أَلْفٍ قَالَ مَا أُرَاكُمْ تُطِيقُونَ هَذَا ، فَإِنْ عَجَزْتُمْ عَنْ شَىْءٍ مِنْهُ فَاسْتَعِينُوا بِى . قَالَ وَكَانَ الزُّبَيْرُ اشْتَرَى الْغَابَةَ بِسَبْعِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ ، فَبَاعَهَا عَبْدُ اللَّهِ بِأَلْفِ أَلْفٍ وَسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ثُمَّ قَامَ فَقَالَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ حَقٌّ فَلْيُوَافِنَا بِالْغَابَةِ ، فَأَتَاهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ ، وَكَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ أَرْبَعُمِائَةِ أَلْفٍ فَقَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ إِنْ شِئْتُمْ تَرَكْتُهَا لَكُمْ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ فَإِنْ شِئْتُمْ جَعَلْتُمُوهَا فِيمَا تُؤَخِّرُونَ إِنْ أَخَّرْتُمْ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ . قَالَ قَالَ فَاقْطَعُوا لِى قِطْعَةً . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ لَكَ مِنْ هَا هُنَا إِلَى هَا هُنَا . قَالَ فَبَاعَ مِنْهَا فَقَضَى دَيْنَهُ فَأَوْفَاهُ ، وَبَقِىَ مِنْهَا أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ ، فَقَدِمَ عَلَى مُعَاوِيَةَ وَعِنْدَهُ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ وَالْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ وَابْنُ زَمْعَةَ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ كَمْ قُوِّمَتِ الْغَابَةُ قَالَ كُلُّ سَهْمٍ مِائَةَ أَلْفٍ . قَالَ كَمْ بَقِىَ قَالَ أَرْبَعَةُ أَسْهُمٍ وَنِصْفٌ . قَالَ الْمُنْذِرُ بْنُ الزُّبَيْرِ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . وَقَالَ ابْنُ زَمْعَةَ قَدْ أَخَذْتُ سَهْمًا بِمِائَةِ أَلْفٍ . فَقَالَ مُعَاوِيَةُ كَمْ بَقِىَ فَقَالَ سَهْمٌ وَنِصْفٌ . قَالَ أَخَذْتُهُ بِخَمْسِينَ وَمِائَةِ أَلْفٍ . قَالَ وَبَاعَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ نَصِيبَهُ مِنْ مُعَاوِيَةَ بِسِتِّمِائَةِ أَلْفٍ ، فَلَمَّا فَرَغَ ابْنُ الزُّبَيْرِ مِنْ قَضَاءِ دَيْنِهِ قَالَ بَنُو الزُّبَيْرِ اقْسِمْ بَيْنَنَا مِيرَاثَنَا . قَالَ لاَ ، وَاللَّهِ لاَ أَقْسِمُ بَيْنَكُمْ حَتَّى أُنَادِىَ بِالْمَوْسِمِ أَرْبَعَ سِنِينَ أَلاَ مَنْ كَانَ لَهُ عَلَى الزُّبَيْرِ دَيْنٌ فَلْيَأْتِنَا فَلْنَقْضِهِ . قَالَ فَجَعَلَ كَلَّ سَنَةٍ يُنَادِى بِالْمَوْسِمِ ، فَلَمَّا مَضَى أَرْبَعُ سِنِينَ قَسَمَ بَيْنَهُمْ قَالَ فَكَانَ لِلزُّبَيْرِ أَرْبَعُ نِسْوَةٍ ، وَرَفَعَ الثُّلُثَ ، فَأَصَابَ كُلَّ امْرَأَةٍ أَلْفُ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ ، فَجَمِيعُ مَالِهِ خَمْسُونَ أَلْفَ أَلْفٍ وَمِائَتَا أَلْفٍ .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Zübeyir şöyle demiştir:
Cemel vakası günü savaş durunca Zübeyir b. Avvam beni çağırdı ve “Ey oğlum, bugün öldürülenler ya zalim ya da mazlumdur. Bana gelince bugün mazlum olarak öldürüleceğimi sanıyorum. En büyük endişelerimden birisi borcumdur. Borçlarımız mallarımızdan geriye bir şey bırakmayacak mı, ne dersin?” dedi ve “ey oğlum, malımı sat, borcumu öde” diye ekleyip malının üçte birini vasiyet etti. Bu üçte birin de üçte birini Abdullah'ın çocukları olan torunlarına vasiyet edip “borçlar ödendikten sonra malımızdan bir şey kalırsa üçte biri senin oğullarına aittir” dedi. Hişâm der ki: Abdullah b. Zübeyir'in çocuklarının bazısı yaşça Zübeyir'in oğulları olan Hubeyb ve Abbad'ın akranıydı. Zübeyir'in bu vasiyeti yaptığı gün dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı.
Abdullah der ki: Babam Zübeyir, borcunun ödenmesini bana vasiyet etmeye başladı ve “ey oğlum, eğer herhangi bir şekilde borç ödemekten aciz kalırsan, o zorluğa karşı Mevla'mdan yardım iste” dedi. Abdullah der ki: Vallahi ben babamın bu “Mevlâ'm” sözüyle ne kastettiğini bilemedim. Sonunda “babacığım, senin Mevla'n kimdir?” diye sordum. O da “Allah” dedi.
Abdullah der ki: Vallahi ben onun borcunu ödeme konusunda herhangi bir sıkıntıya düştüğümde “ey Zübeyir'in Mevlâ'sı, Zübeyir'in borcunu ödemede kolaylık ihsan et” diye dua ettim, akabinde Yüce Allah onun borcunu ödedi. Sonunda Zübeyir öldürüldü ve arkasında bazı araziler hariç, altın ve gümüş para bırakmadı. Gâbe bölgesinde bir arazi, Medine'de on bir ev, Basra'da iki ev, Kûfe'de bir ev ve Mısır'da da bir ev bırakmıştı.
Abdullah der ki: Zübeyir'in üzerindeki borç şu şekilde olmuştur: Bir kimse ona emanet bırakmak istediğinde Zübeyir, ona “hayır, emanet olarak değil, borç olarak bırak. Çünkü ben bu malın zayi olmasından korkarım” derdi. Zübeyir hayatı boyunca ne bir valilik, ne zekat toplama memurluğu, ne de başka bir idari görev yaptı. Sadece Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) ile cihada katılmıştır.
Abdullah b. Zübeyir der ki: Babamın borcunu hesapladım, iki milyon iki yüz bin dinar olduğunu gördüm. Hakim b. Hişâm ile karşılaşmıştım. Bana “ey kardeşimin oğlu, kardeşimin borcu ne kadardır?” diye sordu. Ravi dr ki: Abdullah ona borcun tamamını gizleyerek sadece “ yüz bin dinar” dedi. Bunun üzerine Hakim “Allah'a yemin ederim ki, sahip olduğun malın bunu ödeyebileceğini sanmıyorum” dedi. Ona “eğer bu borç iki yüz milyon iki yüz bin dinar ise, o zaman ne dersin” dedim. O da “buna gücünüzün yeteceğini sanmıyorum, eğer dara düşerseniz benden yardım isteyin” dedi.
Ravi der ki: Zübeyir, Gâbe'deki araziyi yüz yetmiş bine satın almıştı. Oğlu Abdullah ise bu araziyi bir milyon altı yüz bine sattı. Sonra ayağa kalktı ve “her kimin Zübeyir'de alacağı varsa, Gâbe'ye bizim yanımıza gelsin” dedi. Akabinde Abdullah b. Cafer b. Ebu Talib oraya geldi. Abdullah'ın, Zübeyir'den alacağı dört yüz bin dinar vardı. Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Eğer isterseniz bu dört yüz binlik alacağımı size bırakayım” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır” dedi. Abdullah “şayet borcunuzdan bir kısmını geri bırakmak isterseniz benimkini bırakabilirsiniz” dedi. Abdullah b. Zübeyir de “hayır, alacağını geri bırakma” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer “öyleyse bu araziden benim için bir parça kesin” dedi. Abdullah b. Zübeyir de ona hitaben “şuradan şuraya kadar olan parça senindir” dedi.
Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir, Gâbe arazisinin bir kısmını sattı da babası Zübeyir'in borcunu ödedi. Borcun hepsini tamamen ödedikten sonra Gâbe arazisinden dört buçuk pay kaldı. Abdullah b. Zübeyir akabinde Şam'a, Muaviye b. Ebu Sufyan'ın yanına geldi. Muaviye'nin yanında Amr b. Osman, Munzir b. Zübeyir ve İbn Zem'a bulunuyordu. Muaviye, Abdullah b. Zübeyir'e hitaben “Gâbe arazisine ne kadar değer biçildi?” dedi. Abdullah da “her hisse için yüz bin dinar” dedi Muaviye “geriye kaç pay kaldı?” Abdullah da "dört buçuk pay kaldı” dedi. Munzir b. Zübeyir “ben yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Amr b. Osman “Ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. İbn Zem'a “ben de yüz bine bir pay satın aldım” dedi. Bu sefer Muaviye “geriye ne kadar pay kaldı?” diye sordu. Abdullah da “bir buçuk pay kaldı” dedi. Muaviye de “ben de onu yüz elli bine satın aldım” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Cafer kendi payını Muaviye'ye altı yüz bin karşılığında sattı.
Abdullah b. Zübeyir babasının borçlarını ödeyip bu borç işini bitirdiği zaman Zübeyir'in diğer oğulları kendisine “artık mirasımızı aramızda paylaştır” dediler. Bunun üzerine Abdullah “hayır, Allah'a yemin ederim ki, dört sene boyunca her hac mevsiminde 'Haberiniz olsun, Her kimin Zübeyir üzerinde alacağı bir hak varsa bize gelsin, o borcu ödeyelim' diye ilan etmedikçe, mirası aranızda paylaştırmam” dedi. Ravi der ki: Abdullah b. Zübeyir her sene hac mevsiminde böyle ilan etmeye başladı. Nihayet dört yıl geçince mirası Zübeyir'in oğulları arasında paylaştırdı. Ravi der ki: Zübeyir öldüğü zaman arkasında dört eşini bırakmıştı. Babası Zübeyir'in vasiyeti olan üçte biri ayırdı. Geri kalan maldan her eşine bir milyon iki yüz bin dinar hisse düştü. Buna göre Zübeyir'in tüm serveti elli milyon iki yüz bindir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 13, 1/820
Senetler:
1. Ebu Abdullah Zübeyr b. Avvâm el-Esedî (Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza)
2. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
5. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Borç, ödemek, en güzel şekilde
Borç, Vasiyet, vasiyetin yerine getirilmesinden önce borcun ödenmesi
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sorumlululuk, herkes konumuna göre
Yönetim, yönetici olmada istekli olmamak
Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Şube, ona Ebu Avn, ona da Cabir b. Semure'nin naklettiğine göre; "Ömer Sa'd'a namaza varıncaya kadar her hususta seni şikâyet ettiler dedi. Sa'd ise ben namazların ilk iki rekâtını uzun tutuyorum, son iki rekâtı kısa kesiyorum. Rasulullah'ın (sav) arkasında kıldığım namazı aynen kıldırıyorum diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; zaten senden beklenen de budur yahut benim senden beklediğim budur dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3692, M001018
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى عَوْنٍ قَالَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ سَمُرَةَ قَالَ
"عُمَرُ لِسَعْدٍ قَدْ شَكَوْكَ فِى كُلِّ شَىْءٍ حَتَّى فِى الصَّلاَةِ. قَالَ أَمَّا أَنَا فَأَمُدُّ فِى الأُولَيَيْنِ وَأَحْذِفُ فِى الأُخْرَيَيْنِ وَمَا آلُو مَا اقْتَدَيْتُ بِهِ مِنْ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَ ذَاكَ الظَّنُّ بِكَ. أَوْ ذَاكَ ظَنِّى بِكَ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Şube, ona Ebu Avn, ona da Cabir b. Semure'nin naklettiğine göre; "Ömer Sa'd'a namaza varıncaya kadar her hususta seni şikâyet ettiler dedi. Sa'd ise ben namazların ilk iki rekâtını uzun tutuyorum, son iki rekâtı kısa kesiyorum. Rasulullah'ın (sav) arkasında kıldığım namazı aynen kıldırıyorum diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; zaten senden beklenen de budur yahut benim senden beklediğim budur dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1018, /189
Senetler:
1. Ebu Halid Cabir b. Semure el-Amirî (Cabir b. Semure b. Cünâde)
2. Ebu Avn Muhammed b. Ubeydullah es-Sekafi (Muhammed b. Ubeydullah b. Said)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, cemaatle
Namaz, kıraat
Namaz, kısaltmak/uzatmamak, Çocuk/kadın/yaşlı/yorgunluktan dolayı
Namaz, Namazda imamet, duruşu, kişi sayısı vs
Namaz, namazı kolaylaştırmak, namazı hafifletmek
Namaz, yöneticilerin kıldırması
Sahabe, Fazileti
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Saygı, sahâbilere saygısızlık yapmamak
Yönetici, tenkit edilmesi, hakaret edilmesi vs.
Yönetim, imametin yöneticinin adil olması
Bize Ebu Küreyb, ona İbn Bişr, ona Misar, ona Abdülmelik ve Ebu Avn, o ikisine Cabir b. Semure'nin rivayet ettiğine göre [Ömer, Sa'd'a "Namaza varıncaya kadar her hususta seni şikâyet ettiler dedi. Sa'd ise ben namazların ilk iki rekâtını uzun tutuyorum, son iki rekâtı kısa kesiyorum. Rasulullah'ın (sav) arkasında kıldığım namazı aynen kıldırıyorum diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; zaten senden beklenen de budur yahut benim senden beklediğim budur dedi.] Sa'd ayrıca bana namazı bedeviler mi öğretecek ibaresini de ekledi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3693, M001019
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا ابْنُ بِشْرٍ عَنْ مِسْعَرٍ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ وَأَبِى عَوْنٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ بِمَعْنَى حَدِيثِهِمْ وَزَادَ فَقَالَ تُعَلِّمُنِى الأَعْرَابُ بِالصَّلاَةِ
Tercemesi:
Bize Ebu Küreyb, ona İbn Bişr, ona Misar, ona Abdülmelik ve Ebu Avn, o ikisine Cabir b. Semure'nin rivayet ettiğine göre [Ömer, Sa'd'a "Namaza varıncaya kadar her hususta seni şikâyet ettiler dedi. Sa'd ise ben namazların ilk iki rekâtını uzun tutuyorum, son iki rekâtı kısa kesiyorum. Rasulullah'ın (sav) arkasında kıldığım namazı aynen kıldırıyorum diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; zaten senden beklenen de budur yahut benim senden beklediğim budur dedi.] Sa'd ayrıca bana namazı bedeviler mi öğretecek ibaresini de ekledi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1019, /189
Senetler:
1. Ebu Halid Cabir b. Semure el-Amirî (Cabir b. Semure b. Cünâde)
2. Abdülmelik b. Umeyr el-Lahmî (Abdülmelik b. Umeyr b. Süveyd)
3. Ebu Seleme Misar b. Kidam el-Âmirî (Misar b. Kidam b. Zuheyr b. Ubeyde b. Haris)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Bişr el-Abdî (Muhammed b. Bişr b. Fürâfisa b. Muhtar b. Rudeyh)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, kılınış şekli/nasıl kılınacağı
Namaz, kıraat
Namaz, kısaltmak/uzatmamak, Çocuk/kadın/yaşlı/yorgunluktan dolayı
Namaz, Namazda imamet, duruşu, kişi sayısı vs
Namaz, namazı kolaylaştırmak, namazı hafifletmek
Sahabe, Fazileti
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Saygı, sahâbilere saygısızlık yapmamak
Yönetici, iyisi-kötüsü
Yönetici, tenkit edilmesi, hakaret edilmesi vs.
Yönetim, imametin yöneticinin adil olması
Bize Muhammed b. Alâ ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Raca el-Ensârî, ona da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî el-Ezrak şöyle haber vermiştir:
Ebu Mesud el-Ensârî (Medine'de) insanlar arasında bir halkada oturuyorken iki adam Kinde kapılarından girip aramızda hüküm verecek bir kişi yok mu diye sordular. Halkadan bir adam “ben” dedi. Bunun üzerine Ebu Mesud, yerden bir avuç çakıl taşı alıp adama atmaya başladı ve “temkinli ol, hakimlik için koşuşturmak hoş bir şey değil” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22743, D003577
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالاَ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ رَجَاءٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ بِشْرٍ الأَنْصَارِىِّ الأَزْرَقِ قَالَ "دَخَلَ رَجُلاَنِ مِنْ أَبْوَابِ كِنْدَةَ وَأَبُو مَسْعُودٍ الأَنْصَارِىُّ جَالِسٌ فِى حَلْقَةٍ فَقَالاَ أَلاَ رَجُلٌ يُنَفِّذُ بَيْنَنَا فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْحَلْقَةِ أَنَا. فَأَخَذَ أَبُو مَسْعُودٍ كَفًّا مِنْ حَصًى فَرَمَاهُ بِهِ وَقَالَ مَهْ إِنَّهُ كَانَ يُكْرَهُ التَّسَرُّعُ إِلَى الْحُكْمِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Alâ ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Raca el-Ensârî, ona da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî el-Ezrak şöyle haber vermiştir:
Ebu Mesud el-Ensârî (Medine'de) insanlar arasında bir halkada oturuyorken iki adam Kinde kapılarından girip aramızda hüküm verecek bir kişi yok mu diye sordular. Halkadan bir adam “ben” dedi. Bunun üzerine Ebu Mesud, yerden bir avuç çakıl taşı alıp adama atmaya başladı ve “temkinli ol, hakimlik için koşuşturmak hoş bir şey değil” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Akdiye 3, /827
Senetler:
1. Ebu Mesud el-Ensarî (Ukbe b. Amr b. Sa'lebe b. Esire b. Asire)
2. Abdurrahman b. Bişr el-Ensarî el-Ezrak (Abdurrahman b. Bişr b. Mesud)
3. Raca el-Ensari (Raca)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Yargı, hakemlik, bir olayı çözmek için
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hakimlik
Bize Muhammed b. Alâ ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Raca el-Ensârî, ona da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî el-Ezrak şöyle haber vermiştir:
Ebu Mesud el-Ensârî (Medine'de) insanlar arasında bir halkada oturuyorken iki adam Kinde kapılarından girip aramızda hüküm verecek bir kişi yok mu diye sordular. Halkadan bir adam “ben” dedi. Bunun üzerine Ebu Mesud, yerden bir avuç çakıl taşı alıp adama atmaya başladı ve “temkinli ol, hakimlik için koşuşturmak hoş bir şey değil” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272121, D003577-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالاَ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ رَجَاءٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ بِشْرٍ الأَنْصَارِىِّ الأَزْرَقِ قَالَ
"دَخَلَ رَجُلاَنِ مِنْ أَبْوَابِ كِنْدَةَ وَأَبُو مَسْعُودٍ الأَنْصَارِىُّ جَالِسٌ فِى حَلْقَةٍ فَقَالاَ أَلاَ رَجُلٌ يُنَفِّذُ بَيْنَنَا فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْحَلْقَةِ أَنَا. فَأَخَذَ أَبُو مَسْعُودٍ كَفًّا مِنْ حَصًى فَرَمَاهُ بِهِ وَقَالَ مَهْ إِنَّهُ كَانَ يُكْرَهُ التَّسَرُّعُ إِلَى الْحُكْمِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Alâ ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Raca el-Ensârî, ona da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî el-Ezrak şöyle haber vermiştir:
Ebu Mesud el-Ensârî (Medine'de) insanlar arasında bir halkada oturuyorken iki adam Kinde kapılarından girip aramızda hüküm verecek bir kişi yok mu diye sordular. Halkadan bir adam “ben” dedi. Bunun üzerine Ebu Mesud, yerden bir avuç çakıl taşı alıp adama atmaya başladı ve “temkinli ol, hakimlik için koşuşturmak hoş bir şey değil” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Akdiye 3, /827
Senetler:
1. Ebu Mesud el-Ensarî (Ukbe b. Amr b. Sa'lebe b. Esire b. Asire)
2. Abdurrahman b. Bişr el-Ensarî el-Ezrak (Abdurrahman b. Bişr b. Mesud)
3. Raca el-Ensari (Raca)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Yargı, hakemlik, bir olayı çözmek için
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hakimlik
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Adem, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Ebu Husayn, ona da Ebu Meryem Abdullah b. Ziyâd el-Esedî şöyle demiştir:
Talha, Zübeyir ve Âişe Basra üzerine yürüdükleri zaman, Ali, (insanları seferber etmek üzere) Ammâr b. Yâsir ile Hasan b. Ali'yi (Kûfe'ye) yolladı. Onlar Kûfe'ye, bizim yanımıza gelip minbere çıktı. Hasan b. Ali minberin üst tarafında, Ammâr ise Hasan'dan daha aşağıda durdu, bizler de onlara doğru toplandık. Ben Ammâr'ın şöyle dediğini işittim: Âişe, Basra'ya doğru yürümüştür. Ve vallahi, Âişe elbette Hz. Peygamber'in dünya ahiret eşidir. Ancak Allah Tebâreke ve Taâlâ, kendisine mi yoksa Âişe'ye mi itaat ettiğiniz ortaya çıksın diye sizi denemektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27780, B007100
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَصِينٍ حَدَّثَنَا أَبُو مَرْيَمَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ زِيَادٍ الأَسَدِىُّ قَالَ لَمَّا سَارَ طَلْحَةُ وَالزُّبَيْرُ وَعَائِشَةُ إِلَى الْبَصْرَةِ بَعَثَ عَلِىٌّ عَمَّارَ بْنَ يَاسِرٍ وَحَسَنَ بْنَ عَلِىٍّ ، فَقَدِمَا عَلَيْنَا الْكُوفَةَ فَصَعِدَا الْمِنْبَرَ ، فَكَانَ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ فَوْقَ الْمِنْبَرِ فِى أَعْلاَهُ ، وَقَامَ عَمَّارٌ أَسْفَلَ مِنَ الْحَسَنِ ، فَاجْتَمَعْنَا إِلَيْهِ فَسَمِعْتُ عَمَّارًا يَقُولُ إِنَّ عَائِشَةَ قَدْ سَارَتْ إِلَى الْبَصْرَةِ ، وَوَاللَّهِ إِنَّهَا لَزَوْجَةُ نَبِيِّكُمْ صلى الله عليه وسلم فِى الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ ، وَلَكِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى ابْتَلاَكُمْ ، لِيَعْلَمَ إِيَّاهُ تُطِيعُونَ أَمْ هِىَ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Adem, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Ebu Husayn, ona da Ebu Meryem Abdullah b. Ziyâd el-Esedî şöyle demiştir:
Talha, Zübeyir ve Âişe Basra üzerine yürüdükleri zaman, Ali, (insanları seferber etmek üzere) Ammâr b. Yâsir ile Hasan b. Ali'yi (Kûfe'ye) yolladı. Onlar Kûfe'ye, bizim yanımıza gelip minbere çıktı. Hasan b. Ali minberin üst tarafında, Ammâr ise Hasan'dan daha aşağıda durdu, bizler de onlara doğru toplandık. Ben Ammâr'ın şöyle dediğini işittim: Âişe, Basra'ya doğru yürümüştür. Ve vallahi, Âişe elbette Hz. Peygamber'in dünya ahiret eşidir. Ancak Allah Tebâreke ve Taâlâ, kendisine mi yoksa Âişe'ye mi itaat ettiğiniz ortaya çıksın diye sizi denemektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fiten 18, 2/691
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ehl-i beyt, Hz. Hasan
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Sahabe, aralarındaki ihtilaflar, (Hz. peygamber'den sonra)
Sahabe, birbirlerine karşı kullandıkları üslup
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Maîn, ona Haccâc, ona İbn Cureyc, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir:
Abdullah b. Abbâs ile Abdullah b. Zübeyir arasında bir soğukluk vardı. Ben İbn Abbâs'ın yanına gittim ve “İbn Zübeyir ile savaşarak Allah'ın Harem'inin (Mekke'nin) hürmetini ihlal mi etmek istiyorsun?” dedim. İbn Abbâs “bundan Allah'a sığınırım. Demek ki Allah, İbn Zübeyir ile Ümeyye oğullarının kaderine, Harem'de savaşarak onun hürmetini ihlal etmeyi yazmış. Vallahi ben asla Harem'in hürmetini ihlal etmem” dedi ve şöyle devam etti: İnsanlar bana “İbn Zübeyir'e biat et” dediler. Ben de onlara şöyle dedim: Bu hilafet İbn Zübeyir'e uzak değildir. Zira onun babası -Zübeyir'i kastederek- Peygamber'in havarisi, dedesi -Ebu Bekir'i kastederek- Peygamber'in mağara arkadaşı, annesi -Esma'yı kastederek- iki kuşak sahibi, teyzesi -Âişe'yi kastederek- müminlerin anası, halası -Hatice'yi kastederek- Peygamber'in zevcesi, Peygamber'in halası -Safiye'yi kastederek- onun nenesidir. Sonra İbn Zübeyir'in kendisi, İslâm'ı yaşamada iffet sahibi, ayıplardan uzak ve güzel Kur'an okuyan birisidir. Vallahi eğer Ümeyye oğulları bana ulaşıp iyilik ederse, hısımlıktan dolayı iyilik eder, emir olursa, benim gibi kerim kişiler, benim emirim olmuş olur. Ama İbn Zübeyir benim yerime Tuveytleri, Usameleri ve Humeydleri tercih etti. -İbn Abbâs, Abdulmelik b. Mervân'ı kastederek- İbn Ebu Âs meydana çıkıp, ilerliyor, -İbn Zübeyir'i kastederek- o ise bu işlerde geriye düşmüş durumda.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31996, B004665
Hadis:
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ قَالَ ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ ابْنُ أَبِى مُلَيْكَةَ وَكَانَ بَيْنَهُمَا شَىْءٌ فَغَدَوْتُ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ فَقُلْتُ أَتُرِيدُ أَنْ تُقَاتِلَ ابْنَ الزُّبَيْرِ فَتُحِلُّ حَرَمَ اللَّهِ . فَقَالَ مَعَاذَ اللَّهِ ، إِنَّ اللَّهَ كَتَبَ ابْنَ الزُّبَيْرِ وَبَنِى أُمَيَّةَ مُحِلِّينَ ، وَإِنِّى وَاللَّهِ لاَ أُحِلُّهُ أَبَدًا . قَالَ قَالَ النَّاسُ بَايِعْ لاِبْنِ الزُّبَيْرِ . فَقُلْتُ وَأَيْنَ بِهَذَا الأَمْرِ عَنْهُ أَمَّا أَبُوهُ فَحَوَارِىُّ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ، يُرِيدُ الزُّبَيْرَ ، وَأَمَّا جَدُّهُ فَصَاحِبُ الْغَارِ ، يُرِيدُ أَبَا بَكْرٍ ، وَأُمُّهُ فَذَاتُ النِّطَاقِ ، يُرِيدُ أَسْمَاءَ ، وَأَمَّا خَالَتُهُ فَأُمُّ الْمُؤْمِنِينَ ، يُرِيدُ عَائِشَةَ ، وَأَمَّا عَمَّتُهُ فَزَوْجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ، يُرِيدُ خَدِيجَةَ ، وَأَمَّا عَمَّةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَجَدَّتُهُ ، يُرِيدُ صَفِيَّةَ ، ثُمَّ عَفِيفٌ فِى الإِسْلاَمِ ، قَارِئٌ لِلْقُرْآنِ . وَاللَّهِ إِنْ وَصَلُونِى وَصَلُونِى مِنْ قَرِيبٍ ، وَإِنْ رَبُّونِى رَبَّنِى أَكْفَاءٌ كِرَامٌ ، فَآثَرَ التُّوَيْتَاتِ وَالأُسَامَاتِ وَالْحُمَيْدَاتِ ، يُرِيدُ أَبْطُنًا مِنْ بَنِى أَسَدٍ بَنِى تُوَيْتٍ وَبَنِى أُسَامَةَ وَبَنِى أَسَدٍ ، إِنَّ ابْنَ أَبِى الْعَاصِ بَرَزَ يَمْشِى الْقُدَمِيَّةَ ، يَعْنِى عَبْدَ الْمَلِكِ بْنَ مَرْوَانَ ، وَإِنَّهُ لَوَّى ذَنَبَهُ ، يَعْنِى ابْنَ الزُّبَيْرِ .
Tercemesi:
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Yahya b. Maîn, ona Haccâc, ona İbn Cureyc, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir:
Abdullah b. Abbâs ile Abdullah b. Zübeyir arasında bir soğukluk vardı. Ben İbn Abbâs'ın yanına gittim ve “İbn Zübeyir ile savaşarak Allah'ın Harem'inin (Mekke'nin) hürmetini ihlal mi etmek istiyorsun?” dedim. İbn Abbâs “bundan Allah'a sığınırım. Demek ki Allah, İbn Zübeyir ile Ümeyye oğullarının kaderine, Harem'de savaşarak onun hürmetini ihlal etmeyi yazmış. Vallahi ben asla Harem'in hürmetini ihlal etmem” dedi ve şöyle devam etti: İnsanlar bana “İbn Zübeyir'e biat et” dediler. Ben de onlara şöyle dedim: Bu hilafet İbn Zübeyir'e uzak değildir. Zira onun babası -Zübeyir'i kastederek- Peygamber'in havarisi, dedesi -Ebu Bekir'i kastederek- Peygamber'in mağara arkadaşı, annesi -Esma'yı kastederek- iki kuşak sahibi, teyzesi -Âişe'yi kastederek- müminlerin anası, halası -Hatice'yi kastederek- Peygamber'in zevcesi, Peygamber'in halası -Safiye'yi kastederek- onun nenesidir. Sonra İbn Zübeyir'in kendisi, İslâm'ı yaşamada iffet sahibi, ayıplardan uzak ve güzel Kur'an okuyan birisidir. Vallahi eğer Ümeyye oğulları bana ulaşıp iyilik ederse, hısımlıktan dolayı iyilik eder, emir olursa, benim gibi kerim kişiler, benim emirim olmuş olur. Ama İbn Zübeyir benim yerime Tuveytleri, Usameleri ve Humeydleri tercih etti. -İbn Abbâs, Abdulmelik b. Mervân'ı kastederek- İbn Ebu Âs meydana çıkıp, ilerliyor, -İbn Zübeyir'i kastederek- o ise bu işlerde geriye düşmüş durumda.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 9, 2/193
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdullah b. Ebu Müleyke el-Kureşî (Abdullah b. Ubeydullah b. Züheyr b. Abdullah)
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Ebu Muhammed Haccac b. Muhammed el-Mesîsî (Haccac b. Muhammed)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Main (Yahya b. Main b. Avn)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Sahabe, Aralalarındaki ihtilaflar
Sahabe, aralarındaki ihtilaflar, (Hz. peygamber'den sonra)
Sahabe, birbirlerine karşı kullandıkları üslup
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Yönetim, Sahabe, halifeler/hilafet meselesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3688, M001016
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا هُشَيْمٌ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ
"أَنَّ أَهْلَ الْكُوفَةِ شَكَوْا سَعْدًا إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَذَكَرُوا مِنْ صَلاَتِهِ فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ عُمَرُ فَقَدِمَ عَلَيْهِ فَذَكَرَ لَهُ مَا عَابُوهُ بِهِ مِنْ أَمْرِ الصَّلاَةِ فَقَالَ إِنِّى لأُصَلِّى بِهِمْ صَلاَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا أَخْرِمُ عَنْهَا إِنِّى لأَرْكُدُ بِهِمْ فِى الأُولَيَيْنِ وَأَحْذِفُ فِى الأُخْرَيَيْنِ. فَقَالَ ذَاكَ الظَّنُّ بِكَ أَبَا إِسْحَاقَ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Hüşeym, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona da Cabir b. Semure'nin rivayet ettiğine göre; "Kûfe ahalisi Sa'd'ı Ömer b. el-Hattab'a şikâyet ettiler. Onun namazı hakkında ileri geri konuştular. Ömer ona birisini gönderdi. Sa'd onun huzuruna gelince ona namazı hakkında kendisini tenkit ettikleri hususu zikretti. Sa'd; ben onlara Rasulullah'ın (sav) kıldığı namazı kıldırıyorum, ondan hiçbir şeyi eksiltmiyorum. Ben ilk iki rekâtı onlara uzunca kıldırıyor, son iki rekâtı ise kısa kesiyorum dedi. Ömer; zaten senden de beklenen budur ey Ebu İshak dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1016, /188
Senetler:
1. Ebu Halid Cabir b. Semure el-Amirî (Cabir b. Semure b. Cünâde)
2. Abdülmelik b. Umeyr el-Lahmî (Abdülmelik b. Umeyr b. Süveyd)
3. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
4. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, kılınış şekli/nasıl kılınacağı
Namaz, kıraat
Namaz, kısaltmak/uzatmamak, Çocuk/kadın/yaşlı/yorgunluktan dolayı
Namaz, namazı kolaylaştırmak, namazı hafifletmek
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Sünnet, sünnete uymak
Yönetim, imametin yöneticinin adil olması
Yönetim, Yöneticilik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3690, M001017
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ جَرِيرٍ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ.
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said ve İshak b. İbrahim, o ikisine Cerir, ona Abdülmelik b. Umeyr bu isnatla (hadisi) rivayet etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1017, /188
Senetler:
1. Ebu Halid Cabir b. Semure el-Amirî (Cabir b. Semure b. Cünâde)
2. Abdülmelik b. Umeyr el-Lahmî (Abdülmelik b. Umeyr b. Süveyd)
3. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
4. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, eda keyfiyeti/kılınış şekli
Namaz, kıraat
Namaz, kısaltmak/uzatmamak, Çocuk/kadın/yaşlı/yorgunluktan dolayı
Namaz, namazı kolaylaştırmak, namazı hafifletmek
Namaz, yöneticilerin kıldırması
Sahabe, Fazileti
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
Yönetici, tenkit edilmesi, hakaret edilmesi vs.
Yönetim, imametin yöneticinin adil olması