Giriş

Bize Ahmed b. Abdullah, ona Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona Osman b. Ebu Süleyman, ona Ali el-Ezdî, ona Ubeyd b. Umeyr el-Leysî, ona da Abdullah b. Hubşî şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) 'Amellerin hangisi daha faziletlidir?' diye sorulduğunda, 'İçerisinde hiçbir şüphe bulunmayan iman, ganimet malına hainlik içermeyen cihat ve makbul olan hacdır' buyurdu. 'Namazların hangisi daha faziletlidir?' diye sorulduğunda, 'Kıyamı uzun olandır' dedi. 'Sadakaların hangisi daha faziletlidir?' diye sorulduğunda, 'Malı az olan kişinin, elinden geldiğince vermeye çabaladığı sadakadır' diye cevap verdi. 'Hicretin hangisi daha faziletlidir?' diye sorulduğunda, 'Allah'ın sana haram kıldığı şeyleri terk etmendir' dedi. 'Cihadın hangisi daha faziletlidir? diye sorulduğunda, 'Müşriklerle malı ve canıyla çarpışan kişinin cihadıdır' dedi. 'Şehadetin hangisi daha faziletlidir?' diye sorulunca da 'Atı telef olan ve kendi kanı da akıtılan kişinin şehadetidir' şeklinde cevap verdi."


    Öneri Formu
40640 DM001464 Darimi, Salat, 135


    Öneri Formu
61647 HM006792 İbn Hanbel, II, 191

Bize Heddab b. Halid el-Ezdî, ona Süleyman b. el-Muğîra, ona Humeyd b. Hilal, ona Abdullah b. es-Samit rivayet ettiğine göre Ebu Zer şöyle demiştir: Haram ayları helal sayan kavmimiz Gıfâr'ın arasından ayrılmıştık. Ben kardeşim Üneys ve annem kabilemizin yanından çıkmıştık. Dayılarımdan birinin yanında misafir olduk. Bize ikram etti ve güzel davrandı. Ne var ki onun kavmi bize haset ettiler ve sen ailenin yanından çıktığın zaman Üneys onlara karşı çıkıyor dediler. Dayımız geldi ve bize ona söylenen bu sözü aktardı. Dayı yaptığın iyiliği de bu sözünle yok ettin. Artık seninle bir arada duramayız dedim. Sürümüzü yaklaştırdık ve yüklendik. Dayım elbisesine büründü ve gözyaşları döktü. Biz ise yola çıktık ve Mekke'nin kenarına geldik. Kardeşim Üneys sürümüz ve bir misli için şiir yarışına girmiş. Rakibiyle birlikte kâhinin yanına gitmişler ve kâhinin Üneys'i daha iyi bulmuş. Üneys sürümüz ve bir o kadar daha deveyle geldi. Ebu Zer şöyle devam etti: Amca oğlu! Ben Rasulullah'ı (sav) görmeden önce üç sene namaz kıldım. Kime kılıyordun diye sordum. Allah'a kılıyordum dedi. Ne tarafa dönüyordun diye sorunca; Rabbimin döndürdüğü tarafa dedi. Yatsı namazını kılıyor, gecenin sonu geldiği zaman güneş üstüme çıkana kadar secde ediyordum. Üneys; benim Mekke'de bir işim var. Benim yerime buraya göz kulak olur musun dedi. Üneys yola çıktı ve Mekke'ye geldi. Geri dönmekte gecikmişti. Sonra geldi. Ne yaptın diye sordum. Mekke'de senin dininden bir adama rastladım. Allah'ın elçisi olduğunu iddia ediyor dedi. Peki insanlar onun hakkında ne söylüyorlar diye sordum. Onun şair, kahin ve sihirbaz olduğunu söylüyorlar dedim. Üneys de şairdi. Üneyse; kahinlerin sözünü duydum. Onunkisi kahin sözü değil. Sözlerini şairlerin kalıplarına vurdum ama benden sonra gelen hiç kimse onun şiir olduğunu söyleyemez. Vallahi o doğru söylüyor, diğerleri ise yalan söylüyorlar. Üneyse; benim yerimde sen dur da ben gidip ona bir bakayım dedim. Sonra Mekke'ye geldim. Mekkelilerden birinden yardım isteyip; dinden çıktığını söylediğiniz kişi nerede diye sordum. Beni işaret etti ve alın size dinden çıkan dedi. Bunun üzerine bütün vadi halkı, toprak, taş ve kemiklerle üzerime saldırdılar. Bayılıp düştüm. Uyandığımda kırmızı dikili taşlar gibiydim. Zemzem kuyusuna geldim ve üzerimdeki kanları yıkadım. Amcaoğlu! Orada otuz gün ve gece kaldım. Zemzem suyundan başka ne yemeğim ne içeceğim vardı. Ancak ben kilo aldım, hatta karnımın büküntüleri kıvrıldı. Hiç açlık hissetmiyordum. Mekkeliler ay ışığının etrafı aydınlattığı bir gecede uykuya dalmışlardı. Kâbe'yi tavaf eden sadece iki kadın vardı. İsaf ve Naile'ye dua ediyorlardı. Tavafları sırasında benim yanıma geldiler. Bu iki putu birbirine nikahlamak lazım dedim. Sözlerini bırakmadılar. Bana geldiler. Bunların odundan farkı yok, gerçekten söylüyorum dedim. Bağıra çağıra gittiler. Keşke yanımızda bizden bir adam olsaydı dediler. Onların karşısına Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir çıktı. Aşağı doğru iniyorlardı. Hz. Peygamber; "size ne oldu" diye sordu. İnkârcı, Kâbe ve örtüleri arasında dediler. Hz. Peygamber; "size ne dedi" diye sordu. Ağız dolduracak bir söz söyledi dediler. Rasulullah (sav) arkadaşıyla birlikte, Kabe’ye geldi. Hacerü’l-esved'i selamladı, Kabe’yi tavaf etti ve namaz kıldı. Namazını bitirince, ona; selam sana olsun ey Allah'ın Rasulü dedim. –Ebu Zer; onu İslam selamıyla selamlayan ilk insan bendim-. "Sana da selam ve Allah'ın rahmeti olsun" diye selamımı aldı ve "sen kimsin" diye sordu. Ben Gıfâr'danım dedim. Elini kaldırdı, parmaklarını alnına koydu. Kendi kendime Gıfârlı olmamdan hoşlanmadı dedim. Gidip eline yapışayım dedim. Arkadaşı beni men etti. Onu benden daha iyi biliyordu. Sonra başını kaldırdı ve "ne zamandır buradasın" diye sordu. Otuz gündür buradayım dedim. " Sana kim yemek verdi" diye sordu. Zemzem suyundan başka yemeğim yoktu. Kilo aldım, karnımın büküntüleri bile kıvrıldı. Hiç susuzluk da hissetmedim dedim. "O mübarek bir sudur, gıdadır" buyurdu. Ebu Bekir; ey Allah'ın Rasulü! Bana bu akşam onu doyurmam için izin ver dedi. Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir oradan ayrıldılar. Ben de onlarla birlikte gittim. Ebu Bekir bir kapı açtı ve Taif’in kuru üzümünden avuçlamaya başladı. Bu Mekke’de yediğim ilk yemekti. Sonra bir süre orada kaldım. Ardından Hz. Peygamber'in yanına gittim. Bana; "ben hurmalık bir yere yönlendirildim. Oranın Medine olduğunu sanıyorum. Sen benim için kavmine gidip İslam'ı tebliğ etsen nasıl olur? Belki Allah senin sayende onlara fayda verir ve sen de onlardan ecir kazanırsın" dedi. Ben Üneys'in yanına döndüm. Bu kadar zamandır ne yaptın diye sordu. Yaptığım şu, Müslüman oldum ve tasdik ettim. Üneys; ben de senin dininden yüz çevirecek değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim dedi. Annemize geldik, o da şöyle dedi: Ben de sizin dininizden yüz çevirecek değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim dedi. Yüklerimizi yüklendik ve kavmimiz Gıfâr'a geldik. Onların yarısı Müslüman oldu. Onlara reisleri İma b. Rahda el-Gıfârî imamlık ediyordu. Kalan yarısı da Rasulullah (sav) Medine'ye geldiği zaman Müslüman oluruz dediler. Rasulullah (sav) Medine'ye gelince kalan yarısı da Müslüman oldu. Eslem kabilesi gelip; ey Allah'ın Rasulü! Onlar bizim kardeşlerimiz. Onların Müslüman olduğu şekilde biz de Müslüman olduk dediler ve İslam'a girdiler. Rasulullah (sav); "Gıfâr'a Allah mağfiret etsin. Eslem'e Allah selamet versin" diye dua etti.


    Öneri Formu
7548 M006359 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 132

Bize Ahmed b. Hanbel, ona Haccâc (b. Muhammed), ona İbn Cüreyc, ona Osman b. Ebu Süleyman, ona Ali el-Ezdî, ona da Ubeyd b. Umeyr, Abdullah b. Hubşî el-Has'amî'nin şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Nebi'ye (sav) 'Amellerin hangisi daha faziletlidir?' diye sorulduğunda, 'Kıyamı uzun olan namazdır' buyurdu. 'Hangi sadaka daha faziletlidir?' denildiğinde, 'Malı az olanın takati nispetinde verdiğidir' buyurdu. 'Hangi hicret daha üstündür?' denildiğinde, 'Allah'ın kendisine haram kıldığı şeyleri terk edenin hicretidir' cevabını verdi. Hangi cihad daha faziletlidir?' denildiğinde, 'Malı ve canı ile müşriklerle cihad edenin cihadı" buyurdu. 'Hangi ölüm daha şereflidir?' diye sorulduğunda ise 'Atının ayakları kesilmiş, kendisinin de kanı akıtılarak öldürülen kimsenin ölümü' buyurdu."


    Öneri Formu
9926 D001449 Ebu Davud, Tefriu' ebvabi'l-vitr, 12


    Öneri Formu
7058 M006100 Müslim, Fadâil, 121


    Öneri Formu
7060 M006101 Müslim, Fadâil, 121


    Öneri Formu
7063 M006104 Müslim, Fadâil, 123