89 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Said b. Ebu Meryem, ona İsmail b. İbrahim b. Ukbe, ona Nafi', ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Üç kişi birlikte yürürken yağmura yakalandılar. Hemen dağdaki bir mağaraya sığındılar. Ardından mağaranın girişine dağdan büyük bir kaya düşüp üzerlerini tamamen kapattı. Bunun üzerine aralarından birisi diğerlerine şöyle dedi: Samimi olarak, sırf Allah rızası için yapmış olduğunuz amellere bakın da onları zikretmek suretiyle Allah’a dua edin. Umulur ki Allah mağaranın girişini açar. Bunun üzerine birisi şöyle dua etti: Ey Rabbim! Benim yaşlı ebeveynim ve küçük çocuklarım var. Ben onların geçimini sürü otlatarak (çobanlık yaparak) sağlarım. Sürüyü otlatıp eve döndüğümde sürüden sütü sağar çocuklarımdan önce anne-babama içirirdim. Bir gün otlan arazi uzak bir yerde olduğundan akşamleyin eve geç döndüm ve onları uyurken buldum. Sütleri sağdım ve kaba koyup yanlarına geldim başuçlarına dikildim. Fakat onları uykularından uyandırmayı da istemedim. Onlardan önce çocuklarıma süt içirmeyi de istemedim. Çocuklar ise açlıktan ayaklarımın dibinde açlıktan kıvranıyorlardı. İşte o gece fecir doğuncaya kadar orada dikildim, onlarda gece boyunca uyudular. Rabbim! Sen biliyorsun ki, ben bunu sırf senin rızan için yaptım. Bundan dolayı bizim için bir yarık aç da biz oradan gökyüzünü görelim diye dua etti. Allah onlara gökyüzünü görebilecekleri kadar bir yarık açtı. İkincileri de şöyle dua etti: Ey Rabbim! Benim amcamın bir kızı vardı ve bir onu bir erkeğin bir kadını sevebileceği en şiddetli şekilde seviyordum. Bir keresinde ondan kendisini bana sunmasını istedim. O da diretti ve yüz dinar getirmedikçe olmaz dedi. Ben de bu parayı kazanmak için çalıştım, sonunda yüz dinarı topladım. Ardından parayla birlikte ona gittim. Bacakları arasına yaklaştığımda bana Ey Allah’ın kulu! Allah’tan kork. Mührü açma. (Nikah olmadan bana dokunma.) dedi. Bunun üzerine ben de ondan uzaklaştım. Rabbim! Sen biliyorsun ki, ben bunu sırf senin rızanı kazanmak için yaptım. Bu nedenle bizim için bir yarık aç dedi. Allah onlar için yarığı biraz daha açtı. Üçüncüleri de şöyle dedi: Allah’ım, bir farak pirinç karşılığında bir işçi tutmuştum. O işçi işini bitirdiğinde geldi ve bana hakkım olan ücretimi ver’ dedi. Ben de hakkı olanı ona verdim. Fakat işçi bu ücreti almadan bırakıp gitti. Ben de onun pirincini zayi etmedim, aldım her sene ekip çoğalttım. Nihayet onun parasıyla da bir sürü sığır aldım bir de çoban tuttum. Bir süre sonra o işçi bana geldi ve Allah’tan kork! Bana zulmetme ve bana hakkımı ver’ dedi. Ben de ona git şu görünen sığırları ve çobanı al’ dedim. O: Allah’tan kork. Benimle alay etme!’ dedi. Ben de ona ben seninle alay etmiyorum. Bu sığırları ve çobanı al dedim. O da bunları alıp gitti. Rabbim! Sen biliyorsun ki ben bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yaptım. Bunun hatırına kayanın kalan kısmını bizim için aç dedi. Allah da kayayı açıp onları kurtardı."
Açıklama: Zekat ölçüleri: "Farak : Otuz altı rıtıl yani dört bin altıyüz seksen dirhemlik bir miktar." (Bkz. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayınları, İstanbul, 2013, s. 135.) Rıtıl: Sıvı maddeler için kullanılan yüz otuz dirhemlik bir ölçek. Sa'ın sekizde biri. (Aynı eser, s. 480)
Bize El-Hüseyn b. Mansûr, ona Ebû Üsâme, ona Ebû Gıfâr el-Müsennâ b. Sa'd et-Tâî, ona Avn b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Abdülaziz'e şöyle dedim: 'Hz. Peygamber'in ashabından birisi bana rivayet etti ki' Ömer o kişiyi hemen tanıdı. Sonra şöyle dedim: Bana (bu sahâbînin) anlattığına göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Haya, iffet ve dilin acizliği- kalbinki değil- ve anlayış sahibi olmak imandandır. Bunlar ahirette (mükafatı) artıran, dünyada ise (dünyalığı) azaltan şeylerdir. (Ancak) Ahirette artırdıkları şeyler (dünyada azalttıklarından) daha çoktur. Edepsizce konuşma, kabalık ve hırsdan doğan aşırı cimrilik ise nifaktandır (bir münafığın özellikleridir). Bunlar dünyada (dünyalığı) artıran, ahirette ise (mükafatı) azaltan şeylerdir. (Ancak) Ahirette azalttıkları şeyler (dünyada arttırdıklarından) daha çoktur."
Açıklama: Hadiste "imandandır" ifadesiyle anılan özellikler (haya, iffet gibi) bir mümine yakışan özelliklerdir. "nifaktandır" ifadesiyle anılan özellikler (kabalık, aşırı cimrilik gibi) ise bir münafığın sergileyeceği özelliklerdir. Hadis, bu sıfatları taşıyanların itikâdî anlamda mümin ya da münafık olacakları anlamını taşımamakla beraber müminleri sayılan ahlâkî konularda daha dikkatli olmaya çağırmaktadır.
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Hakîm b. Hizâm'ın söylediğine göre Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurmuştur: "Veren el alan elden üstündür. Öncelikle geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle başlamalısın. Sadakanın en iyisi (ailenin) ihtiyaçları karşılandıktan sonra verilen sadakadır. Dilenmeyeni ve haram işlerden uzak durmak isteyeni Allah saygın ve onurlu kılar; başkalarına muhtaç olmamaya çalışanı Allah (kendi kendine yeter bir mali imkana) kavuşturur."
Bize Yahya, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona Abdullah b. Abbas, ona da Ebu Süfyan şöyle rivayet etmiştir: "Hirakl, Ebu Süfyan'ı huzuruna çağırmış ve Rasulullah'ı (sav) kastederek, size neyi emrediyor? diye sormuş. Ebu Süfyan da şöyle cevap vermiştir: Bize namazı, zekâtı, iffetli olmayı ve akrabaya yardım etmeyi emrediyor."
Açıklama: Buhari bu hadisin aslını Vahiy bölümünde [B000007] zikretmiştir. İlgili rivayet incelendiğinde yukarıdaki tercümenin bu şekilde yapılması uygun görülmüştür.
Bize Yahya b. Eyyüb ve Kuteybe b. Said, o ikisine İsmail b. Cafer, ona Şerik, ona Meymune'nin azatlısı Ata b. Yesar, ona da Ebu Hureyre, Allah'ın Rasulü'nden (sav) rivayet etmiştir: "(Gerçek) yoksul, bir veya iki hurma, bir veya iki lokma ile baştan savılan (dilenciler) değildir. Gerçek yoksul, (utancından dolayı) ihtiyacını dile getiremeyen kişilerdir. İsterseniz 'elâlemden ısrarla istekte bulunmazlar' (Bakara, 2/273) ayetini okuyunuz."
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Ubeydullah, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona Hafs b. Asım, ona da Ebu Hureyre (ra), Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Yedi kimseyi Allah kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde, gölgesinde barındıracaktır. Bunlar: Adaletli devlet reisi, Rabbine ibadet ederek yetişen genç, gönlü mescitlere bağlı kimse, birbirlerini Allah rızası için seven ve buluşmaları da ayrılmaları da bu sevgiye dayalı olan iki şahıs, kendisiyle beraber olmak isteyen itibarlı ve güzel bir kadını 'Ben Allah’tan korkarım' diyerek reddeden erkek, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren adam, tenhâda Allah’ı anıp gözleri yaşla dolan kişidir."
Zekeriyya mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.