235 Kayıt Bulundu.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Eyyüb, ona Ebû Kilabe, ona da Benî Âmir'den bir adam şöyle demiştir: İslama girmiştim. Dinimi öğrenmeyi kendime dert edindim. Ebu Zer'e geldim ve o şöyle dedi: Medine'nin havası bana kötü geldi (veya karın hastalığına yakalandım). Hz. Peygamber bana deve ve koyun verilmesini emretti ve "Al bunları götür sütlerinden iç" dedi. Hammad, "İdrarlarından da" deyip demediği konusunda şüphe ediyorum dedi. bu Hammad'ın sözüdür. Ebu Zer devam ederek şöyle dedi: Sudan uzak bir yerdeydim ve hanımım da benimle beraberdi. Cünüp oluyordum ve abdest almadan namaz kılıyordum. Bir gün mescide geldim. Hz. Peygamber, ashabından bazı kişilerle beraber mescidin gölgelik bir kısmında oturuyordu ve (bana) "Ey Ebu Zer! (bu sen misin?)" dedi. Ben de evet ya Rasulullah. Helak oldum dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Seni helak eden nedir?" diye sordu. Ben, sudan uzaktaydım ve ailem yanımdadır. Cünüp oluyor ve abdestsiz namaz kılıyorum dedim. Daha sonra Hz. Peygamber su getirilmesini emretti. Siyah bir cariye, içerisinde suyun çalkalandığı ve dolu olmayan bir kapla çıkageldi. O suyu alıp devemin arkasında geçip yıkandım ve Hz. Peygamber'in yanına geldim. Hz. Peygamber, "Ey Ebu Zer! Şayet on sene boyunca su bulamazsan da temiz ve güzel olan toprak temizleyicidir. Suyu bulduğun zaman da vücudunu yıkarsın." [Ebu Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Hammad b. Zeyd, Eyyüb'den idrarları ifadesi olmadan rivayet etmiştir. Bu hadis sahih değildir. İdrarları lafzı sadece Enes hadisinde yer almaktadır. Basralılar da o hadiste teferrüd etmişlerdir.]
Bize İsmail, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) (Medine'ye) geldiğinde Ebubekir ve Bilal sıtma hastalığına yakalanmışlardı. (Aişe) dedi ki: O ikisinin yanına vardım ve şöyle dedim: — Ey babacığım, kendini nasıl hissediyorsun? Bilal'e de: — Yâ Bilâl! Sen nasılsın? diye sordum. Ebubekir (ra), sıtma nöbetine tutulduğunda şu beyti söylerdi: 'Ailesi içinde sabahlayan her kişiye, Ölüm, ayakkabısının bağından daha çok ona yakındır.' Bilal ise sıtma nöbetini geçirdikten sonra şu beyitleri söyleyerek sesini yükseltirdi:' Ah bir bilseydim; etrafımı sümbül ve yavşanların bezediği Mekke vadisinde bir gece olsa da geceleyebilecek miyim? Bir gün gelip de Ukâz'daki Micenne sularının başına varabilecek miyim? Mekke'nin Şâme ve Tafîl dağları bir daha bana görünecekler mi?' (Urve) dedi ki: (Aişe) şöyle dedi: Rasulullah'a (sav) gelip kendisine olanları haber verdim. O da şöyle buyurdu: "Allah'ım! Mekke'yi bize sevdirdiğin gibi Medine'yi de sevdir! veya onu daha fazla sevdir! Medine'nin havasını bizim için sağlıklı kıl! (Medine'nin) ölçü ve tartısnı bereketli eyle! Medine'nin sıtmasını ondan al da onu Mekke'nin Cuhfe'sine bırak!"
Bize Selh b. Bekkâr, ona Vüheyb, ona Amr b. Yahya, ona Abbas es-Sâidî, ona da Ebu Humeyd es-Sâidî şöyle demiştir: Biz, Peygamber'in (sav) beraberinde Tebük gazvesine gittik. Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya vardığı zaman, kendi bahçesinde çalışan bir kadınla karşılaştı. Peygamber (sav) sahabilerine: "Şu bahçedeki hurmayı tahmin ediniz" buyurdu. (Biz de tahminde bulunduk.) Rasulullah da on vesk olduğuna dair tahmin de bulundu. Ardından bahçenin sahibi olan kadına: "(Hurma toplarken) buradan kaç kilo hurma çıkacağını say!" buyurdu. Tebük'e geldiğimizde Peygamber (sav): "Dikkat ediniz! Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgar esecek. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın! Yanında devesi olan da devesini sıkı bağlasın!" buyurdu. Bu emir üzerine biz de develerimizi sıkı bağladık. Ve gece şiddetli bir rüzgar esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüzgar onu Tayy Dağı'na sürükledi. Bu sefer sırasında Eyle Meliki, Peygamber'e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürde giydirmişti. Peygamber de bu Melik'e deniz kenarındaki belde halkı için bir mektup yazdırmıştı. Dönüşte Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya gelince, hurmalık sahibesi olan kadına: "Bahçen ne kadar hurma verdi?" diye sordu. O: Allah Elçisi'nin tahmini doğrultusunda on vesk getirdi, dedi. Sonra Peygamber: "Ben Medine'ye (yetişmek için) acele edeceğim. Sizden her kim benim yanımda Medine'ye varmak isterse acele etsin!" buyurdu. (Ravi der ki:) İbn Bekkâr burada bir söz söyledi ki, ma'nâsı şöyledir: Peygamber Medine'ye yaklaşıp, uzaktan görünce de (eliyle işaret edip): "Bu Tâbe'dir". buyurdu. Uhud'u görünce de: "Bu dağcağız bizleri sever, biz de onu severiz" buyurdu. Sonra da: "Sizlere Ensar mahallelerinin en hayırlısını haber vereyim, istemez misiniz" buyurdu. Sahabîler: “Evet, haber ver” dediler. Rasulullah: "Neccâr oğulları yurdu, sonra Abdu'l-Eşhel oğulları yurdu, sonra Sâide oğulları yurdu, veya Hâris b. Hazrec oğulları yurdu ve bütün Ensâr yurtlarında hayır vardır" buyurdu.