Öneri Formu
Hadis Id, No:
18438, T001339
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ إِسْحَاقَ الْهَمْدَانِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أُمِّ سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَىَّ وَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ . فَإِنْ قَضَيْتُ لأَحَدٍ مِنْكُمْ بِشَىْءٍ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ. فَلاَ يَأْخُذْ مِنْهُ شَيْئًا » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَعَائِشَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أُمِّ سَلَمَةَ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Harun b. İshak, ona Abde b. Süleyman, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Zeyneb bt. Ümmü Seleme, ona da Ümmü Seleme (Hind bt. Ebu Ümeyye) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Siz davalarınızı çözmek için bana müracaat ediyorsunuz. Ben de sizin gibi bir insanım. Delilini söylemede kiminiz kiminizden daha düzgün ifadeli olabilir. Böyle bir durumda ben de o kimsenin lehine hüküm verebilirim. Bu sebeple ben kimin düzgün ifadesine dayanarak kardeşinin aleyhine hükmetmişsem ben ona ateşten bir parça vermişimdir. Sakın o hükümle verdiğim bu parçayı almasın."
Tirmizî dedi ki: Bu konuda Ebu Hureyre ve Aişe'den de hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî dedi ki: Ümmü Seleme hadisi hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Ahkâm 11, 3/624
Senetler:
()
Konular:
Hak, haksızlık yapmak
Yalan, yalancılık
Yargı, davalaşma
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Mahkemede Hakimi Yanıltma
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ أَخْبَرَنَا فُضَيْلُ بْنُ سُلَيْمَانَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ أَبِى عَمْرٍو عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَنْ وَلِىَ الْقَضَاءَ فَقَدْ ذُبِحَ بِغَيْرِ سِكِّينٍ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22724, D003571
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ أَخْبَرَنَا فُضَيْلُ بْنُ سُلَيْمَانَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ أَبِى عَمْرٍو عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"مَنْ وَلِىَ الْقَضَاءَ فَقَدْ ذُبِحَ بِغَيْرِ سِكِّينٍ."
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali, ona Fudayl b. Süleyman, ona Amr b. Ebu Amr, ona Said el-Makburî, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Kim kadılıkla görevlendirilirse bıçaksız (keskin olmayan bir demirle) boğazlanmış gibidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Akdiye 1, /826
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Ebu Osman Amr b. Ebu Amr el-Kuraşi (Amr b. Meysere)
4. Fudayl b. Süleyman en-Nümeyri (Fudayl b. Süleyman)
5. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hakimlik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23851, İM002308
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُعَلَّى بْنُ مَنْصُورٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنِ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ جُعِلَ قَاضِيًا بَيْنَ النَّاسِ فَقَدْ ذُبِحَ بِغَيْرِ سِكِّينٍ » .
Tercemesi:
Bize Ebu BEkr b. Ebu Şeybe, ona Muallâ b. Mansur, ona Abdullah b. Ca'fer, ona Osman b. Muhammed, ona el-Mekburî, ona da Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre: Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar arasında kadı (yâni hükmedici) kılınan kimse, bıçaksız boğazlanmış olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 1, /369
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Osman b. Muhammed es-Sekafî (Osman b. Muhammed b. Muğîra b. Ahnes b. Şerik)
4. Ebu Cafer Abdullah b. Cafer ez-Zühri (Abdullah b. Cafer b. Abdurrahman b. Misver b. Mahrame b. Nevfel)
5. Ebu Ya'lâ Muallâ b. Mansur er-Râzî (Muallâ b. Mansûr)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22731, D003573
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَسَّانَ السَّمْتِىُّ حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ خَلِيفَةَ عَنْ أَبِى هَاشِمٍ عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"الْقُضَاةُ ثَلاَثَةٌ وَاحِدٌ فِى الْجَنَّةِ وَاثْنَانِ فِى النَّارِ فَأَمَّا الَّذِى فِى الْجَنَّةِ فَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَقَضَى بِهِ وَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَجَارَ فِى الْحُكْمِ فَهُوَ فِى النَّارِ وَرَجُلٌ قَضَى لِلنَّاسِ عَلَى جَهْلٍ فَهُوَ فِى النَّارِ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا أَصَحُّ شَىْءٍ فِيهِ يَعْنِى حَدِيثَ ابْنِ بُرَيْدَةَ "الْقُضَاةُ ثَلاَثَةٌ."]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Hassan es-Semtî, ona Halef b. Halife, ona Ebu Haşim, ona İbn Büreyde, ona da babası (Büreyde b. Husayb), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kadılar üç (sınıftır). Biri cennette, ikisi cehennemdedir. Cennette olan hakkı bilip onunla hükmetmiştir. Biri de hakkı bilmiş ama hüküm noktasında zulmetmiştir ki o cehennemdedir. Bir diğeri de insanlar içinde cahilce hüküm vermiştir ve o da cehennemdedir."
[Ebû Davud şöyle demiştir: Bu rivayet, bu konudaki en sahih hadistir.]
[Ebû Davud, İbn Büreyde'nin "kadılar üç (sınıftır)" hadisini kastetmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Akdiye 2, /826
Senetler:
1. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
2. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
3. Ebu Haşim Yahya b. Ebu Esved er-Rumanî (Yahya b. Dinar)
4. Ebu Ahmed Halef b. Halife el-Eşce'î (Halef b. Halife b. Sâid b. Berram)
5. Muhammed b. Hassan ed-Dabbi (Muhammed b. Hassan b. Halid)
Konular:
Hak, haksızlık yapmak
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, hâkim, ictihadı sonucu sevap alması
Yargı, Hakimin Hüküm Verirken Kızgın olmaması
Yargı, Hakimlik
Yargı, Hüküm verirken delil ve şahidle hüküm vermek
Zulüm / Zalim, zulmetmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23857, İM002311
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِىُّ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا مُجَالِدٌ عَنْ عَامِرٍ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا مِنْ حَاكِمٍ يَحْكُمُ بَيْنَ النَّاسِ إِلاَّ جَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَمَلَكٌ آخِذٌ بِقَفَاهُ ثُمَّ يَرْفَعُ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ فَإِنْ قَالَ أَلْقِهِ أَلْقَاهُ فِى مَهْوَاةٍ أَرْبَعِينَ خَرِيفًا » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Hallad el-Bahili, ona Yahya b. Said el-Kattan, ona Mücalid, ona Amir, ona Mesruk, ona da Abdullah'tan (b. Mes'ûd) rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"İnsanlar arasında hüküm eden her hâkim kıyamet gönü geldiğinde bir melek onun ensesinden tutar. Sonra melek başını semâya kaldırır. Eğer (meleğe): Onu at, diyen olursa melek, onu (cehennemin) öyle derin bir çukuruna atar ki kırk yılda o çukurun dibine varabilir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 2, /369
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. Ebu Umeyr Mücalid b. Saîd el-Hemdani (Mücalid b. Saîd b. Umeyr b. Bistâm b. Zî Mürrân)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Muhammed b. Hallad el-Bahili (Muhammed b. Hallad b. Kesir)
Konular:
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23861, İM002312
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِلاَلٍ عَنْ عِمْرَانَ الْقَطَّانِ عَنْ حُسَيْنٍ - يَعْنِى ابْنَ عِمْرَانَ - عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ الشَّيْبَانِىِّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى أَوْفَى قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ مَعَ الْقَاضِى مَا لَمْ يَجُرْ فَإِذَا جَارَ وَكَلَهُ إِلَى نَفْسِهِ » .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Sinan, ona Muhammed b. Bilal, ona İmran el-Kattan, ona Huseyn b. İmran, ona Ebu İshak eş-Şeybanî, ona Abdullah b. Ebu Evfâ'dan rivayet edildiğine göre: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Hâkim zulüm etmedikçe, şüphesiz Allah onunla beraberdir. Hâkim zulüm edince Allah onu kendi nefsi ile (baş başa) bırakır. (Yâni ona yardımcı olmaz.)"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 2, /369
Senetler:
1. Ebu İbrahim Abdullah b. Ebu Evfâ el-Eslemî (Abdullah b. Alkame b. Halid b. Haris)
2. Süleyman b. Feyrûz eş-Şeybanî (Süleyman b. Feyrûz)
3. Hüseyin b. İmran el-Cühenî (Hüseyin b. İmran)
4. Ebu Avvam İmran b. Dâver el-Ammî (İmran b. Dâver)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Bilal el-Kindî (Muhammed b. Bilal)
6. Ebu Cafer Ahmed b. Sinan el-Kattan (Ahmed b. Sinan b. Esed b. Hibban)
Konular:
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Zulüm / Zalim, zulmetmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18444, T003036
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى شُعَيْبٍ أَبُو مُسْلِمٍ الْحَرَّانِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ الْحَرَّانِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ قَتَادَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَتَادَةَ بْنِ النُّعْمَانِ قَالَ : كَانَ أَهْلُ بَيْتٍ مِنَّا يُقَالُ لَهُمْ بَنُو أُبَيْرِقٍ بِشْرٌ وَبَشِيرٌ وَمُبَشِّرٌ وَكَانَ بَشِيرٌ رَجُلاً مُنَافِقًا يَقُولُ الشِّعْرَ يَهْجُو بِهِ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ يَنْحَلُهُ بَعْضَ الْعَرَبِ ثُمَّ يَقُولُ قَالَ فُلاَنٌ كَذَا وَكَذَا قَالَ فُلاَنٌ كَذَا وَكَذَا فَإِذَا سَمِعَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَلِكَ الشِّعْرَ قَالُوا : وَاللَّهِ مَا يَقُولُ هَذَا الشِّعْرَ إِلاَّ هَذَا الْخَبِيثُ أَوْ كَمَا قَالَ الرَّجُلُ وَقَالُوا ابْنُ الأُبَيْرِقِ قَالَهَا قَالَ وَكَانَ أَهْلُ بَيْتِ حَاجَةٍ وَفَاقَةٍ فِى الْجَاهِلِيَّةِ وَالإِسْلاَمِ وَكَانَ النَّاسُ إِنَّمَا طَعَامُهُمْ بِالْمَدِينَةِ التَّمْرُ وَالشَّعِيرُ وَكَانَ الرَّجُلُ إِذَا كَانَ لَهُ يَسَارٌ فَقَدِمَتْ ضَافِطَةٌ مِنَ الشَّامِ مِنَ الدَّرْمَكِ ابْتَاعَ الرَّجُلُ مِنْهَا فَخَصَّ بِهَا نَفْسَهُ. وَأَمَّا الْعِيَالُ فَإِنَّمَا طَعَامُهُمُ التَّمْرُ وَالشَّعِيرُ فَقَدِمَتْ ضَافِطَةٌ مِنَ الشَّامِ فَابْتَاعَ عَمِّى رِفَاعَةُ بْنُ زَيْدٍ حِمْلاً مِنَ الدَّرْمَكِ فَجَعَلَهُ فِى مَشْرَبَةٍ لَهُ وَفِى الْمَشْرَبَةِ سِلاَحٌ وَدِرْعٌ وَسَيْفٌ فَعُدِىَ عَلَيْهِ مِنْ تَحْتِ الْبَيْتِ فَنُقِبَتِ الْمَشْرَبَةُ وَأُخِذَ الطَّعَامُ وَالسِّلاَحُ فَلَمَّا أَصْبَحَ أَتَانِى عَمِّى رِفَاعَةُ فَقَالَ: يَا ابْنَ أَخِى إِنَّهُ قَدْ عُدِىَ عَلَيْنَا فِى لَيْلَتِنَا هَذِهِ فَنُقِبَتْ مَشْرَبَتُنَا فَذُهِبَ بِطَعَامِنَا وَسِلاَحِنَا . قَالَ فَتَحَسَّسْنَا فِى الدَّارِ وَسَأَلْنَا فَقِيلَ لَنَا قَدْ رَأَيْنَا بَنِى أُبَيْرِقٍ اسْتَوْقَدُوا فِى هَذِهِ اللَّيْلَةِ وَلاَ نُرَى فِيمَا نُرَى إِلاَّ عَلَى بَعْضِ طَعَامِكُمْ . قَالَ وَكَانَ بَنُو أُبَيْرِقٍ قَالُوا وَنَحْنُ نَسْأَلُ فِى الدَّارِ وَاللَّهِ مَا نُرَى صَاحِبَكُمْ إِلاَّ لَبِيدَ بْنَ سَهْلٍ رَجُلٌ مِنَّا لَهُ صَلاَحٌ وَإِسْلاَمٌ فَلَمَّا سَمِعَ لَبِيدٌ اخْتَرَطَ سَيْفَهُ وَقَالَ أَنَا أَسْرِقُ ؟ فَوَاللَّهِ لَيُخَالِطَنَّكُمْ هَذَا السَّيْفُ أَوْ لَتُبَيِّنُنَّ هَذِهِ السَّرِقَةَ . قَالُوا إِلَيْكَ عَنْهَا أَيُّهَا الرَّجُلُ فَمَا أَنْتَ بِصَاحِبِهَا . فَسَأَلْنَا فِى الدَّارِ حَتَّى لَمْ نَشُكَّ أَنَّهُمْ أَصْحَابُهَا فَقَالَ لِى عَمِّى: يَا ابْنَ أَخِى لَوْ أَتَيْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرْتَ ذَلِكَ لَهُ . قَالَ قَتَادَةُ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ : إِنَّ أَهْلَ بَيْتٍ مِنَّا أَهْلَ جَفَاءٍ عَمَدُوا إِلَى عَمِّى رِفَاعَةَ بْنِ زَيْدٍ فَنَقَبُوا مَشْرَبَةً لَهُ وَأَخَذُوا سِلاَحَهُ وَطَعَامَهُ فَلْيَرُدُّوا عَلَيْنَا سِلاَحَنَا فَأَمَّا الطَّعَامُ فَلاَ حَاجَةَ لَنَا فِيهِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « سَآمُرُ فِى ذَلِكَ » . فَلَمَّا سَمِعَ بَنُو أُبَيْرِقٍ أَتَوْا رَجُلاً مِنْهُمْ يُقَالُ لَهُ أَسِيرُ بْنُ عُرْوَةَ فَكَلَّمُوهُ فِى ذَلِكَ فَاجْتَمَعَ فِى ذَلِكَ نَاسٌ مِنْ أَهْلِ الدَّارِ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ قَتَادَةَ بْنَ النُّعْمَانِ وَعَمَّهُ عَمَدَا إِلَى أَهْلِ بَيْتٍ مِنَّا أَهْلِ إِسْلاَمٍ وَصَلاَحٍ يَرْمُونَهُمْ بِالسَّرِقَةِ مِنْ غَيْرِ بَيِّنَةٍ وَلاَ ثَبْتٍ . قَالَ قَتَادَةُ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَلَّمْتُهُ فَقَالَ « عَمَدْتَ إِلَى أَهْلِ بَيْتٍ ذُكِرَ مِنْهُمْ إِسْلاَمٌ وَصَلاَحٌ تَرْمِيهِمْ بِالسَّرِقَةِ عَلَى غَيْرِ ثَبْتٍ وَلاَ بَيِّنَةٍ » . قَالَ فَرَجَعْتُ وَلَوَدِدْتُ أَنِّى خَرَجْتُ مِنْ بَعْضِ مَالِى وَلَمْ أُكَلِّمْ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى ذَلِكَ فَأَتَانِى عَمِّى رِفَاعَةُ فَقَالَ يَا ابْنَ أَخِى مَا صَنَعْتَ؟ فَأَخْبَرْتُهُ بِمَا قَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ اللَّهُ الْمُسْتَعَانُ فَلَمْ يَلْبَثْ أَنْ نَزَلَ الْقُرْآنُ ( إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلاَ تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا ) بَنِى أُبَيْرِقٍ ( وَاسْتَغْفِرِ اللَّهَ ) أَىْ مِمَّا قُلْتَ لِقَتَادَةَ ( إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا * وَلاَ تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ إِنَّ اللَّهَ لاَ يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا * يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلاَ يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( غَفُورًا رَحِيمًا ) أَىْ لَوِ اسْتَغْفَرُوا اللَّهَ لَغَفَرَ لَهُمْ ( وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( إِثْمًا مُبِينًا ) قَوْلُهُمْ لِلَبِيدٍ ( وَلَوْلاَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ ) إِلَى قَوْلِهِ ( فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ) فَلَمَّا نَزَلَ الْقُرْآنُ أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالسِّلاَحِ فَرَدَّهُ إِلَى رِفَاعَةَ فَقَالَ قَتَادَةُ : لَمَّا أَتَيْتُ عَمِّى بِالسِّلاَحِ وَكَانَ شَيْخًا قَدْ عَسِىَ أَوْ عَشِىَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ وَكُنْتُ أُرَى إِسْلاَمَهُ مَدْخُولاً فَلَمَّا أَتَيْتُهُ بِالسِّلاَحِ قَالَ : يَا ابْنَ أَخِى هُوَ فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَعَرَفْتُ أَنَّ إِسْلاَمَهُ كَانَ صَحِيحًا فَلَمَّا نَزَلَ الْقُرْآنُ لَحِقَ بَشِيرٌ بِالْمُشْرِكِينَ فَنَزَلَ عَلَى سُلاَفَةَ بِنْتِ سَعْدِ ابْنِ سُمَيَّةَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصِيرًا * إِنَّ اللَّهَ لاَ يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا ) فَلَمَّا نَزَلَ عَلَى سُلاَفَةَ رَمَاهَا حَسَّانُ بْنُ ثَابِتٍ بِأَبْيَاتٍ مِنْ شِعْرِهِ فَأَخَذَتْ رَحْلَهُ فَوَضَعَتْهُ عَلَى رَأْسِهَا ثُمَّ خَرَجَتْ بِهِ فَرَمَتْ بِهِ فِى الأَبْطَحِ ثُمَّ قَالَتْ: أَهْدَيْتَ لِى شِعْرَ حَسَّانَ ؟ مَا كُنْتَ تَأْتِينِى بِخَيْرٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْلَمُ أَحَدًا أَسْنَدَهُ غَيْرَ مُحَمَّدِ بْنِ سَلَمَةَ الْحَرَّانِىِّ . وَرَوَى يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ قَتَادَةَ مُرْسَلٌ لَمْ يَذْكُرُوا فِيهِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ وَقَتَادَةُ بْنُ النُّعْمَانِ هُوَ أَخُو أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ لأُمِّهِ وَأَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِىُّ اسْمُهُ سَعْدُ بْنُ مَالِكِ بْنِ سِنَانٍ .
Tercemesi:
Katâde b. Numân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz Ensâr cemaatinden bir aile vardı. Bunlara Übeyrik oğulları olarak Bişr, Beşîr ve Mübeşşir adı verilirdi. Beşîr münafık birisiydi. Şiirler söyler ve Peygamber (s.a.v)’in ashabını kötülerdi ve o şiiri eski şairlerden birine mal ederek falan şair şöyle şöyle dedi, diyordu. Peygamber (s.a.v)’in ashabı o şiiri dinledikleri zaman. Vallahi bu şiiri mikrop heriften başkası söylemez diyorlardı ve bunu ancak söylese söylese Übeyrik oğullarından bu adam söylemiştir, derlerdi.
Bu kabile cahiliyye döneminde de İslam döneminde de muhtaç ve yoksul bir durumda idiler. Medîne’de o dönemde insanların yiyecekleri hurma ve arpadan ibaretti. Adam paralı olduğu vakit Şam’da has un yüklü kervan gelince oradan un alır ve sadece kendisi yerdi çoluk çocuğun yiyeceği ise yine arpa ve hurma idi. Derken Şam’dan bir kervan geldi, amcam Rıfaa b. Zeyd bir miktar has un alarak deposuna koydu o depoda aynı zamanda silah, zırh ve kılıç ta bulunmaktaydı. Evin altındaki bu depo yarılarak yiyecek ve silah buradan alındı. Sabah olunca amcam Rıfaa bana geldi ve yeğenim gece bize hırsız geldi depomuz açıldı, un ve silahlarımız götürüldü mahallede yoklama yapıp soruşturduk neticede Übeyrik oğullarının ateş yaktıkları ve götürülen gıda maddelerinin pişirildiği kanaatine varıldı. Übeyrik oğulları da kendi mahallelerinde soruşturma yaparken: Vallahi aradığınız adamın Lebîd b. Sehl olduğu kanaatindeyiz demişlerdi. Halbuki o dindar ve Salih bir kimse idi. Lebîd hakkında söyleneni işitince kılıcını çekip “Ben mi çalmışım” dedi. Vallahi ya bu hırsızlığı meydana çıkaracaksınız veya bu kılıç aranıza karışacaktır. Bunun üzerine çekil sen kenara sen bu işin faili değilsin dediler. Mahallede, o kadar soruşturmayı derinlettik ki Übeyrik oğullarından birinin yaptığından şüphe etmiyoruz. Amcam dedi ki: Ey kardeşimin oğlu Rasûlullah (s.a.v.)’e gidip durumu anlatsan! Katâde dedi ki: Peygamber (s.a.v)’e geldim ve şöyle dedim: Bizden komşularını üzen bir aile, amcam, Rıfaa b. Zeyd’in deposunu yardılar silah ve gıda maddesini çaldılar. Silahımızı versinler gıda maddesini istemiyoruz.Rasûlullah (s.a.v.): Bu konuda gereken emri vereceğim buyurdu. Übeyrik oğulları bizim Peygamber (s.a.v)’e müraacatımızı işitince kendilerinden olan ve adına Üseyr b. Urve denilen bir adama vardılar ve meseleyi ona açtılar. Mahalle halkından bazı kişilerde bu toplantıda hazır bulundu. Bunlar Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek şöyle dediler: Katâde b. Numân ve amcası bizden salih ve iyi bir Müslüman olan kimseyi delilsiz ve isbatsız hırsızlıkla itham ediyorlar. Katâde diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’e gelip konuştum, Bana; siz, Müslüman olan bir aileye delilsiz ve isbatsız olarak hırsızlık ithamında bulunuyormuşsunuz, buyurdu. Döndüm keşke malımın pek çoğu elimden gitmiş olsaydı da bu konuyu Rasûlullah (s.a.v.) ile konuşmamış olsaydım dedim. Amcam, Rıfaa bana geldi ve Ey kardeşimin çocuğu ne yaptın, dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in bana söylediğini kendisine anlattım. Allah, yardımına başvurulandır, dedi. Çok geçmeden bu konu hakkında Kur’ân ayeti nazil oldu: “Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye bu kitabı gerçekleri içeren bir kitap olarak indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma.” “Yardımlaşmayı, iyi ve yararlı davranışları ve insanların arasını düzeltmeyi öngören, bunları gerçekleştirmeye çalışan kimselerin yaptığı toplantılar dışında, gizli toplanmaların pek çoğunda hayır yoktur. Ve bütün bu güzel eylemleri Allah’ın rızasını kazanmak için yapan kimseye zamanı geldiğinde, büyük bir mükafat vereceğiz.” (Nisa sûresi 105 - 114) Kur’ân’ın bu ayetleri inince silah, Peygamber (s.a.v)’e getirildi. O da silahı; Rıfaa’ya iade etti. Katâde dedi ki: Silahı amcama getirdiğimde, cahiliyye döneminde görme özelliği iyice zayıflamış ve yaşı da oldukça ilerlemiş bir ihtiyardı ben onun Müslümanlığını da biraz şüpheli görüyordum. Yanına silahla vardığımda; “Ey kardeşimin oğlu ben o silahı Allah yolunda vakfettim.” dedi. Bunun üzerine o’nun Müslümanlığının sağlam olduğunu anladım. Bu konu hakkında Kur’ân ayetleri inince Beşîr, müşrikler arasına katılarak Sülaka binti Sa’d oğullarından Sümeyye’nin yanına gidip oraya sığınmıştı. Bunun üzerine (Nisa 115 - 116. ayetleri nazil oldu.) “Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra, peygamberle bağını koparıp, mü’minlerin yolundan başka bir yola saparsa, onu tercih ettiği o yolda bırakır ve Cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.” “Allah kendisinden başka birine, ilahlık yakıştırılmasını asla bağışlamaz, ama bağışlanmasını isteyen kimsenin şirk dışındaki günahlarını bağışlar. Çünkü Allah’ın yanı sıra başkasına ilahlık yakıştıranlar, şiddetli bir sapıklığa düşmüş kimselerdir.”Beşîr’in Sülaka oğullarına sığınması üzerine İslam şairi Hassân o kadını birkaç beyitle zemmetti. Bunun üzerine kadın eşyalarını alıp başının üzerine yerleştirip, Ebtah denilen yere eşyalarını atıp şöyle dedi: “Bana bir şey getirmedin! Sadece Hassân’ın şiirini bana hediye etmiş oldun.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Muhammed b. Seleme el Harranî’den, başkasından bu hadisi müsned olarak rivâyet ettiğini bilmiyoruz.Yunus b. Bükeyr ve pek çok râvîler bu hadisi Muhammed b. İshâk’tan, Âsım b. Ömer b. Katâde’den mürsel olarak rivâyet ettiler ve senedinde “Babasından ve dedesinden” demediler.Katâde, Ebû Saîd el Hudrî’nin anne bir kardeşidir. Ebû Saîd el Hudrî’nin adı Sa’d b. Mâlik b. Sinan’dır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 4, 5/244
Senetler:
1. Katade b. Nu'man el-Ensari (Katade b. Nu'man b. Zeyd b. Amir)
2. Ömer b. Katade ez-Zaferi (Ömer b. Katade b. Numan b. Zeyd)
3. Asım b. Ömer el-Ensari (Asım b. Ömer b. Katade b. Numan b. Zeyd)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Seleme el-Bahili (Muhammed b. Seleme b. Abdullah)
6. Ebu Müslim Hasan b. Ahmed el-Ümevi (Hasan b. Ahmed b. Abdullah b. Müslim)
Konular:
Hak, haksızlık yapmak
Hitabet, Şiir ve şairler
Kur'an, Nüzul sebebleri
Mizan/hesaplaşma, Ahirette Günahların silinmesi/affedilmesi
Şirk, şirk koşmak
Şirk, Şirk- Müşrik
Tevbe, Günah, günahsız olmanın imkanı
Yargı, davalaşma
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hakimlik
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَىَّ فَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ فَأَقْضِىَ لَهُ عَلَى نَحْوِ مَا أَسْمَعُ مِنْهُ فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ بِشَىْءٍ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ فَلاَ يَأْخُذَنَّ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37228, MU001402
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَىَّ فَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ فَأَقْضِىَ لَهُ عَلَى نَحْوِ مَا أَسْمَعُ مِنْهُ فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ بِشَىْءٍ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ فَلاَ يَأْخُذَنَّ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ.
Tercemesi:
Peygamber efendimizin hanımı Ümmü Seleme (r.a.) den: Resûlullah (s,av.) şöyle buyurdu: "Ben beşerim (yanılabilirim). Huzurumda muhakeme olursunuz da olur ki bir kısmınız diğerlerinden daha iyi delilini dile getirir. Ben de ondan duyduğuma göre, lehinde hükmederim. Dolayısıyla kardeşinin hakkından herhangi bir şeyi lehine hükmettiğim kimse, onu kardeşinden katiyyen almasın. Zira ben ona (cehennem) ateşinden bir parça kesmişimdir"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1402, 1/274
Senetler:
()
Konular:
Haklar, kul Hakkı
Haklar, müslümanın müslüman üzerindeki
Yargı, Davayı ispat, iki şahid, beyyine, yemin vs.
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37229, MU001403
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ اخْتَصَمَ إِلَيْهِ مُسْلِمٌ وَيَهُودِىٌّ فَرَأَى عُمَرُ أَنَّ الْحَقَّ لِلْيَهُودِىِّ فَقَضَى لَهُ فَقَالَ لَهُ الْيَهُودِىُّ وَاللَّهِ لَقَدْ قَضَيْتَ بِالْحَقِّ . فَضَرَبَهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ بِالدِّرَّةِ ثُمَّ قَالَ وَمَا يُدْرِيكَ فَقَالَ لَهُ الْيَهُودِىُّ إِنَّا نَجِدُ أَنَّهُ لَيْسَ قَاضٍ يَقْضِى بِالْحَقِّ إِلاَّ كَانَ عَنْ يَمِينِهِ مَلَكٌ وَعَنْ شِمَالِهِ مَلَكٌ يُسَدِّدَانِهِ وَيُوَفِّقَانِهِ لِلْحَقِّ مَادَامَ مَعَ الْحَقِّ فَإِذَا تَرَكَ الْحَقَّ عَرَجَا وَتَرَكَاهُ .
Tercemesi:
Said b. Müseyyeb (r.a.)'den: Bir müslümanla bir yahudi Hz. Ömer b. el-Hattab (r.a.)'ın huzurunda muhakeme oldular. Hz. Ömer (r.a.)'da Yahudinin haklı olduğunu görerek lehinde hüküm verdi. Bunun üzerine Yahudi Hz. Ömer'e:
"Vallahi, doğru hükmettin" dedi. Hz. Ömer de ona kırbaçla vurdu. Sonra:
"Nereden bildin?" diye sordu. Yahudi ona şöyle cevap verdi:
"Biz biliyoruz ki doğru hüküm vermesiyle tanıdığımız her hakimin sağında bir, solunda bir melek vardır. Bu melekler, o hâkim gerçekle beraber oldukça onu doğrultur ve gerçeğe ulaştırırlar. Hakim gerçekten ayrılırsa melekler (göğe) yükselir ve o hakimi terkederler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1403, 1/275
Senetler:
()
Konular:
Yargı, davalaşma
Yargı, delil, cezaları uygulamak için
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38346, MU001513
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ أُتِىَ بِامْرَأَةٍ قَدْ وَلَدَتْ فِى سِتَّةِ أَشْهُرٍ فَأَمَرَ بِهَا أَنْ تُرْجَمَ فَقَالَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ لَيْسَ ذَلِكَ عَلَيْهَا إِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَقُولُ فِى كِتَابِهِ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلاَثُونَ شَهْرًا وَقَالَ وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ فَالْحَمْلُ يَكُونُ سِتَّةَ أَشْهُرٍ فَلاَ رَجْمَ عَلَيْهَا . فَبَعَثَ عُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ فِى أَثَرِهَا فَوَجَدَهَا قَدْ رُجِمَتْ .
Tercemesi:
İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Osman b. Afan'a altı aylık evli, doğum yapmış bir kadın (daha önce zina yapmış olabileceği gerekçesiyle) getirildi. Hz. Osman da kadının recm edilmesini emredince, Ali b. Ebi Talib: "Kadının recmedilmesi gerekmez. Çünkü Allah'ın kitabında: "İnsanın ana rahmine düşmesi ile sütten kesilmesi süresi otuz aydır" "Emzirme süresini tamamlamak isti-yen anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler" buyurur. O halde gebelik altı ay olabilir. Kadının recmedilmesi gerekmez. Bunun üzerine Osman b. Affan, kadının arkasından haberci gönderdi. Fakat kadını recmedilmiş buldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hudûd 1513, 1/323
Senetler:
()
Konular:
Recm, hamile kadının recmedilmesi
Yargı, Ceza Hukuku
Yargı, delil, cezaları uygulamak için
Yargı, Hadler-Cezalar
Yargı, hâkim ve şahitlerin sorumluluğu
Yargı, Hüküm verirken delil ve şahidle hüküm vermek
Yargı, muhâkeme Usûlü
Yargı, Tazminat