Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
53852, KK8/1
Hadis:
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُوا اللّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بِيْنِكُمْ وَأَطِيعُوا اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Tercemesi:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Enfâl 8/1, /
Senetler:
()
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Takva, Allah'tan korkmak
Bize Ebu Tahir ve Harmele, -hadisin lafzı Harmele'ye aittir- ona Abdullah b. Vehb, ona Malik b. Enes, ona Yahya b. Said, ona Ömer b. Kesir b. Eflah, ona babası Muhammed Mevla Ebu Katade, ona da Ebu Katade şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile Huneyn senesinde gazaya çıktık. Düşmanla karşılaştığımızda Müslümanlarda bozulma baş gösterdi. O sırada bir müşriki bir Müslümanın üzerine çıkmışken gördüm ve hemen arkasından ona yetişip ensesine bir kılıç darbesi indirdim. Müşrik bana yönelip beni öylesine sıktı ki, ölümün nefesini ensemde hissettim. Ardından can verdi de beni bıraktı. Sonra Ömer b. Hattab'a yetiştim. Ona, insanlara neler oluyor diye sordum. O, Allah'ın kaderi dedi. Akabinde insanlar savaş meydanına döndüler. Rasulullah (sav) oturdu ve "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de kalkıp; bana kim şahitlik eder dedim. Sonra oturdum. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) bunu ikinci defa; "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben kalkıp, kim bana şahitlik eder dedim. Ardından oturdum. Rasulullah (sav) bunu üçüncü defa söyledi. Ben yine kalkınca Nebî (sav); "ey Ebu Katade, derdin nedir" buyurdu. Ben de kendisine olayı anlattım. Topluluktan biri; ya Rasulullah! Ebu Katade doğru söylüyor, öldürdüğü bu adamın eşyası bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et dedi. Ebu Bekir es-Sıddık da vallahi bu olacak şey değil. Allah'ın aslanlarından bir aslan, Allah ve Rasulü adına savaşacak da Hz. Peygamber (sav) onun öldürdüğü kişinin eşyasını sana verecek dedi. Bu söz üzerine Rasulullah (sav); "doğru söyledi" dedi. "Onu Ebu Katade'ye ver" buyurdu. O da bana eşyayı verdi. Ben o zırhı sattım da Seleme oğulları yurdunda bir bostan satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal budur.
[Leys'in rivayet ettiği hadiste Ebu Bekir'in asla, Hz. Peygamber (sav) onu Kureyş'ten bir sırtlancığa verip de Allah'ın aslanlarından bir aslanı bırakmaz dediği bilgisi vardır.]
[(Yine) Leys'in rivayetinde, edindiğim ilk mal ifadesi bulunmaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2481, M004568
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو الطَّاهِرِ وَحَرْمَلَةُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ قَالَ سَمِعْتُ مَالِكَ بْنَ أَنَسٍ يَقُولُ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عُمَرَ بْنِ كَثِيرِ بْنِ أَفْلَحَ عَنْ أَبِى مُحَمَّدٍ مَوْلَى أَبِى قَتَادَةَ عَنْ أَبِى قَتَادَةَ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَامَ حُنَيْنٍ فَلَمَّا الْتَقَيْنَا كَانَتْ لِلْمُسْلِمِينَ جَوْلَةٌ. قَالَ فَرَأَيْتُ رَجُلاً مِنَ الْمُشْرِكِينَ قَدْ عَلاَ رَجُلاً مِنَ الْمُسْلِمِينَ فَاسْتَدَرْتُ إِلَيْهِ حَتَّى أَتَيْتُهُ مِنْ وَرَائِهِ فَضَرَبْتُهُ عَلَى حَبْلِ عَاتِقِهِ وَأَقْبَلَ عَلَىَّ فَضَمَّنِى ضَمَّةً وَجَدْتُ مِنْهَا رِيحَ الْمَوْتِ ثُمَّ أَدْرَكَهُ الْمَوْتُ فَأَرْسَلَنِى فَلَحِقْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَقَالَ مَا لِلنَّاسِ فَقُلْتُ أَمْرُ اللَّهِ. ثُمَّ إِنَّ النَّاسَ رَجَعُوا وَجَلَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَ:
"مَنْ قَتَلَ قَتِيلاً لَهُ عَلَيْهِ بَيِّنَةٌ فَلَهُ سَلَبُهُ." قَالَ فَقُمْتُ فَقُلْتُ مَنْ يَشْهَدُ لِى ثُمَّ جَلَسْتُ ثُمَّ قَالَ مِثْلَ ذَلِكَ فَقَالَ فَقُمْتُ فَقُلْتُ مَنْ يَشْهَدُ لِى ثُمَّ جَلَسْتُ ثُمَّ قَالَ ذَلِكَ الثَّالِثَةَ فَقُمْتُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَا لَكَ يَا أَبَا قَتَادَةَ." فَقَصَصْتُ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ صَدَقَ يَا رَسُولَ اللَّهِ سَلَبُ ذَلِكَ الْقَتِيلِ عِنْدِى فَأَرْضِهِ مِنْ حَقِّهِ. وَقَالَ أَبُو بَكْرٍ الصِّدِّيقُ لاَهَا اللَّهِ إِذًا لاَ يَعْمِدُ إِلَى أَسَدٍ مِنْ أُسُدِ اللَّهِ يُقَاتِلُ عَنِ اللَّهِ وَعَنْ رَسُولِهِ فَيُعْطِيكَ سَلَبَهُ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"صَدَقَ فَأَعْطِهِ إِيَّاهُ." فَأَعْطَانِى قَالَ فَبِعْتُ الدِّرْعَ فَابْتَعْتُ بِهِ مَخْرَفًا فِى بَنِى سَلِمَةَ فَإِنَّهُ لأَوَّلُ مَالٍ تَأَثَّلْتُهُ فِى الإِسْلاَمِ.
[وَفِى حَدِيثِ اللَّيْثِ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ كَلاَّ لاَ يُعْطِيهِ أُضَيْبِعَ مِنْ قُرَيْشٍ وَيَدَعُ أَسَدًا مِنْ أُسُدِ اللَّهِ.]
[وَفِى حَدِيثِ اللَّيْثِ لأَوَّلُ مَالٍ تَأَثَّلْتُهُ.]
Tercemesi:
Bize Ebu Tahir ve Harmele, -hadisin lafzı Harmele'ye aittir- ona Abdullah b. Vehb, ona Malik b. Enes, ona Yahya b. Said, ona Ömer b. Kesir b. Eflah, ona babası Muhammed Mevla Ebu Katade, ona da Ebu Katade şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile Huneyn senesinde gazaya çıktık. Düşmanla karşılaştığımızda Müslümanlarda bozulma baş gösterdi. O sırada bir müşriki bir Müslümanın üzerine çıkmışken gördüm ve hemen arkasından ona yetişip ensesine bir kılıç darbesi indirdim. Müşrik bana yönelip beni öylesine sıktı ki, ölümün nefesini ensemde hissettim. Ardından can verdi de beni bıraktı. Sonra Ömer b. Hattab'a yetiştim. Ona, insanlara neler oluyor diye sordum. O, Allah'ın kaderi dedi. Akabinde insanlar savaş meydanına döndüler. Rasulullah (sav) oturdu ve "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de kalkıp; bana kim şahitlik eder dedim. Sonra oturdum. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) bunu ikinci defa; "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben kalkıp, kim bana şahitlik eder dedim. Ardından oturdum. Rasulullah (sav) bunu üçüncü defa söyledi. Ben yine kalkınca Nebî (sav); "ey Ebu Katade, derdin nedir" buyurdu. Ben de kendisine olayı anlattım. Topluluktan biri; ya Rasulullah! Ebu Katade doğru söylüyor, öldürdüğü bu adamın eşyası bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et dedi. Ebu Bekir es-Sıddık da vallahi bu olacak şey değil. Allah'ın aslanlarından bir aslan, Allah ve Rasulü adına savaşacak da Hz. Peygamber (sav) onun öldürdüğü kişinin eşyasını sana verecek dedi. Bu söz üzerine Rasulullah (sav); "doğru söyledi" dedi. "Onu Ebu Katade'ye ver" buyurdu. O da bana eşyayı verdi. Ben o zırhı sattım da Seleme oğulları yurdunda bir bostan satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal budur.
[Leys'in rivayet ettiği hadiste Ebu Bekir'in asla, Hz. Peygamber (sav) onu Kureyş'ten bir sırtlancığa verip de Allah'ın aslanlarından bir aslanı bırakmaz dediği bilgisi vardır.]
[(Yine) Leys'in rivayetinde, edindiğim ilk mal ifadesi bulunmaktadır.]
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
مَنْ قَتَلَ قَتِيلاً لَهُ عَلَيْهِ بَيِّنَةٌ فَلَهُ سَلَبُهُ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4568, /745
Senetler:
1. Ebu Katade Haris b. Rib'î es-Sülemî (Haris b. Rib'î b. Beldeme es-Sülemî)
2. Nafi' b. Ayyaş Mevla Ebu Katade (Nafi' b. Abbas)
3. Ömer b. Kesir el-Medenî (Ömer b. Kesir b. Eflah)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
7. Hermele b. Yahya et-Tücîbî (Hermele b. Yahya b. Abdullah b. Hermele b. İmran b. Karrâd)
7. Ebu Tahir Ahmed b. Amr el-Kuraşî (Ahmed b. Amr b. Abdullah)
Konular:
Ganimet, ganimete ihanet etmek
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
KTB, CİHAD
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim-, ona Eyyûb, ona İkrime b. Hâlid, ona da Mâlik b. Evs b. Hadesân şöyle demiştir:
Abbas ve Ali, biri diğerinden davacı olarak Ömer’in yanına geldi. Abbas “benimle bunun arasında hüküm ver” dedi. Diğer insanlar da “aralarında ayırt edici hüküm ver” dediler. Ömer “hayır, aralarında ayırt edici hüküm vermem. Çünkü her ikisi de Rasulullah’ın (sav) "bize mirasçı olunmaz, biz geriye ne bırakırsak, o bir sadakadır" buyurduğunu biliyorlar” dedi.
(Ravi) der ki: Zührî rivayetinde (Hz. Ömer) şöyle demiştir: O toprakların tasarrufu Rasulullah'a (sav), aitti. Rasulullah oradan hane halkının temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra arta kalanının (ganimet) malları gibi taksim etti. Ondan sonra oranın tasarrufu Ebu Bekir'e, ondan sonra da bana geçti. Ben de o topraklarda onun yaptığının aynısını yaptım. Sonra bu ikisi gelip benden, Rasulullah’ın (sav), Ebu Bekir’in ve benim tasarrufumda olan şeyin tasarruf hakkını kendilerine vermemi istediler. Ben de onu kendilerine verdim ve bu şekilde tasarrufta bulunacaklarına dair onlardan söz aldım. Sonra ikisi yanıma gelerek, bu (Abbas) “bana kardeşimin oğlundan düşen payımı ver” diyor, bu diğeri (Ali) ise “eşimden bana düşen payımı ver” diyor. Orayı onlar Rasulullah (sav), Ebu Bekir ve benim yaptığım gibi tasarrufta bulunmak üzere isterlerse, oranın tasarruf hakkını kendilerine veririm. Eğer bunu kabul etmezlerse bu husustaki külfetten kurtulmuş olurlar. Sonra da "Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, Allah’a, Rasûlüne, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir." (Enfâl, 8/41) İşte bu arazi de burada adı geçenlere ait bir haktır. "Sadakalar (zekât) ancak fakirlere, yoksullara, onu toplamakla görevlendirilenlere, kalpleri alıştırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolunda harcamaya… mahsustur." (Tevbe, 60) Bu (zekât) da burada adı geçenlere verilir. "Allah’ın onlardan Rasulüne verdiği fey’e gelince, siz onun için ne at oynattınız, ne de deveye bindiniz." (Haşr, 6) Zührî der ki: Bu fey, Rasulullah’a (sav) tahsis edilmiş haktır. (Buralar) ise Araplara ait kasabalar, Fedek, şurası ve şurasıdır. "Allah’ın fethedilen ülkeler ahalisinden Rasülüne verdiği fey, Allah’a, Rasule, yoksullara ve yolda kalanlara verilir." (Haşr, 7). Ayrıca "(O fey’) yurtlarından ve mallarından çıkartılıp uzaklaştırılmış olan ve Allah’ın lütuf ve rızasını isteyen Allah’a ve Rasûlüne yardım eden… fakir muhacirler içindir." (Haşr, 8) "…onlardan sonra gelenler…" (Haşr, 10) İşte bu ayet de bütün insanları kapsamış olmaktadır. Müslümanlar içinde, bu malda bir hakkı –yahut bir payı- olmayan hiçbir kimse yoktur. Ancak sizin sahibi olduğunuz köleleriniz bunun dışındadır. Şayet Allah’ın izniyle ömrüm vefa ederse, her Müslümana hakkı –ya da “payı” dedi- mutlaka verilecektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28136, N004153
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - يَعْنِى ابْنَ إِبْرَاهِيمَ - عَنْ أَيُّوبَ عَنْ عِكْرِمَةَ بْنِ خَالِدٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ قَالَ جَاءَ الْعَبَّاسُ وَعَلِىٌّ إِلَى عُمَرَ يَخْتَصِمَانِ فَقَالَ الْعَبَّاسُ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا . فَقَالَ النَّاسُ افْصِلْ بَيْنَهُمَا . فَقَالَ عُمَرُ لاَ أَفْصِلُ بَيْنَهُمَا قَدْ عَلِمَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . قَالَ فَقَالَ الزُّهْرِىُّ وَلِيَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخَذَ مِنْهَا قُوتَ أَهْلِهِ وَجَعَلَ سَائِرَهُ سَبِيلَهُ سَبِيلَ الْمَالِ ثُمَّ وَلِيَهَا أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ ثُمَّ وُلِّيتُهَا بَعْدَ أَبِى بَكْرٍ فَصَنَعْتُ فِيهَا الَّذِى كَانَ يَصْنَعُ ثُمَّ أَتَيَانِى فَسَأَلاَنِى أَنْ أَدْفَعَهَا إِلَيْهِمَا عَلَى أَنْ يَلِيَاهَا بِالَّذِى وَلِيَهَا بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالَّذِى وَلِيَهَا بِهِ أَبُو بَكْرٍ وَالَّذِى وُلِّيتُهَا بِهِ فَدَفَعْتُهَا إِلَيْهِمَا وَأَخَذْتُ عَلَى ذَلِكَ عُهُودَهُمَا ثُمَّ أَتَيَانِى يَقُولُ هَذَا اقْسِمْ لِى بِنَصِيبِى مِنِ ابْنِ أَخِى . وُيَقُولُ هَذَا اقْسِمْ لِى بِنَصِيبِى مِنِ امْرَأَتِى . وَإِنْ شَاءَا أَنْ أَدْفَعَهَا إِلَيْهِمَا عَلَى أَنْ يَلِيَاهَا بِالَّذِى وَلِيَهَا بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالَّذِى وَلِيَهَا بِهِ أَبُو بَكْرٍ وَالَّذِى وُلِّيتُهَا بِهِ دَفَعْتُهَا إِلَيْهِمَا وَإِنْ أَبَيَا كُفِيَا ذَلِكَ ثُمَّ قَالَ ( وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَىْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ ) هَذَا لِهَؤُلاَءِ ( إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِى الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِى سَبِيلِ اللَّهِ ) هَذِهِ لِهَؤُلاَءِ ( وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ ) قَالَ الزُّهْرِىُّ هَذِهِ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَاصَّةً قُرًى عَرَبِيَّةً فَدَكُ كَذَا وَكَذَا ( مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ ) وَ ( لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ ) ( وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَالإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ ) ( وَالَّذِينَ جَاءُوا مِنْ بَعْدِهِمْ ) فَاسْتَوْعَبَتْ هَذِهِ الآيَةُ النَّاسَ فَلَمْ يَبْقَ أَحَدٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ إِلاَّ لَهُ فِى هَذَا الْمَالِ حَقٌّ - أَوْ قَالَ حَظٌّ - إِلاَّ بَعْضَ مَنْ تَمْلِكُونَ مِنْ أَرِقَّائِكُمْ وَلَئِنْ عِشْتُ إِنْ شَاءَ اللَّهُ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ حَقُّهُ أَوْ قَالَ حَظُّهُ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim-, ona Eyyûb, ona İkrime b. Hâlid, ona da Mâlik b. Evs b. Hadesân şöyle demiştir:
Abbas ve Ali, biri diğerinden davacı olarak Ömer’in yanına geldi. Abbas “benimle bunun arasında hüküm ver” dedi. Diğer insanlar da “aralarında ayırt edici hüküm ver” dediler. Ömer “hayır, aralarında ayırt edici hüküm vermem. Çünkü her ikisi de Rasulullah’ın (sav) "bize mirasçı olunmaz, biz geriye ne bırakırsak, o bir sadakadır" buyurduğunu biliyorlar” dedi.
(Ravi) der ki: Zührî rivayetinde (Hz. Ömer) şöyle demiştir: O toprakların tasarrufu Rasulullah'a (sav), aitti. Rasulullah oradan hane halkının temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra arta kalanının (ganimet) malları gibi taksim etti. Ondan sonra oranın tasarrufu Ebu Bekir'e, ondan sonra da bana geçti. Ben de o topraklarda onun yaptığının aynısını yaptım. Sonra bu ikisi gelip benden, Rasulullah’ın (sav), Ebu Bekir’in ve benim tasarrufumda olan şeyin tasarruf hakkını kendilerine vermemi istediler. Ben de onu kendilerine verdim ve bu şekilde tasarrufta bulunacaklarına dair onlardan söz aldım. Sonra ikisi yanıma gelerek, bu (Abbas) “bana kardeşimin oğlundan düşen payımı ver” diyor, bu diğeri (Ali) ise “eşimden bana düşen payımı ver” diyor. Orayı onlar Rasulullah (sav), Ebu Bekir ve benim yaptığım gibi tasarrufta bulunmak üzere isterlerse, oranın tasarruf hakkını kendilerine veririm. Eğer bunu kabul etmezlerse bu husustaki külfetten kurtulmuş olurlar. Sonra da "Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, Allah’a, Rasûlüne, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir." (Enfâl, 8/41) İşte bu arazi de burada adı geçenlere ait bir haktır. "Sadakalar (zekât) ancak fakirlere, yoksullara, onu toplamakla görevlendirilenlere, kalpleri alıştırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolunda harcamaya… mahsustur." (Tevbe, 60) Bu (zekât) da burada adı geçenlere verilir. "Allah’ın onlardan Rasulüne verdiği fey’e gelince, siz onun için ne at oynattınız, ne de deveye bindiniz." (Haşr, 6) Zührî der ki: Bu fey, Rasulullah’a (sav) tahsis edilmiş haktır. (Buralar) ise Araplara ait kasabalar, Fedek, şurası ve şurasıdır. "Allah’ın fethedilen ülkeler ahalisinden Rasülüne verdiği fey, Allah’a, Rasule, yoksullara ve yolda kalanlara verilir." (Haşr, 7). Ayrıca "(O fey’) yurtlarından ve mallarından çıkartılıp uzaklaştırılmış olan ve Allah’ın lütuf ve rızasını isteyen Allah’a ve Rasûlüne yardım eden… fakir muhacirler içindir." (Haşr, 8) "…onlardan sonra gelenler…" (Haşr, 10) İşte bu ayet de bütün insanları kapsamış olmaktadır. Müslümanlar içinde, bu malda bir hakkı –yahut bir payı- olmayan hiçbir kimse yoktur. Ancak sizin sahibi olduğunuz köleleriniz bunun dışındadır. Şayet Allah’ın izniyle ömrüm vefa ederse, her Müslümana hakkı –ya da “payı” dedi- mutlaka verilecektir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Kasemü'l-fey' 38, /2359
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. İkrime b. Halid el-Mahzumî (İkrime b. Halid b. As b. Hişam b. Muğîra)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Hz. Peygamber, mirası
Sahabe, anlayış farklılıkları
Zekat, zekat kimlere verilebilir?
Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
58430, KK59/7
Hadis:
مَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاء مِنكُمْ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Tercemesi:
Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Haşr 59/7, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, azabı çetindir
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Hz. Peygamber, hüküm koyması
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Takva, Allah'tan korkmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2482, M004569
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى التَّمِيمِىُّ أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ الْمَاجِشُونِ عَنْ صَالِحِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ أَنَّهُ قَالَ بَيْنَا أَنَا وَاقِفٌ فِى الصَّفِّ يَوْمَ بَدْرٍ نَظَرْتُ عَنْ يَمِينِى وَشِمَالِى فَإِذَا أَنَا بَيْنَ غُلاَمَيْنِ مِنَ الأَنْصَارِ حَدِيثَةٍ أَسْنَانُهُمَا تَمَنَّيْتُ لَوْ كُنْتُ بَيْنَ أَضْلَعَ مِنْهُمَا فَغَمَزَنِى أَحَدُهُمَا. فَقَالَ يَا عَمِّ هَلْ تَعْرِفُ أَبَا جَهْلٍ قَالَ قُلْتُ نَعَمْ وَمَا حَاجَتُكَ إِلَيْهِ يَا ابْنَ أَخِى قَالَ أُخْبِرْتُ أَنَّهُ يَسُبُّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَئِنْ رَأَيْتُهُ لاَ يُفَارِقُ سَوَادِى سَوَادَهُ حَتَّى يَمُوتَ الأَعْجَلُ مِنَّا. قَالَ فَتَعَجَّبْتُ لِذَلِكَ فَغَمَزَنِى الآخَرُ فَقَالَ مِثْلَهَا - قَالَ - فَلَمْ أَنْشَبْ أَنْ نَظَرْتُ إِلَى أَبِى جَهْلٍ يَزُولُ فِى النَّاسِ فَقُلْتُ أَلاَ تَرَيَانِ هَذَا صَاحِبُكُمَا الَّذِى تَسْأَلاَنِ عَنْهُ قَالَ فَابْتَدَرَاهُ فَضَرَبَاهُ بِسَيْفَيْهِمَا حَتَّى قَتَلاَهُ ثُمَّ انْصَرَفَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَاهُ. فَقَالَ:
"أَيُّكُمَا قَتَلَهُ." فَقَالَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا أَنَا قَتَلْتُ. فَقَالَ:
"هَلْ مَسَحْتُمَا سَيْفَيْكُمَا." قَالاَ لاَ. فَنَظَرَ فِى السَّيْفَيْنِ فَقَالَ:
"كِلاَكُمَا قَتَلَهُ." وَقَضَى بِسَلَبِهِ لِمُعَاذِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْجَمُوحِ وَالرَّجُلاَنِ مُعَاذُ بْنُ عَمْرِو بْنِ الْجَمُوحِ وَمُعَاذُ ابْنُ عَفْرَاءَ.
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, ona Yusuf b. Mâcişûn, ona Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, ona babası (İbrahim b. Abdurrahman ez-Zührî), ona da Abdurrahman b. Avf şöyle rivayet etmiştir: Bedir günü safta dururken sağıma ve soluma baktım da (kendimi) Ensardan, yaşları küçük iki çocuk arasında (buluverdim)! Keşke dedim, onlardan daha kuvvetli (savaşçılar) arasında olsaydım! (Derken), onlardan biri beni dürtüp; ey amca! Ebu Cehil'i tanıyor musun dedi. Ben, ey kardeşimin oğlu! Onunla ne derdin var dedim. O; bana bildirildiğine göre kendisi, Rasulullah'a (sav) sövermiş! Canımı kudretinde bulunduran (Allah'a) and olsun ki, onu görürsem ikimizden biri ölüp gidene kadar onun peşini bırakmayacağım dedi. Ben bu (çocuğa) şaşıp kaldım. Diğeri de beni dürtüp benzeri şeyler söyledi. Çok geçmeden Ebu Cehil'in insanlar arasında dolaştığını gördüm (ve) kendisini sorduğunuz kişiyi görmüyor musunuz dedim. (Dememle birlikte) ikisi de (Ebu Cehil'in) üzerine atılıp kılıçlarını ona indirdiler! Neticede onu öldürdüler. Ardından Rasulullah'ın (sav) huzuruna gelip kendisine (olayı) anlattılar. Hz. Peygamber (sav); "onu hanginiz öldürdü" buyurdu. İkisi de ben öldürdüm dedi. Nebî (sav); "kılıçlarınızı temizlediniz mi" buyurdu. İkisi de hayır dediler. Rasulullah (sav), kılıçlarına bakıp "ikisi de onu öldürmüş" buyurdu ve (Ebu Cehil'in) eşyasını Muaz b. Amr b. Cemûh'a verdi. O iki kişi Muaz b. Amr b. Cemûh ve Muaz b. Afrâ'dır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4569, /745
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, hakaret ve saygısızlık yapılması
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Cehil ve karısı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2483, M004570
Hadis:
وَحَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ سَرْحٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَتَلَ رَجُلٌ مِنْ حِمْيَرَ رَجُلاً مِنَ الْعَدُوِّ فَأَرَادَ سَلَبَهُ فَمَنَعَهُ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ وَكَانَ وَالِيًا عَلَيْهِمْ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَوْفُ بْنُ مَالِكٍ فَأَخْبَرَهُ فَقَالَ لِخَالِدٍ
"مَا مَنَعَكَ أَنْ تُعْطِيَهُ سَلَبَهُ." قَالَ اسْتَكْثَرْتُهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ:
"ادْفَعْهُ إِلَيْهِ." فَمَرَّ خَالِدٌ بِعَوْفٍ فَجَرَّ بِرِدَائِهِ ثُمَّ قَالَ هَلْ أَنْجَزْتُ لَكَ مَا ذَكَرْتُ لَكَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَسَمِعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاسْتُغْضِبَ فَقَالَ:
"لاَ تُعْطِهِ يَا خَالِدُ لاَ تُعْطِهِ يَا خَالِدُ هَلْ أَنْتُمْ تَارِكُونَ لِى أُمَرَائِى إِنَّمَا مَثَلُكُمْ وَمَثَلُهُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتُرْعِىَ إِبِلاً أَوْ غَنَمًا فَرَعَاهَا ثُمَّ تَحَيَّنَ سَقْيَهَا فَأَوْرَدَهَا حَوْضًا فَشَرَعَتْ فِيهِ فَشَرِبَتْ صَفْوَهُ وَتَرَكَتْ كَدَرَهُ فَصَفْوُهُ لَكُمْ وَكَدَرُهُ عَلَيْهِمْ."
Tercemesi:
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh, ona Abdullah b. Vehb, ona Muaviye b. Salih, ona Abdurrahman b. Cübeyr, ona babası (Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî), ona da Avf b. M alik şöyle rivayet etmiştir: Himyer'den biri, düşmandan bir askeri öldürüp eşyasını istedi. Halid b. Velid de (düşman askerinin eşyasını o adama vermeyi) reddetti. Halid, onların emiri idi. Avf b. Malik Rasulullah'ın (sav) huzuruna gelip (olayı) kendisine anlattı. Nebî (sav) Halid'e; "(düşman askerinin) eşyasını ona niçin vermedin" buyurdu. (Halid); ya Rasulullah! Onu çok gördüm dedi. Hz. Peygamber (sav); "(eşyayı) o (adama) ver" buyurdu. Halid, Avf'ın yanında geçerken (Avf, Halid'in) cübbesini çekti. Ardından, seni Rasulullah'a (sav) şikayet edip sana yapacağımı bilirim demedim mi dedi. (Komutan olarak Halid'i aşağılan bu sözü) Nebî (sav), işitip öfkelendi (ve) "ey Hqlid! Ona verme! Sizler (yapacağınızı yapıp) komutanlarımla beni karşı karşıya mı getiriyorsunuz" buyurdu.
"Sizlerin ve (komutanlarımın) misali, deve ya da koyun gütmek için tutulan bir adamın onları güdüp ardından sulamak için uygun bir ücret isteyen, (akabinde) onları bir su birikintisine vardırıp (hayvanların oraya) girip (suyun) temizini içtiği, pis kısmını da bıraktığı duruma benzer. Suyun temizi size, pis kısmı da (komutanlarıma) kalır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4570, /745
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ عُمَرُ - رضى الله عنه لَوْلاَ آخِرُ الْمُسْلِمِينَ مَا فَتَحْتُ قَرْيَةً إِلاَّ قَسَمْتُهَا بَيْنَ أَهْلِهَا كَمَا قَسَمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَيْبَرَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30051, B003125
Hadis:
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ عُمَرُ - رضى الله عنه لَوْلاَ آخِرُ الْمُسْلِمِينَ مَا فَتَحْتُ قَرْيَةً إِلاَّ قَسَمْتُهَا بَيْنَ أَهْلِهَا كَمَا قَسَمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَيْبَرَ .
Tercemesi:
Bize Sadaka, ona Abdurrahman, ona Mâlik, ona Zeyd b. Eslem, ona babası (Eslem el-Adevî), ona da Ömer (ra) şöyle demiştir:
"Eğer Müslüman nesillerin sonu olmasaydı, Peygamber'in Hayber arazisini paylaştırdığı gibi ben de fethettiğim her yeri ganimet sahipleri arasında paylaştırırdım."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 9, 1/820
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Zeyd Eslem el-Adevi (Eslem)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
6. Ebu Fadl Sadaka b. Fadl el-Mervezî (Sadaka b. Fadl)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Sahabe, ictihadı
حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا قُرَّةُ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ بَيْنَمَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْسِمُ غَنِيمَةً بِالْجِعْرَانَةِ إِذْ قَالَ لَهُ رَجُلٌ اعْدِلْ . فَقَالَ لَهُ « شَقِيتَ إِنْ لَمْ أَعْدِلْ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30197, B003138
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا قُرَّةُ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ بَيْنَمَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْسِمُ غَنِيمَةً بِالْجِعْرَانَةِ إِذْ قَالَ لَهُ رَجُلٌ اعْدِلْ . فَقَالَ لَهُ « شَقِيتَ إِنْ لَمْ أَعْدِلْ » .
Tercemesi:
Bize Müslim b. İbrahim, ona Kurre, ona Amr b. Dînâr, ona da Câbir b. Abdullah (ra) şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) Cirâne bölgesinde ganimetleri paylaştırırken birden (Zü'l-Hüveysira adından) bir adam Rasulullah'a hitaben: 'Adaletli davran!' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) da ona: 'Eğer ben adaletli davranmazsam bedbaht olurum.' Buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 15, 1/823
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Halid Kurra b. Halid es-Sedûsî (Kurra b. Halid)
4. Ebu Amr Müslim b. İbrahim el-Ferahidi (Müslim b. İbrahim)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
57971, KK48/15
Hadis:
سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ إِذَا انطَلَقْتُمْ إِلَى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْ يُرِيدُونَ أَن يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ قُل لَّن تَتَّبِعُونَا كَذَلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِن قَبْلُ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَا بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِيلًا
Tercemesi:
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar: Bırakın, biz de arkanıza düşelim, diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Onlar size: Hayır, bizi kıskanıyorsunuz, diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Feth 48/15, /
Senetler:
()
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Münafık, Nifak / Münafık