396 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ ed-Dubaî, ona Cüveyriye, ona Malik, ona ez-Zührî, ona da Malik b. Evs şöyle rivayet etmiştir: "Ömer b. Hattab bana bir haber yollayıp çağırdı. Ben de gündüz vakti onun huzuruna geldim. Onu, divan ile arasında örtü bulunmaksızın onun üzerinde oturur vaziyette ve deriden bir yastığa yaslanmış hâlde buldum. Bana 'ey Malik! Senin kabilenden topluluklar geldiler, onlara az bir miktar atiye verilmesini emrettim. Onları al da aralarında dağıt' dedi. Ben de 'onu benden başkasına emretsen ya' dedim. Ömer 'ey Malik! Onu al' dedi. Derken Yerfâ gelip 'ey müminlerin emiri! Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'a destur var mı' dedi. Ömer 'evet (gelsinler)' dedi. Onlara izin verdi, huzura girdiler. Ardından (Yerfâ) tekrar gelip 'Abbas ve Ali'ye de destur var mı?' dedi. Ömer 'evet' deyip onlara izin verdi. Abbas 'ey müminlerin emiri! Benimle bu yalancı, günahkâr, aldatan ve hain arasında hüküm ver' dedi. Topluluk da 'ey müminlerin emiri! Evet! Aralarında hükmet de onları huzura kavuştur' dedi. (Ali ve Abbas'ın), aralarındaki husumeti Ömer'e iletmeleri için bu topluluğu (Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'ı) önceden gönderdiğini zannediyorum. Ömer şöyle dedi: Az bir durun bakalım! İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Rasulullah'ın (sav) 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar 'evet' dediler. Ardından Ali ve Abbas'a yönelip aynı soruyu sordu: İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına ikinize soruyorum! Rasulullah'ın 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? İkisi de Evet dedi." "Bunun üzerine Ömer 'Allah (ac), hiç kimseye tahsis etmediğini Rasulullah'a (sav) tahsis etmiştir' dedi ardından 'Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Peygamberi’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e ... aittir' ayetini okudu. Ayetin öncesini okuyup okumadığını bilemiyorum. (Ömer, sözlerine devam ederek) 'Benî Nadîr mallarını sizin aranızda taksim etti. Vallahi! Sizi kendisine tercih etti ve bu mal kalana dek onu size verdi. Rasulullah (sav) ondan senelik nafakasını alır, sonra kalanını da beytü'l-mâle aktarırdı' dedi. Daha sonra (Ömer) 'izni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar 'evet' dediler. Akabinde topluluğa yemin ederek sorduğu gibi Abbas ile Ali'ye de sorup 'bunu biliyor musunuz?' dedi. İkisi de 'evet' dedi. Ömer şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir 'ben Rasulullah'ın (sav) velisiyim' dedi. Siz ikiniz (Ebu Bekir'e) geldiniz. (Sen Abbâs)! Hz. Peygamber'den (sav) kalan mirasını istedin. Bu (Ali de) karısının babasından kalan mirasını istedi. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav)'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu söyledi. Sizler de onu yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain gördünüz! Ama Allah, onun doğru sözlü, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen biri olduğunu biliyordu! Sonra Ebu Bekir vefat etti. Ben de 'Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!' dedim. Siz ikiniz beni yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain olarak görüyorsunuz! Allah da benim doğru, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen ve o mal üzerinde yetki sahibi olduğumu biliyor! Sonra sen (Abbas)! Bana geldin ve bu (Ali de bana geldi). Hâlbuki sizler birsiniz ve durumunuz da birdir. 'Bize o malı ver' dediniz. Ben de 'o malı Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullanacağınıza dair Allah için söz vermeniz karşılığında size vereyim' dedim. Siz de onu bu (şartla) aldınız! Öyle mi? İkisi de 'evet' dedi. (Ömer) 'şimdi de aranızda hüküm vermem için bana geliyorsunuz! Yok öyle! Vallahi! Kıyamet kopana dek bundan başka bir şeyle aranızda hükmetmeyeceğim! Eğer (o malı layıkıyla işletmekten) aciz kalırsanız onu bana iade edin' dedi."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ
Biz Ali, o Süfyan, o Muhammed b. Münkedir o da Cabir (ra) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Bahreyn'in (cizye) malları bana geldiğinde sana şu kadar, şu kadar ve şu kadar vereceğim' buyurdu, ancak mallar gelmeden Hz. Peygamber (sav) vefat etti. Bahreyn'in (cizye) malları gelince Ebu Bekir emir buyurdu, bir tellal 'kimin Hz. Peygamber'den (sav) söz ya da borç mahiyetinde bir alacağı varsa gelsin' diye bağırdı. Hemen geldim ve 'Hz. Peygamber (sav) bana şu kadar ve şu kadar (vadetmişti), dedim. Ebu Bekir bana üç avuç verdi. [-Süfyan iki avucuyla veriyor gibi yaptı- ve bize 'İbn Münkedir bize bu şekilde söyledi' dedi.]" Süfyan diğer bir defasında ise Cabir'den şöyle rivayet etmiştir: "Bunun üzerine ben Ebu Bekir'in yanına geldim,(ve o maldan istedim) ancak vermedi. Daha sonra tekrar gittim ama vermedi. Üçüncü defa da gittim ve 'Senden (mal) istedim, vermedin, tekrar istedim yine vermedin, tekrar istedim yine vermedin. Şimdi ya bana verirsin, yahut bana cimrilik etmiş olursun' dedim. Bunun üzerine (Ebu Bekir) 'Bana 'cimrilik etmiş olursun' diyorsun, ancak ben sana vermediğimde gönlümden sana hep vermek istedim' dedi. [Süfyan der ki: Bize Amr (b. Dinar), ona Muhammed b. Ali ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir:] Sonra Ebu Bekir bana bir avuç dolusu verdi ve onları saymamı söyledi. Saydım, 500 civarındaydı. Bunun üzerine 'aynı miktarda iki katı daha al' dedi." İbn Münkedir der ki: Hangi hastalık cimrilikten daha kötü olabilir ki.
Açıklama: İbn Hacer'e göre rivayet muallak olmayıp muttasıldır (Fethü'l-Bârî, Dârü'l-Ma'rife, VI, 242).
Bize Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr, -hadisin lafzı İbn Müsennâ'ya aittir- o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Simâk b. Harb, ona Mus'ab b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: "Dört ayet benim hakkımda inmiştir. Şöyle ki savaşta bir kılıç bulup onu Nebî'ye (sav) getirdim ve 'Yâ Rasulallah! Onu bana ver' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Ardından tekrar kalktığımda, Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Sonra tekrar kalkıp 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen' dediğimde, Rasulullah (sav) 'Onu yerine koy' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen ne olur. Savaşta hiç bir yararlılığı olmayan biri gibi mi muamele görüyorum?' dedim. Nebî (sav) tekrar 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nâzil oldu: (Sana ganimetler hakkında soruyorlar. Ganimetlerin Allah'a ve Rasulü'ne ait olduğunu söyle...)."
Bize Muhammed b. Sehl et-Temîmî, ona İbn Ebu Meryem, ona Nâfi b. Yezid, ona Ebu Hâni, ona Ebu Abdurrahman el-Hubullî, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Gazveya ya da seriyyeye katılıp ganimetle salimen yurduna dönen savaşçılar, ecirlerinin üçte ikisini peşinen Rablerinden kazanmış olurlar. Gazveye veya seriyyeye katılıp da yenilen veya yara alan savaşçılar ise ecirlerinin tamamını elde ederler."
Bize Davud b. Muaz, ona Abdulvâris; (T) Bize Yakub b. İbrahim, -mana olarak-, ona İbn Uleyye, ona Abdülaziz b. Suheyb, ona da Enes şöyle demiştir: "Hayber'de esirler toplanınca Dıhye gelip 'Ey Allah'ın Rasulü, bana esirlerden bir cariye ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'gidip bir cariye al' buyurdu. Bunun üzerine Dıhye esirler arasından Safiye bt. Huyey'i aldı. Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Ey Allah’ın Rasulü! Dıhye'ye Kureyza ve Nadîr kabilelerinin eşrafından olan Safiyye bt. Huyey'i mi verdin? [-Bu ifade Yakuba ait-] O ancak sana yaraşır' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu görünce Dıhye'ye 'sen esirlerden kendine başka bir cariye al' dedi ve Safiye'yi azat edip onunla evlendi."
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbn Cüreyc, ona İkrime b. Halid, ona İbn Ebu Ammâr, ona da Şeddâd b. Hâd şöyle rivayet etmiştir: "Bedevilerden bir adam, Nebi’ye (sav) gelip ona iman etti ve ona tâbi oldu. Sonra 'Ben de seninle hicret ediyorum' dedi. Nebi (sav), ashabından birisine, ona göz kulak olmasını söyledi. Derken bir gazveye çıkıldı ve Nebi (sav) ganimet olarak birçok esir aldı. Onları (mücahidler arasında) paylaştırdığında, o bedeviye de payını ayırdı ve ayırmış olduğu payı da arkadaşlarına verdi. O adam, gazileri geriden koruyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, payını ona verdiler. O 'Bu da nedir?' dedi. Arkadaşları 'Nebî’nin (sav) sana ayırdığı paydır' dediklerinde, adam o payı aldı ve Nebi’nin (sav) huzuruna getirerek 'Bu nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Sana ayırdığım paydır' buyurdu. Adam 'Ben sana bunun için uymadım. (Elindeki) ok ile boğazına işaret ederek 'İşte şuraya bir ok isabet etsin de şehid olayım ve cennete gireyim diye uydum' dedi. Rasulullah (sav) 'Eğer doğru ve samimi isen Allah bu istediğini verecektir' buyurdu. Kısa bir süre geçince, (Müslümanlar) tekrar düşmanla savaşmak üzere harekete geçtiler. Bir süre sonra Nebi’nin (sav) huzuruna, adamın tam olarak gösterdiği yere bir ok saplanmış olan bir adam getirildi. Nebi (sav) 'Bu, o kişi mi?' diye sorduğunda, 'Evet' dediler. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah’a doğruluk ve samimiyetle söz verdi, Allah da onun istediğini gerçekleştirdi' buyurdu. Sonra Nebi (sav) onu kendi cübbesi ile kefenledi, cemaatin önüne getirdi ve namazını kıldırdı. Namazını kıldırırken açıktan yaptığı dualar arasında şu da vardı 'Allah’ım! Bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak çıktı ve şehit olarak öldürüldü. Ben bu duruma şahidim'."
Biz Ali, o Süfyan, o Muhammed b. Münkedir o da Cabir (ra) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Bahreyn'in (cizye) malları bana geldiğinde sana şu kadar, şu kadar ve şu kadar vereceğim' buyurdu, ancak mallar gelmeden Hz. Peygamber (sav) vefat etti. Bahreyn'in (cizye) malları gelince Ebu Bekir emir buyurdu, bir tellal 'kimin Hz. Peygamber'den (sav) söz ya da borç mahiyetinde bir alacağı varsa gelsin' diye bağırdı. Hemen geldim ve 'Hz. Peygamber (sav) bana şu kadar ve şu kadar (vadetmişti), dedim. Ebu Bekir bana üç avuç verdi. [-Süfyan iki avucuyla veriyor gibi yaptı- ve bize 'İbn Münkedir bize bu şekilde söyledi' dedi.]" Süfyan diğer bir defasında ise Cabir'den şöyle rivayet etmiştir: "Bunun üzerine ben Ebu Bekir'in yanına geldim,(ve o maldan istedim) ancak vermedi. Daha sonra tekrar gittim ama vermedi. Üçüncü defa da gittim ve 'Senden (mal) istedim, vermedin, tekrar istedim yine vermedin, tekrar istedim yine vermedin. Şimdi ya bana verirsin, yahut bana cimrilik etmiş olursun' dedim. Bunun üzerine (Ebu Bekir) 'Bana 'cimrilik etmiş olursun' diyorsun, ancak ben sana vermediğimde gönlümden sana hep vermek istedim' dedi. [Süfyan der ki: Bize Amr (b. Dinar), ona Muhammed b. Ali ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir:] Sonra Ebu Bekir bana bir avuç dolusu verdi ve onları saymamı söyledi. Saydım, 500 civarındaydı. Bunun üzerine 'aynı miktarda iki katı daha al' dedi." İbn Münkedir der ki: Hangi hastalık cimrilikten daha kötü olabilir ki.