110 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî, ona Ebu Yeman, ona Şuayb, ona el-Evzâî, ona da ez-Zührî bu isnad ile benzeri şekilde nakletmiş ve "iman, Yemen'dedir. Hikmet de Yemenlidir" ilavesinde bulunmuştur.
Açıklama: Hadisin tam metni için M000189 numaralı hadise bakınız.
Bize İshak b. İbrahim, ona Abdullah b. Hâris el-Mahzûmî, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona Cabir b. Abdullah, Rasülullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Katı kalplilik ve kabalık doğu tarafında (olanlarda), iman ise Hicazlılardadır."
Açıklama: Hadiste doğu tarafı ile kastedilen Medine'nin doğusudur.
Bize İsâm b. Halid, ona Harîz, ona Şebîb Ebu Ravh'ın söylediğine göre bir bedevi Ebu Hüreyre'ye gelerek şöyle dedi: Ey Ebu Hüreyre! Bize Rasulullah'tan (sav) hadis naklet. O da Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Dikkat edin iman ve hikmet Yemen'lidir. Rabbinizin yardımını da Yemen tarafında buluyorum." Ebu Muğîra ise Batı tarafından demiştir. "Dikkat edin, küfür, fısk ve kalp katılığı (sürülerini güderken) yüksek sesle bağıranlardadır. Onlar, şeytanların kendilerini sahip oldukları develerin kuyrukları dibinde gafil avladığı bedevi kimselerdir."
Açıklama: وَأَجِدُ نَفَسَ رَبِّكُمْ مِنْ قِبَلِ الْيَمَنِ وَقَالَ أَبُو الْمُغِيرَةَ مِنْ قِبَلِ الْمَغْرِبِ kısmı hariç hadis sahihtir. Şerîk bu rivâyetinde teferrüd etmiş/tek kalmıştır. Onu sadece İbn Hibbân sika olarak kabul etmiştir.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerîr'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) ona (Cerîr'e): "Şu Zülhalasa'dan beni kurtarmaz mısın?" dedi. (Zülhalasa) Has'am kabilesinin bulunduğu, Yemenlilerin Kabe'si olarak adlandırılan bir bina (puthane) idi. Ben, at binmekte mahir olan Ahmes kabilesinden yüz elli atlıyla birlikte oraya gittim. Rasulullah'a (sav) at üzerinde pek sabit duramadığımı söyledim. Bunun üzerine O (sav) göğsüme öyle bir vurdu ki parmak izleri göğsüme çıktı sandım. Ardından: "Allah'ım onu sabit kıl. Onu, doğru yolu gösteren ve doğru yola erenlerden eyle" diye dua etti. Bunun üzerine Cerîr oraya gitti, orayı darmadağın etti ve ateşe verdi. Sonra bunu müjdelemesi için Rasulullah'a (sav) birini gönderdi. Cerir'in habercisi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderene yemin olsun ki; ben ayrılırken o bina uyuz bir deve gibiydi (harap olmuştu).' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beş defa: "Ahmes'in atları ve süvarileri bereketlensin" diye dua etti. Müsedded, (Zulhalasa'nın) Has'am kabilesi içinde bir ev olduğunu söylemiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Müsedded b. Müserhed arasında inkıta vardır.
Bana Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğiine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kibir ve böbürlenme deve ve sığır sahibi yaygaracı bedevilerde, vakar ve sükûnet ise davar sahiplerindedir."
Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu'l-Yeman, ona Şuayb, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'i (sav) şöyle derken işittiğini söylemiştir: "Yemenliler gelmiştir. Onlar gönülleri çok nazik, kalpleri çok yumuşak kimselerdir. İman Yemenlidir, hikmet de Yemenlidir. Sekînet (ağır başlılık) koyun sahiplerinde, övünme ve böbürlenme ise doğu tarafındaki yaygaracı bedevilerdedir."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebû Salih, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasülullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Size Yemen halkı gelmiştir. Onlar kalbi çok yumuşak, gönülleri çok nazik kimselerdir. İman Yemen'e aittir, hikmet de Yemen'e aittir. Küfrün başı ise doğu tarafındadır."
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Abdülaziz b. Muhammed ve Ebu Alkame el-Fervî, onlara Safvan b. Süleym, ona Abdullah b. Selman, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin dediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah Yemen tarafından ipekten daha latif bir rüzgâr gönderecek, bu rüzgâr kalbinde bir miskal, ya da zerre kadar iman olan her kişinin canını alacaktır."
Bize Ömer b. Hafs b. Ğiyâs, ona Babası (Hafs b. Ğiyâs), ona A'meş, ona Câmi b. Şeddâd, ona Safvân b. Muhriz, ona da İmrân b. Husayn (r.anhuma) şöyle demiştir: Ben Hz. Peygamber'in yanına girdim ve devemi kapıya bağladım. Sonra Temîm oğullarından bir grup Hz. Peygamber'e (sav) çıkageldi. Peygamber (sav) onlara "ey Temîm oğulları, hadi bu müjdeyi kabul edin" buyurdu. Onlar da “bizlere ahiret müjdeleri verdin, dünyalık da ver” dediler ve bunu iki defa tekrar ettiler. Bu sırada Yemen'den bir grup insan gelip içeri girdi. Rasulullah bunlara hitaben "Temim oğullarının kabul etmediği müjdeyi sizler kabul edin ey Yemenliler" buyurdu. Onlar da “kabul ettik ey Allah'ın Rasulü. Biz sana bu (ilk yaratılış) konusunda sormak için gelmiştik” dediler. Peygamber (sav) " Allah vardı ve Allah'tan başka bir şey yoktu. Allah'ın Arşı su üzerindeydi. Sonra Allah Levh-i Mahfuz'da olan ve olacak olan her şeyi yazdı ve gökleri ve Yer'i yarattı" buyurdu. Tam bu sırada bir adam “İmrân, deven kaçıyor” dedi. Ben hemen deveyi aramak üzere gittim. Benimle devem arasını serap kesiyordu. Allah'a yemin ederim ki, keşke devem kaybolup gitseydi de ben yerimi terk etmeseydim.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerîr'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) ona (Cerîr'e): "Şu Zülhalasa'dan beni kurtarmaz mısın?" dedi. (Zülhalasa) Has'am kabilesinin bulunduğu, Yemenlilerin Kabe'si olarak adlandırılan bir bina (puthane) idi. Ben, at binmekte mahir olan Ahmes kabilesinden yüz elli atlıyla birlikte oraya gittim. Rasulullah'a (sav) at üzerinde pek sabit duramadığımı söyledim. Bunun üzerine O (sav) göğsüme öyle bir vurdu ki parmak izleri göğsüme çıktı sandım. Ardından: "Allah'ım onu sabit kıl. Onu, doğru yolu gösteren ve doğru yola erenlerden eyle" diye dua etti. Bunun üzerine Cerîr oraya gitti, orayı darmadağın etti ve ateşe verdi. Sonra bunu müjdelemesi için Rasulullah'a (sav) birini gönderdi. Cerir'in habercisi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderene yemin olsun ki; ben ayrılırken o bina uyuz bir deve gibiydi (harap olmuştu).' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beş defa: "Ahmes'in atları ve süvarileri bereketlensin" diye dua etti.