Giriş

Bize Humeydî, ona Süfyân, ona A'meş, ona Müslim, ona Mesrûk, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: Kureyş İslam'a girmekte ağır davranınca Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Bunun üzerine onları her şeyi kökünden silip gideren öyle bir kıtlık vurdu ki kemik yemek zorunda bile kaldılar. Hatta kişi göğe bakar ve kendisiyle gök arasında duman gibi bir şey gör­meğe başlardı. Allah "O hâlde semanın aşikâr bir duman getireceği günü gözetle" buyurdu. Yine Allah: "Biz bu azabı biraz kaldıracağız. Fakat siz hiç şüphe yok ki, tekrar (şirke geri) döneceksiniz" (Duhân, 10-16) buyurdu. İbn Mesud der ki: Azap, Kıyamet günü (olsaydı eğer) onlardan hiç kaldırılır mıydı? Duhân (الدُّخَانُ) da Batşe (الْبَطْشَةُ) de (bu dünyada) olmuş bitmiştir


    Öneri Formu
32119 B004693 Buhari, Tefsir, (Yûsuf) 4

Bize Abdan, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûne, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav) secde ettiği sırada; (T) Buhârî der ki: Yine bana Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yu­suf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav), Kâbe'nin yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil ile bazı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine “Falan oğullarının (yeni kesilen) devesinin bağırsaklarını hanginiz getirir ve secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar?” dedi. O toplu­luğun en kötü olanı gidip onu getirdi. Bekledi, Peygamber sec­deye varınca sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yapamıyor sadece bakıyordum. Keşke benim engelleyecek gücüm olsaydı! İbn Mesud der ki: Onlar gülmeye ve birbirine (suçu birbirlerine) isnad etmeye başladılar. Rasulullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasulullah başını kaldırdı. (Namazı bitirdikten) sonra üç defa: "Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum" dedi. Rasulullah onlara beddua edince, bu onlara ağır gel­di. İbn Mesud der ki: Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edileceğini biliyorlardı. Ondan sonra Rasulullah isim isim sayarak "Allah'ım Ebu Cehil'i sana havale ediyorum, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i, Ukbe b. Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu aklımızda tutamadık. İbn Mesud der ki: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah'ın saydığı isimlerin sahiplerini Kalîb'de, yani Bedir çukurunda yere serilmiş gördüm.


    Öneri Formu
278070 B000240-2 Buhari, Vudu, 69

Bize Kuteybe, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Abdullah'ın yanına girdik. O bize şöyle dedi: Ey insanlar, Kim bir şey biliyorsa söylesin, bilmiyorsa “Allah en bilendir” desin. Çünkü insanın bilmediği şey için “Allah en bilendir” demesi de ilimdendir. Aziz ve Celil olan Allah, kendi Peygamberine hitaben "Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum." (Sâd, 86) demesini emir buyur­muştur. Şimdi ben size Duhân hadisesini anlatacağım: Rasulullah (sav) Kureyş'i İslam'a davet etti, onlar ağırdan alıp geciktiler. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Ardından onları öyle bir kıtlık ya­kaladı ki, her şeyi kökünden giderip yok etti ve onlar leş ve deri yemek zorunda kaldılar. Hatta bir insan, açlıktan dolayı, kendisiyle gök arasında bir duman görmeğe başladı. Aziz ve Celil Allah şöyle buyurdu: "Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır." (Duhân, 10-11). Râvî der ki: Bunun üzerine Kureyşliler "Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz" diye dua ettiler. Ama "Onlar nerede, düşünüp ibret almak nerede? Halbuki onlara doğruluğu besbelli ve gerçeği apaçık ortaya koyan bir peygamber gelmişti. Fakat ondan yüz çevirdiler ve “bu peygamber değil, kendisine başkası tarafından bir kısım şeyler belletilmiş delinin biri!” dediler. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine inkâra döneceksiniz." (Duhân, 12-15). (İbn Mesud der ki): Azap, kıyamet gününde (olsa idi) onlardan kaldırılır mıydı?. (İbn Mesud) der ki: Kureyş'ten azap kaldırıldıktan sonra onlar yine küfürlerine geri döndüler. Allah da onları Bedir günü tekrar yakaladı. Yüce Allah: "o büyük ve karşı konulamaz çarpışla onları amansız bir şekilde yakalayacağımız gün, onlardan kesinlikle intikamımızı almış oluruz." buyurmuştur.


    Öneri Formu
32922 B004809 Buhari, Tefsir, (Sâd) 3

Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav), etrafında Kureyş'ten bazı kimseler olduğu halde, (Kâbe'de) secde ederken Ukbe b. Ebu Muayt, yeni bo­ğazlanmış bir devenin işkembesini getirip Hz. Peygamber'in sırtına koydu. Peygamber (sav) secdeden başını kaldıramadı. Hemen Fâtıma (as) geldi ve Hz. Peygamber'in sırtından o o işkembeyi aldı ve bunu yapana beddua etti. Peygamber (sav) "Allah'ım Kureyş'ten şu topluluğu; Ebu Cehil b. Hişâm, Utbe b. Rabîa, Şeybe b. Rabîa, Umeyye b. Halef'i" yahut "Ubey b. Halef'i sana havale ediyorum" buyurdu. Burada tereddütte kalan râvî, Şu'be'dir. ibn Mesûd der ki: Ben bunların hepsinin Bedir günü öldürül­üp orada bir kuyuya atılmış olduğunu gördüm. Yalnız Umeyye b. Halef'in yahut Ubey b. Halef'in eklemleri koptuğu için, kuyuya atılmadı.


    Öneri Formu
34982 B003854 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 29

Bize Abdan, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûne, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav) secde ettiği sırada; (T) Buhârî der ki: Yine bana Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yu­suf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav), Kâbe'nin yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil ile bazı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine “Falan oğullarının (yeni kesilen) devesinin bağırsaklarını hanginiz getirir ve secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar?” dedi. O toplu­luğun en kötü olanı gidip onu getirdi. Bekledi, Peygamber sec­deye varınca sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yapamıyor sadece bakıyordum. Keşke benim engelleyecek gücüm olsaydı! İbn Mesud der ki: Onlar gülmeye ve birbirine (suçu birbirlerine) isnad etmeye başladılar. Rasulullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasulullah başını kaldırdı. (Namazı bitirdikten) sonra üç defa: "Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum" dedi. Rasulullah onlara beddua edince, bu onlara ağır gel­di. İbn Mesud der ki: Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edileceğini biliyorlardı. Ondan sonra Rasulullah isim isim sayarak "Allah'ım Ebu Cehil'i sana havale ediyorum, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i, Ukbe b. Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu aklımızda tutamadık. İbn Mesud der ki: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah'ın saydığı isimlerin sahiplerini Kalîb'de, yani Bedir çukurunda yere serilmiş gördüm.


    Öneri Formu
1782 B000240 Buhari, Vudu, 69

Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Ebân el-Cu'fî, ona Abdurrahim b. Süleyman, ona Zekeriyya, ona Ebu İshak, ona da Amr b. Meymûn el-Evdî, İbn Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Kâbe'nin yanında namaz kılıyorken, Ebu Cehil ve arkadaşları da oturuyorlardı. Bir önceki gün bir deve kesilmişti. Ebu Cehil 'Hanginiz falanca oğullarının (devesinin) derisini alıp secdeye gittiğinde Muhammed'in (sav) omuzlarına koyar?' dedi. Orada bulunanların en şerlisi atılıp deriyi aldı ve Nebî (sav) secdeye vardığında omuzları arasına koydu. Müşrikler kahkaha atıp birbirlerine bu durumu eğlenerek işaret etmeye başladılar. Ben de ayakta olanları izliyordum. Eğer gücüm olsaydı onu Rasulullah'ın (sav) sırtından kaldırıp atardım. O esnada Hz. Peygamber (sav) secdede idi ve başını kaldırmadı. Nihayet biri gidip Fatıma'ya haber etti de o çıkageldi. O da genç bir kızdı. Deriyi kaldırıp attı. Ardından oradakilere dönüp sert sözler söyledi. Nebî (sav) namazını bitirince sesini yükseltti, sonra da onlara beddua etti. Hz. Peygamber (sav) dua ettiğinde üç kere eder, (Allah'tan) istekte bulunduğunda da üç kere bulunurdu. Sonra üç kere 'Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum' buyurdu. Nebî'nin (sav) sesini işittiklerinde gülme hali onlardan gidiverdi ve duasından korktular. Daha sonra 'Allah'ım! Ebu Cehil b. Hişam'ı, Utbe b. Rebîa'yı, Şeybe b. Rebîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebu Mu'ayt'ı sana havale ediyorum' dedi. Yedinci bir isim daha zikretti ama onu ezberleyemedim. Muhammed'i (sav) hak ile gönderene yemin olsun ki, Hz. Peygamber'in (sav) isim vererek zikrettiği kimselerin bedenlerini Bedir günü yere serilmiş vaziyette gördüm. Akabinde de Bedir kuyusuna atıldılar." [Hadisin ravilerinden Ebu İshak, Velid b. Ukbe'nin bu hadiste zikredilmesinin hatalı olduğunu söylemiştir.]


    Öneri Formu
2693 M004649 Müslim, Cihad ve Siyer, 107