598 Kayıt Bulundu.
Bize İbrahim b. Hamza, ona İbn Ebu Hâzim ve ed-Derâverdî, onlara Yezid, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Ramazan ayının ortasındaki on günde itikaf yapardı. Geçen yirminci gecenin akşamı olup da yirmi birinci günü karşılayacağı zaman evine dönerdi. Kendisiyle birlikte itikafa girenler de evlerine dönerlerdi. Rasulullah itikafa girdiği bir Ramazan ayında evine dönmeyi adet haline getirdiği gece itikaf yerinde kaldı ve insanlara bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında (hutbe), insanlara Allah'ın dilediği kadar konuştu. Sonra şöyle buyurdu: Ben Ramazan ayının ortasındaki on günde itikaf yapardım. Sonra bana şu son on gün içinde itikaf etme fikri zahir oldu. Şimdi kim benimle birlikte itikaf yapmışsa itikafa girdiği yerde kalsın. Kadir gecesi bana gösterildi sonra o bana unutturuldu. Siz onu son on gün içinde arayınız. Ve yine siz onu bu on gün içindeki tek sayılı gecelerde arayınız. Ben (rüyada) kendimi su ve çamur içinde secde ederken gördüm." (Biz gökyüzünde bulut göremiyorduk.) Bu gece gök boşandı ve şiddetli bir yağmur yağdı. Mescitte yirmi birinci gece Hz. Peygamber'in (sav) namaz kıldığı yere su aktı. Ben Peygamber (sav) sabah namazından ayrıldığında kendisine baktım ve yüzünün çamur ve su ile kaplandığını gördüm.
Açıklama: مَا شَاءَ اللَّهُ ifadesi Hz. Peygamber'in konuştuğu sürenin uzunluğundan kinayedir. Yani mana "Allah'ın dilediği süre kadar konuştu" olur. Diğer mana ise 'Allah'ın dilediği şeyleri emretti' olur.
Bize Kuteybe b. Said, ona Bekir b. Mudar, ona İbn Hâd, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), ramazan ayının ortasındaki on günde itikâfa girer, yirmi gün geçip yirmi birinci gün geldiğinde evine döner, onunla itikâfa girenler de evlerine dönerdi. Sonraki (senelerden birinde) Hz. Peygamber (sav), itikâftan evine döndüğü yirminci gecede, (evine dönmeyip) mescitte kaldı ve insanlara hutbe verdi. Onlara Allah'ın dilediği bazı şeyleri emredip ardından şöyle buyurdu: 'Ben bu ortadaki on günde itikâfa giriyordum. Sonra bana bu son on günde itikâfa girmem ilham olundu. Benimle itikâfa girenler, itikâf mahallinde kalsınlar. Ben kadir gecesinin hangi güne denk geldiğini rüyamda gördüm, ancak o bana unutturuldu. Artık onu son on günün tekli gecelerinde arayın! Ayrıca rüyamda su ve toprak içerisinde secde ettiğimi de gördüm." Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: Yirmi birinci gecede (mescidde) yağmura tutulduk. Mescidin çatısından Rasulullah'ın namaz kıldığı yere doğru yağmur suları sızmıştı. Ben Hz. Peygamber'e (sav) baktım, sabah namazında selam verdiğinde yüzünde çamur ve su lekesi vardı.
Bize İbrahim b. Hamza, ona İbn Ebu Hâzim ve ed-Derâverdî, onlara Yezid, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Ramazan ayının ortasındaki on günde itikaf yapardı. Geçen yirminci gecenin akşamı olup da yirmi birinci günü karşılayacağı zaman evine dönerdi. Kendisiyle birlikte itikafa girenler de evlerine dönerlerdi. Rasulullah itikafa girdiği bir Ramazan ayında evine dönmeyi adet haline getirdiği gece itikaf yerinde kaldı ve insanlara bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında (hutbe), insanlara Allah'ın dilediği kadar konuştu. Sonra şöyle buyurdu: Ben Ramazan ayının ortasındaki on günde itikaf yapardım. Sonra bana şu son on gün içinde itikaf etme fikri zahir oldu. Şimdi kim benimle birlikte itikaf yapmışsa itikafa girdiği yerde kalsın. Kadir gecesi bana gösterildi sonra o bana unutturuldu. Siz onu son on gün içinde arayınız. Ve yine siz onu bu on gün içindeki tek sayılı gecelerde arayınız. Ben (rüyada) kendimi su ve çamur içinde secde ederken gördüm." (Biz gökyüzünde bulut göremiyorduk.) Bu gece gök boşandı ve şiddetli bir yağmur yağdı. Mescitte yirmi birinci gece Hz. Peygamber'in (sav) namaz kıldığı yere su aktı. Ben Peygamber (sav) sabah namazından ayrıldığında kendisine baktım ve yüzünün çamur ve su ile kaplandığını gördüm.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى