87 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb -hadisin lafzı Yahya'ya aittir-, onlara Ebu Muaviye, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) üç parça beyaz pamuklu Sehûliyye (Yemen'de dokunan bir kumaş) bezi içinde kefenlendi. Kefenlendiği eşyalar içinde gömlek ve sarık yoktu. Hülleye gelince insanlar bunun Rasulullah'a (sav) kefen yapmak için satın alınıp alınmadığında şüpheye düştü. Bundan dolayı kefenleme esnasında hülle kullanılmadı. Rasulullah (sav) üç parça beyaz pamuklu Sehûliyye (Yemen'de dokunan) bezi içinde kefenlendi. Bunun üzerine Abdullah b. Ebu Bekir hülleyi aldı ve ben bu hülleyi kendime kefen yapmak için saklayacağım dedi. Sonra da Allah (ac) bununla Peygamberinin kefenlenmesine razı olsaydı, ona kefen yapardı dedi. Hülleyi sattı ve parasını da fakirlere dağıttı."
Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, ona Ali b. Mushir, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), önce Abdullah b. Ebu Bekir'e ait Yemen işi bir hulleye sarılmıştı. Sonra bu hulle üzerinden çıkartıldı ve Yemen işi suhûl denilen üç parça elbise ile kefenlendi. Kefeninde ne sarık ne de gömlek vardı. Abdullah o hulleyi eline alarak, bu benim kefenim olsun dedi. Sonra 'Rasulullah (sav) dahi bununla kefenlenmemiş iken bu benim mi kefenim olacak' deyip onu (satıp parasını) tasadduk etti."
Bize İbn Ebu Ömer, ona Abdülaziz, ona Yezid, ona da Muhammed b. İbrahim, Ebu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi'nin (sav) zevcesi Âişe'ye 'Rasulullah (sav) kaç parça elbise ile kefenlendi?' diye sorduğumda, 'Sehûlî türü (Yemen'de dokunan bir kumaş) üç parça kumaş ile kefenlendi' dedi."
Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzâk, ona Ma'mer; (T) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî, ona Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî hadisi bu isnad ile aynı şekilde rivayet etmiştir.
Bize Abdullah b. Cafer b. Yahya b. Halid, ona Ma'n, ona Malik, ona Ebu Nadr, ona Ubeyd b. Huneyn, ona da Ebu Said şöyle rivayet etti: "Rasulullah (sav) minberin üzerine oturdu ve 'Allah bir kulunu, dünya nimetlerinin göz alıcı süsleri ile kendi katındaki nimetler arasında serbest bıraktı; o kul da Allah’ın katında olanı tercih etti' buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir ağladı, hıçkıra hıçkıra ağladı ve 'Sana babalarımızı, annelerimizi feda ettik' dedi. Ebu Said der ki: Muhayyer bırakılan kişi Rasulullah (sav) idi. Ebu Bekir de bunu en iyi bilenimiz idi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:" "Şüphesiz ki, bana malı ve arkadaşlığı hususunda insanların en cömerdi Ebu Bekir'dir. Ben dost edinecek olsaydım mutlaka Ebu Bekir'i dost edinirdim. Lâkin İslam kardeşliği (daha değerlidir). Mescidde Ebu Bekir'in kapısından başka hiç bir kapı bırakılmayacaktır."
Bize İsmail, ona Süleyman b. Bilal, ona Hişâm b. Urve, ona babası, ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) ölüm hastalığına yakalandığında, "Yarın nerede (kimin yanında) olacağım?" "Yarın nerede (kimin yanında) olacağım?" diye sorar Aişe'nin (yanında) gününün olmasını isterdi. Bunun üzerine diğer zevceleri istediği yerde olsun diye ona izin verdiler. Nihayetinde Rasulullah (sav) vefat edinceye kadar Hz. Aişe'nin evinde onun yanında kaldı. Hz. Aişe dedi ki: 'Hz. Peygamber (sav) benim evimde benim nöbet günümde vefat etti. Allah onun ruhunu başı benim göğsüm ile gerdanım arasında iken ve tükürüğü tükürüğüme karışmış iken kabzedip aldı.'