82 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Eyüb, ona Hafsa bt. Sîrîn, ona da Ümmü Atıyye (r.anha) şöyle demiştir: Biz kadınlar Rasulullah'a biat ettik. Kendisi bize "Ey Peygamber! Mü'min kadınlar sana gelip de Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, doğurdukları çocuklar hakkında yalan uydurmamak, meşru olan bir işte sana karşı gelmemek üzere biat etmek istediklerinde, onların biatini kabul et ve onlar için Allah'tan af dile" (Mümtehine, 12) ayetini okudu ve bizlere ölülerin arkasından ağıt yakmayı yasakladı. Bu sırada bir kadın biat etmekten elini çekti ve “falanca kadın bana yardım etmiş, benimle birlikte ağıt yakmıştı. Ben de karşılık verip onunla ağıt yakmak istiyorum” dedi. Peygamber (sav) o kadına hiçbir şey söylemedi. Bunun üzerine kadın gitti. Sonra yine dönüp gelerek biat etti.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahrame, onlara da Hz. Peygamber'in diğer sahâbileri şöyle haber vermiştir: Süheyl b. Amr, Hudeybiye barışının yapıldığı gün, barış metnini yazımı sırasında, Hz. Peygamber'e (sav) koştuğu şartları dile getirirken “bizden sana bir adam gelirse, o senin dininde dahi olsa, onu bize geri vereceksin ve bizimle onun arasına girmeyeceksin” dedi. Müslümanlar bu şartı beğenmeyip, tepki gösterdiler. Kureyş elçisi Süheyl ise bu şartta diretti. Onun bunda ısrar etmesi üzerine, Peygamber (sav) de antlaşmayı bu şartı kabul ederek yazdırdı. Peygamber (sav), o gün Mekke'den kaçıp gelmiş olan Ebu Cendel'i de, babası Süheyl b. Amr'a geri verdi. Barış anlaşması müddeti içinde, Müslüman olarak gelmiş olsa da, Mekkelilerden Peygamber'e gelen her erkeği Peygamber muhakkak iade etti. Daha sonra mümin kadınlar da muhacir olarak geldiler. Allah resulünün yanına çıkıp gelenlerden biri de Ukbe b. Ebu Muayt'ın kızı, genç bir hanım olan Ümmü Gülsüm'dü. Sonra ailesi gelerek Hz. Peygamber'den (sav) Ümmü Gülsüm'ü kendilerine geri vermesini istedi ama Peygamber (sav) Ümmü Gülsüm'ü ailesine vermedi. Çünkü kendisine gelen bu kadınlar hakkında Allah şu ayeti indirmiştir: "Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mihri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mihri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Mümtehine: 10).
Açıklama: konuyla ilgili diğer rivayet için bk. 9744/ B001306 Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Muhammed, ona da Ümmü Atiyye (r. anhâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) bey'at esnasında, feryat figan ağıt yakmayacağımıza dair bizden söz aldı. Fakat beş kadın hariç içimizden hiç biri bu sözüne sadık kalamadı. Bu beş kadın; Ümmü Süleym, Ümmü Alâ, Muaz'ın karısı Binti Ebu Sebra ve iki kadın ya da -ravi tereddüt etmiştir- Binti Ebu Sebra, Muaz'ın karısı ve diğer bir kadındı."
Bize Ebû Saîd, ona İshâk b. Osmân el-Kilâbî Ebû Ya‘kub, ona İsmâil b. Abdurrahmân b. Atıyye e-Ensârî, ona da ninesi Ümmü Atıyye anlattı: Allah Rasûlu (s.a.v.) Medine’ye geldiklerinde ensar kadınlarını bir evde topladıktan sonra Ömer b. el-Hattâb’ı (r.a.) onlara gönderdi. Ömer evin kapısına geldiğinde selam verdi, onlar da selamını aldılar. O: – Ben Allah Rasûlu’nun (s.a.v.) size gönderdiği elçiyim, deyince biz: – Rasûlullah’a da, onun elçisine de merhaba, diye karşılık verdik. O: – Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, el ve ayakları arasında (babasız bir çocuk) peyda edip dünyaya getirmemek, âdâbda ona karşı gelmemek hususunda biat eder misiniz? dedi. Bizler: – Evet, dedik ve ellerimizi evin içinden uzattık. O da evin dışından elini uzattı. Sonra da: – Allah’ım! şahid ol, dedi. Ayrıca bize genç kızlarla hayızlı kadınları bayramlarda (bayram yerlerine) çıkarmamızı emredip, cenazenin arkasından yürümemizi yasakladı. Ayrıca Cuma namazının bize farz olmadığını da sözlerine ekledi. Ben (İsmâil) ona (Ümmü Atıyye) “Âdabda sana (Peygamber'e) karşı gelmeyecekler” (Mümtehine,60, 12) ayetini sordum, o da "Feryâd u figân ederek ölüye ağlamaktan menedildik", diye cevap verdi.
Açıklama: isnadında ömer lafzının zikredilmesi hariç, hadis sahihtir.
Açıklama: Hz. Aişe'nin ifadelerinde Hz. Peygamber'in kadınların biatlarını "sözle" aldığı yer almamaktadır. Ancak ifadeler diğer şarihlerinde kabul ettiği şekliyle Nevevî tarafından istisna-i munkatı olarak değerlendirilerek "Hz. Peygamber (sav) yabancı kadınların elini asla tutmadı fakat onların biatlarını sözle aldı" şeklinde takdir edilmiştir. (Nevevî, Şerhu Müslim, XIII, 11; Avnu'l-Mabûd, VIII, 113.)
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: لا عقر في الاسلام