295 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Abdülvehhâb, ona Hâlid, ona İkrime, ona da İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), (Bedir günü) çadırda iken "Allah'ım! Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allah'ım! (Müminlerin hezimetini) dilersen bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek." buyurdu. Ebu Bekir, Nebî'nin (sav) elinden tutup "Yâ Rasulullah! Yeter! Rabbine yeterince yakardın" dedi. Hz. Peygamber (sav) zırh kuşanmış bir şekilde "Topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır" ayetini okuyarak (savaş alanına) çıktı. Vüheyb, Hâlid'den aktarırken "Bedir günü" ifadesini zikretmiştir.
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Vüheyb b. Halid arasında inkıta vardır.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam, ona İbn Cüreyc, ona Abdülkerim, ona Abdullah b. Hâris'in azatlısı Miksem, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden oturanlar (الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ)", Bedir harbine çıkmayanlar, "Savaşanlar (الْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ)" ise Bedir harbine çıkanlardır, demiştir
Bana İshak b. İbrahim, ona Abdullah b. İdris, ona Husayn b. Abdurrahman, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Rasûlullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varın. Orada, yanında, Hâtıb b. Ebu Beltea'nın Mekke müşriklerine yazdığı bir mektup bulunan müşrik bir kadın vardır. (Onu bana getiriniz)" buyurarak beni, Ebu Mirsed'i ve Zübeyir'i gönderdi. Hepimiz süvari idik. Biz o kadına Rasulullah'ın dediği yerde, devesi üzerinde giderken yetiştik. Kadına “çıkar, mektubu” dedik. Kadın “yanımızda mektup falan yok” dedi. Biz onun devesini çöktürüp mektubu aradık, ama hiçbir mektup göremedik. Kadına “Rasulullah (sav) yalan söylemez. Ya sen mektubu çıkarırsın ya da biz elbiseni soyup buluruz” dedik. Kadın bizdeki ciddiliği görünce, elini gömleğinin bağına uzattı, mektup kadının beli üzerindeki bir beze bağlanmış haldeydi. Kadın onu çıkardı. Ardından biz o yazılı sahifeyi Rasulullah'a (sav) getirdik. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Peygamber (sav) Hâtıb'a "yaptığın bu işe seni sevk eden nedir?" buyurdu. Hâtıb “vallahi Allah'a ve Rasulü'ne imanım tamdır. Ben sadece Mekkeliler yanında, Allah'ın, ailemi ve malımı korumasına vesile olacak bir el (destek) olmasını istedim. Senin yanındaki Muhacirlerin her birinin, Mekke'de ailesini ve malını koruyacak hısımları vardır” dedi. Hz. Peygamber "Hâtıb doğru söylemiştir, onun hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin" buyurdu. Ancak Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Hâtıb Bedir ehlinden değil mi?" buyurdu ve "belki de Allah, Bedir ehlinin amelini iyi bildiği için 'istediğinizi yapın, cennet sizlere vacip oldu' yahut 'ben sizleri bağışladım' buyurmuştur" diye devam etti. Bunun üzerine Ömer'in gözünden yaşlar süzüldü ve “Allah ve Rasulü en bilendir” dedi
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Abdülvehhâb, ona Hâlid, ona İkrime, ona da İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), (Bedir günü) çadırda iken "Allah'ım! Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allah'ım! (Müminlerin hezimetini) dilersen bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek." buyurdu. Ebu Bekir, Nebî'nin (sav) elinden tutup "Yâ Rasulullah! Yeter! Rabbine yeterince yakardın" dedi. Hz. Peygamber (sav) zırh kuşanmış bir şekilde "Topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır" ayetini okuyarak (savaş alanına) çıktı. Vüheyb, Hâlid'den aktarırken "Bedir günü" ifadesini zikretmiştir.
Ban Abdullah b. Muhammed, ona Ravh b. Ubâde, ona Saîd b. Ebu Arûbe, ona Katâde, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Talha şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Bedir günü harp sonunda emretti, Kureyş'in ileri gelenlerinden yirmi dört kişinin cesedi bir araya toplanıp Bedir kuyularından, pis ve içinde pislik barındıran bir kuyuya atıldı. Peygamber (sav), adeti üzere düşman bir topluluğa galip gelince, bir arsada üç gece kalırdı. Bedir harbinin üçüncü günü olunca Hz. Peygamber (sav) emretti, devesi getirilip yükü bağlandı, sonra Peygamber (sav) yürüdü, sahabîleri de ardı sıra yürüdü ve birbirlerine “herhalde Peygamber (sav) ihtiyaç gidermeye gidiyor” dediler. Peygamber (sav), gelip öldürülen Kureyş ileri gelenlerinin atıldıkları kuyunun bir tarafında durdu ve onları kendi ve babalarının adlarıyla şöyle çağırmaya başladı: "ey Falân oğlu Falânca, ey Filân oğlu Filânca, siz Allah'a ve Rasulü'ne itaat etmiş olsaydınız, itaatiniz sizleri sevindirir miydi? Biz, Rabbimizin bize vadettiği zaferin gerçek olduğunu gördük. Siz de tanrılarınızın vadinin gerçek olduğunu gördünüz mü?" buyurdu. Râvî der ki: Ömer “ey Allah'ın Rasulü, ruhları olmayan bu cesetlerle ne konuşuyorsun?” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) "Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizler, benim söylediğimi onlardan daha iyi duyuyor değilsiniz" buyurdu. Katâde der ki: Allah onları, Peygamber'in sözünü, azarlanmış, aşağılanmış, azap görmüş olarak hasret ve pişmanlıkla dinlesinler diye diriltmiştir.