166 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Yakub b. Amr, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Ebu Talha'ya şöyle buyurdu: "Benim için gençlerinizden birisini tayin et de Hayber'e gidene kadar bana hizmet etsin." Bunun üzerine Ebu Talha beni bineğinin arkasına bindirerek (bulunduğumuz yerden) çıkardı. Ben, o vakitler buluğ çağına yeni girmiş bir çocuktum. (Yolculukta) Rasulullah (sav) konakladığında kendisine hizmet ediyordum. Onun şu sözü çokça söylediğini duydum: "Allah'ım! Üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borcun yükünden, düşmanları galip gelmesinden sana sığınırım." (Bir süre) sonra Hayber'e geldik. Allah'ın lütfuyla Hayber kalesi fethedilince Hz. Peygamber'e (sav) Huyey b. Ahtab'ın kızı Safiyye'nin güzelliğinden bahsedildi. Kendisi daha yeni gelin iken kocası öldürülmüştü. Rasulullah (sav) (ganimetten pay olarak) Safiyye'yi kendisine ayırdı. Sonra da Safiyye ile yola çıktı. Nihayet Seddü'l-Sahbâ denilen yere ulaştık. Safiyye hayızdan temizlendi. Rasulullah (sav) Safiyye'yi orada kendine eş yaptı. Sonra orada küçük bir sofra içinde hays yemeği yaptı. Bana da "(Nikahı) etrafındakilere haber ver (onları yemeğe davet et)." dedi. İşte bu yemek, Rasulullah'ın (sav) Safiyye için verdiği düğün yemeği oldu. Sonra da Medine'ye doğru yola çıktık. Enes dedi ki: Ben Rasulullah'ı gördüm, O, Safiyye'yi kendi arkasında bir örtü ile örtüyordu. Sonra Rasulullah (sav) devesinin yanına oturuyor, kendi dizini koyuyor Safiyye de Rasulullah'ın (sav) dizine basıp deveye biniyordu. Yola devam ettik ve nihayet Medine'ye doğru yaklaştığımızda Rasulullah (sav) Uhud dağına doğru baktı ve: "Bu dağ bizi sever biz de bu dağı severiz" buyurdu. Sonra da Medine'ye baktı ve şöyle dua etti: "Allah'ım! Ben, şu iki kayalık arasındaki yeri (Medine'yi), İbrahim'in Mekke'yi haram kıldığı gibi haram kılıyorum. Allah'ım! Medinelilerin müd (eski bir hacim ölçüsü) ve sâ' (eski bir ölçek) ölçeklerini bereketli kıl."
Açıklama: Hays, hurma, yağ ve keş peynirinden yapılan bir tür yemek.
Bize İsmail, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Medine'nin giriş çıkış kapılarında bir takım melekler vardır. Medine'ye taun hastalığı da, Deccal de giremez."
Bize Hammad b. İsmail b. Uleyye, ona babası, ona Vüheyb, ona Yahya b. Ebu İshak, ona Mehrî'nin azadlısı Ebu Said şöyle rivayet etmiştir: Ebu Said Medine'de geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca Ebu Said Hudri'ye gelerek “ben ailesi kalabalık bir adamım. geçim sıkıntısı çeker olduk. Bu sebeple ailemle köylerden birine göçmek istiyorum” demiş. Ebu Said onaşöyle dedi: Bunu yapma. Medine'de kal. Çünkü biz Rasulullah (sav) ile yola çıktık. -Zannederim şöyle dedi.- Usfân'a geldiğimiz vakit orada birkaç gece kaldı. Cemaat “vallahi burada bizim bir işimiz yok. ailemiz kimsesizdir. Onlar namına emin değiliz” dediler. Peygamber (sav) bunu duydu ve "konuştuklarınızdan bu kulağıma gelenler de neyin nesi? Kendisine yemin ettiğim Allah hakkı için" yahut "nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki" -tam olarak nasıl dediğini bilemiyorum- "gönlümden geçti" yahut "deveme semer vurulmasını emredeyim" -bunların hangisini dediğini bilemiyorum- "sonra onun bir düğümünü çözmeden Medine'ye kadar varayım" buyurdu ve şöyle devam etti "Allah'ım, İbrahim Mekke'yi dokunulmaz sayarak onu harem bölgesi kıldı, ben de Medine'yi, onun iki dağı arasını harem bölgesi kıldım. Artık orada kan dökülmeyecek, savaş amacıyla silâh taşınmayacak, hayvana yem vermek için düşürülen hariç, ağacından yaprak düşürülmeyecek. Allah'ım, bizim Medine'mize bereket ihsan eyle. Allah'ım, Bizim sâımıza bereket ihsan eyle. Allah'ım, bizim müddümüze bereket İhsan eyle. Allah'ım, bizim sâımıza bereket ihsan eyle. Allah'ım, bizim müddümüze bereket ihsan eyle. Allah'ım, bizim Medine'mize bereket ihsan eyle. Allah'ım, bir bereketin yanı sıra iki bereket ihsan eyle. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Medine'nin her dağ yolu ve geçidinde iki melek vardır. Onu siz varıncaya kadar korurlar." Sonra cemaate "yola koyulun" buyurdu. Biz de yola revan olduk ve Medine'ye geldik. Kendisine yemin ettiğimiz yahut kendisine yemin olunan —buradaki şekk ravi Hammad'a aittir.- Allah hakkı için Medine'ye girdiğimiz vakit henüz semerlerimizi indirmemiştik ki, Abdullah b. Gatafan oğulları kabilesi üzerimize baskın yaptı. Halbuki bundan önce onları harekete geçirecek bir sebep yoktu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir gün bizlere Deccâl'den uzunca bahsetti ve konuşmasında şunları da söyledi: "Deccâl gelecek, ama Medine kapılarından içeriye girmesi ona yasaktır. Sadece Medine etrafındaki çorak ve çakıllı bir arazide konaklayacak. O gün Medine halkının en hayırlısı, yahut insanların hayırlılarından birisi, Deccâl'a karşı çıkar ve “ben şehadet ederim ki, muhakkak sen, Rasulullah'ın bize haber verdiği Deccâl'sın” der. Bunun üzerine Deccâl, etrafındakilere “şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem, benim tanrılığımdan hala şüphe duyar mısın?” diye sorar. Onlar da “hayır şüphe etmeyiz” derler. Deccâl hemen o adamı öldürür, sonra da diriltir. Diriltir diriltmez o adam “vallahi, senin Deccâl olduğuna dair kanaatim, öncekinden daha fazla kuvvetlidir” der. Bu defa Deccâl bu adamı tekrar öldürmek ister, fakat bir daha ona musallat olamaz (onu öldürmeye gücü yetmez.)"
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Medine'nin kapıları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Bu sebeple Medine'ye taun da, deccal de giremez"