96 Kayıt Bulundu.
Bana Yahya b. Saîd, ona Osman b. Gıyâs, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Yahya b. Ya'mer ve Humeyd b. Abdurrahman el-Himyerî şöyle dediler: "Biz Abdullah b. Ömer ile karşılaştık ve ona kader konusunda konuşanlardan ve onların söylediklerinden bahsettik. O da bize şöyle dedi: Onlara geri döndüğünüzde 'İbn Ömer’in sizinle hiçbir bağı, sizin de onunla hiçbir bağınız yoktur' deyin. Bunu üç defa tekrar etti, sonra “Bana babam Ömer b. Hattâb (ra) şöyle haber verdi” dedi: "Biz, Hz. Peygamber'in (sav) yanında otururken, birden yanı başımıza saçları siyah, elbisesi bembeyaz, üzerinde hiç yolculuk izi bulunmayan, fakat içimizden hiç kimsenin tanımadığı bir adam geldi, dizlerini Hz. Peygamber'in (sav) dizlerine dayadı ve ellerini onun uyluklarının üzerine koyarak 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana İslâm nedir, anlat' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve Kâbe’yi hac etmendir' buyurdu. Adam 'Peki, îman nedir?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İman; Allah’a, meleklerine, cennete, cehenneme, ölümden sonra dirilişe ve hayır ve şerriyle kaderin tamamına iman etmendir' buyurdu. Adam 'İhsan nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'İhsan; Allah’a O’nu görüyormuşçasına kulluk etmendir. Sen O’nu görmesen de, şüphesiz O seni görmektedir' buyurdu. Adam 'Peki kıyamet ne zaman kopacaktır?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir' buyurdu. Adam 'Peki onun alâmetleri nelerdir?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Baldırı çıplak, yalın ayak, yoksul, koyun çobanı kimseler, yüksek bina yapmakta yarıştıklarında ve cariyeler efendilerini doğurduklarında, bu kıyametin alâmetlerindendir' buyurdu. Sonra (adam çekip gitti.) Hz. Peygamber (sav) şöyle 'O adamı bana getirin' buyurdu. Ama aradılar, bir şey bulamadılar. Aradan iki ya da üç gün geçtikten sonra Hz. Peygamber (sav) bana dönerek 'Ey Hattâb oğlu! O soruyu soran kimdi biliyor musun?' diye sordu. Ben 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'O, Cebrâil’di. Size dininizi öğretmek için gelmişti' buyurdu." "Sonra Cüheyne veya Muzeyne kabilesinden bir adam Hz. Peygamber' (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Bizim yaptığımız işler önceden yazılmış bir şeye göre mi, yoksa şimdi yeni baştan mı belirleniyor?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Daha önce yazılmış ve takdir edilmiş bir şeye göre yapıyorsunuz' buyurdu. Bunun üzerine oradakilerden biri —ya da birkaçı— 'Öyleyse niçin amel ediyoruz?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Cennetlik olanlara, cennet ehlinin ameli kolaylaştırılır, cehennemlik olanlara da cehennem ehlinin ameli' buyurdu." [Yahyâ der ki: Evet, bu rivayet tam da senin bana okuduğun gibidir.]
Bize Muhammed b. Abdullah b. Mübârek, ona Hişâm, ona Kâsım b. Fadl, ona da Nadr b. Şeybân şöyle rivayet etmiştir: Ebu Seleme b. Abdurrahman'a “Ramazan hakkında, babanla Rasulullah (sav) arasındaki başka bir kimsenin olmadığı ve senin de babandan işittiğin bir hadisi bana naklet” dedim. O da “olur” deyip Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Allah tebâreke ve teâla size Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de sizlere teravihi sünnet kıldım. Kim inanarak ve karşılığını da Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutup, Ramazanı ibadetle geçirirse, anasından doğduğu gün gibi geçmiş günahları bağışlanır."
Râvi der ki: Rasulullah (sav) bize namazlarımızda veya [ravi şöyle dedi] namazların ardından dua edeceğimiz şu kelimeleri öğretirdi: "Allah'ım, Senden, (din) işinde devamlılık, doğru yolda kararlılık isterim. Nimetine şükretmeyi ve Sana güzelce kulluk etmeyi istiyorum. Selim (temiz ve arınmış) bir kalp ve doğruyu söyleyen bir dil isterim. Bildiğin (hatalarım) için senden bağışlanma diler, bildiğin hayırlı her şeyi senden ister, bildiğin şerli her şeyden de sana sığınırım."
Açıklama: mütabileriyle hasendir.
Bize Muhammed b. Sehl et-Temîmî, ona İbn Ebu Meryem, ona Nâfi b. Yezid, ona Ebu Hâni, ona Ebu Abdurrahman el-Hubullî, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Gazveya ya da seriyyeye katılıp ganimetle salimen yurduna dönen savaşçılar, ecirlerinin üçte ikisini peşinen Rablerinden kazanmış olurlar. Gazveye veya seriyyeye katılıp da yenilen veya yara alan savaşçılar ise ecirlerinin tamamını elde ederler."
Bize Ebu Tahir (Ahmed b. Amr) ve Harmele b. Yahya, onlara Abdullah b. Vehb, ona Ebu Şurayh (Abdurrahman b. Şurayh), ona Sehl b. Ebu Ümame b. Sehl b. Huneyf, ona babası (Es'ad b. Sehl), ona da dedesinin (Sehl b. Huneyf) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kim samimiyetle Allah'tan (cc) şehit olmayı isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitler mertebesine ulaştırır." [Ebu Tahir rivayetinde "tüm samimiyetiyle" kelimesine yer vermemiştir.]
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbn Cüreyc, ona İkrime b. Halid, ona İbn Ebu Ammâr, ona da Şeddâd b. Hâd şöyle rivayet etmiştir: "Bedevilerden bir adam, Nebi’ye (sav) gelip ona iman etti ve ona tâbi oldu. Sonra 'Ben de seninle hicret ediyorum' dedi. Nebi (sav), ashabından birisine, ona göz kulak olmasını söyledi. Derken bir gazveye çıkıldı ve Nebi (sav) ganimet olarak birçok esir aldı. Onları (mücahidler arasında) paylaştırdığında, o bedeviye de payını ayırdı ve ayırmış olduğu payı da arkadaşlarına verdi. O adam, gazileri geriden koruyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, payını ona verdiler. O 'Bu da nedir?' dedi. Arkadaşları 'Nebî’nin (sav) sana ayırdığı paydır' dediklerinde, adam o payı aldı ve Nebi’nin (sav) huzuruna getirerek 'Bu nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Sana ayırdığım paydır' buyurdu. Adam 'Ben sana bunun için uymadım. (Elindeki) ok ile boğazına işaret ederek 'İşte şuraya bir ok isabet etsin de şehid olayım ve cennete gireyim diye uydum' dedi. Rasulullah (sav) 'Eğer doğru ve samimi isen Allah bu istediğini verecektir' buyurdu. Kısa bir süre geçince, (Müslümanlar) tekrar düşmanla savaşmak üzere harekete geçtiler. Bir süre sonra Nebi’nin (sav) huzuruna, adamın tam olarak gösterdiği yere bir ok saplanmış olan bir adam getirildi. Nebi (sav) 'Bu, o kişi mi?' diye sorduğunda, 'Evet' dediler. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah’a doğruluk ve samimiyetle söz verdi, Allah da onun istediğini gerçekleştirdi' buyurdu. Sonra Nebi (sav) onu kendi cübbesi ile kefenledi, cemaatin önüne getirdi ve namazını kıldırdı. Namazını kıldırırken açıktan yaptığı dualar arasında şu da vardı 'Allah’ım! Bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak çıktı ve şehit olarak öldürüldü. Ben bu duruma şahidim'."
Bize Kuteybe ve Muhammed b. Abdullah b. Yezid, onlara Süfyân, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim Ramazan orucunu tutarsa..." Kuteybe'nin rivayetinde ise Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Ramazan ayını inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ibadet ile geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır. Kim de Kadir gecesini inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ibadet ile geçirirse geçmiş günahları bağışlanır."
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şube (b. Haccac), ona Süleyman (b. Mihran el-A'meş), ona Müslim (b. Ebu Abdullah) el-Betîn, ona Sa'd b. Cübeyr, ona da (Abdullah) b. Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: Zilhiccenin şu ilk on günü yapılan ibadetten daha hayırlı bir amel yoktur. Hz. Peygamber'e (sav) Allah yolunda cihad da mı değil? diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Allah yolunda cihad da (bu on gündeki amele denk) değil. Ancak kişi canı ve malını ortaya koyarak cihada çıkar da sonra bunlardan hiçbiriyle geri dönmezse o hariç.
Bize İshak b. İbrahim, ona Fadl b. Dükeyn, ona da Nasr b. Ali şöyle rivayet etmiştir: "Nadr b. Şeybân, Ebu Seleme b. Abdurrahman ile karşılaştı ve ona 'Bana Ramazan ayı hakkında duyduğun en faziletli şeyi rivayet et' dedi. Bunun üzerine Ebu Seleme, Ramazan ayının diğer aylara olan üstünlüğüne dair Hz. Abdurrahman b. Avf'ın Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiklerini aktardı ve Hz. Peygamber'in 'Kim inanarak ve karşılığını da Allah'tan bekleyerek Ramazanı ibadet ederek geçirirse, anasından doğduğu gün gibi geçmiş günahları bağışlanır' buyurduğunu söyledi." [Ebu Abdurraman (en-Nesâî) der ki: Bu rivayet hatalıdır. Doğrusu, Ebu Seleme'nin Ebu Hureyre'den naklettiği hadistir.]
Bize Kuteybe ve Muhammed b. Abdullah b. Yezid, onlara Süfyân, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim Ramazan orucunu tutarsa..." Kuteybe'nin rivayetinde ise Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Ramazan ayını inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ibadet ile geçirirse geçmiş günahları bağışlanır. Kim de Kadir gecesini inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ibadet ile geçirirse geçmiş günahları bağışlanır."