80 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeydullah b. Sa'd ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası, ona İbn İshak, ona Sevr b. Yezid el-Hımsî, ona İlya'da oturan Muhammed b. Ubeydullah b. Ebu Salih rivayet etmiştir: Bir gün) Adiy b. Adiy el-Kindî ile yola çıkmıştım. Mekke'ye vardığımızda Adiy beni Safiyye bt. Şeybe'ye gönderdi. Safiyye, Hz. Aişe'den (r.anha) pek çok hadis duyup ezberlemişti. Yanına vardığımda dedi ki: Ben Hz. Aişe'nin, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu bizzat işittim, dediğini duydum: "Öfke halinde verilen talakın ve köle âzâdının hükmü yoktur. " [Ebû Davud dedi ki: Öyle zannediyorum ki el-gılâk kelimesi öfke demektir.]
Açıklama: İğlâk kelimesi öfke anlamına geldiği gibi baskı, zorlama, tehdit gibi manalara da gelmektedir. Talakın zaten genelde öfke ile verildiğine dikkat çeken bazı âlimler, buradaki iğlâk kelimesine de öfke anlamını vermenin yanlış olacağını, baskı anlamının daha uygun düşeceğini söylemişlerdir. Ancak ne dediğini bilmeyecek derecede öfkelenen birinin verdiği talakın geçersiz olduğu fikri de fukaha arasında benimsenmiştir. Dolayısıyla iğlâk kelimesine öfke manası verilecek olursa, bununla sözlerinin ne anlama geldiğini bilmeyecek derecede, hırsın akla hükmettiği şekildeki bir öfkeyi anlamak gerekir. Bu hadisin ravilerinden Muhammed b. Ubeyd b. Ebî Salih, muhaddisler nazarında zayıf biridir. Ancak diğer bazı kaynaklarda farklı tarîklerle gelen ve bunu destekleyen rivayetler yer almaktadır.
Bize Yusuf b. Musa, ona Cerir b. Abdulhamid, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona Muaz b. Cebel'in rivayet ettiğine göre iki adam Hz. Peygamber'in yanında çekişti. (Onlardan) biri (diğerine) öyle aşırı bir şekilde öfkelendi ki, bana (öfkesinden) burnu çatlayacak gibi geldi. Bunun üzerine Peygamber (sav), "ben bir söz biliyorum ki eğer (bu adam) o sözü söylerse (içinde) duymakta olduğu bu öfke kendisinden gider." Orada bulunanlardan biri Ey Allah'ın Rasulü o söz nedir? diye sordu. Hz. Peygamber de "Allahümme inni euzu bike mine'ş-şeytani'r-racim (Ey Allah'ım, kovulmuş şeytandan sana sığınırım)" buyurdu. [Bu hadisi Muaz'dan rivayet eden (Abdurrahman b. Ebu Leyla) dedi ki: Bunun üzerine Muaz, o adama (bu sözü söylemesini) emretmeye başladı. O adam da kabule yanaşmadı. Ve münakaşaya girişti, öfkesi de artmaya başladı.]
Açıklama: Abdurrahman b. Ebu Leyla ile Muaz b. Cebel arasından inkıta' vardır.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Yiğitlik güreşte pehlivanlıkla değildir. Asıl yiğit öfkeli anında kendine sahip olandır."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr, ona el-A'meş, ona Adî b. Sâbit, ona Süleyman b. Sured şöyle rivayet etmiştir: Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanında oturuyorken iki kişi birbirine hakaret etmişti. Bunlardan birisi arkadaşına kızmış bir halde sövüyordu ve yüzü (öfkeden) kıpkırmızı olmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ben öyle bir söz biliyorum ki eğer onu söylerse öfkesi muhakkak geçer: Kovulmuş şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınırım." [Adama "Hz. Peygamber'in (sav) dediğini duymuyor musun?" diye sordular. (Adam ise) "Ben deli değilim" diye cevap verdi.]
Bize Yahya b. Yusuf, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Ebu Husayn, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip "Bana nasihat edin" dedi. Hz. Peygamber (sav) ona "Öfkelenme" buyurdu. Adam tekrar tekrar öğüt istedi, Peygamberimiz de tekrar tekrar "öfkelenme" buyurdu.
Bize Ukbe b. Mükrem, ona Abdurrahman (İbn Mehdî), ona Bişr (İbn Mansur), ona Muhammed b. Aclân, ona Süveyd b. Vehb, ona Nebi'nin (sav) ashabının çocuklarından biri, ona da babasının şöyle dediğini (bir önceki hadisin benzerini) rivayet etti: (Ancak şu farkla ki) Bir önceki hadiste Hz. Peygamber'in onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracaktır dediği rivayet edilmişken, sözü geçen ravi burada (Hz. Peygamber'in): "Allah onu güven duygusu ve imanla doldurur" buyurduğunu (rivayet etmiş fakat); "Allah'ın onu çağıracağı" ifadesini zikretmemiştir. (Buna karşılık Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu da) ilave etmiştir: "Kim de giymeye gücü yettiği halde gösterişli bir elbiseyi giymeyi terk ederse (Allah kıyamet gününde bütün yaratıkların huzurunda onu çağıracak..)" Bişr de (şöyle) dedi: (Öyle zannediyorum ki İbn Mansur bu hadisi bana şöyle) rivayet etti: "(Her kim de giymeye gücü yettiği halde) alçak gönüllülükten dolayı (onu giymeyi terk ederse) Allah ona kıyamet günü keramet elbisesi giydirecektir. Kim de (evlenmeye muhtaç olan birini) Allah için evlendirirse Allah ona padişahlık elbisesi giydirecektir."
Bize Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Adî b. Sabit, ona Süleyman b. Surad'ın rivayet ettiğine göre iki adam Hz. Peygamber'in yanındayken münakaşa etmeye başladılar. Onlardan birinin (aşırı kızgınlık nedeniyle) gözleri kızarmaya ve boyun damarları şişmeye başladı. (Bunu gören) Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ben bir söz biliyorum ki (bu adam) onu söylerse (içinde) meydana gelen bu öfke kendisinden gider. Bu, euzu billahi mineş'-şeytani'r-racim' (kovulmuş olan şeytandan Allah'a sığınırım) sözüdür." Adam bu sözü işitince yoksa bende bir delilik mi görüyorsun? dedi.
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Ebu Muaviye, ona Davud b. Ebu Hind, ona Ebu Harb b. Esved, ona da Ebu Zer rivayet etmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Sizden biri kızdığında ayakta ise otursun; kızgınlığı giderse ne güzel, kızgınlığı geçmez ise (yere) uzansın."
Bize İbrâhim b. el-Hakem b. Ebân, ona babası, ona da Şehr b. Havşeb, Esmâ bint Yezîd'in şöyle dediğini rivayet etti: Bir grup kadın olarak aynı mekanda bulunduğumuz esnada Allah Rasûlü (s.a.v.) yanımıza kadar gelip bize selam verdi. Biz de hep birlikte selamına karşılık verdik. Ardı sıra (kadınlara hitaben) kendisi: – "Geçiminizi sağlayanlara karşı nankörlük etmekten sakının!" buyurdu ve aynı konudaki benzer bir sözünü tekrarla(yarak söylediklerini şu şekilde somutlaştır)dı: (Söz gelimi içinizden biri) "Öfkeye kapılıp Allah’a yemin eder ve 'Senden hiçbir hayır görmedim ki!' der".
Bize Mülâî, ona İbn Ebû Ganiyye, ona Muhammed b. Muhâcir, ona babası, ona da Esmâ bt. Yezîd el-Ensâriyye rivayet etti: Allah Rasûlu (s.a.v.) geçerken biz yaşıt olan genç kızlara uğrayıp şöyle dedi: – "Geçiminizi sağlayanlara karşı nankörlük etmekten sakının”. Bunun üzerine ben de: – Sizden birinizin geçiminizi sağlayanlara karşı nankörlüğü ne demektir? dedim. O da şöyle cevap verdi: – “Belki sizden biriniz ana babasının yanında evde kalacak kadar uzun bir süre evlenmeden bekledikten sonra Allah kendisine iyi bir koca nasip eder de o, öfkeye kapılıp ona: ‘Senden hiçbir hayır görmedim ki!’ der”, buyurdu.