418 Kayıt Bulundu.
					
					
					
					
				
            
			
			
                       
           
            
			
            
            
			
	
			
			
	
			
				
					 Giriş
				
			
			
	
            
        
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası, ona Şube bu (geçen) isnad ile rivayet etti. Ancak o, rivayetinde "Akabe cemresine gelince" dedi.
Açıklama: Hadisin tam metni için M003134 numaralı rivayete bakınız.
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyir, ona da Cabir b. Abdullah "Nebi (sav)..." diyerek önceki hadisin aynısını rivayet etti:
Açıklama: Hadisin tam metni için M003141 numaralı rivayete bakınız.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muhayyât; (T) Bize Yahya b. Yahya –Hadisin metni ona ait-, ona Ebu Muhayyâ Yahya b. Ya'lâ, ona Seleme b. Küheyl, ona da Abdurrahman b. Yezid şöyle demiştir: "Abdullah b. Mesud'a 'Bazı kimseler Cemre'ye Akabe'nin üst tarafından taş atıyorlar' denildi. Abdullah Cemre'ye vadinin iç tarafından taş attı, sonra da 'Kendisinden başka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki, kendisine Bakara suresi inen o zat -Hz. Peygamber (sav)- Cemreye işte buradan taş atmıştır' dedi."
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Muhammed b. Seleme, ona Ebu Abdurrahman, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Yahya b. el-Husayn, ona büyük annesi Ümm el-Husayn'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Ben Rasulullah (sav) ile Veda haccını yaptım. Usame ve Bilal'i gördüm, onlardan birisi Nebi'nin (sav) devesinin yularını tutuyor, diğeri ise Akabe cemresine taş atıncaya kadar sıcağa karşı elbisesini kaldırmış, onu örtüyordu." [Müslim der ki: Ebu Abdürrahim'in adı, Halid b. Ebu Yezid'dir. O, Muhammed b. Seleme'nin dayısı olup kendisinden Veki' ve Haccac el-A'ver hadis rivayet etmişlerdir.]
Bize Seleme b. Şebib, ona el-Hasan b. A'yen, ona Ma'kil, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Yahya b. Husayn, ona da Ninesi Ümmü Husayn şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ile Veda haccında ben de haccettim. Onun Akabe cemresine taş attıktan sonra devesi üzerinde ayrılıp gittiğini de gördüm. Beraberinde Bilal ve Usame de vardı. Onlardan birisi, devesinin yularını çekiyor, diğeri ise elbisesini güneşe karşı Rasulullah'ın (sav) başının üzerinde tutuyordu. (Ümm el-Husayn) der ki: Rasulullah (sav) çok şeyler söyledi. Sonra onun şöyle buyurduğunu dinledim: "Başınıza, sizi yüce Allah'ın Kitabı ile yöneten [zannederim (Ümm el-Husayn) siyahi de dedi-] azaları kesilmiş bir köle bile tayin edilse onu dinleyip itaat ediniz."
Bana Mâlik’in rivayet ettiğine göre kendisine şu rivayet ulaşmıştır: Talha b. Ubeydullah, kadınlarını ve çocuklarını Müzdelife’den Mina’ya (izdiham yaşamasınlar diye, diğer hacılardan) önce gönderirdi. Yine bana Mâlik’in rivayet ettiğine göre kimi ilim adamı ise, Nahr (kurban bayramı birinci) günü tan yeri ağarmadan önce Cemreye (Akabe cemresine) taş atmayı mekruh görürdü. Bununla birlikte Akabe cemresine taş atan bir kimsenin artık kurbanını kesmesi helâl olur.
Bana Mâlik’ten şöyle rivayet edilmiştir: Mâlik, Abdurrahman b. Kâsım’a 'Kâsım, Akabe cemresine nereden taş atardı?' diye sordu, o da 'Nereden kolayına gelirse' dedi. Yahya der ki: Mâlik’e, 'Küçük çocuk ve hasta adına taş atılır mı?' diye soruldu, o da 'Evet, hasta kişi kendisi adına taş atılacağı zamanı tayin etmeye çalışır ve konakladığı yerde olduğu halde tekbir getirir ve bir kurban keser. Eğer hasta, teşrik günleri içerisinde sağlığına kavuşacak olursa, kendisi adına atılmış taşları atar ve vacip olarak bir de kurban keser' dedi. Mâlik der ki: Abdestsiz olarak cemrelere taş atan yahut Safa ile Merve arasında sa’y yapan kimsenin bunları tekrar iade edeceği kanaatinde değilim, ancak bu işi kasten yapmamalıdır.
Bana Mâlik, ona Ebu Bekir b. Nâfi, ona da babası şöyle rivayet etmiştir: Safiyye bt. Ebu Ubeyd’in kardeşinin kızı, Müzdelife’de lohusa olmuştu. Bunun üzerine hem o, hem de Safiyye geri kaldılar ve Kurban Bayramı günü (Yevmü’n-Nahr) güneş battıktan sonra Mina’ya gelebildiler. Abdullah b. Ömer, onlara geldikleri zaman cemreyi (büyük şeytanı) atmaları emrini verdi ve bu gecikmeden dolayı onlara bir ceza (fidye) gerekmediğini söyledi. Yahya der ki: Mâlik’e, Mina günlerinden birisinde, cemrelerden birisini akşam oluncaya kadar unutan kimsenin durumu soruldu, o da şöyle cevap verdi: Tıpkı bir namazı vaktinde kılmayı unutan bir kimsenin onu gece ya da gündüz hatırladığı zaman kıldığı gibi, o da gece ya da gündüz olsun, hangi vakit hatırlarsa taşlarını atsın. Eğer bunu Mekke’ye döndükten sonra ve Mekke’de iken yahut Mekke’den çıktıktan sonra hatırlayacak olursa ona bir hediyelik kurban gerekir.
Bize Mincâb Haris et-Temîmî, ona İbn Müshir, ona da A'meş şöyle demiştir: "Haccac b. Yusuf’u minber üzerinde hutbe verirken dinledim, şöyle diyordu: Kur'an'ın surelerini Cebrail'in sıraladığı gibi sıralayın. (Yani) içinde Bakara’nın zikredildiği sûre, sonra içinde Nisâ’nın zikredildiği sûre ve içinde Âl-i İmrân’ın zikredildiği sûre sırasıyla olsun. A'meş der ki: Sonra ben İbrahim ile karşılaştım, ona Haccac'ın söylediğini aktardım. Ona ağır sözler söyledi ve 'Bana Abdurrahman b. Yezid'in anlattığına göre kendisi Abdullah b. Mesud ile birlikte Akabe cemresine geldi, vadinin iç tarafına girip, cemreyi karşısına alarak, vadinin içinden her bir çakıl taşı ile tekbir getirerek ona, yedi taş attı. (İbrahim) der ki: Ben 'Ey Ebu Abdurrahman, insanlar bu cemreye üst tarafından taş atıyorlar' dedim. O da 'Kendisinden başka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki üzerine Bakara suresinin indirildiği o zatın durduğu yer burasıdır' dedi."
Açıklama: Kur'an'da ayetlerin hangi sure içerisine hangi sıralama ile konulacağı Hz. Peygamber (sav) tarafından belirlenmiştir. Ancak surelerin Mushaf'taki sıralaması konusu alimlerin en azından bir kısmına göre içtihadi bir sıralamadır.
Bana Ebu Tahir ve Harmele b. Yahya, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab'ın rivayet ettiğine göre Salim b. Abdullah kendisine şunu haber verdi: "Abdullah b. Ömer ailesinin zayıf olanlarını önden gönderir, onlar gece vakti Müzdelife'de, Meşar-i Haram'ın yakınlarında vakfe yapar ve kendilerine nasip olduğu şekilde Allah'ı anarlar, sonra da imam vakfe yapıp ayrılmadan önce onlar (Mina'ya) giderlerdi. Aralarından kimisi Mina'ya sabah namazı vaktinde ulaşır, kimisi bundan sonra ulaşırdı. Mina'ya geldiklerinde de Cemreye taş atarlardı. İbn Ömer 'Rasulullah (sav) buna ruhsat vermiştir' derdi."